Ana SayfaKültür & SanatEdebiyatMetin Turan ile yeni romanı "Parçalanmayı Bekleyen" ve Don Kişotluk üzerine

Metin Turan ile yeni romanı “Parçalanmayı Bekleyen” ve Don Kişotluk üzerine

-

Metin Turan ile en son, aşağı yukarı bu aylarda buluşmuş; geçen yıl çıkardığı öykü kitabı “Başka Türlüsü” üzerine söyleşi yapmıştık. Yazmak ritmini bozmayan ve her yıl olduğu gibi bu sonbaharda da bizleri, yeni bir eserle selâmlayan Metin Turan ile bu kez yeni romanı Parçalanmayı Bekleyen, Don Kişotluk ve anlayış farkları üzerine söyleştik. Keyifli okumalar.

Bu defa bir roman var elimizde: “Parçalanmayı Bekleyen”… Bizi, sizin ifadenizle edebiyatın “bilge büyücüsü” Cervantes ve onun ölümsüz kahramanları Don Kişot ve Sancho’yla bir araya getiren; asıl önemlisi romanın kahramanı aracılığıyla bu günümüzü yüzyıllar öncesinin süzgecinden geçiren; okuru serüvenden serüvene sürükleyerek adeta bir karnavalın ortağı haline getiren müthiş bir eserle karşı karşıyayız. Son sayfada 2015 Şubat’ında başlayıp, 2022 Şubat’ında bitirdiğinize dair bir notunuz var. Uzun bir zamana yayılan yayılan yoğun bir emeğin ürünü olduğunu anlıyoruz. Buradan başlayalım mı?

Elbette. Yeni bir kitapla bir kez daha sizlerle, okurlarla buluştuğum için çok mutluyum. Yedi yıla yakın bir emeğin ürünüdür bu kitap. Başlangıcı, Nazım Hikmet’in bir dizesine; “Hapislik gibiydi yalnızlık” cümlesinin daha okur okumaz bende düşünsel olarak yarattığı kıvılcıma dayanıyor. Bilirsiniz yalnızlık olgusu, edebiyatçıların sıkça ele alarak farklı boyutlarıyla işlediği bir konudur. Ben, hapislik ve yalnızlık ya da tam tersi yalnızlık ve hapislik bağlamında baktım ve ilkin duvarlarımıza, etrafımızda örülü çember ve sınırlara kafa yordum.

Kitabın başlarında bulunan Ursula K. Le Guin alıntısının sebebi bu olmalı: “Bir duvar vardı, önemli görünmüyordu… Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, ikiyüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı…

Evet! Biliyorsunuz ben, uzun yıllardır “içerdeyim”; hapishanede. Dedim ki, bunu neden böyle tarif etmek zorundayız? İçeride yahut dışarıda olmak neye göre tanımlanıp belirleniyor? “İçeri” denilen yer, konum, neden benim de bizzat bulunduğum yer olsun?! Pekâlâ mevcut duvarların öte yanı da olabilir! Hapislik ve onun yarattığı bireysel ve toplumsal yalnızlık; onun ürettiği her türden görünür / görünmez sınırla o sınırın nasıl aşılabileceği meselesiydi derdim. 2015’te ilk taslağı yazdım. Yıllar sonra sevgili Murat Gülsoy’la paylaştım. Ve asıl olarak bir romana evrilmesi de pandemi dönemine denk geldi.

Kapatıldığımız, sınırlandığımız, zamansız bırakıldığımız günlere! Ele aldığınız konuyu düşününce çok ironik; öyle değil mi?

Haklısınız; çünkü “içeride” olduğumuz halde, zaten kapalı tutulduğumuz yerlerde bu defa tümden kapatıldık. “Dışarıyı” yakından izliyordum o günlerde. Pandemi bir perdeyi aralamış, hiç hesapta değilken birçok şey altüst olmuştu. İnsanlar alışageldikleri hayatlarından kopuverdiler. Arzu edelim ya da etmeyelim, hepimizi belli bir düzenle sistemin, bir ölçütün içinde tutan saatlerimizle takvimlerimiz – ki, onlar da bir tür sınırdır! – tuhaflaştı. Düpedüz belirsizleştiler. Kronolojik sınırlarımız tarumar oldu ve önü sonu kapatıldığımız her yerde, az
önce sizin de belirttiğiniz biçimde zamansız kaldık. Ve yalnız…

Nerede başlayıp bittiğini tam olarak kestiremediğimiz “gönülsüz hapislik günleri”ydi, bana kalırsa.

Ne güzel söylediniz: “Gönülsüz hapislik günleri”… Doğru! İçimizle dışımız sise bulandı; hatırlayın. Endişelendik. Çünkü zamansız bırakılınca yavaşladık ve nedeni her ne olursa olsun bize dayatılan şu günlük hızdan kurtulunca farkına vardık ki, lâmı cimi yok, zaman sonludur! Unuttuklarımızı hatırladık… İtilmeleri, ötelenmeleri, diğeri kılınmayı… Uzak durulanları sonra… Buna benzer bir dolu şeyi sıralayabiliriz. Kimi “mücbir sebepler” evirdi, çevirdi ve bizleri bu âlemin ayrıcalıksız canlılarından olduğumuz gerçeğiyle yüzleştirdi.

Bundan korkmalı mıyız?

Hayır; korkulacak bir şey yok. Çünkü zamanı sonsuz kılacak büyülü zenginliklerimiz var. Harfler, sözcükler, cümleler… Elbette tılsımına inanıyorsanız, zamanı sizin kılacak benzersiz mücevherlerdir bunlar! Bunu yalnızca edebiyat için değil, tüm diğer sanat dalları için de söylüyorum. İşte o günlerde, her defasında çoğalarak geri döndüğüm daha derin, daha yoğun okumalar yapıp romana yeni boyutlar kazandırdım.

Romanın “Teşekkür” sayfasından anlıyoruz ki, ilkin bir öyküdür “Parçalanmayı Bekleyen.” Sizin de belirttiğiniz biçimde yoğunlaşınca, hikâyenin yatağına sığmadığını görüyorsunuz. Gerçekten çok katmanlı bir eser ortaya çıkıyor. Biz okurları da yanına kattığınız başkarakter Rıza’yla yaptığımız edebi yolculuk apayrı entelektüel derinlikler taşıyor.

Dediğim gibi amacım, adına “zamansız kutu” dediğim hapishanenin, içeride yahut dışarda değişik biçimlerde yaratılmış / dayatılmış duvar ve sınırların; bu yolla bizi uyutan, halsiz / dirençsiz bırakan şu lanet “zamansızlık şarkısı”nın, dolayısıyla yalnızlığımızın altını çizmek ve elbette bütün bunların aşılabilirliğini ortaya koymaktı. Romanın kahramanı Rıza’nın koğuşuna, tel örgülere ve nihayet zamana sığmayarak, sınırlarını aşması, bir kitap sayesinde âlemden âleme yolculuklar yapıp hapisliği un ufak etmesi ve elbette Carvantes’le, Don Kişot ve Sancho’yla benzersiz serüvenlere çıkması yazarken beni de çok düşündüren ve doğrusu çok da eğlendiren bir şeydi.

Rıza’nın hapisliğini; ilk anlarda hayata dokunamama, temas edememe, etrafını saran duvarlara – ki, bazısı gerçek duvarlardır, bazısı da aynı odada kaldığı diğer insanların ördüğü camdan duvarlar – çarpıp vuruşunu ve tabii bunların hepsini aşmanın bir yolunu arayışını, çok çarpıcı satırlarla, vurucu cümlelerle betimliyorsunuz. Asıl önemlisi belki de şu; bugünü düne bağlayarak hayâlle hakikati, akıllılıkla deliliği, Don Kişotluk denilen şeyin ne menem bir şey olduğunu tartışıyorsunuz.

Bir yazıda görmüş ve oradan yola çıkarak araştırmıştım. “Don Kişotluk” kavramı, çok ilginçtir, TDK sözlüğü’nde başka, Oxford Sözlüğü’nde bambaşka bir biçimde ele alınıp tanımlanır. TDK sözlüğü şöyle diyor: “Gereği yokken kahramanlığa kalkışmak!” Ancak açıp Oxford Sözlüğü’ne bakınca farklı bir tanım karşılıyor sizi: “Yüce bir coşku ile hayâli, ideali peşinden koşmak…” Çok çarpıcı bir anlayış farklılığı, öyle değil mi?

Kesinlikle… Resmi anlamda sözcüklere yansıyan bakış bize, çok açıktır ki memleketimize, dolayısıyla tepeden tırnağa kurumlarımıza toplumsal olarak sızıp yerleşen zihniyeti ortaya koyuyor. Bireysel ya da toplumsal anlamda bir şeyleri değiştirmeye kalkışmak, hiç gereği yokken kahramanlığa yeltenmek olarak ele alınıyor. Ya da tam tersi, Oxfordvari bakmak… Bu tartışma ve ayrımı romanın sonuna dek canlı tuttuğunuzu gördüm.

Ona kalırsa, “hasbelkader” hapishaneye düşen biridir Rıza Toşik, ama işin aslı pek de öyle değil. Onu Kemah’tan İstanbul’a, bir simit fırınından tarihi bir hana taşıyan; yaşayıp deneyimledikleri, tanık olup öğrendikleriyle yolunu nihayet Taksim’le Gezi’yle kesiştiren, onu ve hayatını başkalaştıran bir süreci var. Hikâyeyi etraflıca anlatsam olmaz, Rıza’yı adım adım Park’a taşıyan, nihayet hapishaneye getiren süreci hem büyük bir şaşkınlık hem de sancılı bir anlayıp öğrenme, değişip başkalaşma gayretiyle geçiriyor. Gölgesiz olmadığını herkese gösteren bir halkın evladıdır Rıza ve o günlerde orada, Park’ta, az – çok aşina olduğu, ama tam olarak tanımadığı memleketini farklı yönleriyle görüp tanıyor, değişim yaşıyor.

