Primatlarla ilgili bilgiye ne kadar hâkimiz? Hangi benzer özelliklere sahibiz? Onların hayatlarına nasıl müdahalelerde bulunuyoruz, merak ediyorsanız, gelin hep birlikte bakalım.
1970’lere kadar primatlarla ilgili çok az şey biliyorduk. Mesela, şempanzelerin ve gorillerin vahşi doğada yiyecek yakalamak için araçlar kullandıklarını veya orangutanların güçlü bir annelik içgüdüsüne sahip olduklarını bilmiyorduk. Özellikle de primatların insanlara ne kadar benzediklerini bilmiyorduk. Ünlü antropolog Louis Leakey‘nin, primatların davranışlarını anlamanın insanların kökenlerini anlamak için hayati bir önemi olduğu inancı olmasaydı, belki bugün hâlâ bu kadar bilgiye sahip olmazdık.
Leakey insanların maymunlardan evrimleştiğine inanan biri olarak primatların üstünde vahşi doğada çalışılmasını istiyordu ama bu daha önce yapılmış bir şey değildi. Leakey Vakfı’nın kayıtlarına göre, o Jane Goodall‘un vahşi doğada şempanzeler üzerindeki uzun vadeli alan çalışmasını başlatmıştı. Leakey, Dian Fossey’ninki gibi, Rwanda’da dağ gorilleriyle olan ve Birute Galdikas-Brindamour‘un Endonezya’nın Sarawak bölgesinde orangutanlarla olan benzer projelerinde gerekli ödenekleri bulmakta ve koordine etmekte yardımcı olmuştu.
Bu üç kadından hiçbiri çok fazla bilimsel tecrübeye ve bilgiye sahip değildi ama bu da Leakey’nin tam olarak aradığı şeydi. Çünkü zihinleri bilim tarafından karıştırılmamış ve tarafsızdılar. İlginç bir şekilde, bilim dünyasında çığır açan buluşlar bu üçlü tarafından yapılacaktı ve Leakey’nin melekleri olarak dünyaya adlarını duyuracaklardı.
Jane Goodall Enstitüsü
Jane Goodall şempanzelerle ilgili çalışmalarına ilk olarak 1960’ta Tanzanya’da Gombe Stream National Park’ta başladı. Hiçbir diploması ve tecrübesi yoktu, sadece sabrı ve tutkusu vardı. Her sabah elinde dürbünle vahşi doğada sadece şempanzeleri görebilmek için yürürdü. Gördüğü şempanzeleri geleneksel bir şekilde numaralandırmak yerine onlara isim verirdi. David Greybeard onu kabul eden ilk şempanzeydi, ormandaki bu soluk yabancı, Goodall’un olağanüstü araştırmalar için yolunu çizmişti.
Buluşlarından biri, şempanzelerin vahşi doğada en basit işleri için kullandıkları araçlara sahip olduklarını gözlemlemiş olmasıydı. Mesela çim saplarıyla veya ağaç dallarıyla termitler yakalamak gibi. Sıkça inanılan gerçeklerden farklı olarak şempanzelerin vejetaryen olmadıklarını öğrendi. Bir başka ilginç buluşu da, şempanzelerin insanlar gibi büyük bir duygusal derinliğe sahip olduklarını öğrenmiş olmasıydı ve onların da iyilik, oyunculuk, keder, saldırganlık ve hassasiyet gibi özelliklere sahip olduklarını görmesiydi. İnsanların özelliklerine sahiplerdi, mesela öpüşmek, sarılmak ve gıdıklanmak gibi duygusal iletişim halindeydiler. Bu ilk buluşlar modern anlamda şempanzeleri anlamamızda yardımcı olmuştu.
En tanıdık olduğumuz tür şempanzeler olsa da bu tür soyu tükenmekte olan memelilerdendir. Bunun sebebi ise yabani et (bushmeat) olma problemi ve egzotik hayvan ticaretidir. Nüfusu 100 bin civarı olan bu türün ticaretine karşı gelinmediği takdirde, şempanzeleri sonsuza dek kaybedeceğiz.
Dian Fossey; Rwanda, Nazik Devleri’nde 1967’de Dian Fossey Rwanda’nın Virunga Dağları’na kamp kurarak, dağ gorilleri üstünde çalışmak için hazırlık yaptı. Bu zamana kadar goriller agresif bir tür olarak kabul ediliyorlardı ama Fossey, onların sert olmalarının yanı sıra çok da nazik olduklarını gözlemleyerek bu efsaneyi kısa süre içinde yok etti. Genelde barışçıl olan bu hayvanlar sadece küçüklerini, çocuklarını koruyacakları zaman agresifleşiyorlardı. Tıpkı insanlar gibi.
