8 Mart özellikle birkaç senedir sermayenin yoğun promosyon savaşlarıyla karşılanıyor. Bu sene de artan bir şekilde kadınlar gününe özel, kadınlar gününe çok özel indirim diye başlayan her söz, her reklam kulaklarımızı tırmaladı durdu. Sözüm ona ‘Kadınlar Günü Fırsatları’ yarattıklarını söyleyen bu çevrelere bizim sözümüz kadınların var ettiği mücadele tarihi ancak özgürlüğümüz ve yaşamlarımıza sahip çıkabilmemiz için bir fırsat. Yaldızlı pırlantalarınız, romantik hediyeleriniz gözlerimizi kamaştırmıyor. Biz gerçek özgürlük için mücadele ediyoruz. Onlar promosyon yapsın diye değil.
Bu sene de Türkiye’nin her yerinde, pandemi koşullarına ve yasaklamalara rağmen buluşmayı başardık. Çünkü yaşamlarımız, emeğimiz her şeyden daha önemli.
İstanbul’da feminist kadınlar 8 Martı bu sene “Feminist İsyan Her Yerde“ diye örgütledi. Ve 18 yıldır devam eden isyanı ve ısrarı sürdürerek yine Taksim’i morlara ve gökkuşağına boyadı. Taksim’in zapt edilmiş görüntüsüne rağmen Sıraselviler’e akın eden binlerce kadın feminist isyanı her yana bulaştırdı. Umutsuzluğa kapıldığımızda hatırlayacağımız bir kalabalığımız daha oldu.
Pandemi ile birlikte yasak olmasına rağmen çok yoğun işten çıkarmalar yaşandı. Üstelik kod29 denen bir maddeyle bir daha işe girmesi zorlaştırılarak işsiz bırakıldı kadınlar ancak evlerine dönmediler. Direnmeyi seçtiler. “Kadınların gücünü öğreneceksiniz” diyerek sermayeye ve polise kafa tuttular. Haklarını istediler. Bizleri de güçlendirdiler. Kadın emeğine sahip çıkmanın, görünmeyen emeğin sesini yükseltmenin somut örneklerini yarattılar. 1857 yangınındaki 129 dokuma işçisi kadına selam çakar gibi.
8 Mart’ta yine kadın cinayetlerine, her gün büyüyen şiddet sarmalına, üzerimizde egemenliğini arttırmaya çalışan patriyarkaya karşı mücadelemizi, sesimizi yükselttik. Bizleri ücretli- ücretsiz izin adı altında işsiz bırakan, evden çalışma adı altında esnek çalışma ile emeğimizi sömüren, işyerlerinde tedbirsiz, önlemsiz covide yakalanmamıza sebep olan çalışma koşullarına karşı çıktık.
Alışın buradayız diyen LGBTİ+ lara dönük fobik saldırıların bu sene daha da arttığına tanık olduk. Oluyoruz. Bırakın gökkuşağı bayrağını, şemsiyeleri toplayan bir acziyetle karşılaştık. Ancak ne gökkuşağı yasaklanabilir, ne de ellerimiz birbirinden ayrılır.
Son olarak İstanbul 19. Feminist Gece Yürüyüşünün üstünden iki gün sonra bir slogandan yola çıkılarak “ritme göre zıplamak” adında bir suç icat edildi. Ve Feminist Gece Yürüyüşüne katılan kadınlar gece yarısı evlerinden gözaltına alındılar. Eskiden Kürtçe ıslık çaldın, ideolojik halay çektin gibi “suçlar” vardı. Ülkede pek çok şey değişti ama değişmeyen şeyler de var. Erkek devletin bazı direnişlerin güzelliği ve haklılığı karşısında çaresiz kalması gibi. Gözaltı ve tutuklamayla tehdit etmekten çıplak aramaya kadar kadınlara karşı işlenen bu suçları da kabul etmek ve affetmek yok. Çünkü hepimiz ordaydık.
Patriyarkal kapitalizme, erkek devlet şiddetine, İstanbul Sözleşmesini yasaklamak isteyenlere, aile dışında yaşamlarımızı yok sayanlara bir kez daha 8 Mart alanlarından seslendik. Ve yaşamlarımız ve kazanımlarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için.