Romanın o bölümünde, Park’ta, bizi sadece o tarihsel ânlarla değil, aynı zamanda Sennur Sezer, Sevim Burak, Oğuz Atay gibi unutulmaz edebiyatçılarla da buluşturuyorsunuz. Kayda değer notlar düşüyorsunuz…

Yan yana, kol kola, diz dize ya da sırt sırta vermiş yüzlerce, binlerce insandan söz ediyoruz. “Yeryüzü Sofrası” kuranlarla “Komün” kuranları; “Yeter ki ellerin ellere kavuşsun” diyerek korku duvarını aşanları; hiçliğe, boşluğa, yokluğa, yoksunluğa, değersizlik duygusuna kapılarak öfkelenenleri anlatmaya çalıştım orada. O unutulmaz “kızlıerkekligiller”i… Bir tek memleket sevdasına “dizkırangilleri”… Kendine söz geçirebilen, başkasını devirmeden evvel “kendisinidevirengilleri”… “Gerçeğeağaçolangilleri” anlattım sonra. Oğuz Atay’ın “disconnectus erectuslar”ını; tutunamayanları… “Felsefeyi seviniz, fakat koparmayınız” diyen Kitapları Koruma Derneği üyelerini; okuyunca adam olmayı değil, insan olmayı seçenleri; dünyanın ve ülkenin “arkabahçelerinigörengilleri”ni…

…ve onlarla birlikte Park’a sırtını yaslayarak kameralara pozlar veren, kendilerince “yıldız tozlarını” çevrelerindeki fanilerin üzerine serpen “bugünvaryarınyokgil”leri resmediyorsunuz. Sözünüzün arasına girdim, özür dilerim, ancak tam da burada, değinmeden geçemeyeceğim “Don Sırrı la Samsat” diye biri var. Ondan bahsedebilir misiniz?

Romanda yer yer kullandığım bir tür isimlendirme biçimi bu. Yani bugünü; bugünün insanlarını ele alır, anar ya da tanımlarken onları kitabın, önü sonu Don Kişot’un diline, ruhuna, üslubuna yakışır tarzda nitelendirdim. Bunlardan biri de Gezi’de, Don Kişotvari biçimde kepçenin karşısına dikilen sevgili Sırrı Süreyya Önder’di. Adıyamanlı’dır, bilirsiniz; tarihi anlamda Samsatlı’dır.

Böyle olunca, dedim ki, Don Kişot la Mancha oluyorsa ve şövalyenin Manchalı oluşu böyle ifade ediliyorsa, Don Sırrı la Samsat da pekâlâ olabilir. Ayrıca Don Sırrı, Samsat‘lı Lucianos’un hemşehrisidir ve Lucianos, yaşadığı dönemin müthiş bir yergi ustasıdır. Hatiptir aynı zamanda. O dönemin “tanrıları”nı yeren, karşı koyan birinden, bugünün “tanrıları”na karşı koyan birine / birilerine gönderme yapmak istedim. Elbette oradaki dozer ve kepçesi, o ân için orada cereyan eden olay sembolik mahiyettedir. İnsanın içinde bir yerlerde saklı durduğuna inandığım, benzersiz biçimlerde iz bırakmış, değerli, sosyal hafızamızda yer edinen türden cevahirlerden… Sanırım “şövalyelik” bu ruhun, bu ruhu taşımanın erdemine inanmanın; hayatın bu şekilde daha yoğun yaşanacağının ifadesi, işaretidir. “Bu çam ağacı 100 yıllıktır” diyerek diğerlerine sarılan “SevimBurakgilleri” ve başkalarını anışım da bundandır.

Sonra Yusuf Atılgan’ın ifadesiyle, “Başkaldıran çiviler, çekiçlere davetiye çıkardı…

Olmasa, elbette ki daha iyiydi, ancak önemli olan, sanırım, memleketin güneşini perdeleyen, karanlığını çoğaltan merhametsiz kötülüğe karşı koymaktı. O ruhtur mühim olan: öyle değil mi? Rıza da içeri alınıyor, misâl: ama bulunduğu nezaretin duvarına ince bir çizgi halinde vuran bir ışık, duvardaki bir satırı aydınlatıyor: “Su yasaklanabilir, ama susuzluk asla!”

Buradan hareketle olmalı, romanın ilk sayfalarında şöyle diyorsunuz: “Shakespeare Macbeth’de şöyle der:
            ‘Ama unutma ki, bu aşağılık dünyadasın:
            Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip
            İyiliği çılgınlık sayan dünyada…
            Peşi sıra şöyle söylüyor ve kitabınızı hayâl kuşaklarına ithaf ediyorsunuz: “Tersi olmasına arzulayarak… İyiliğin, çılgınlığın, deliliğin, maceraperestliğin, hayâl ve idealler uğruna yolculuğa çıkmanın ayakta alkışlanacağı günleri düşleyerek… Güneşin kıymetini bilen tüm şövalyelere…”

Aslında bu satırlar, Don Kişotluk olgusunun altını, yani ona kendimce yüklediğim anlamı, daha romanın açılış sayfasından başlayarak öne çıkarma gayretinin işaretidir bu satırlar. Yalnız; yalnızlığı göze alabildiği için cesur ve özgür düşünebildiği için “deli” olan herkesedir bu kitap.

Şu sözünü ettiklerimiz bana, Dublin Özgürlük Parkı’ndaki granit duvarlara yazılan şu satırları anımsattı. Altın harflerle yazılı o kitabeyi, Liam Mac Ulstin imzalı metni… “Umutsuzluğun karanlığında bir hayâl kurduk…” diye başlayan o müthiş satırlar…

Şöyle devam eder: “…Umudun ışığını yaktık ve bu ışık sönmedi. Yılgınlık çöllerinde bir hayâl gördük. Yiğitlik ağacı diktik ve ağaç çiçeklendi. Tutsaklığın kışında bir hayâl gördük. Uyku karını erittik ve isyanımız ırmaklaştı. Hayâllerimizi bir kuğu gibi bu ırmakta yüzdürdük. Hayâl gerçek oldu. Tutsaklık özgürlük oldu ve bu özgürlüğü size miras bıraktık. Ey özgürlük kuşakları! Hayâl kuşaklarınızı unutmayın, bizleri anımsayın…” İşte böyle! İthafın özü budur, diyebilirim. Hayâl kuşaklarına, her nedense kötü anlamlar yüklenip içinin boşaltıldığını, silikleştirildiğini düşündüğüm tüm şövalyelere… Saygıyla…

Kitapta Cervantes’le söyleşiyor Rıza ve Don Kişot romanını hapishanede yazmaya başladığını öğrenince özdeşlik kurup “içerde” okumak ve yazmak üzerine düşünüyor. Don Kişot romanına bu denli hızlı dalışı ve serüvenlere sürüklenişi biraz da bundan. “Yaşasın edebiyat!” diyerek bitirdiğiniz romanda hem Cervantes ve Don Kişot’la hem de onlardan bağımsız edebiyat üzerine tartışıyor, edebiyatı yüceltiyor ve biz okurlara entelektüel bir şölen sunuyorsunuz.

Edebiyat, roman özelinde Rıza’yı “herhangi bir Rıza” olmaktan çıkarıp onu hikâye sahibi yapan ve serüvenli yolculuğunda ona “Don Rıza la Kemah” kimliğini kazandırarak başkalaştıran önemli bir unsur. Rıza’yı duvarların, tel örgülerin, ona bir biçimde dayatılan görünür / görünmez sınırların ötesine bu yolla geçiyor;  deneyimlediği olaylarla dün / bugün arası ya da tam tersi bugünle dün arası tarihsel, felsefi, sosyolojik bağlar kurup tartışmalar yürütüyor. Hayâl ne, gerçek ne? Akıllılık ne, delilik ne? Hele ki, Don Kişot ve Sancho’yla yaptığı derinlikli fikir alışverişleri var ki, dönüp dönüp okunabilir. Artık o da, tıpkı yaşlı şövalye gibi “okuduğu kitaplarla baştan çıkan” biridir. Bizi Melville, Bunuel, Neruda, Anatol France, Erasmus, George Orwell, Lunaçarski, Lukacs, Dostoyevski ve elbette Cemal Süreya, Can Yücel, Kemal Tahir, Nazım Hikmet, Murat Gülsoy gibi edebiyatçılarla, düşünürlerle buluşturuyor; “içerde”n “dışarıyı” görüp anlayarak anlamlar yüklüyor, üretip paylaşıyor.

Don Kişot’la yaptığı tartışmalardan bahsedelim isterim. Esirlik ve hürriyet… Ya da bizzat akıllılık ve delilik… Romanın finaline doğru, yaşlı şövalye artık ölüm döşeğindeyken yaptıkları sohbeti, edebi anlamda çok değerli bulduğumu belirtmeliyim. Orada adeta, Cervantes’e, yaşlı şövalyeyi “akıllandırarak” yatağa düşüren ve nihayet öldüren bizim “bilge büyücü”müze isyan ediyorsunuz; yanılıyor muyum?

Amacımın isyan etmek, edebi bir hadsizlik yaparak orijinal Don Kişot’a yeni bir son yazmak olmadığını söylemeliyim. Rıza, Don Rıza la Kemah olarak yaşadığı serüven boyunca aklın da deliliğin de, hayâlin ve gerçeğin de ne menem şeyler olduğunu görüp anlıyor. Buna esirlik ve hürriyet de dahil. Zafer ve yenilgi, kahramanlık ve ihanet, erdem, onur, asalet, bayağılık, cehalet ve daha birçok şeyde… Şövalyeliğin ya da kahramanlık denilen şeyin, başkaları tarafından parlatılan birer sıfat gibi bahşedilmesini beklemek demek olmadığını; öne atılmanın, sahip olunan değerlerle, özetle “kendin olabilmek”le bağını görüp anlıyor. Hayâlde gerçeği buluyor, velhasıl! Sözünü ettiğiniz ölüm döşeği sahnesiyse,  Rıza’nın, “Hayır, bu serüven bitmesin!” çırpınışıdır. Çünkü duvarları – ki, birlikte kaldığı mahkumların cam duvarları da buna dahildir – Don Kişot’la aştı. Duvarların boynunu eğdi. Parçalanmayı bekleyen her türlü sınırı, yalnızlığın duvarını cesaret bulup da yıktıysa, Don Kişot’la yıktı. “Siz benim kahramanımsınız,”diyor bir yerde; “sizin gibiler için ölmek söz konusu olabilir mi?”

Hatta şöyle sesleniyor, Don Kişot’a; “…siz benim benim için muhteşem bir roman kahramanısınız. Bana, düşte gerçeği bulduran bir kahraman! İşte bu yüzden sayın şövalye, siz daima yaşamalısınız.”

“Yaşadım, diyebilirim,” diyor Don Kişot ve tatlı bir tebessümle gözlerini yumuyor. Ve kitabı kapatan Rıza, durup düşünerek artık zihninin sayfalarını açıyor.

