ABD’de doğup bir süre Amerikan hayvan hapishanelerinde ömrünü harcadıktan sonra Arjantin’in Mendoza “Hayvanat Bahçesi”nde 23 yıl geçiren Arturo, hayvan hakları aktivistlerinin topladığı yüz binlerce imzaya rağmen ömrünü beton yaşam alanında tamamladı. Ölmeden dört sene önce türdaşı ve tek arkadaşı kutup ayısı Pelusa’yı kanserden kaybeden Arturo’nun, son dönemlerinde psikolojik problemlerinin iyice artmış olduğu gözlemlenebiliyordu.
Arturo bir kutup ayısı. Yani bütün vücudu, buzlarla kaplı okyanuslarda oradan oraya atlamak ve yüzmek üzere evrimleşmiş bir canlı. Vücudunda bulunan hayati enzimler de kutup bölgesinin sıcaklık aralıklarında çalışabilecek şekilde evrimleşmiş.
Arturo hayatını betondan bir hapishanede, kısmen yalnız geçirmekle kalmadı, kimi zaman sıcaklığı 40 dereceye ulaşan betondan bir hapishanede yanarak bir ömür boyu eziyet çekti. Hayvan hakları aktivistleri onu bu sebepten “Dünyanın en mutsuz hayvanı” olarak anıyordu ve onu Kanada’da bulunan başka bir “hayvan hapishanesi”ne aldırabilmek için imzalar topladı. Arturo’yu aldırtmak istedikleri “hayvanat bahçesi” Assiniboine Park Zoo biraz daha soğuk ve biraz daha geniş olsa da yine de onun doğal ortamı değildi.
Arturo’nun kafesinde, serinleyebilmesi için sadece 50 santimetre derinliğinde bir su birikintisi bulunmaktaydı. Ağırlıklı olarak betondan inşa edilmiş yaşam alanı, Arjantin ikliminde 40 derecenin çok daha üstüne çıkabilmekteydi. Arturo’yu Kanada’da bulunan hayvanat bahçesine aldırmak söz konusu olduğunda ise hayvanat bahçesi yetkilileri, 15 bin kilometrelik yolculuk sırasında yapılacak anesteziler sonrası Arturo’nun sağ kalamayacağını öne sürerek karşı çıktılar. İşin doğrusu Arturo, Mendoza hayvanat bahçesine her yıl on binlerce turist getiren, altın yumurtlayan bir tavuktu.
Arturo yavaş yavaş aklını kaçırıyordu…
Son zamanlarında bir zombi gibi davrandığı ve kutup ayılarının yüksek stres altında gösterdikleri davranışları gösterdiği belirtilen Arturo, yüksek sıcaklıktan ve yalnızlıktan kafayı yemekteydi.
Aşağıdaki videoda Arturo’nun son günlerinde çekilmiş görüntülerini görebilirsiniz; ama ağlatır.
Artmakta olan hayvan hakları aktivizmi sayesinde pek çok hayvan hapishanesi kapatılsa, yasa dışı avcılığın önüne geçilse ve hayvansal ürünlerin kullanımı düşse de maalesef Arturo’ya yetişemedik. Mutsuz bir 30 yılın ardından sahip olduğu tek ömrünü sona erdirdi. Ne için? Onu görmeye gelen insanlar şu an büyük ihtimalle ekmeklerine fıstık ezmesi sürmekle veya kırmızı ayakkabılarını nereye koyduklarını düşünmekle meşguldürler; yani Arturo onların hafızasında, bir otobanda seyir halinde iken yanlarında beliren bir reklam panosundan daha büyük bir görsel alan kaplıyor mu bilinmez.
Hayvan hapishanelerinin yanı sıra bu haberin bize işaret ettiği başka bir problem daha var. İnsanlar olarak diğer canlıların yerini hızla değiştiriyoruz. Kimi uyum sağlıyor; fakat kimi için ölümcül oluyor. Eğer ki bir hayvan arkadaşımız varsa ve onu gerçekten seviyorsak, onu asla kendi ikliminin dışına çıkartmamalıyız. Ankara’nın göbeğinde Sibirya kurdu beslememeliyiz mesela. Ben de geçenlerde bir benzerini sinekkapan bitkisine yapmış bulundum. İzmir’den almış olduğum sinekkapan bitkisini Ankara’ya getirdim ve bir süre iyi idare etti; ama sonra tabii ki öldü. Ya ne olacaktı?