Mansur Yavaş; 2017 yılında Melih Gökçek’in bir gece ODTÜ ormanını yüzlerce iş makinesiyle katlederek başlangıcını yaptığı fakat ODTÜ’lülerin ve tüm yaşam savunucularının direnişi sayesinde yürütmesi durdurulan Bilkent-İncek Yolu ve Niğde Otobanı Bağlantı projesini, nam-ı diğer Rant Yolu Projesini devam ettirmekte ne kadar hevesli olduğunu ortaya koydu. Ancak, Yavaş, siyasi süksesi içinihtiyaç duyduğu yeşili gözeten siyasetçi imajını korumaya da önem verdiği için, onunla aynı ekolojik katliamı gerçekleştirmek için çalıştığı halde, yeşil badanacılığa Gökçek’ten daha çok başvuruyor.Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin rant yoluyla ilgili 25 Eylül tarihli açıklamasında karşımıza çıkan, yolungenişliğinin azaltılması, bir kısmının tünel olarak inşa edilmesi, ekolojik(!) köprü gibi revizyonlar hep bu yeşile boyama amacına hizmet eden girişimler. Oysaki 17 Eylül’de ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik Tesisleri’nde Mansur Yavaş ve Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkilileriyle ODTÜ bileşenleri arasında söz konusu yol projesi hakkında yapılan görüşmede, bu yolun teknik revizyonla yapılması durumunda bile ne denli büyük bir ekolojik tahribata sebep olacağı, gayet anlaşılır bir şekilde nedenleriyle Mansur Yavaş ve beraberindekilere açıklamıştı. Ayrıca, yolun vereceği ekolojik zararın sadece ODTÜ kampüsü ekosistemleri ile sınırlı olmadığı, aynı zamanda son derece önemli ekolojik değerlere sahip Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesini ve bölgedeki tarım alanlarını şiddetle tahrip edeceği de aynı açıklıkla ifade edilmişti. Durum buyken, Yavaş ve ABB, adına ekolojik denip yeşile boyandığında bu yolun sebep olacağı ekolojik yıkımın ortadan kalkıp, onun üzerinde kuşların yuva yapıp, tilkilerin dolaşacağı, doğayla son derece uyumlu bir yapı haline geleceğine inanmamızı bekliyor. Bilinsin ki, kararını çoktan bir başlarına almış oldukları ve tüm itirazlara rağmen hayata geçireceklerini açıkladıkları bir projeyle ilgili ortak akıl ve istişare ile katılımcı bir şekilde karar alma süreci işletme hikayesi anlatan Mansur Yavaş’ın demokrasi tiyatrosuna kanmayan bizler onun yeşil badanacılığına da kanmıyoruz!
ABB, yapmış olduğu açıklamada yaklaşık 750 metre uzunluğundaki bir tünel ve iki adet adına “ekolojik” dedikleri köprü aracılığıyla 93 hektar orman arazisini ODTÜ’ye tekrar kazandıracaklarını ileri sürmektedir. ABB’nin açıklamasında pek ekolojik bir şey ve büyük bir marifetmiş gibi sunulan tünel, yolun sebep olacağı ekolojik zararların önüne geçmeyecek olmasının yanı sıra yeraltı ekosisteminin de katliamı anlamına gelmektedir. Yapılan açıklamada “ekolojik köprü” denilen şeyinise, adında “ekolojik” kelimesi geçmesi dışında ekolojik olmakla bir alakası yoktur. Söz konusu tünel ve ekolojik(!) köprü revizyonları yolun yaratacağı ekolojik tahribatı önlemeye ve bölgede 2017 yılında oluşmuş olan ekolojik zararı rehabilite etmeye yarayacak önlemler ve çareler değil; yapılacak ekolojik katliamın üzerini örterek toplumun içini rahatlatmaya yönelik yeşil badanacılık hamleleridir. Konya yolu gibi son derece yüksek trafik akışına sahip bir yolun alternatifi olması hedeflenen bir yolun bir kısmının tünel şeklinde inşa edilmesi ile ekolojiye verilecek zararın önüne geçileceğini öne sürmek ya ekolojiden hiç anlamamak ya da toplumu manipüle etmek maksadı ile yalan söylemektir. Yolun tünel yol olarak inşa edilecek kısmında tünel aracılığıyla trafik gürültüsünün önüne geçileceği bir an için kabul edilecek olsa bile, yolun açıkta kalan kısımlarının sebep olacağı trafik gürültüsü ve ortaya çıkacak diğer kirlilikler zaten büyük bir ekolojik tahribat yaratmaya yetecektir. Ayrıca, meramımızın ısrarla anlaşılmamasından ötürü bir kez daha ve üzerine basarak belirtmek gerekir ki, ABB’nin bahsettiği revizyon önerilerinin ODTÜ kampüsü ekosistemlerinin uğrayacağı tahribatı önlemeyecek olmasının yanı sıra, bu yolun yaratacağı ekolojik tahribat, asla ODTÜ kampüsünün barındırdığı ekosistemlere vereceği zararla sınırlı değil; ODTÜ ormanının yanı sıra Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesinden de geçmesi planlanan bu yol, oldukça büyük bir ekolojik öneme sahip bu bölgedeki ekosistemlere de, hem doğrudan hem dolaylı etkileriyle, son derece büyük zararlar verecektir.