Bana kalırsa o sayfalar, bir eser olarak, ölümsüz bir edebi eser olarak Don Kişot’un nitelikli bir kritiğini içeriyor. Buradan yola çıkarak şimdi size arka arkaya isimler söyleyecek ve sizden bir çırpıda aklınıza gelenleri sıralamanızı isteyeceğim.

Elbette!

Cervantes?!

Her şeyden önce “roman” denilen tür onunla başladı. O, edebiyatın “bilge büyücüsü”dür. Eserleriyle yaşayan bir “ölümsüzgil”! Yokluğu varlığa, hayâli gerçeğe dönüştüren, yoğun ve capcanlı bir dünya, bir edebi evren yaratan; saçındaki aklarla değil, yıllar içinde bilinen zekâsıyla yazan bir büyük üstat! Sadece okumayan, okuduklarıyla yetinmeyen, hayatı boyunca yüz yüze kaldığı başarısızlıkları, yenilgileri, savaş, kavga ve isyanları ve elbette kölelik ve hapisliği bilgelik denizine çeviren bir düşünce insanı. Derin, incelikli gözlemler yapıyor. Hem kendisi hem de başkaları için. Ve tam bir sabır insanı. Her açıdan…

Don Kişot?!

Tam bir kitapkurdu! Okuma aşığı. Aklı sıradışı çalışıyor. Bir deha! Soylu mu soylu. Bir entelektüel. Ve sanırım bu nedenle hayâlci… Sorular üretiyor. Sorup irdeliyor. Başkasına doğru gelsin yahut gelmesin, bizzat kendisinin doğru bilip önemsediği düşleri var. Vazgeçmiyor… İdeallerini gerçek kılmak için savaşıp duruyor. O denli yaratıcı ki, atına Rosinante diyerek kişilik kazandırıyor. Yahut Dulcinea’yı düşünelim; ona özellikle asil bir isim veriyor, yüceltiyor. Bana öyle geliyor ki Dulcinea, yaşlı şövalyenin aşkı olmanın da ötesinde erişip ulaşmaya çalıştığı ideali, düşü, kavgasını verdiği şey gibi… Yazık ki, tek tek haksızlıkların peşinden koşuyor…

Çapulcu mudur peki?!

Zincire vurulmuş, prangalanıp mahkûm edilmişe, düşkünlerin elinden tutup ezileni koruyanı kim çapulcu diye adlandırabilir?

Sancho?!

Başında bir alay çocuğu olan, şişman, yerden bitme, cesaret yoksunu biri. Cahil mi cahil. Bayağı mı bayağı. Kaba sözler sarf edebilen; şövalyenin aksine aklıselim davranabilen, hatta gerçekçi biri. Fakat hayâle de çabucak kapılıyor ve sıkça hayâl kırıklığı yaşıyor. Geveze, şikemperest, bir obur. Engin bir atasözleri dağarcığı var, ama bunu adeta saldırı amaçlı kullanıyor. Yaşlı şövalyeyi bazen sarsıp gerçeğe davet ediyorsa da hayâlci bir düşgezgini aynı zamanda.

Dulcinea?

İnsanı her şeyden vazgeçer hale getiren, gönülden kabul edilen yegâne tutsaklık; aşk! Başkasına delice gelse de, yaşlı şövalyenin onda sembolleştirerek cisimleştirdiği büyük ideal.

Delilik?!

Prangalı olduğu şüphe götürmez dünyanın gerçek özgürleri… Başkalarına karşı verdiğimiz en ciddi sınavımız. Öyle adımlar atıyor ve bu şekilde mevcut olanı, var olanı öylesine sarsıyorsunuz ki, aklın ve hakikatin ötesine geçiyorsunuz. Adınız, çarçabuk deliye çıkıyor. Yalnız, cesur ve işte tam bu yüzden deli oluyorsunuz.

Rıza?!

Simit şövalyesi… Okuma budalası. Gerçekçi. Belki de bu yüzden, hayâlci aynı zamanda. Don Rıza la Kemah olmaktan büyük keyif alıyor. Bir şövalye adayı.  Onun da, tıpkı Dulcinea gibi, delice sevdiği biri var: Derya! Ama Don Rıza ona Pelgizar del Tercan diyor. Rosinante’yle aşık atacağını iddia ettiği aslan yeleli bir atı var. Şirbiji! Meselelere tekçi yaklaşmıyor.  Don Kişot gibi bakmıyor. Rıza, “ya hep beraber ya hiçbirimiz” anlayışında biri. Yenilgilerini zafer sayanlardan. Duvarlarını edebiyatla parçalayarak yol alıp gidiyor.

Sonlarda bir yerde Sancho’ya, Lukacs’a ait bir soruyu sorduyorsunuz. Şöyle: “Don Kişot, dünyayı yanlış anlamış olabilir mi?” Ne dersiniz?

Sanmam! Ben de Lukacs’ın azından cevap vereyim: “Belki de dünyanın bizzat kendisidir yanlış anlamaya müsait olan!” Düşünmeye değer. Don Kişot, insanın aklıyla iradesini, yani kendini gerçekleştirme iradesini yücelten biri. Kader yahut felek diye diye başa bela edilen tüm münasebetsizlikleri hiçliyor. İnsanın yapıp ettiklerinin, iyi veya kötü bile olsalar yarattığı sonuçların hepsinin, kendinden öte olmadığını kabul ediyor. Daha fazla uzatmadan, bu yaşlı ve yürekli şövalye ile onun gibilere kim deli, çılgın ya da maceraperest diyebilir?

Andre Malraux’a atıfla şöyle diyorsunuz kitapta: “Her roman aslında otobiyografidir.” – Ben diliyle anlattığınız bu romanda Rıza’yı, “yazarın kendisi” diye ele alabilir miyiz?

Aynı yerde, “İzleri satırların arasındadır…” diyorum. Bilirsiniz; yazarın toplumsal benliği / kişiliği ile yaratıcı benliği / yazan insan olarak kimlik ve kişiliği bambaşka şeyler. Ve bu mesele, edebiyatın sanırım eski, ama eskimeyen tartışmalarındandır. Metne bakarak, yazar insanın toplumsal benliğini değerlendiremezsiniz. Ya da tam tersi, yazan insanın toplumsal kimliğiyle eşlik kurup o yazarın yaratıcı benliğine dair çıkarımlar yapamazsınız. Elbette her yazan insanın kimi yaşamsal izleri metnine yansır. Çünkü birikimlerinizden, yaşamsal deneyimlerinizden süzüp taşıdığınız mürekkeptir kaleminize güç veren. Düş damlatan odur. Fakat buradan, özellikle de – ben diliyle yazmış diyerek, “anlatıcı bizzat yazarın kendisidir” diyebilir miyiz? Hayır!

Peki şu anda neler yapıyorsunuz? Ne tür çalışmalar?…

Gün gün çalışmayı seven ve bunu yıllardır sürdüren biriyim. Öykü dosyalarımla düzenli olarak uğraşıyor, şekillendiriyorum. Üzerinde çalıştığım, taslağı bitti diyebileceğim bir roman dosyam da ayrıca ilerliyor. Sanırım Roland Barthes diyordu; “yazmak, ufuktaki kitabı görmektir!” Çalışkan bir işçi gibi yazıyor ve doğrusu ufuktaki kitaplarımı gördükçe büyük bir heyecan yaşıyorum.

“Okumuş olduğum için yazarım!” diyenlerdensiniz; biliyorum. Acaba en son neler okudunuz?

Margaret Atwood’tan, “Ölülerle Uzlaşmak”ı; Barış Bıçakçı’dan, “Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme”yi; W.S. Maugham’dan, “Ay ve Altı Peni”yi;  Onat Kutlar’dan, “Sinema… Sinema’yı; John Berger’den, “Hoşbeş”i. Raymond Carver’den, “Yazmak Üzerine”yi; Leyla Erbil’in, “Eski Sevgili”sini; Nurdan Gürbilek’in, “Kör Ayna, Kayıp Şark”ını… Bu liste çok uzar… En son Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy imzalı, “Dünya Edebiyatı Üzerine Diyaloglar” adlı kitabı okudum.

Bu güzel şöyleşi için size çok teşekkür ederim. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Size ve Gaia Dergi’ye ben teşekkür etmeliyim. Her zamanki gibi yapıp kitabımın taze, büyülü, o malûm matbaa kokusu üzerindeyken beni sayfalarınızda ağırladınız. Açtığınız bu değerli pencereden, sizi ve okurları, sevgi ve dostlukla selâmlıyorum.

\n

Metin Turan ile en son, a\u015fa\u011f\u0131 yukar\u0131 bu aylarda bulu\u015fmu\u015f; ge\u00e7en y\u0131l \u00e7\u0131kard\u0131\u011f\u0131 \u00f6yk\u00fc kitab\u0131 \u201cBa\u015fka T\u00fcrl\u00fcs\u00fc\u201d \u00fczerine s\u00f6yle\u015fi<\/a> yapm\u0131\u015ft\u0131k. Yazmak ritmini bozmayan ve her y\u0131l oldu\u011fu gibi bu sonbaharda da bizleri, yeni bir eserle sel\u00e2mlayan Metin Turan ile bu kez yeni roman\u0131 Par\u00e7alanmay\u0131 Bekleyen, Don Ki\u015fotluk ve anlay\u0131\u015f farklar\u0131 \u00fczerine s\u00f6yle\u015ftik. Keyifli okumalar. <\/p>\n\n\n\n

