Güney Afrikalı belgeselci Corinna Kern, toplumun saçaklarında yaşayan insanlardan ilham alarak yeni bir çalışmaya başladı. A Place Called Home (Ev Denilen Yer) isimli uzun soluklu çalışmasında Kern, birkaç aylığına Londra’nın işgalci topluluklarıyla birlikte yaşadı. Farklı yaşamlar süren insanları tanıdıkça ve onların hayatlarının içine girdikçe, dünya ve yaşamla farklı bir bağ kurduğundan bahsediyor. Fotoğraflarına bakıldığında da görülüyor ki, “ev” denilen kavram fiziksel bir yerden ziyade daha çok hissiyatlarla alakalı.
“İşgal Evi” terimi, sahipsiz bir yapının onu satın almadan veya kira ödemeden sahiplenmesi anlamına geliyor. Bu yapılar genellikle sahipsiz veya terkedilmiş ofis binaları, fabrikalar veya evlerden oluşuyor. Kern, Londra’da bulunan bir işgal evine yerleşti ve kısa zamanda bir yapının içerisinde otuz kişi ve üç köpekle birlikte yaşamayı öğrendi. Burada kurduğu dostluklar sayesinde ise Londra genelinde bulunan altı başka işgal evinde de bulundu. Bu işgal evleri içerisinde en önemlisi ise Londra’nın merkezinde bulunan “The Castle” (Kale) isimli eski bir ofis binasından döndürülmüş işgal evi. Bu evin içerisinde yüzden fazla insan yaşıyor ve işgalciler için önemli bir toplanma ve parti mekanı durumunda.
Londra’nın yüksek ev fiyatları ve bu hayatın kolaylaşmış yaşantısı, işgal evinde yaşama kavramını bazı bireyler için hayli cazip bir konuma getiriyor. Birçok insanın işgal evlerini “evsizler veya fakirlerin yaşadığı yerler” olarak bilmesine karşın, işgal evleri daha alternatif ve komünal bir yaşam tarzını ve onu sahiplenen insanların kişiliklerini yansıtıyor. Bir işgalcinin yaşamındaki en önemli unsurlardan biri değişime ve adaptasyona kolay uyum sağlayabilmek. Macera, özgürlük ve gerçek dostluklar arayan bireyler için ise en cazip yaşam tarzlarından biri gibi duruyor.
Kaynak: Features Shoot