Aynı Goodall’ın şempanzeleri gördüğü gibi, Dian Fossey de gorilleri bireysel kişilikleri olan duygusal hayvanlar olarak gördü. Bu sebeple o da iletişime girdiği gorilleri numaralandırmak yerine isimlendirdi. Yaklaşık 20 yıl boyunca, Fossey dağ gorilleri arasında yaşadı ve kısa süre içinde Digit isimli erkek gorile bağlandı ve maalesef bu goril daha sonra üzücü bir şekilde avcılar tarafından başı kesilerek ticarete kurban gitti.
Fossey araştırmalarını sürdürdükçe gorillerin geniş kapsamda hislere sahip olduklarını ve araçlar üretebileceklerini gördü. Orada sadece oturup gözlemlemek yerine, Fossey, onların arasına kabul edilmek için onlarla benzer davranışlar sergiledi. Mesela, onların beslenme, tımar alışkanlıklarını ve seslerini taklit etti, bu da onu bu hayvanlar için etkili bir etolog (ethologist) yapıyordu.
Bugün Virunga Ulusal Parkı’ndaki dağ gorili nüfusu izinsiz avlanmadan ötürü tehlike altında. Virunga’nın 1/4’ünde yer alan ve sadece 880 nüfusa sahip olan bu türün nesli sona yaklaşıyor.
Birute Galdikas: Endonezyo Orangutanlarının derin duyguları
Leakey Melekleri’nin 3’üncüsü Birute Galdikas‘tır ve diğerlerinden farklı olarak Louis Leakey’e benzemektedir, onun çalışmaları 1971’de Borneo Ormanları’nda başlamış ve orangutanların yaşamını araştırmıştır.
Galdikas’ın çalışmalarından önce, insanlar orangutanların tek başına olduklarını düşünüyordu fakat araştırmalarında bunun aksini kanıtladı. Doğrusu, primatların insanların aynası gibi sosyal ve ailevi ilişkiler kurduğuydu. Orangutanlar, hayatlarının ilk 10 yılında anneleriyle yakın ilişkiler kuruyorlardı. Hatta bizim gibi, 7 yaşına ulaşana kadar annelerine sarılı ve bağlı bir şekilde kalıyorlardı. İnsanlar gibi, gençlik dönemine ulaşana kadar enerjilerini ve zamanlarını anneleriyle geçiriyorlardı. Galdikas’ın araştırmasına göre, onların göç modeli nüfusun bazısı kendi bölgelerinde kalırken bazıları ise başıboş bir şekilde kendilerini tehlikeye atıyorlardı.
Galdikas tarafından keşfedilen diğer mükemmel şey ise orangutanların memeliler içinde en uzun doğum zamanına sahip olmasıydı. Dişiler, 15-16 yaş civarında ürüyorlar, fakat sonraki 8 yılda üremiyorlardı. Bunun sebebi, genç orangutanların uzun süren annelik periyoduna odaklanması, yavrularına yağmur ormanlarında hayatta kalmayı öğretmeleri ve nasıl yiyecek bulacaklarını, hazırlayacaklarını gösterdikleri bir süreçti. Bu bilgi şaşırtıcı olsa da modern zamanlarda orangutan nesli de tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ne yazık ki, orangutanların doğal yaşam alanı olan ormanların yok edilmesi, onların ormanları terk etmesi ve yiyecek bulamaması bu durumu hızlandırmaktadır.
Onların önderliğini takip ediyoruz
Yolumuzu aydınlatan bu üç kadın primatlar hakkında yaptıkları araştırmalar sayesinde bu canlılarla ne derece benzer özelliklere sahip olduğumuzu öğrenmiş olduk. Yakın aile bağlarımızdan karmaşık duygularımıza kadar, primatlarla birçok ortak noktamız var. Onlar hakkında daha öğreneceğimiz çok şey var gibi de gözüküyor. Ancak üzücü şekilde, primat türlerinin her üçünün de soyları doğal yaşam alanlarının yok olması ve kaçak avlanmalar yüzünden yok olmak üzere. Hepimizin üzerine düşen ise Leakey’in Melekleri’nin çalışmalarını bıraktıkları yerden devam ettirmek ve primat yakınlarımıza karşı duyarlılığın artırılması konusunda diğer insanların eğitilmesini sağlamaktır.
Güzel haber ise bunu yapmak için çok uzaklardaki ormanlara gitmek yerine işe yalnızca bu yazıyı paylaşarak başlayabilirsiniz. Günümüzde Leakey’in Melekleri’nin yalnızca hayal edebilecekleri, internetin bu türlerin içinde olduğu kötü duruma dikkatleri çekebilecek muazzam bir gücünün var olmasıdır. Bu üç kadının onuruna, gelin bu yazıyı paylaşın ve bu primatlar ile onların türlerinin karşı karşıya oldukları çeşitli tehlikeler hakkında diğer insanların bilgi sahibi olmaları konusunda onlara ilham kaynağı olun. İnsanların sevdiklerini korudukları söylenir ve bütün bunların hepsi bir bilgi kıvılcımıyla başlar.
Kaynak: One Green Planet