Bu defa bir roman var elimizde: \u201cPar\u00e7alanmay\u0131 Bekleyen\u201d\u2026 Bizi, sizin ifadenizle edebiyat\u0131n \u201cbilge b\u00fcy\u00fcc\u00fcs\u00fc\u201d Cervantes ve onun \u00f6l\u00fcms\u00fcz kahramanlar\u0131 Don Ki\u015fot ve Sancho\u2019yla bir araya getiren; as\u0131l \u00f6nemlisi roman\u0131n kahraman\u0131 arac\u0131l\u0131\u011f\u0131yla bu g\u00fcn\u00fcm\u00fcz\u00fc y\u00fczy\u0131llar \u00f6ncesinin s\u00fczgecinden ge\u00e7iren; okuru ser\u00fcvenden ser\u00fcvene s\u00fcr\u00fckleyerek adeta bir karnaval\u0131n orta\u011f\u0131 haline getiren m\u00fcthi\u015f bir eserle kar\u015f\u0131 kar\u015f\u0131yay\u0131z. Son sayfada 2015 \u015eubat\u2019\u0131nda ba\u015flay\u0131p, 2022 \u015eubat\u2019\u0131nda bitirdi\u011finize dair bir notunuz var. Uzun bir zamana yay\u0131lan yay\u0131lan yo\u011fun bir eme\u011fin \u00fcr\u00fcn\u00fc oldu\u011funu anl\u0131yoruz. Buradan ba\u015flayal\u0131m m\u0131?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Elbette. Yeni bir kitapla bir kez daha sizlerle, okurlarla bulu\u015ftu\u011fum i\u00e7in \u00e7ok mutluyum. Yedi y\u0131la yak\u0131n bir eme\u011fin \u00fcr\u00fcn\u00fcd\u00fcr bu kitap. Ba\u015flang\u0131c\u0131, Naz\u0131m Hikmet\u2019in bir dizesine; \u201cHapislik gibiydi yaln\u0131zl\u0131k<\/em>\u201d c\u00fcmlesinin daha okur okumaz bende d\u00fc\u015f\u00fcnsel olarak yaratt\u0131\u011f\u0131 k\u0131v\u0131lc\u0131ma dayan\u0131yor. Bilirsiniz yaln\u0131zl\u0131k olgusu, edebiyat\u00e7\u0131lar\u0131n s\u0131k\u00e7a ele alarak farkl\u0131 boyutlar\u0131yla i\u015fledi\u011fi bir konudur. Ben, hapislik ve yaln\u0131zl\u0131k ya da tam tersi yaln\u0131zl\u0131k ve hapislik ba\u011flam\u0131nda bakt\u0131m ve ilkin duvarlar\u0131m\u0131za, etraf\u0131m\u0131zda \u00f6r\u00fcl\u00fc \u00e7ember ve s\u0131n\u0131rlara kafa yordum.<\/p>\n\n\n\n

Kitab\u0131n ba\u015flar\u0131nda bulunan Ursula K. Le Guin al\u0131nt\u0131s\u0131n\u0131n sebebi bu olmal\u0131: \u201cBir duvar vard\u0131, \u00f6nemli g\u00f6r\u00fcnm\u00fcyordu\u2026 B\u00fct\u00fcn duvarlar gibi iki anlaml\u0131, ikiy\u00fczl\u00fcyd\u00fc. Neyin i\u00e7eride, neyin d\u0131\u015far\u0131da oldu\u011fu, duvar\u0131n hangi yan\u0131ndan bakt\u0131\u011f\u0131n\u0131za ba\u011fl\u0131yd\u0131\u2026<\/em>\u201d<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Evet! Biliyorsunuz ben, uzun y\u0131llard\u0131r \u201ci\u00e7erdeyim\u201d; hapishanede. Dedim ki, bunu neden b\u00f6yle tarif etmek zorunday\u0131z? \u0130\u00e7eride yahut d\u0131\u015far\u0131da olmak neye g\u00f6re tan\u0131mlan\u0131p belirleniyor? \u201c\u0130\u00e7eri\u201d denilen yer, konum, neden benim de bizzat bulundu\u011fum yer olsun?! Pek\u00e2l\u00e2 mevcut duvarlar\u0131n \u00f6te yan\u0131 da olabilir! Hapislik ve onun yaratt\u0131\u011f\u0131 bireysel ve toplumsal yaln\u0131zl\u0131k; onun \u00fcretti\u011fi her t\u00fcrden g\u00f6r\u00fcn\u00fcr \/ g\u00f6r\u00fcnmez s\u0131n\u0131rla o s\u0131n\u0131r\u0131n nas\u0131l a\u015f\u0131labilece\u011fi meselesiydi derdim. 2015\u2019te ilk tasla\u011f\u0131 yazd\u0131m. Y\u0131llar sonra sevgili Murat G\u00fclsoy\u2019la payla\u015ft\u0131m. Ve as\u0131l olarak bir romana evrilmesi de pandemi d\u00f6nemine denk geldi.<\/p>\n\n\n\n

Kapat\u0131ld\u0131\u011f\u0131m\u0131z, s\u0131n\u0131rland\u0131\u011f\u0131m\u0131z, zamans\u0131z b\u0131rak\u0131ld\u0131\u011f\u0131m\u0131z g\u00fcnlere! Ele ald\u0131\u011f\u0131n\u0131z konuyu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcnce \u00e7ok ironik; \u00f6yle de\u011fil mi?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Hakl\u0131s\u0131n\u0131z; \u00e7\u00fcnk\u00fc \u201ci\u00e7eride\u201d oldu\u011fumuz halde, zaten kapal\u0131 tutuldu\u011fumuz yerlerde bu defa t\u00fcmden kapat\u0131ld\u0131k. \u201cD\u0131\u015far\u0131y\u0131\u201d yak\u0131ndan izliyordum o g\u00fcnlerde. Pandemi bir perdeyi aralam\u0131\u015f, hi\u00e7 hesapta de\u011filken bir\u00e7ok \u015fey alt\u00fcst olmu\u015ftu. \u0130nsanlar al\u0131\u015fageldikleri hayatlar\u0131ndan kopuverdiler. Arzu edelim ya da etmeyelim, hepimizi belli bir d\u00fczenle sistemin, bir \u00f6l\u00e7\u00fct\u00fcn i\u00e7inde tutan saatlerimizle takvimlerimiz - ki, onlar da bir t\u00fcr s\u0131n\u0131rd\u0131r! - tuhafla\u015ft\u0131. D\u00fcped\u00fcz belirsizle\u015ftiler. Kronolojik s\u0131n\u0131rlar\u0131m\u0131z tarumar oldu ve \u00f6n\u00fc sonu kapat\u0131ld\u0131\u011f\u0131m\u0131z her yerde, az
\u00f6nce sizin de belirtti\u011finiz bi\u00e7imde zamans\u0131z kald\u0131k. Ve yaln\u0131z\u2026<\/p>\n\n\n\n

Nerede ba\u015flay\u0131p bitti\u011fini tam olarak kestiremedi\u011fimiz \u201cg\u00f6n\u00fcls\u00fcz hapislik g\u00fcnleri\u201dydi, bana kal\u0131rsa.<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Ne g\u00fczel s\u00f6ylediniz: \u201cG\u00f6n\u00fcls\u00fcz hapislik g\u00fcnleri\u201d<\/em>\u2026 Do\u011fru! \u0130\u00e7imizle d\u0131\u015f\u0131m\u0131z sise buland\u0131; hat\u0131rlay\u0131n. Endi\u015felendik. \u00c7\u00fcnk\u00fc zamans\u0131z b\u0131rak\u0131l\u0131nca yava\u015flad\u0131k ve nedeni her ne olursa olsun bize dayat\u0131lan \u015fu g\u00fcnl\u00fck h\u0131zdan kurtulunca fark\u0131na vard\u0131k ki, l\u00e2m\u0131 cimi yok, zaman sonludur! Unuttuklar\u0131m\u0131z\u0131 hat\u0131rlad\u0131k\u2026 \u0130tilmeleri, \u00f6telenmeleri, di\u011feri k\u0131l\u0131nmay\u0131\u2026 Uzak durulanlar\u0131 sonra\u2026 Buna benzer bir dolu \u015feyi s\u0131ralayabiliriz. Kimi \u201cm\u00fccbir sebepler\u201d evirdi, \u00e7evirdi ve bizleri bu \u00e2lemin ayr\u0131cal\u0131ks\u0131z canl\u0131lar\u0131ndan oldu\u011fumuz ger\u00e7e\u011fiyle y\u00fczle\u015ftirdi.<\/p>\n\n\n\n

Bundan korkmal\u0131 m\u0131y\u0131z?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Hay\u0131r; korkulacak bir \u015fey yok. \u00c7\u00fcnk\u00fc zaman\u0131 sonsuz k\u0131lacak b\u00fcy\u00fcl\u00fc zenginliklerimiz var. Harfler, s\u00f6zc\u00fckler, c\u00fcmleler\u2026 Elbette t\u0131ls\u0131m\u0131na inan\u0131yorsan\u0131z, zaman\u0131 sizin k\u0131lacak benzersiz m\u00fccevherlerdir bunlar! Bunu yaln\u0131zca edebiyat i\u00e7in de\u011fil, t\u00fcm di\u011fer sanat dallar\u0131 i\u00e7in de s\u00f6yl\u00fcyorum. \u0130\u015fte o g\u00fcnlerde, her defas\u0131nda \u00e7o\u011falarak geri d\u00f6nd\u00fc\u011f\u00fcm daha derin, daha yo\u011fun okumalar yap\u0131p romana yeni boyutlar kazand\u0131rd\u0131m.<\/p>\n\n\n\n

Roman\u0131n \u201cTe\u015fekk\u00fcr\u201d sayfas\u0131ndan anl\u0131yoruz ki, ilkin bir \u00f6yk\u00fcd\u00fcr \u201cPar\u00e7alanmay\u0131 Bekleyen<\/em>.\u201d Sizin de belirtti\u011finiz bi\u00e7imde yo\u011funla\u015f\u0131nca, hik\u00e2yenin yata\u011f\u0131na s\u0131\u011fmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcyorsunuz. Ger\u00e7ekten \u00e7ok katmanl\u0131 bir eser ortaya \u00e7\u0131k\u0131yor. Biz okurlar\u0131 da yan\u0131na katt\u0131\u011f\u0131n\u0131z ba\u015fkarakter R\u0131za\u2019yla yapt\u0131\u011f\u0131m\u0131z edebi yolculuk apayr\u0131 entelekt\u00fcel derinlikler ta\u015f\u0131yor.<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Dedi\u011fim gibi amac\u0131m, ad\u0131na \u201czamans\u0131z kutu\u201d dedi\u011fim hapishanenin, i\u00e7eride yahut d\u0131\u015farda de\u011fi\u015fik bi\u00e7imlerde yarat\u0131lm\u0131\u015f \/ dayat\u0131lm\u0131\u015f duvar ve s\u0131n\u0131rlar\u0131n; bu yolla bizi uyutan, halsiz \/ diren\u00e7siz b\u0131rakan \u015fu lanet \u201czamans\u0131zl\u0131k \u015fark\u0131s\u0131\u201dn\u0131n, dolay\u0131s\u0131yla yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131n alt\u0131n\u0131 \u00e7izmek ve elbette b\u00fct\u00fcn bunlar\u0131n a\u015f\u0131labilirli\u011fini ortaya koymakt\u0131. Roman\u0131n kahraman\u0131 R\u0131za\u2019n\u0131n ko\u011fu\u015funa, tel \u00f6rg\u00fclere ve nihayet zamana s\u0131\u011fmayarak, s\u0131n\u0131rlar\u0131n\u0131 a\u015fmas\u0131, bir kitap sayesinde \u00e2lemden \u00e2leme yolculuklar yap\u0131p hapisli\u011fi un ufak etmesi ve elbette Carvantes\u2019le, Don Ki\u015fot ve Sancho\u2019yla benzersiz ser\u00fcvenlere \u00e7\u0131kmas\u0131 yazarken beni de \u00e7ok d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcren ve do\u011frusu \u00e7ok da e\u011flendiren bir \u015feydi.<\/p>\n\n\n\n