Yavaş ve ABB, bu yolun acil ve çok mühim bir ihtiyaç olduğunu ileri sürmektedir. Acil ihtiyaç, dedikleri, ODTÜ ormanını işgal etmekte olan davalıkyeni yargıtay binasının ulaşımıdır. Yolu olmayan veODTÜ ormanını işgal eden bir yere yapılmış, üstelikdavalık durumda olan bu binanın varlığını gerekçeolarak ileri sürerek bize “Ne yapalım, artık bina inşaedilmiş, yolunu da yapmak durumundayız,”demektedirler. Acil ihtiyaçtan anladıkları, AKP’ninmega projesi olan Bilkent Şehir Hastanesine müşteriulaşımının sağlanmasıdır. Yavaş, yapmaya çalıştığışeyin halka hizmet götürek olduğunu ileri sürmektedir. Oysa ki, ulaşımı merkezde düğümlenen bir kent olanAnkara’nın merkezinde bulunmakta olup hem yoksullarhem de Ankara kenti sakinlerinin geneli için çok dahaulaşılır olan Sıhhıye sağlık kampüsünün ev sahipliğiyaptığı hastaneler, Mansur Yavaş’ın pek sahiplendiğiBilkent Şehir Hastanesine müşteri garantisi sağlamakiçin kapatılmıştır. Bilkent-İncek Bulvarı Yolu projesi, yap-işlet-devret modeli ile icra edilen Ankara ŞehirHastanesi ve İncek mahallesi arasında bir erişimsağlamayı hedeflemektedir ve Ankara’nın özelliklekuzeyinde kalan ilçelerine hiçbir hizmetsunmamaktadır. Dolayısıyla kentleşmeyi Ankara güneyine kaydıracak ve bu bölgedeki İncek, Kızılcaşarvb. gibi tarım alanlarını tahrip eden büyük spekülatifrant alanlarına hizmet edecektir. Büyük oranda boşkonut stoğu barındıran ve dolu olanlarda ise üst gelirgrubunun yaşadığı bu alanların Bilkent ŞehirHastanesine’sine özel araca dayalı bir biçimde erişiminiteşvik eden bu yol, Kentin Sincan, Keçiören, Altındağ, Mamak gibi alt gelir grubunun ikamet ettiği alanlarınahiçbir biçimde hizmet sunmamaktadır. Olmayan birnüfus için sürekli konut üretilerek üst gelir grubuna rant devşirilen ve hakkında pek çok davanın olduğuyapılaşma alanlarına hizmet, ‘halk için hizmet’ sloganıile pazarlanmaktadır. Üstelik, bu yolun yine yap-işlet-devret modeli ile yapılan ve geçerken para ödemekdurumunda olduğumuz Niğde Otabanı ile bağlanmasıprojelendirilmiştir.
Tüm bunlar göz önünde buludundurulduğunda,Yavaş’ın ve ABB’nin, AKP’nin yürütücüsü olduğuneoliberal politikalara uygun bir şekilde hareket ettiğikendisini aşikar etmektedir. Her ne kadar Türkiye’deuzunca bir süredir “neoliberalizm” kelimesi AKP ismiile özdeşleşmiş olsa da, söz konusu rant olduğunda, CHP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi, neoliberal ekonomi politikaları doğrultusundaki projeleringerçekleştirilmesi için AKP ile iş tutmakta tereddütetmemektedir.
Ama bilinsin ki, bütün darbe karşıtı söylemlerine söylemlerine karşılık 12 Eylül’ün ürünü olduğunu çok iyi bildiğimiz AKP’nin neoliberal kent ve doğa politikalarına, anti-ekolojik saldırılarına karşı savunduğumuz gibi, bütün AKP karşıtı söylemlerine karşılık rant ve çıkar söz konusu olduğunda AKP ile büyük bir uygunluk içerisinde hareket edenlere karşı da kampüsümüzü, ekosistemi, kenti ve müştereklerimizi kararlılıkla savunacağız!
ABB rantın, Gökçek’in, AKP’nin, sermayeninyolundan gidiyorsa, karşısında Ahmet Atakan’ın yolundan giden ODTÜ’lüleri bulacağını da iyibilmelidir. Rant yolu projesinin topyekûn iptaledilmesini isteyen bizler, iptal edilmemesi halinde, 2013 ve 2017’de Gökçek’in yollarına karşı, Kavaklık’ta KYK yurduna karşı ve Kavaklık’ıkorumak için direndiğimiz gibi, direnmekten geridurmayacağımızı ilan ediyoruz! Biz bu yoluistemiyoruz ve yaptırmayacağız!