Şehirler ya da ülkeler arası, ya da zamanlar arası da olabilir (realitenize göre alemler/cüzler arası da olabilir ama bu biraz daha yatayda dişinin koynunda olan bir paylaşımdır) otoyolda giderken, ilerideki polis çevirmesine gözlerim takıldı. İçimden “ne oluyor acaba, otoyolda çevirme, bir sıkıntı mı var” diye düşünürken bir de makinenin tepkilerine bakıyordum, daha sonra makine ve beyin ne sıkıntısı olacak ki diye konuşurken, elindeki feneri sağa doğru hareket ettiren trafik polisi beni gösterdiğinde, bütün sistem şahane bir şekilde susmuştu.
Sakince camı açtım, biraz hızlı gitmiş olabilirim, tamam, bunu kabul ediyorum. Yüzeysel zaman deyip geçmeyin dostlar, çeşitli yaptırımlar ve düzenleyici/önleyici faaliyetlerle karşılaşabiliyorsunuz burada. Neyse, şöyle devam etti:
Polis: Merhaba Beyefendi, maddeye giriş kartınızı görebilir miyim ?
Aha! Lan! Ne oluyor? Çimdiklesem de kendime gelsem iyi olacak sanırım. Otomatik konuşma imdadıma yetişti.
Onur: Ehliyetimi mi soruyorsunuz, işte burada ehliyet ve ruhsat.
Trafik polisinin tepki vermesini beklemeden ruhsat ve ehliyeti uzattım ve bir yandan da tepkisini anlayabilmek için yüzüne baktım.
Polis: Ehliyet ve ruhsat sormuyorum Beyefendi, maddeye giriş kartınız yok mu? Hani beden almadan önce nerede doğacağınıza karar verdiğiniz, şu şu işleri yapacağım, bu yarım kalanları bitireceğim dediğiniz ve Yukarının da size maddeye giriş için verdiği kart, eğer yoksa buradan daha ileriye gidemez misiniz?
Onur: Ne diyor bu be? Mezmur’lardan bir pasaj mı okusam acaba? 23 iyi giderdi şimdi. Bir dakika, derslere dön, “hatirla2016” mıydı şifre? Nasıl bağlanacağız buluta, yok dur acaba YHVH falan mı şifre! Ne oluyor burada!
Evet, ne oluyor burada? Neyi gözlemliyoruz ki burada? Madde kendini neden açıyor, açıyor mu? Sıcak bizi yakıyor da soğuk bizi üşütüyor mu? Trafik polisinin Onur’a sorduğu şey de neydi. Bana kalırsa, ki kalmasın ama kalacak gibi, birlikten buraya deneyimlemeye geldiğimiz ve madde içindeki ihtiyacımız olanları almamızı ve onu istememizi sağlayan şeyi soruyor trafik polisi. Ne olabilir ki bu şey? Maddeyi istemek ve tekrar birliğe dönünceye kadar bir şekilde onunla yolculuk etmek…
Maddeden istediğimizin ne olduğunu ve bunu isterken de niyetimizi görmek, kartımızın üzerine yazan şeyler sanırım. Şöyle olabilir gibi, haydi görselleştirelim.
Adı: Avni Onur
Soyadı: Sevinç
Uyruk: Kundabufersiz TC
Numarası: 2200BCE
Yapmaya Geldiği İş: Bilinmiyor.
Her ne kadar ifadelerimizdeki “neşe” gereken cevabı vermemiz için bizi gıdıklasa da, küresel buluttaki gezici yerimiz olan idrakin temas noktasındaki bilgiler bunun oldukça farkında. Birinin farkında olması ve farkında olanın da “daha fazla farkında olanının” olması beni iyi ve güvende hissettiriyor. Kundakta Onur gibi. Sarıp sarmalandığımız kumaşın bir ucu taa Yukarlardan, küreseldeki varlığımızdan oradaki icaplarla uyumlanmış bir halde geliyor.
Şöyle bir diyalog olmuştu paylaşmak istediğim, Taksim’de dolaşırken arkadaşım gel şuradan kazı kazan alalım belki de zengin oluruz demişti. Bunun üzerine zaten zengin değil misin diye sordum, gerçekten zengin olmadığını bana gösterebilir misin?
Zenginsin ve tüm ihtiyaçların karşılanıyor, her adımın bunun bilincinde ve mutlu olduğunda ise şahane bir genişleme yaşıyorsun. Liyakat, cehit ve çabalarımızla oluşturduğumuz her mekân bizim için o realitede büyük bir zenginlik. Bu maddi anlamda ise maddi; manevi, mana anlamında ise de aynı şekilde. İstemekteki niyetimiz bana göre mekânlarımızı oluşturan en önemli etken.
Geçen günler şöyle bir konuşma yaparken gözlemledim kendimi: Seni izleyenler neyi izliyor? Düşünce bedenindeki düşüncelerin neler? Onlar senin etrafında dönüyor, ona bağlı düşüncelerle olanlar bir araya geliyor, buna bağlı duygu bedenindeki duygular neler? Nefret mi, uyum mu, harmoni mi, huzur ve neşe mi? Fiziksel bedenindeki beden dilin neyi anlatıyor? Sabah başkaları için uyanan birisinin oluşturacağı mekânı düşünebiliyor musun? Bunları düşünmeden ifade ederken bir yandan da şunu görüyordum; olumsuz bir düşünce geldiğinde ya da bir duygu halinin bertarafı için belli bir teknik bilgisine ihtiyacımız var diye.
Maddeye girişimizi, maddeyi delip daha da daha da fazlasını yapmamızı sağlayan şey, trafik polisinin de sorduğu şey bizim egomuz. Maddeyi neden almak isteyesin ki? Ego bizimle birliğe kadar gelecek bir ajan. Onunla maddeyi istiyoruz. Yaratılıştaki gaye de burada. Dinlerde bununla ilgili birçok açıklama ve çeşitli terbiye yolları mevcut ayrıca. Tanrı’nın ihsan etmesi ve bizim de bireysel alma isteklerimiz, ilk fark ettiğimiz şey olma özelliğini koruyor.
Bu ilk farkındalık halinin üzerine ne koyacağız, koyduğumuz şeylerin sindirilmesi ve uygulanması ne olacak derseniz de cevapları yolda yolcularını bekliyor…