R\u0131za\u2019n\u0131n hapisli\u011fini; ilk anlarda hayata dokunamama, temas edememe, etraf\u0131n\u0131 saran duvarlara - ki, baz\u0131s\u0131 ger\u00e7ek duvarlard\u0131r, baz\u0131s\u0131 da ayn\u0131 odada kald\u0131\u011f\u0131 di\u011fer insanlar\u0131n \u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc camdan duvarlar - \u00e7arp\u0131p vuru\u015funu ve tabii bunlar\u0131n hepsini a\u015fman\u0131n bir yolunu aray\u0131\u015f\u0131n\u0131, \u00e7ok \u00e7arp\u0131c\u0131 sat\u0131rlarla, vurucu c\u00fcmlelerle betimliyorsunuz. As\u0131l \u00f6nemlisi belki de \u015fu; bug\u00fcn\u00fc d\u00fcne ba\u011flayarak hay\u00e2lle hakikati, ak\u0131ll\u0131l\u0131kla delili\u011fi, Don Ki\u015fotluk denilen \u015feyin ne menem bir \u015fey oldu\u011funu tart\u0131\u015f\u0131yorsunuz.<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Bir yaz\u0131da g\u00f6rm\u00fc\u015f ve oradan yola \u00e7\u0131karak ara\u015ft\u0131rm\u0131\u015ft\u0131m. \u201cDon Ki\u015fotluk\u201d kavram\u0131, \u00e7ok ilgin\u00e7tir, TDK s\u00f6zl\u00fc\u011f\u00fc\u2019nde ba\u015fka, Oxford S\u00f6zl\u00fc\u011f\u00fc\u2019nde bamba\u015fka bir bi\u00e7imde ele al\u0131n\u0131p tan\u0131mlan\u0131r. TDK s\u00f6zl\u00fc\u011f\u00fc \u015f\u00f6yle diyor: \u201cGere\u011fi yokken kahramanl\u0131\u011fa kalk\u0131\u015fmak!\u201d Ancak a\u00e7\u0131p Oxford S\u00f6zl\u00fc\u011f\u00fc\u2019ne bak\u0131nca farkl\u0131 bir tan\u0131m kar\u015f\u0131l\u0131yor sizi: \u201cY\u00fcce bir co\u015fku ile hay\u00e2li, ideali pe\u015finden ko\u015fmak\u2026\u201d \u00c7ok \u00e7arp\u0131c\u0131 bir anlay\u0131\u015f farkl\u0131l\u0131\u011f\u0131, \u00f6yle de\u011fil mi?<\/p>\n\n\n\n

Kesinlikle\u2026 Resmi anlamda s\u00f6zc\u00fcklere yans\u0131yan bak\u0131\u015f bize, \u00e7ok a\u00e7\u0131kt\u0131r ki memleketimize, dolay\u0131s\u0131yla tepeden t\u0131rna\u011fa kurumlar\u0131m\u0131za toplumsal olarak s\u0131z\u0131p yerle\u015fen zihniyeti ortaya koyuyor. Bireysel ya da toplumsal anlamda bir \u015feyleri de\u011fi\u015ftirmeye kalk\u0131\u015fmak, hi\u00e7 gere\u011fi yokken kahramanl\u0131\u011fa yeltenmek olarak ele al\u0131n\u0131yor. Ya da tam tersi, Oxfordvari bakmak\u2026 Bu tart\u0131\u015fma ve ayr\u0131m\u0131 roman\u0131n sonuna dek canl\u0131 tuttu\u011funuzu g\u00f6rd\u00fcm.<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Ona kal\u0131rsa, \u201chasbelkader\u201d hapishaneye d\u00fc\u015fen biridir R\u0131za To\u015fik, ama i\u015fin asl\u0131 pek de \u00f6yle de\u011fil. Onu Kemah\u2019tan \u0130stanbul\u2019a, bir simit f\u0131r\u0131n\u0131ndan tarihi bir hana ta\u015f\u0131yan; ya\u015fay\u0131p deneyimledikleri, tan\u0131k olup \u00f6\u011frendikleriyle yolunu nihayet Taksim\u2019le Gezi\u2019yle kesi\u015ftiren, onu ve hayat\u0131n\u0131 ba\u015fkala\u015ft\u0131ran bir s\u00fcreci var. Hik\u00e2yeyi etrafl\u0131ca anlatsam olmaz, R\u0131za\u2019y\u0131 ad\u0131m ad\u0131m Park\u2019a ta\u015f\u0131yan, nihayet hapishaneye getiren s\u00fcreci hem b\u00fcy\u00fck bir \u015fa\u015fk\u0131nl\u0131k hem de sanc\u0131l\u0131 bir anlay\u0131p \u00f6\u011frenme, de\u011fi\u015fip ba\u015fkala\u015fma gayretiyle ge\u00e7iriyor. G\u00f6lgesiz olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 herkese g\u00f6steren bir halk\u0131n evlad\u0131d\u0131r R\u0131za ve o g\u00fcnlerde orada, Park\u2019ta, az - \u00e7ok a\u015fina oldu\u011fu, ama tam olarak tan\u0131mad\u0131\u011f\u0131 memleketini farkl\u0131 y\u00f6nleriyle g\u00f6r\u00fcp tan\u0131yor, de\u011fi\u015fim ya\u015f\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Roman\u0131n o b\u00f6l\u00fcm\u00fcnde, Park\u2019ta, bizi sadece o tarihsel \u00e2nlarla de\u011fil, ayn\u0131 zamanda Sennur Sezer, Sevim Burak, O\u011fuz Atay gibi unutulmaz edebiyat\u00e7\u0131larla da bulu\u015fturuyorsunuz. Kayda de\u011fer notlar d\u00fc\u015f\u00fcyorsunuz\u2026<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Yan yana, kol kola, diz dize ya da s\u0131rt s\u0131rta vermi\u015f y\u00fczlerce, binlerce insandan s\u00f6z ediyoruz. \u201cYery\u00fcz\u00fc Sofras\u0131\u201d kuranlarla \u201cKom\u00fcn\u201d kuranlar\u0131; \u201cYeter ki ellerin ellere kavu\u015fsun\u201d diyerek korku duvar\u0131n\u0131 a\u015fanlar\u0131; hi\u00e7li\u011fe, bo\u015flu\u011fa, yoklu\u011fa, yoksunlu\u011fa, de\u011fersizlik duygusuna kap\u0131larak \u00f6fkelenenleri anlatmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131m orada. O unutulmaz \u201ck\u0131zl\u0131erkekligiller\u201di\u2026 Bir tek memleket sevdas\u0131na \u201cdizk\u0131rangilleri\u201d\u2026 Kendine s\u00f6z ge\u00e7irebilen, ba\u015fkas\u0131n\u0131 devirmeden evvel \u201ckendisinidevirengilleri\u201d\u2026 \u201cGer\u00e7e\u011fea\u011fa\u00e7olangilleri\u201d anlatt\u0131m sonra. O\u011fuz Atay\u2019\u0131n \u201cdisconnectus erectuslar\u201d\u0131n\u0131; tutunamayanlar\u0131\u2026 \u201cFelsefeyi seviniz, fakat koparmay\u0131n\u0131z\u201d diyen Kitaplar\u0131 Koruma Derne\u011fi \u00fcyelerini; okuyunca adam olmay\u0131 de\u011fil, insan olmay\u0131 se\u00e7enleri; d\u00fcnyan\u0131n ve \u00fclkenin \u201carkabah\u00e7elerinig\u00f6rengilleri\u201dni\u2026<\/p>\n\n\n\n

\u2026ve onlarla birlikte Park\u2019a s\u0131rt\u0131n\u0131 yaslayarak kameralara pozlar veren, kendilerince \u201cy\u0131ld\u0131z tozlar\u0131n\u0131\u201d \u00e7evrelerindeki fanilerin \u00fczerine serpen \u201cbug\u00fcnvaryar\u0131nyokgil\u201dleri\u00a0resmediyorsunuz. S\u00f6z\u00fcn\u00fcz\u00fcn aras\u0131na girdim, \u00f6z\u00fcr dilerim, ancak tam da burada, de\u011finmeden ge\u00e7emeyece\u011fim \u201cDon S\u0131rr\u0131 la Samsat\u201d diye biri var. Ondan bahsedebilir misiniz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Romanda yer yer kulland\u0131\u011f\u0131m bir t\u00fcr isimlendirme bi\u00e7imi bu. Yani bug\u00fcn\u00fc; bug\u00fcn\u00fcn insanlar\u0131n\u0131 ele al\u0131r, anar ya da tan\u0131mlarken onlar\u0131 kitab\u0131n, \u00f6n\u00fc sonu Don Ki\u015fot\u2019un diline, ruhuna, \u00fcslubuna yak\u0131\u015f\u0131r tarzda nitelendirdim. Bunlardan biri de Gezi\u2019de, Don Ki\u015fotvari bi\u00e7imde kep\u00e7enin kar\u015f\u0131s\u0131na dikilen sevgili S\u0131rr\u0131 S\u00fcreyya \u00d6nder\u2019di. Ad\u0131yamanl\u0131\u2019d\u0131r, bilirsiniz; tarihi anlamda Samsatl\u0131\u2019d\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

