Akıl sağlığını kaybettiğini bile fark edemeyecek kadar algısı bozulmuş, çürümüş, içi kokmuş insanların en yoğun yaşadığı ülkelerden birisi, güzel ülkem, canım yurdum Türkiye! Yine bir ego patlaması, yine bir erkek şiddeti, yine bir tecavüze dönüş(e)memiş sözlü taciz!
Konya’da okulunun içinde bindiği dolmuşun güzergah dışına çıkıp ormanlık alana doğru gitmesinden korkan ve neden ormanlık alana gittiğini şoföre soran üniversite öğrencisi R.U. dolmuşçudan “Neden ikinci bir Özgecan olayı yaşanmasın?” cevabını aldı! Bağırarak dolmuştan inmek isteyen genç kadın dolmuşçunun telefonunun çalması ile dolmuştan inerek polisi aradı. Okulun içindeki kameralardan dolmuşunun plakası tespit edilen şoför, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı! “Dolmuşçunun tutuklanması için illa ölmem mi gerek” diye isyan eden genç kadın psikolojisinin bozulduğunu, artık toplu taşıma araçlarına binemediğini ve bunu mahkeme kağıtları gelene dek ailesi ile bile paylaşamadığını söyledi.
Dolmuşçu haklı. Neden ikinci bir Özgecan olayı yaşanmasın ki? Ne değişti de yaşanmasın? Cezalar kadın beyanı esas alınarak mı veriliyor? Hatta ceza veriliyor mu? Tahrik indirimleri ile toplumun kadın erkek eşitsizliğine dayalı söylemleri tarihin tozlu raflarına mı kaldırıldı? Anneler çocuklarının pipilerinin fotoğraflarını çekip neredeyse duvara asacak ruh hâlinden sakındı da daha çocuk yaştaki kızların kukuları mahrem sayılmaktan vaz mı geçildi?
Erkeğin öz güveni, kadının mahremiyeti
Yooooo. Ben Türkiye’de yaşayan, TC kimlik numarası sahibi genç bir kadın ve bir gazeteciyim ama sürekli araştırdığım ve bizzat sorunların mağduru olduğum hâlde hiç böyle bir şey duymadım. Aksine medya da, yargı da, siyasiler de, toplumun geneli de dahil olmak üzere hiçbir kesimin mevcut cinsiyetçi, ayrımcı ve ukala yapısından vazgeçmediğini görüyorum. Hâlâ devlet koruma isteyen kadınları umursamıyor, umursadıkları bile koruma altında iken öldürülebiliyor, toplum baskısından korkan kadınlar tecavüze uğruyor, çocuk tacizleri devlet kurumu olan çocuk islah evleri de dahil olmak üzere, köy ve kentlerin çoğunda devam ediyor. Hâlâ kadınlar koca müsvettelerinden, eski kocalarından, sevgililerinden, babalarından, amcalarından, abileri ve kardeşlerinden hatta inanılmaz bir
öz güvene sahip toplumun diğer erkeklerinden şiddet, baskı, taciz ve ayrımcı muamele görüyorlar. Şimdi bu bilgiler ışığında tekrar soruyorum: Neden ikinci bir Özgecan olayı daha yaşanmasın ki?
Kadınlık mahrem olduğundan, yaşanan kadınsal sorunlar da mahrem. Bunları açıklamak en ayıp iş. Tecavüzden daha ayıbı, tecavüzün bahsi anlayacağınız.
Kadınlar nasıl deşarj olacak?: Ders 1
Ayrıca akıl sağlığını kaybetmiş bir başkası çıkıp bir video kaydında kadını dövme dersi verebiliyor. Nurettin Yıldız kişisinin sözlerini aynen aktarıyorum: “Dövmek nedir deyince fıkıha bakacaksınız. Mesela bir erkeğe kadını dövebilirsin diyor. Sonra ne diyor Hadis-i Şerif’te? Yüzüne vurmayacaksın diyor, boyundan yukarısına vurmak yasak, göğüs kısmına vuramıyorsun, beline vuramıyorsun. Cetvelden uzun bir sopayla vuramıyorsun, elini yumruk yaparak vuramıyorsun, avucunun içiyle vuramıyorsun. İşkence yapma, acıtmak için değil deşarj olmak için vurdurtuyor Allah. Erkeğe boğazına kadar geldikten sonra dokunma bu kadına dersen, başka yolla erkek rahatlar. O da o kadını delirtir aslında. Kadınların, Allah erkeklere dövün, rahatlayın diye müsaade etmesinden dolayı sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor kumadan rahatsız oluyorlarsa.”
Diyecek çok söz olsa da hukuk ve insanlık çerçevesinde kalmak adına, bu adam hakkında susmak zorundayım.
İkinci bir Özgecan olayında kim üzülecek? İkinci Özgecan’ın ailesi, birkaç sivil toplum örgütü, “bazı” siyasiler ve bazı kadınlar… Kim umursamayacak? Devlet görevlileri; polisler, “bazı” siyasiler, “bazı” savcılar ve çoğu erkekler…
Ama bu iş ağzı gevşek, ne dediğini bilmeyen, birçok psikolojik probleme sahip ama bunun farkında bile olmayan bir er kişinin ağzından çıkan zırvalar ile kapanmıyor pek tabii. Önümüzde dolmuşçuya hodri meydan ikinci bir seçenek var: Nevin Yıldırım! Neden ikinci bir Nevin Yıldırım olayı daha yaşanmasın ki? Kadınlar nasıl deşarj olsun ki?
Bir gün; “Yeter artık daha fazla tahammül etmeyeceğim, sana, sapıklıklarına, baskına, tecavüzüne ve şiddetine” diyerek bir onurlu kadın daha çıksa mesela, alsa eline bir tüfek vursa o adamı oracıkta, kesse kafasını yine, Nevin gibi, alsa kelleyi gitse köy/kent meydanına atıverse ortaya: Alın bakalım! Ne olacak o zaman?
Bu iki seçeneğe karşı tek bir doğru var: Eğitim. 4+4+4’ten daha çok bir eğitim. Çıkarlar ve pipilerden çıkan kararlara yönelik değil, hak odaklı ve toplumun baskın, hakim ve yanlış algısını değiştirmeye yönelik bir eğitim. En çok da kadınlara eğitim. Susmasınlar diye, bağırsınlar avaz avaz diye, taviz vermesinler kadınlıklarından ve gerektiğinde koruyabilsinler kendilerini diye.
Yoksa ikinci bir Özgecan da görürüz, iki yüzüncüyü de görürüz. Nevin’i pek göremeyiz, ama gerekirse bir Özgecan gibi ölüp bin Nevin’i diriltiriz.