B\u00f6yle olunca, dedim ki, Don Ki\u015fot la Mancha oluyorsa ve \u015f\u00f6valyenin Manchal\u0131 olu\u015fu b\u00f6yle ifade ediliyorsa, Don S\u0131rr\u0131 la Samsat da pek\u00e2l\u00e2 olabilir. Ayr\u0131ca Don S\u0131rr\u0131, Samsat\u2018l\u0131 Lucianos\u2019un hem\u015fehrisidir ve Lucianos,\u00a0ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 d\u00f6nemin m\u00fcthi\u015f bir yergi ustas\u0131d\u0131r. Hatiptir ayn\u0131 zamanda. O d\u00f6nemin \u201ctanr\u0131lar\u0131\u201dn\u0131 yeren, kar\u015f\u0131 koyan birinden, bug\u00fcn\u00fcn \u201ctanr\u0131lar\u0131\u201dna kar\u015f\u0131 koyan birine \/ birilerine g\u00f6nderme yapmak istedim. Elbette oradaki dozer ve kep\u00e7esi, o \u00e2n i\u00e7in orada cereyan eden olay sembolik mahiyettedir. \u0130nsan\u0131n i\u00e7inde bir yerlerde sakl\u0131 durdu\u011funa inand\u0131\u011f\u0131m, benzersiz bi\u00e7imlerde iz b\u0131rakm\u0131\u015f, de\u011ferli, sosyal haf\u0131zam\u0131zda yer edinen t\u00fcrden cevahirlerden\u2026 San\u0131r\u0131m \u201c\u015f\u00f6valyelik\u201d bu ruhun, bu ruhu ta\u015f\u0131man\u0131n erdemine inanman\u0131n; hayat\u0131n bu \u015fekilde daha yo\u011fun ya\u015fanaca\u011f\u0131n\u0131n ifadesi, i\u015faretidir. \u201cBu \u00e7am a\u011fac\u0131 100 y\u0131ll\u0131kt\u0131r\u201d diyerek di\u011ferlerine sar\u0131lan \u201cSevimBurakgilleri\u201d ve ba\u015fkalar\u0131n\u0131 an\u0131\u015f\u0131m da bundand\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Sonra Yusuf At\u0131lgan\u2019\u0131n ifadesiyle, \u201cBa\u015fkald\u0131ran \u00e7iviler, \u00e7eki\u00e7lere davetiye \u00e7\u0131kard\u0131\u2026<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Olmasa, elbette ki daha iyiydi, ancak \u00f6nemli olan, san\u0131r\u0131m, memleketin g\u00fcne\u015fini perdeleyen, karanl\u0131\u011f\u0131n\u0131 \u00e7o\u011faltan merhametsiz k\u00f6t\u00fcl\u00fc\u011fe kar\u015f\u0131 koymakt\u0131. O ruhtur m\u00fchim olan: \u00f6yle de\u011fil mi? R\u0131za da i\u00e7eri al\u0131n\u0131yor, mis\u00e2l: ama bulundu\u011fu nezaretin duvar\u0131na ince bir \u00e7izgi halinde vuran bir \u0131\u015f\u0131k, duvardaki bir sat\u0131r\u0131 ayd\u0131nlat\u0131yor: \u201cSu yasaklanabilir, ama susuzluk asla!\u201d<\/p>\n\n\n\n

Buradan hareketle olmal\u0131, roman\u0131n ilk sayfalar\u0131nda \u015f\u00f6yle diyorsunuz: \u201cShakespeare Macbeth\u2019de \u015f\u00f6yle der:<\/strong><\/h5>\n\n\n\n
\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0 \u2018Ama unutma ki, bu a\u015fa\u011f\u0131l\u0131k d\u00fcnyadas\u0131n:<\/strong><\/h5>\n\n\n\n
\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0 \u00c7o\u011fu zaman k\u00f6t\u00fcl\u00fc\u011f\u00fc ba\u015f tac\u0131 edip<\/strong><\/h5>\n\n\n\n
\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0 \u0130yili\u011fi \u00e7\u0131lg\u0131nl\u0131k sayan d\u00fcnyada\u2026<\/strong><\/h5>\n\n\n\n
\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0 Pe\u015fi s\u0131ra \u015f\u00f6yle s\u00f6yl\u00fcyor ve kitab\u0131n\u0131z\u0131 hay\u00e2l ku\u015faklar\u0131na ithaf ediyorsunuz: \u201cTersi olmas\u0131na arzulayarak\u2026 \u0130yili\u011fin, \u00e7\u0131lg\u0131nl\u0131\u011f\u0131n, delili\u011fin, maceraperestli\u011fin, hay\u00e2l ve idealler u\u011fruna yolculu\u011fa \u00e7\u0131kman\u0131n ayakta alk\u0131\u015flanaca\u011f\u0131 g\u00fcnleri d\u00fc\u015fleyerek\u2026 G\u00fcne\u015fin k\u0131ymetini bilen t\u00fcm \u015f\u00f6valyelere\u2026\u201d<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Asl\u0131nda bu sat\u0131rlar, Don Ki\u015fotluk olgusunun alt\u0131n\u0131, yani ona kendimce y\u00fckledi\u011fim anlam\u0131, daha roman\u0131n a\u00e7\u0131l\u0131\u015f sayfas\u0131ndan ba\u015flayarak \u00f6ne \u00e7\u0131karma gayretinin i\u015faretidir bu sat\u0131rlar. Yaln\u0131z; yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131 g\u00f6ze alabildi\u011fi i\u00e7in cesur ve \u00f6zg\u00fcr d\u00fc\u015f\u00fcnebildi\u011fi i\u00e7in \u201cdeli\u201d olan herkesedir bu kitap.<\/p>\n\n\n\n

\u015eu s\u00f6z\u00fcn\u00fc ettiklerimiz bana, Dublin \u00d6zg\u00fcrl\u00fck Park\u0131\u2019ndaki granit duvarlara yaz\u0131lan \u015fu sat\u0131rlar\u0131 an\u0131msatt\u0131. Alt\u0131n harflerle yaz\u0131l\u0131 o kitabeyi, Liam Mac Ulstin imzal\u0131 metni\u2026 \u201cUmutsuzlu\u011fun karanl\u0131\u011f\u0131nda bir hay\u00e2l kurduk\u2026\u201d diye ba\u015flayan o m\u00fcthi\u015f sat\u0131rlar\u2026<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

\u015e\u00f6yle devam eder: \u201c\u2026Umudun \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131n\u0131 yakt\u0131k ve bu \u0131\u015f\u0131k s\u00f6nmedi. Y\u0131lg\u0131nl\u0131k \u00e7\u00f6llerinde bir hay\u00e2l g\u00f6rd\u00fck. Yi\u011fitlik a\u011fac\u0131 diktik ve a\u011fa\u00e7 \u00e7i\u00e7eklendi. Tutsakl\u0131\u011f\u0131n k\u0131\u015f\u0131nda bir hay\u00e2l g\u00f6rd\u00fck. Uyku kar\u0131n\u0131 erittik ve isyan\u0131m\u0131z \u0131rmakla\u015ft\u0131. Hay\u00e2llerimizi bir ku\u011fu gibi bu \u0131rmakta y\u00fczd\u00fcrd\u00fck. Hay\u00e2l ger\u00e7ek oldu. Tutsakl\u0131k \u00f6zg\u00fcrl\u00fck oldu ve bu \u00f6zg\u00fcrl\u00fc\u011f\u00fc size miras b\u0131rakt\u0131k. Ey \u00f6zg\u00fcrl\u00fck ku\u015faklar\u0131! Hay\u00e2l ku\u015faklar\u0131n\u0131z\u0131 unutmay\u0131n, bizleri an\u0131msay\u0131n\u2026\u201d \u0130\u015fte b\u00f6yle! \u0130thaf\u0131n \u00f6z\u00fc budur, diyebilirim. Hay\u00e2l ku\u015faklar\u0131na, her nedense k\u00f6t\u00fc anlamlar y\u00fcklenip i\u00e7inin bo\u015falt\u0131ld\u0131\u011f\u0131n\u0131, silikle\u015ftirildi\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc\u011f\u00fcm t\u00fcm \u015f\u00f6valyelere\u2026 Sayg\u0131yla\u2026<\/p>\n\n\n\n

Kitapta Cervantes\u2019le s\u00f6yle\u015fiyor R\u0131za ve Don Ki\u015fot roman\u0131n\u0131 hapishanede yazmaya ba\u015flad\u0131\u011f\u0131n\u0131 \u00f6\u011frenince \u00f6zde\u015flik kurup \u201ci\u00e7erde\u201d okumak ve yazmak \u00fczerine d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyor. Don Ki\u015fot roman\u0131na bu denli h\u0131zl\u0131 dal\u0131\u015f\u0131 ve ser\u00fcvenlere s\u00fcr\u00fckleni\u015fi biraz da bundan. \u201cYa\u015fas\u0131n edebiyat!\u201d diyerek bitirdi\u011finiz romanda hem Cervantes ve Don Ki\u015fot\u2019la hem de onlardan ba\u011f\u0131ms\u0131z edebiyat \u00fczerine tart\u0131\u015f\u0131yor, edebiyat\u0131 y\u00fcceltiyor ve biz okurlara entelekt\u00fcel bir \u015f\u00f6len sunuyorsunuz.<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Edebiyat, roman \u00f6zelinde R\u0131za\u2019y\u0131 \u201cherhangi bir R\u0131za\u201d olmaktan \u00e7\u0131kar\u0131p onu hik\u00e2ye sahibi yapan ve ser\u00fcvenli yolculu\u011funda ona \u201cDon R\u0131za la Kemah\u201d kimli\u011fini kazand\u0131rarak ba\u015fkala\u015ft\u0131ran \u00f6nemli bir unsur. R\u0131za\u2019y\u0131 duvarlar\u0131n, tel \u00f6rg\u00fclerin, ona bir bi\u00e7imde dayat\u0131lan g\u00f6r\u00fcn\u00fcr \/ g\u00f6r\u00fcnmez s\u0131n\u0131rlar\u0131n \u00f6tesine bu yolla ge\u00e7iyor;  deneyimledi\u011fi olaylarla d\u00fcn \/ bug\u00fcn aras\u0131 ya da tam tersi bug\u00fcnle d\u00fcn aras\u0131 tarihsel, felsefi, sosyolojik ba\u011flar kurup tart\u0131\u015fmalar y\u00fcr\u00fct\u00fcyor. Hay\u00e2l ne, ger\u00e7ek ne? Ak\u0131ll\u0131l\u0131k ne, delilik ne? Hele ki, Don Ki\u015fot ve Sancho\u2019yla yapt\u0131\u011f\u0131 derinlikli fikir al\u0131\u015fveri\u015fleri var ki, d\u00f6n\u00fcp d\u00f6n\u00fcp okunabilir. Art\u0131k o da, t\u0131pk\u0131 ya\u015fl\u0131 \u015f\u00f6valye gibi \u201cokudu\u011fu kitaplarla ba\u015ftan \u00e7\u0131kan\u201d biridir. Bizi Melville, Bunuel, Neruda, Anatol France, Erasmus, George Orwell, Luna\u00e7arski, Lukacs, Dostoyevski ve elbette Cemal S\u00fcreya, Can Y\u00fccel, Kemal Tahir, Naz\u0131m Hikmet, Murat G\u00fclsoy gibi edebiyat\u00e7\u0131larla, d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrlerle bulu\u015fturuyor; \u201ci\u00e7erde\u201dn \u201cd\u0131\u015far\u0131y\u0131\u201d g\u00f6r\u00fcp anlayarak anlamlar y\u00fckl\u00fcyor, \u00fcretip payla\u015f\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Don Ki\u015fot\u2019la yapt\u0131\u011f\u0131 tart\u0131\u015fmalardan bahsedelim isterim. Esirlik ve h\u00fcrriyet\u2026 Ya da bizzat ak\u0131ll\u0131l\u0131k ve delilik\u2026 Roman\u0131n finaline do\u011fru, ya\u015fl\u0131 \u015f\u00f6valye art\u0131k \u00f6l\u00fcm d\u00f6\u015fe\u011findeyken yapt\u0131klar\u0131 sohbeti, edebi anlamda \u00e7ok de\u011ferli buldu\u011fumu belirtmeliyim. Orada adeta, Cervantes\u2019e, ya\u015fl\u0131 \u015f\u00f6valyeyi \u201cak\u0131lland\u0131rarak\u201d yata\u011fa d\u00fc\u015f\u00fcren ve nihayet \u00f6ld\u00fcren bizim \u201cbilge b\u00fcy\u00fcc\u00fc\u201dm\u00fcze isyan ediyorsunuz; yan\u0131l\u0131yor muyum?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Amac\u0131m\u0131n isyan etmek, edebi bir hadsizlik yaparak orijinal Don Ki\u015fot\u2019a yeni bir son yazmak olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6ylemeliyim. R\u0131za, Don R\u0131za la Kemah olarak ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 ser\u00fcven boyunca akl\u0131n da delili\u011fin de, hay\u00e2lin ve ger\u00e7e\u011fin de ne menem \u015feyler oldu\u011funu g\u00f6r\u00fcp anl\u0131yor. Buna esirlik ve h\u00fcrriyet de dahil. Zafer ve yenilgi, kahramanl\u0131k ve ihanet, erdem, onur, asalet, baya\u011f\u0131l\u0131k, cehalet ve daha bir\u00e7ok \u015feyde\u2026 \u015e\u00f6valyeli\u011fin ya da kahramanl\u0131k denilen \u015feyin, ba\u015fkalar\u0131 taraf\u0131ndan parlat\u0131lan birer s\u0131fat gibi bah\u015fedilmesini beklemek demek olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131; \u00f6ne at\u0131lman\u0131n, sahip olunan de\u011ferlerle, \u00f6zetle \u201ckendin olabilmek\u201dle ba\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcp anl\u0131yor. Hay\u00e2lde ger\u00e7e\u011fi buluyor, velhas\u0131l! S\u00f6z\u00fcn\u00fc etti\u011finiz \u00f6l\u00fcm d\u00f6\u015fe\u011fi sahnesiyse,  R\u0131za\u2019n\u0131n, \u201cHay\u0131r, bu ser\u00fcven bitmesin!\u201d \u00e7\u0131rp\u0131n\u0131\u015f\u0131d\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc duvarlar\u0131 \u2013 ki, birlikte kald\u0131\u011f\u0131 mahkumlar\u0131n cam duvarlar\u0131 da buna dahildir \u2013 Don Ki\u015fot\u2019la a\u015ft\u0131. Duvarlar\u0131n boynunu e\u011fdi. Par\u00e7alanmay\u0131 bekleyen her t\u00fcrl\u00fc s\u0131n\u0131r\u0131, yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131n duvar\u0131n\u0131 cesaret bulup da y\u0131kt\u0131ysa, Don Ki\u015fot\u2019la y\u0131kt\u0131. \u201cSiz benim kahraman\u0131ms\u0131n\u0131z,\u201ddiyor bir yerde; \u201csizin gibiler i\u00e7in \u00f6lmek s\u00f6z konusu olabilir mi?\u201d<\/p>\n\n\n\n

Hatta \u015f\u00f6yle sesleniyor, Don Ki\u015fot\u2019a; \u201c...siz benim benim i\u00e7in muhte\u015fem bir roman kahraman\u0131s\u0131n\u0131z. Bana, d\u00fc\u015fte ger\u00e7e\u011fi bulduran bir kahraman! \u0130\u015fte bu y\u00fczden say\u0131n \u015f\u00f6valye, siz daima ya\u015famal\u0131s\u0131n\u0131z.\u201d<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

\u201cYa\u015fad\u0131m, diyebilirim,\u201d diyor Don Ki\u015fot ve tatl\u0131 bir tebess\u00fcmle g\u00f6zlerini yumuyor. Ve kitab\u0131 kapatan R\u0131za, durup d\u00fc\u015f\u00fcnerek art\u0131k zihninin sayfalar\u0131n\u0131 a\u00e7\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Bana kal\u0131rsa o sayfalar, bir eser olarak, \u00f6l\u00fcms\u00fcz bir edebi eser olarak Don Ki\u015fot\u2019un nitelikli bir kriti\u011fini i\u00e7eriyor. Buradan yola \u00e7\u0131karak \u015fimdi size arka arkaya isimler s\u00f6yleyecek ve sizden bir \u00e7\u0131rp\u0131da akl\u0131n\u0131za gelenleri s\u0131ralaman\u0131z\u0131 isteyece\u011fim.<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Elbette!<\/p>\n\n\n\n

Cervantes?!<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Her \u015feyden \u00f6nce \u201croman\u201d denilen t\u00fcr onunla ba\u015flad\u0131. O, edebiyat\u0131n \u201cbilge b\u00fcy\u00fcc\u00fcs\u00fc\u201dd\u00fcr. Eserleriyle ya\u015fayan bir \u201c\u00f6l\u00fcms\u00fczgil\u201d! Yoklu\u011fu varl\u0131\u011fa, hay\u00e2li ger\u00e7e\u011fe d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcren, yo\u011fun ve capcanl\u0131 bir d\u00fcnya, bir edebi evren yaratan; sa\u00e7\u0131ndaki aklarla de\u011fil, y\u0131llar i\u00e7inde bilinen zek\u00e2s\u0131yla yazan bir b\u00fcy\u00fck \u00fcstat! Sadece okumayan, okuduklar\u0131yla yetinmeyen, hayat\u0131 boyunca y\u00fcz y\u00fcze kald\u0131\u011f\u0131 ba\u015far\u0131s\u0131zl\u0131klar\u0131, yenilgileri, sava\u015f, kavga ve isyanlar\u0131 ve elbette k\u00f6lelik ve hapisli\u011fi bilgelik denizine \u00e7eviren bir d\u00fc\u015f\u00fcnce insan\u0131. Derin, incelikli g\u00f6zlemler yap\u0131yor. Hem kendisi hem de ba\u015fkalar\u0131 i\u00e7in. Ve tam bir sab\u0131r insan\u0131. Her a\u00e7\u0131dan\u2026<\/p>\n\n\n\n

Don Ki\u015fot?!<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Tam bir kitapkurdu! Okuma a\u015f\u0131\u011f\u0131. Akl\u0131 s\u0131rad\u0131\u015f\u0131 \u00e7al\u0131\u015f\u0131yor. Bir deha! Soylu mu soylu. Bir entelekt\u00fcel. Ve san\u0131r\u0131m bu nedenle hay\u00e2lci\u2026 Sorular \u00fcretiyor. Sorup irdeliyor. Ba\u015fkas\u0131na do\u011fru gelsin yahut gelmesin, bizzat kendisinin do\u011fru bilip \u00f6nemsedi\u011fi d\u00fc\u015fleri var. Vazge\u00e7miyor\u2026 \u0130deallerini ger\u00e7ek k\u0131lmak i\u00e7in sava\u015f\u0131p duruyor. O denli yarat\u0131c\u0131 ki, at\u0131na Rosinante diyerek ki\u015filik kazand\u0131r\u0131yor. Yahut Dulcinea\u2019y\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnelim; ona \u00f6zellikle asil bir isim veriyor, y\u00fcceltiyor. Bana \u00f6yle geliyor ki Dulcinea, ya\u015fl\u0131 \u015f\u00f6valyenin a\u015fk\u0131 olman\u0131n da \u00f6tesinde eri\u015fip ula\u015fmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131 ideali, d\u00fc\u015f\u00fc, kavgas\u0131n\u0131 verdi\u011fi \u015fey gibi\u2026 Yaz\u0131k ki, tek tek haks\u0131zl\u0131klar\u0131n pe\u015finden ko\u015fuyor\u2026<\/p>\n\n\n\n

\u00c7apulcu mudur peki?!<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Zincire vurulmu\u015f, prangalan\u0131p mahk\u00fbm edilmi\u015fe, d\u00fc\u015fk\u00fcnlerin elinden tutup ezileni koruyan\u0131 kim \u00e7apulcu diye adland\u0131rabilir?<\/p>\n\n\n\n

Sancho?!<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Ba\u015f\u0131nda bir alay \u00e7ocu\u011fu olan, \u015fi\u015fman, yerden bitme, cesaret yoksunu biri. Cahil mi cahil. Baya\u011f\u0131 m\u0131 baya\u011f\u0131. Kaba s\u00f6zler sarf edebilen; \u015f\u00f6valyenin aksine akl\u0131selim davranabilen, hatta ger\u00e7ek\u00e7i biri. Fakat hay\u00e2le de \u00e7abucak kap\u0131l\u0131yor ve s\u0131k\u00e7a hay\u00e2l k\u0131r\u0131kl\u0131\u011f\u0131 ya\u015f\u0131yor. Geveze, \u015fikemperest, bir obur. Engin bir atas\u00f6zleri da\u011farc\u0131\u011f\u0131 var, ama bunu adeta sald\u0131r\u0131 ama\u00e7l\u0131 kullan\u0131yor. Ya\u015fl\u0131 \u015f\u00f6valyeyi bazen sars\u0131p ger\u00e7e\u011fe davet ediyorsa da hay\u00e2lci bir d\u00fc\u015fgezgini ayn\u0131 zamanda.<\/p>\n\n\n\n

Dulcinea?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

\u0130nsan\u0131 her \u015feyden vazge\u00e7er hale getiren, g\u00f6n\u00fclden kabul edilen yeg\u00e2ne tutsakl\u0131k; a\u015fk! Ba\u015fkas\u0131na delice gelse de, ya\u015fl\u0131 \u015f\u00f6valyenin onda sembolle\u015ftirerek cisimle\u015ftirdi\u011fi b\u00fcy\u00fck ideal.<\/p>\n\n\n\n

Delilik?!<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Prangal\u0131 oldu\u011fu \u015f\u00fcphe g\u00f6t\u00fcrmez d\u00fcnyan\u0131n ger\u00e7ek \u00f6zg\u00fcrleri\u2026 Ba\u015fkalar\u0131na kar\u015f\u0131 verdi\u011fimiz en ciddi s\u0131nav\u0131m\u0131z. \u00d6yle ad\u0131mlar at\u0131yor ve bu \u015fekilde mevcut olan\u0131, var olan\u0131 \u00f6ylesine sars\u0131yorsunuz ki, akl\u0131n ve hakikatin \u00f6tesine ge\u00e7iyorsunuz. Ad\u0131n\u0131z, \u00e7ar\u00e7abuk deliye \u00e7\u0131k\u0131yor. Yaln\u0131z, cesur ve i\u015fte tam bu y\u00fczden deli oluyorsunuz.<\/p>\n\n\n\n

R\u0131za?!<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Simit \u015f\u00f6valyesi\u2026 Okuma budalas\u0131. Ger\u00e7ek\u00e7i. Belki de bu y\u00fczden, hay\u00e2lci ayn\u0131 zamanda. Don R\u0131za la Kemah olmaktan b\u00fcy\u00fck keyif al\u0131yor. Bir \u015f\u00f6valye aday\u0131.  Onun da, t\u0131pk\u0131 Dulcinea gibi, delice sevdi\u011fi biri var: Derya! Ama Don R\u0131za ona Pelgizar del Tercan diyor. Rosinante\u2019yle a\u015f\u0131k ataca\u011f\u0131n\u0131 iddia etti\u011fi aslan yeleli bir at\u0131 var. \u015eirbiji! Meselelere tek\u00e7i yakla\u015fm\u0131yor.  Don Ki\u015fot gibi bakm\u0131yor. R\u0131za, \u201cya hep beraber ya hi\u00e7birimiz\u201d anlay\u0131\u015f\u0131nda biri. Yenilgilerini zafer sayanlardan. Duvarlar\u0131n\u0131 edebiyatla par\u00e7alayarak yol al\u0131p gidiyor.<\/p>\n\n\n\n

Sonlarda bir yerde Sancho\u2019ya, Lukacs\u2019a ait bir soruyu sorduyorsunuz. \u015e\u00f6yle: \u201cDon Ki\u015fot, d\u00fcnyay\u0131 yanl\u0131\u015f anlam\u0131\u015f olabilir mi?\u201d Ne dersiniz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Sanmam! Ben de Lukacs\u2019\u0131n az\u0131ndan cevap vereyim: \u201cBelki de d\u00fcnyan\u0131n bizzat kendisidir yanl\u0131\u015f anlamaya m\u00fcsait olan!\u201d D\u00fc\u015f\u00fcnmeye de\u011fer. Don Ki\u015fot, insan\u0131n akl\u0131yla iradesini, yani kendini ger\u00e7ekle\u015ftirme iradesini y\u00fccelten biri. Kader yahut felek diye diye ba\u015fa bela edilen t\u00fcm m\u00fcnasebetsizlikleri hi\u00e7liyor. \u0130nsan\u0131n yap\u0131p ettiklerinin, iyi veya k\u00f6t\u00fc bile olsalar yaratt\u0131\u011f\u0131 sonu\u00e7lar\u0131n hepsinin, kendinden \u00f6te olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 kabul ediyor. Daha fazla uzatmadan, bu ya\u015fl\u0131 ve y\u00fcrekli \u015f\u00f6valye ile onun gibilere kim deli, \u00e7\u0131lg\u0131n ya da maceraperest diyebilir?<\/p>\n\n\n\n

Andre Malraux\u2019a at\u0131fla \u015f\u00f6yle diyorsunuz kitapta: \u201cHer roman asl\u0131nda otobiyografidir.\u201d - Ben diliyle anlatt\u0131\u011f\u0131n\u0131z bu romanda R\u0131za\u2019y\u0131, \u201cyazar\u0131n kendisi\u201d diye ele alabilir miyiz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Ayn\u0131 yerde, \u201c\u0130zleri sat\u0131rlar\u0131n aras\u0131ndad\u0131r\u2026\u201d diyorum. Bilirsiniz; yazar\u0131n toplumsal benli\u011fi \/ ki\u015fili\u011fi ile yarat\u0131c\u0131 benli\u011fi \/ yazan insan olarak kimlik ve ki\u015fili\u011fi bamba\u015fka \u015feyler. Ve bu mesele, edebiyat\u0131n san\u0131r\u0131m eski, ama eskimeyen tart\u0131\u015fmalar\u0131ndand\u0131r. Metne bakarak, yazar insan\u0131n toplumsal benli\u011fini de\u011ferlendiremezsiniz. Ya da tam tersi, yazan insan\u0131n toplumsal kimli\u011fiyle e\u015flik kurup o yazar\u0131n yarat\u0131c\u0131 benli\u011fine dair \u00e7\u0131kar\u0131mlar yapamazs\u0131n\u0131z. Elbette her yazan insan\u0131n kimi ya\u015famsal izleri metnine yans\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc birikimlerinizden, ya\u015famsal deneyimlerinizden s\u00fcz\u00fcp ta\u015f\u0131d\u0131\u011f\u0131n\u0131z m\u00fcrekkeptir kaleminize g\u00fc\u00e7 veren. D\u00fc\u015f damlatan odur. Fakat buradan, \u00f6zellikle de \u2013 ben diliyle yazm\u0131\u015f diyerek, \u201canlat\u0131c\u0131 bizzat yazar\u0131n kendisidir\u201d diyebilir miyiz? Hay\u0131r!<\/p>\n\n\n\n

Peki \u015fu anda neler yap\u0131yorsunuz? Ne t\u00fcr \u00e7al\u0131\u015fmalar?...<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

G\u00fcn g\u00fcn \u00e7al\u0131\u015fmay\u0131 seven ve bunu y\u0131llard\u0131r s\u00fcrd\u00fcren biriyim. \u00d6yk\u00fc dosyalar\u0131mla d\u00fczenli olarak u\u011fra\u015f\u0131yor, \u015fekillendiriyorum. \u00dczerinde \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131m, tasla\u011f\u0131 bitti diyebilece\u011fim bir roman dosyam da ayr\u0131ca ilerliyor. San\u0131r\u0131m Roland Barthes diyordu; \u201cyazmak, ufuktaki kitab\u0131 g\u00f6rmektir!\u201d \u00c7al\u0131\u015fkan bir i\u015f\u00e7i gibi yaz\u0131yor ve do\u011frusu ufuktaki kitaplar\u0131m\u0131 g\u00f6rd\u00fck\u00e7e b\u00fcy\u00fck bir heyecan ya\u015f\u0131yorum.<\/p>\n\n\n\n

\u201cOkumu\u015f oldu\u011fum i\u00e7in yazar\u0131m!\u201d diyenlerdensiniz; biliyorum. Acaba en son neler okudunuz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Margaret Atwood\u2019tan, \u201c\u00d6l\u00fclerle Uzla\u015fmak\u201d\u0131; Bar\u0131\u015f B\u0131\u00e7ak\u00e7\u0131\u2019dan, \u201cDo\u011fum Lekesi Gibi Bir G\u00fcl\u00fcmseme\u201dyi; W.S. Maugham\u2019dan, \u201cAy ve Alt\u0131 Peni\u201dyi;  Onat Kutlar\u2019dan, \u201cSinema\u2026 Sinema\u2019y\u0131; John Berger\u2019den, \u201cHo\u015fbe\u015f\u201di. Raymond Carver\u2019den, \u201cYazmak \u00dczerine\u201dyi; Leyla Erbil\u2019in, \u201cEski Sevgili\u201dsini; Nurdan G\u00fcrbilek\u2019in, \u201cK\u00f6r Ayna, Kay\u0131p \u015eark\u201d\u0131n\u0131\u2026 Bu liste \u00e7ok uzar\u2026 En son Ayfer Tun\u00e7 ve Murat G\u00fclsoy imzal\u0131, \u201cD\u00fcnya Edebiyat\u0131 \u00dczerine Diyaloglar\u201d adl\u0131 kitab\u0131 okudum.<\/p>\n\n\n\n

Bu g\u00fczel \u015f\u00f6yle\u015fi i\u00e7in size \u00e7ok te\u015fekk\u00fcr ederim. Son olarak s\u00f6ylemek istedi\u011finiz bir \u015fey var m\u0131?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Size ve Gaia Dergi\u2019ye ben te\u015fekk\u00fcr etmeliyim. Her zamanki gibi yap\u0131p kitab\u0131m\u0131n taze, b\u00fcy\u00fcl\u00fc, o mal\u00fbm matbaa kokusu \u00fczerindeyken beni sayfalar\u0131n\u0131zda a\u011f\u0131rlad\u0131n\u0131z. A\u00e7t\u0131\u011f\u0131n\u0131z bu de\u011ferli pencereden, sizi ve okurlar\u0131, sevgi ve dostlukla sel\u00e2ml\u0131yorum.<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n","post_title":"Metin Turan ile yeni roman\u0131 \"Par\u00e7alanmay\u0131 Bekleyen\" ve Don Ki\u015fotluk \u00fczerine","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"metin-turan-ile-yeni-romani-parcalanmayi-bekleyen-ve-don-kisotluk-uzerine","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2023-07-23 14:01:25","post_modified_gmt":"2023-07-23 11:01:25","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=119507","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":119507}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "441"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "111"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Edebiyat tekeli ve kırık kalemler

Ülkemizde okuma alışkanlığının çok fazla olmadığını biliyoruz. Bunun için çevremize bakmamız bile yeterli ama gelin sayılara da bir göz atalım. TÜİK’in 2023 yılında yaptığı araştırmaya göre...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...
Gamzegül Kızılcık
Gamzegül Kızılcık
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Kadın hakları mücadelesi, çocuk hakları ve LGBTİ hakları konularına ilgili. Doğal hayatın korunması konusuna meyledişi ve Gaia Dergi ile yollarının kesişimi sonucunda da; direnişçi bir kadın, gazeteci.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol