Ana SayfaKültür & SanatÖyküSekiz dakika yirmi saniye | Öykü

Sekiz dakika yirmi saniye | Öykü

-

“Anlamayacaklar nasıl olsa,” diyerek iç geçiren adam, düştüğü yerden kalkıp kalabalığa karışırken, kamera gökyüzüne yükseldi ve mavi ekranda “Son” yazısı belirdi. Sinema salonunun maviyle aydınlanan karanlığında, seyircilerin son sahneye şaşkın bir şekilde bakan gözleri de net bir şekilde seçilebiliyordu artık. Film bittiğinde, salon tamamen aydınlandı ve salondaki kalabalık dışarı çıkmak için hızla toparlanmaya başladı.

Gri dağınık saçları, tıraş olmadığı için uzamış sakalı ve yorgun yüzünde artık eğreti duran donuk mavi gözleri ile Özgür, arka koltuklardan birinde oturmaya devam ediyordu. Salondan çıkan insanların aceleci halleri, birilerini dikizleyen insanların yakalanma korkusuyla, aniden kendilerine çeki düzen vermesini anımsatmıştı ona. O ise salondan çıkanlar için, aynı filmi izleyerek bir sırrı paylaşan, birbirine yabancı onlarca insandan biriydi. Bir bakıma görünmezdi. Salon giderek tenhalaşırken, gözlerini kısa bir an için kapattı.

Salondan sert ve ağır adımlarla yürüyerek çıkan birinin ayak sesleriyle aniden uyanıp Kadıköy kalabalığına karıştı. Bahariye caddesinde yürürken, akordeonda “Dünyanın Sonu” şarkısını çalan küçük bir çocukla göz göze geldi. Çocuğun neşeli güzelliği ile çaldığı şarkıdaki tezat onda yavaşlama ve biraz daha, bu durumu izleme isteği uyandırdı. Şarkı hiç bitmiyordu sanki! Aynı hüzünlü ezgi ve aynı neşe sonsuza kadar birlikte sürüp gidecek gibi duruyordu. Bir süre çocuğu izledikten sonra, önünde duran kutudaki bozuk paralara bir yenisini ekleyerek yürümeye devam etti. Akordeonun sesi artık giderek ondan uzaklaşıyordu.

Parti bayraklarının arasından beliren, “Değişime oy ver!” afişinin yanından geçip Beşiktaş iskelesinin önüne geldiğindeyse, yaklaşan seçim nedeniyle, parti standlarından gelen gürültü de yoğunlaşıyordu. Parti liderinin fotoğrafının olduğu bayrağı sıkıca tutarak, çalan parti marşına eşlik eden genci dikkatle izlerken; “su ister misiniz?” diyen yaşlıca bir kadının sesiyle duraksadı ve “teşekkürler,” dedikten sonra bir şeyler arayan birinin acelesiyle denize doğru hızla yürüdü.

Moda sahiline geldiğinde bir kayaya oturdu ve gökyüzüne baktı. Bu sahilin Özgür için, sokağın gürültüsünü dışlayan bir güzelliği vardı. Güneş batmak üzereydi. Uzakta yaprakları dökülmüş ağacın arasından güneşe bakınca, her şey ulaşılabilir görünmüştü ona. Özelikle de geçmiş… “Güneş ile dünya arası mesafe,” demişti Uygar, “yüz elli milyon kilometre. Bu süreyi ışık hızı ile hesap edince güneş ışınlarının dünyaya ulaşması sekiz dakika yirmi saniye. Bu yüzden bizim gördüğümüz güneş, o andaki güneş değil; onun sekiz dakika yirmi saniye öncesinin hali. Yani gördüğümüz şey, bir bakıma, sekiz dakika yirmi saniye önce çekilmiş bir fotoğraf.”

“Sekiz dakika yirmi saniye…” insan hayatında ne uzun ve ne kısa bir süre! Oysaki güneş bizim için ne kadar ulaşılmaz. Tıpkı, sekiz dakika yirmi saniye öncesinde çekilmiş bir fotoğraftaki an’a, asla ulaşamayacağımız gibi!” demişti Özgür, Uygar’a.

Oturduğu o taş, baktığı ağacın hemen ardındaki güneş ve Moda’ya kadar yürüdüğü yolda zihninde çarpışan dilsiz kelimeler ordusu… Neyi anımsadığını bilmeden, hızla denize doğru gitme isteği… “Dünyayı kurtaracak,” insanı bulmanın anlamsız coşkusuyla, elindeki bayrağı sıkıca tutarak, parti marşına eşlik eden o genç… “Değişimi” fazla renkli bayrakların ardından vaat eden afişteki o sıkıcı yüz… Akordeon çalan çocuğun “Dünya’nın Sonu” şarkısını söylerken, ona eşlik eden neşesi… Sinemada onu uyandıran sert adımlar ve kısacık derin uykusundan önce gökyüzünde biten o film… Hiçbirini, sekiz dakika yirmi saniye önceki haliyle algılayamayacaktı!

“Anlamayacaklar nasıl olsa!” demişti filmde ona dayatılan her şeyden kurtularak, gerçek arayışının peşine düşen adam. Onun bu cümlesinin suretine bürünen Uygar, yeniden bakmıştı sanki Özgür’e. Ardından, Özgür tüm uykusuzluğunu bir köşeye itmiş; unutmak ya da bir şeyleri gerçekten anımsayabilmek için, bir dakikalığına da olsa derin uykuya dalabilmişti. Onu, zihnine vururcasına uyandıran, o sert adımların sesi olmuştu Uygar. Sonra akordeon çalan çocuğun neşeli sesinden: “Dünya’nın sonu gelse de, buradan geçip giderken, aynı neşeyle yürüyeceğim,” demişti sanki.
Sokağın gürültüsü her şeyi bastırmaya çalışsa da; Özgür, aslında Uygar’ın sesiyle gülmüştü tüm bu anlamsızlığa. Ardından gerçek susuzluğunu anımsar gibi hızla yürümek istemişti. Şimdi ise, tam burada, batan güneşi izlerken o, Uygar onun yeniden yanındaydı.

“Gökyüzü hala çok güzel ama sen sadece görmemeyi seçiyorsun artık.” diyerek gülümsüyordu ona Uygar.

“Görmemeyi seçmek mi?” Böyle bir yeteneğim olsaydı eğer, biliyorsun şu an yanımda olmazdın! ”

“O gün gerçekten “Gitme!” deseydin, şu an yanında olurdum.”

Özgür içini çekip, yavaşça gözden kaybolan güneşe bakarak, “Geçmişi” dedi, “her an zihnimde değiştiriyorum. Şimdi ve geleceği, sadece o birkaç dakikalık anı geriye alabilmek ve değiştirebilmek için geçmişe savurmaya çalışıyorum. Sana, daha ne kadar “gitme” diyebilirim?”

“Şu an, sen ve ben, sadece zamanda donmuş bir fotoğraf karesiyiz ve bu andan başka gidebileceğimiz yer yok, biliyorsun. “Gitmek” şu an bir eylem değil; artık, içinde bulunduğumuz an.”

“Bir fotoğraf karesindeysek eğer, neden tüm sokaklara senin sesinden haykırıyorum ve neden tüm sokak -her şeyiyle- senden ibaret olmasına rağmen, sesimi duyuramadığım sadece sen oluyorsun? Sessizliği seçmek istediğimde, yaşamım neden seyircisiz bir salonda oynayan ve bitmekte olan bir filme dönüşüyor?

“Gözlerini kapat ve filmi geriye sar. Hiç konuşmadan sadece izle.” Tek seyircisi sensin ve bu film zaten yalnızca senin için.

….
O gece eve geldiğimde abilik rolünü hızla üzerine geçirip “Saatin kaç olduğunun farkında mısın?” demiştin önce. Ardından “Yine leş gibi içki kokuyorsun! Ne zaman bu aylaklığı bırakıp düzgün bir hayat seçeceksin kendine?” diyerek, gözlerinin en uzak yerinden bakmıştın bana.

Hiçbir şey demeden odaya gitmiş ve üzerimdeki ceketi çıkarıp kendimi yatağa atmıştım. Sen, “Tanıdığım en zeki insansın. Yarıda bıraktığın okulu şu an bitirmiş olsaydın her şey çok farklı olabilirdi hayatında!” diyerek bağırmaya devam ediyordun. Ben ise, seni duymamak için, o an uykuya dalabilmenin benim için en büyük özgürlük olduğunu düşünüyordum.

Uykudan vazgeçip, yatağın hemen yanı başındaki pencereden gökyüzüne bakıyordum o an. Sen, düzenli ve iyi bir hayatın altın kurallarını ezbere sıralarken, aklıma gökyüzüne bakmanın aslında hiç ulaşamayacağımız geçmişe bakmak olduğu gelmişti. İmkanım olsaydı eğer, geçmişte değiştirebilmeyi istediğim şeyler gerçekten var mı diye kendime sorduğumda; cevap, “büyük patlamadan sonra olan her şey!” olabilirdi. Fakat “big bang sonrası büyük yalnızlık bilinmeyeni” içinde olduğumuz için, zaman yoktu aslında ve biz sadece zihnimizde ileri ya da geri gidebiliyorduk.

Hukuk okumayı bıraktığımda, sinemayla ilgilenmek istiyordum sadece. Ne senin gençliğini verdiğin o partinin bir şeyleri değiştirebileceğine, ne de dediğin gibi “doğru” tercihlerin, her zaman geleceği belirleyebileceğine inanıyordum.

“Bir boktan haberin yok, hala ergenlikten çıkamamış gibisin. Paran bittiğinde gelip, yiyip içip uyuyacağın yer değil burası!” dediğin an ise “mutlu yuvandaki” misafir yatağında asla uyuyamayacağımı fark ederek, gitmek istemiştim.

“O berbat hayatında, her şeyi anladığını sanıyorsun! ‘Kendinden’ bir kez olsun geçip gitmeden, sana öğretilen “doğru” ve “ yanlışı” birbirinden ayırabildiğini sanıyorsun değil mi?

“Defol git buradan o zaman!”

Sana son kez bakarak, “Hiçbir zaman anlamayacaksın!” demiş ve hızla kapıyı çekip, gitmiştim. O gece, beyaz tavşanı takip ettim. “En yüksekte olduğum anın, düşüşe en yakın an olduğu” konusunda beni uyarsa da, onu yine de takip etmeye devam ettim. Alice gibi, yükseldim ve düştüm.
,,,
Dur, biraz lütfen! Filmi yeniden geri sarmaya ihtiyacım var Uygar.

Sen, sert adımlarla merdivenden hızla inerken, arkandan öylece bakmıştım. Öfkenin ilk anında zaman duruyor. Öfkeden birkaç saniye ileri ya da geri gitmenin boş bir çaba olduğunu, öfkenin kollarındayken anlıyorsun. O an, nefes alan bir canlı olmanın ötesinde, bir sese ya da bir düşünceye dönüşüyorsun sadece.

Sen gittikten sonra, yine de nefes alabilen bir canlıya dönüşebilmek için öyle çok çabaladım ki! Geceyi izledim önce. Güneş gecenin karanlığını içine almaya başladığında; ben, bir şeylerin geçip gitmesini hâlâ bekliyordum. O kapıdan geri gelmediğin her an, zamanı zihnimde geri aldım ve sana “Gitme!” dedim.
Zamanın hiç durmadan ilerlediğini, sabah gelen telefonla anladım. “Kardeşiniz Uygar Güneş’i otel görevlisi odasında ölü buldu maalesef, başınız sağ olsun Özgür Bey,” cümlelerini duyduğumda, kendi filmime seyirci koltuğundan bakmaya başladım sadece. Yalnızca, senden oluşan bir kalabalık, filmin tam içinden gözlerime “anlamayacaksın!” diyerek bakıyordu sanki.

“Kardeşim! Uygar… Kardeşim…” diyebildim telefonda yalnızca.

Senin gidişinin ardından “doğru” ve “yanlışın” içinden -ikisi de anlamını yitirene kadar- milyonlarca kez geçtim zihnimde. Anların sonsuzluğa özlemini ya da mahkûmiyetini anladığımda o geceyi defalarca yaşadım ve her seferinde “Gitme!” dedim sana. “Gitme Uygar!” Sen her seferinde gittin. Oysa ben, o andan ileri ya da geri gidemedim ve “değişim” partide çalışırken haykırdığım bir slogandan ziyade yaşamımın mecburi adı oldu.

“Filmler ya da kitaplar” demiştin, bir şeyleri asla tamamen değiştirmeyecek. Sadece biz onları gerçekten hissedersek, içimizdeki “ben” dediğimiz her şeyi, üstelik bilinçli bir çaba olmaksızın dönüştürmeye başlayacak ve yaşamlarımız değişimin adı olacak.

Bense, tüm bunları, sana sarılırcasına gittiğim, adlarını bile hatırlamadığım onlarca filmde; derin uykuya kavuşmayı beklediğim anlarda anımsıyorum. Her an, “gör beni, yaşa beni ve her saniyede bilinçli olmanın huzursuzluğunu, yorgunluğunda hisset!” diye çekiştirirken sen; geçmekte olan her anı, seni zihnimde susturmaya çalışarak, daha keskin bir biçimde algılıyorum sanki.

Dediğin gibi gözlerimi kapattım ve filmi geriye sardım. Fakat, “son” yazısını görmek için kaç kere daha izleyeceğim her şeyi? Zaman, filmde ileri doğru giderken, filmin başını özlediğim için, kaç kere daha her şeye “dur!” demek isteyeceğim?

Hiçbir şeye, aynı gözlerle geri dönemeyeceksin Özgür! Yine de, gözlerin hep açık olsun. Çünkü her şeyin sonuna daha yakınsın artık!”
“Gitme Uygar!”
….
Gökyüzü kızıl renginden koyu maviye dönüyordu artık. Gün, tüm renklerinden geçip, karanlığa doğru ilerlese de; sahilde bir şeyler içerek, neşeli şarkılar söyleyen insanlar için yeni başlıyor gibiydi. Onların sesiyle kısacık bir düşten aniden uyandırılmış gibiydi Özgür. Kendine geldiğindeyse, sevdiği eski bir fotoğrafa uzun süre baktıktan sonra, onu yerine tekrar koymuş gibi hissediyordu.

İzlediği filmin bir sonraki seansı başlamak üzereydi ve filmi kaçırmayı istemiyordu. Sinemaya zamanında yetişebilmek için, geldiği yolu hızla yürürken, partinin seçim standının çoktan dağılmış olduğunu gördü. İşçiler yerdeki parti bayraklarını temizlerken, “Sokaklar, gece yaklaşırken gerçek sahiplerine hazırlanıyor.” diye düşündü Özgür. Bir süre sonra, Bahariye Caddesi’ne vardığında, “Dünyanın Sonu” şarkısının çoktan bittiğini, şarkıyı söyleyen küçük çocuğun akordeonunu bir kenara koyup, kutudaki paraları büyük bir ciddiyetle cebine attığını gördü.

Sinemadan içeri girdiğinde, gişedeki kadın, Özgür’ü tanımıştı. Ona biletini verirken, “film başlamak üzere.” diyerek gülümsedi ve Özgür de ona gülümseyip, bileti alarak, hızla salona doğru ilerledi. İçeride birbirine sarılarak oturan bir çift ve o vardı sadece. Filmi birkaç saat önce izlemiş olmasına rağmen, film ilerledikçe bambaşka bir şeyi izliyormuş gibi hissediyordu. Filmdeki karakter, İstanbul sokaklarını “tutunacak” gerçek bir şeyleri bulmanın umuduyla yürüyordu.

Filmin sonunda “Anlamayacaklar nasıl olsa!” diyerek, düştüğü yerden kalkarken, Özgür de, oturduğu koltuktan karakterin omzuna dokunup, ona sarılmak istercesine “… ve bunun bir önemi yok artık.” diyerek fısıldadı ve film biterken salonun maviye dönen karanlığında gülümsedi. Salondan ağır adımlarla çıktıktan sonra, gecede, sokakları bir yabancı gibi, meraklı ama tanıdık bir şeyler arayan gözlerle yeniden yürüdü.

\n

<\/p>\n\n\n\n

\u201cAnlamayacaklar nas\u0131l olsa,\u201d diyerek i\u00e7 ge\u00e7iren adam, d\u00fc\u015ft\u00fc\u011f\u00fc yerden kalk\u0131p kalabal\u0131\u011fa kar\u0131\u015f\u0131rken, kamera g\u00f6ky\u00fcz\u00fcne y\u00fckseldi ve mavi ekranda \u201cSon\u201d yaz\u0131s\u0131 belirdi. Sinema salonunun maviyle ayd\u0131nlanan karanl\u0131\u011f\u0131nda, seyircilerin son sahneye \u015fa\u015fk\u0131n bir \u015fekilde bakan g\u00f6zleri de net bir \u015fekilde se\u00e7ilebiliyordu art\u0131k. Film bitti\u011finde, salon tamamen ayd\u0131nland\u0131 ve salondaki kalabal\u0131k d\u0131\u015far\u0131 \u00e7\u0131kmak i\u00e7in h\u0131zla toparlanmaya ba\u015flad\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Gri da\u011f\u0131n\u0131k sa\u00e7lar\u0131, t\u0131ra\u015f olmad\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in uzam\u0131\u015f sakal\u0131 ve yorgun y\u00fcz\u00fcnde art\u0131k e\u011freti duran donuk mavi g\u00f6zleri ile \u00d6zg\u00fcr, arka koltuklardan birinde oturmaya devam ediyordu. Salondan \u00e7\u0131kan insanlar\u0131n aceleci halleri, birilerini dikizleyen insanlar\u0131n yakalanma korkusuyla, aniden kendilerine \u00e7eki d\u00fczen vermesini an\u0131msatm\u0131\u015ft\u0131 ona. O ise salondan \u00e7\u0131kanlar i\u00e7in, ayn\u0131 filmi izleyerek bir s\u0131rr\u0131 payla\u015fan, birbirine yabanc\u0131 onlarca insandan biriydi. Bir bak\u0131ma g\u00f6r\u00fcnmezdi. Salon giderek tenhala\u015f\u0131rken, g\u00f6zlerini k\u0131sa bir an i\u00e7in kapatt\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Salondan sert ve a\u011f\u0131r ad\u0131mlarla y\u00fcr\u00fcyerek \u00e7\u0131kan birinin ayak sesleriyle aniden uyan\u0131p Kad\u0131k\u00f6y kalabal\u0131\u011f\u0131na kar\u0131\u015ft\u0131. Bahariye caddesinde y\u00fcr\u00fcrken, akordeonda \u201cD\u00fcnyan\u0131n Sonu\u201d \u015fark\u0131s\u0131n\u0131 \u00e7alan k\u00fc\u00e7\u00fck bir \u00e7ocukla g\u00f6z g\u00f6ze geldi. \u00c7ocu\u011fun ne\u015feli g\u00fczelli\u011fi ile \u00e7ald\u0131\u011f\u0131 \u015fark\u0131daki tezat onda yava\u015flama ve biraz daha, bu durumu izleme iste\u011fi uyand\u0131rd\u0131. \u015eark\u0131 hi\u00e7 bitmiyordu sanki! Ayn\u0131 h\u00fcz\u00fcnl\u00fc ezgi ve ayn\u0131 ne\u015fe sonsuza kadar birlikte s\u00fcr\u00fcp gidecek gibi duruyordu. Bir s\u00fcre \u00e7ocu\u011fu izledikten sonra, \u00f6n\u00fcnde duran kutudaki bozuk paralara bir yenisini ekleyerek y\u00fcr\u00fcmeye devam etti. Akordeonun sesi art\u0131k giderek ondan uzakla\u015f\u0131yordu.<\/p>\n\n\n\n

Parti bayraklar\u0131n\u0131n aras\u0131ndan beliren, \u201cDe\u011fi\u015fime oy ver!\u201d afi\u015finin yan\u0131ndan ge\u00e7ip Be\u015fikta\u015f iskelesinin \u00f6n\u00fcne geldi\u011findeyse, yakla\u015fan se\u00e7im nedeniyle, parti standlar\u0131ndan gelen g\u00fcr\u00fclt\u00fc de yo\u011funla\u015f\u0131yordu. Parti liderinin foto\u011fraf\u0131n\u0131n oldu\u011fu bayra\u011f\u0131 s\u0131k\u0131ca tutarak, \u00e7alan parti mar\u015f\u0131na e\u015flik eden genci dikkatle izlerken; \u201csu ister misiniz?\u201d diyen ya\u015fl\u0131ca bir kad\u0131n\u0131n sesiyle duraksad\u0131 ve \u201cte\u015fekk\u00fcrler,\u201d dedikten sonra bir \u015feyler arayan birinin acelesiyle denize do\u011fru h\u0131zla y\u00fcr\u00fcd\u00fc.<\/p>\n\n\n\n

Moda sahiline geldi\u011finde bir kayaya oturdu ve g\u00f6ky\u00fcz\u00fcne bakt\u0131. Bu sahilin \u00d6zg\u00fcr i\u00e7in, soka\u011f\u0131n g\u00fcr\u00fclt\u00fcs\u00fcn\u00fc d\u0131\u015flayan bir g\u00fczelli\u011fi vard\u0131. G\u00fcne\u015f batmak \u00fczereydi. Uzakta yapraklar\u0131 d\u00f6k\u00fclm\u00fc\u015f a\u011fac\u0131n aras\u0131ndan g\u00fcne\u015fe bak\u0131nca, her \u015fey ula\u015f\u0131labilir g\u00f6r\u00fcnm\u00fc\u015ft\u00fc ona. \u00d6zelikle de ge\u00e7mi\u015f\u2026 \u201cG\u00fcne\u015f ile d\u00fcnya aras\u0131 mesafe,\u201d demi\u015fti Uygar, \u201cy\u00fcz elli milyon kilometre. Bu s\u00fcreyi \u0131\u015f\u0131k h\u0131z\u0131 ile hesap edince g\u00fcne\u015f \u0131\u015f\u0131nlar\u0131n\u0131n d\u00fcnyaya ula\u015fmas\u0131 sekiz dakika yirmi saniye. Bu y\u00fczden bizim g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz g\u00fcne\u015f, o andaki g\u00fcne\u015f de\u011fil; onun sekiz dakika yirmi saniye \u00f6ncesinin hali. Yani g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz \u015fey, bir bak\u0131ma, sekiz dakika yirmi saniye \u00f6nce \u00e7ekilmi\u015f bir foto\u011fraf.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cSekiz dakika yirmi saniye\u2026\u201d insan hayat\u0131nda ne uzun ve ne k\u0131sa bir s\u00fcre! Oysaki g\u00fcne\u015f bizim i\u00e7in ne kadar ula\u015f\u0131lmaz. T\u0131pk\u0131, sekiz dakika yirmi saniye \u00f6ncesinde \u00e7ekilmi\u015f bir foto\u011fraftaki an\u0027a, asla ula\u015famayaca\u011f\u0131m\u0131z gibi!\u201d demi\u015fti \u00d6zg\u00fcr, Uygar\u2019a.<\/p>\n\n\n\n

Oturdu\u011fu o ta\u015f, bakt\u0131\u011f\u0131 a\u011fac\u0131n hemen ard\u0131ndaki g\u00fcne\u015f ve Moda\u2019ya kadar y\u00fcr\u00fcd\u00fc\u011f\u00fc yolda zihninde \u00e7arp\u0131\u015fan dilsiz kelimeler ordusu\u2026 Neyi an\u0131msad\u0131\u011f\u0131n\u0131 bilmeden, h\u0131zla denize do\u011fru gitme iste\u011fi\u2026 \u201cD\u00fcnyay\u0131 kurtaracak,\u201d insan\u0131 bulman\u0131n anlams\u0131z co\u015fkusuyla, elindeki bayra\u011f\u0131 s\u0131k\u0131ca tutarak, parti mar\u015f\u0131na e\u015flik eden o gen\u00e7\u2026 \u201cDe\u011fi\u015fimi\u201d fazla renkli bayraklar\u0131n ard\u0131ndan vaat eden afi\u015fteki o s\u0131k\u0131c\u0131 y\u00fcz\u2026 Akordeon \u00e7alan \u00e7ocu\u011fun \u201cD\u00fcnya\u2019n\u0131n Sonu\u201d \u015fark\u0131s\u0131n\u0131 s\u00f6ylerken, ona e\u015flik eden ne\u015fesi\u2026 Sinemada onu uyand\u0131ran sert ad\u0131mlar ve k\u0131sac\u0131k derin uykusundan \u00f6nce g\u00f6ky\u00fcz\u00fcnde biten o film\u2026 Hi\u00e7birini, sekiz dakika yirmi saniye \u00f6nceki haliyle alg\u0131layamayacakt\u0131!<\/p>\n\n\n\n

\u201cAnlamayacaklar nas\u0131l olsa!\u201d demi\u015fti filmde ona dayat\u0131lan her \u015feyden kurtularak, ger\u00e7ek aray\u0131\u015f\u0131n\u0131n pe\u015fine d\u00fc\u015fen adam. Onun bu c\u00fcmlesinin suretine b\u00fcr\u00fcnen Uygar, yeniden bakm\u0131\u015ft\u0131 sanki \u00d6zg\u00fcr\u2019e. Ard\u0131ndan, \u00d6zg\u00fcr t\u00fcm uykusuzlu\u011funu bir k\u00f6\u015feye itmi\u015f; unutmak ya da bir \u015feyleri ger\u00e7ekten an\u0131msayabilmek i\u00e7in, bir dakikal\u0131\u011f\u0131na da olsa derin uykuya dalabilmi\u015fti. Onu, zihnine vururcas\u0131na uyand\u0131ran, o sert ad\u0131mlar\u0131n sesi olmu\u015ftu Uygar. Sonra akordeon \u00e7alan \u00e7ocu\u011fun ne\u015feli sesinden: \u201cD\u00fcnya\u2019n\u0131n sonu gelse de, buradan ge\u00e7ip giderken, ayn\u0131 ne\u015feyle y\u00fcr\u00fcyece\u011fim,\u201d demi\u015fti sanki.
Soka\u011f\u0131n g\u00fcr\u00fclt\u00fcs\u00fc her \u015feyi bast\u0131rmaya \u00e7al\u0131\u015fsa da; \u00d6zg\u00fcr, asl\u0131nda Uygar\u2019\u0131n sesiyle g\u00fclm\u00fc\u015ft\u00fc t\u00fcm bu anlams\u0131zl\u0131\u011fa. Ard\u0131ndan ger\u00e7ek susuzlu\u011funu an\u0131msar gibi h\u0131zla y\u00fcr\u00fcmek istemi\u015fti. \u015eimdi ise, tam burada, batan g\u00fcne\u015fi izlerken o, Uygar onun yeniden yan\u0131ndayd\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\u201cG\u00f6ky\u00fcz\u00fc hala \u00e7ok g\u00fczel ama sen sadece g\u00f6rmemeyi se\u00e7iyorsun art\u0131k.\u201d diyerek g\u00fcl\u00fcms\u00fcyordu ona Uygar.<\/p>\n\n\n\n

\u201cG\u00f6rmemeyi se\u00e7mek mi?\u201d B\u00f6yle bir yetene\u011fim olsayd\u0131 e\u011fer, biliyorsun \u015fu an yan\u0131mda olmazd\u0131n! \u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cO g\u00fcn ger\u00e7ekten \u201cGitme!\u201d deseydin, \u015fu an yan\u0131nda olurdum.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00d6zg\u00fcr i\u00e7ini \u00e7ekip, yava\u015f\u00e7a g\u00f6zden kaybolan g\u00fcne\u015fe bakarak, \u201cGe\u00e7mi\u015fi\u201d dedi, \u201cher an zihnimde de\u011fi\u015ftiriyorum. \u015eimdi ve gelece\u011fi, sadece o birka\u00e7 dakikal\u0131k an\u0131 geriye alabilmek ve de\u011fi\u015ftirebilmek i\u00e7in ge\u00e7mi\u015fe savurmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum. Sana, daha ne kadar \u201cgitme\u201d diyebilirim?\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u015eu an, sen ve ben, sadece zamanda donmu\u015f bir foto\u011fraf karesiyiz ve bu andan ba\u015fka gidebilece\u011fimiz yer yok, biliyorsun. \u201cGitmek\u201d \u015fu an bir eylem de\u011fil; art\u0131k, i\u00e7inde bulundu\u011fumuz an.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cBir foto\u011fraf karesindeysek e\u011fer, neden t\u00fcm sokaklara senin sesinden hayk\u0131r\u0131yorum ve neden t\u00fcm sokak -her \u015feyiyle- senden ibaret olmas\u0131na ra\u011fmen, sesimi duyuramad\u0131\u011f\u0131m sadece sen oluyorsun? Sessizli\u011fi se\u00e7mek istedi\u011fimde, ya\u015fam\u0131m neden seyircisiz bir salonda oynayan ve bitmekte olan bir filme d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor?<\/p>\n\n\n\n

\u201cG\u00f6zlerini kapat ve filmi geriye sar. Hi\u00e7 konu\u015fmadan sadece izle.\u201d Tek seyircisi sensin ve bu film zaten yaln\u0131zca senin i\u00e7in.<\/p>\n\n\n\n

\u2026.
O gece eve geldi\u011fimde abilik rol\u00fcn\u00fc h\u0131zla \u00fczerine ge\u00e7irip \u201cSaatin ka\u00e7 oldu\u011funun fark\u0131nda m\u0131s\u0131n?\u201d demi\u015ftin \u00f6nce. Ard\u0131ndan \u201cYine le\u015f gibi i\u00e7ki kokuyorsun! Ne zaman bu aylakl\u0131\u011f\u0131 b\u0131rak\u0131p d\u00fczg\u00fcn bir hayat se\u00e7eceksin kendine?\u201d diyerek, g\u00f6zlerinin en uzak yerinden bakm\u0131\u015ft\u0131n bana.<\/p>\n\n\n\n

Hi\u00e7bir \u015fey demeden odaya gitmi\u015f ve \u00fczerimdeki ceketi \u00e7\u0131kar\u0131p kendimi yata\u011fa atm\u0131\u015ft\u0131m. Sen, \u201cTan\u0131d\u0131\u011f\u0131m en zeki insans\u0131n. Yar\u0131da b\u0131rakt\u0131\u011f\u0131n okulu \u015fu an bitirmi\u015f olsayd\u0131n her \u015fey \u00e7ok farkl\u0131 olabilirdi hayat\u0131nda!\u201d diyerek ba\u011f\u0131rmaya devam ediyordun. Ben ise, seni duymamak i\u00e7in, o an uykuya dalabilmenin benim i\u00e7in en b\u00fcy\u00fck \u00f6zg\u00fcrl\u00fck oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyordum.<\/p>\n\n\n\n

Uykudan vazge\u00e7ip, yata\u011f\u0131n hemen yan\u0131 ba\u015f\u0131ndaki pencereden g\u00f6ky\u00fcz\u00fcne bak\u0131yordum o an. Sen, d\u00fczenli ve iyi bir hayat\u0131n alt\u0131n kurallar\u0131n\u0131 ezbere s\u0131ralarken, akl\u0131ma g\u00f6ky\u00fcz\u00fcne bakman\u0131n asl\u0131nda hi\u00e7 ula\u015famayaca\u011f\u0131m\u0131z ge\u00e7mi\u015fe bakmak oldu\u011fu gelmi\u015fti. \u0130mkan\u0131m olsayd\u0131 e\u011fer, ge\u00e7mi\u015fte de\u011fi\u015ftirebilmeyi istedi\u011fim \u015feyler ger\u00e7ekten var m\u0131 diye kendime sordu\u011fumda; cevap, \u201cb\u00fcy\u00fck patlamadan sonra olan her \u015fey!\u201d olabilirdi. Fakat \u201cbig bang sonras\u0131 b\u00fcy\u00fck yaln\u0131zl\u0131k bilinmeyeni\u201d i\u00e7inde oldu\u011fumuz i\u00e7in, zaman yoktu asl\u0131nda ve biz sadece zihnimizde ileri ya da geri gidebiliyorduk.<\/p>\n\n\n\n

Hukuk okumay\u0131 b\u0131rakt\u0131\u011f\u0131mda, sinemayla ilgilenmek istiyordum sadece. Ne senin gen\u00e7li\u011fini verdi\u011fin o partinin bir \u015feyleri de\u011fi\u015ftirebilece\u011fine, ne de dedi\u011fin gibi \u201cdo\u011fru\u201d tercihlerin, her zaman gelece\u011fi belirleyebilece\u011fine inan\u0131yordum.<\/p>\n\n\n\n

\u201cBir boktan haberin yok, hala ergenlikten \u00e7\u0131kamam\u0131\u015f gibisin. Paran bitti\u011finde gelip, yiyip i\u00e7ip uyuyaca\u011f\u0131n yer de\u011fil buras\u0131!\u201d dedi\u011fin an ise \u201cmutlu yuvandaki\u201d misafir yata\u011f\u0131nda asla uyuyamayaca\u011f\u0131m\u0131 fark ederek, gitmek istemi\u015ftim.<\/p>\n\n\n\n

\u201cO berbat hayat\u0131nda, her \u015feyi anlad\u0131\u011f\u0131n\u0131 san\u0131yorsun! \u2018Kendinden\u2019 bir kez olsun ge\u00e7ip gitmeden, sana \u00f6\u011fretilen \u201cdo\u011fru\u201d ve \u201c yanl\u0131\u015f\u0131\u201d birbirinden ay\u0131rabildi\u011fini san\u0131yorsun de\u011fil mi?<\/p>\n\n\n\n

\u201cDefol git buradan o zaman!\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sana son kez bakarak, \u201cHi\u00e7bir zaman anlamayacaks\u0131n!\u201d demi\u015f ve h\u0131zla kap\u0131y\u0131 \u00e7ekip, gitmi\u015ftim. O gece, beyaz tav\u015fan\u0131 takip ettim. \u201cEn y\u00fcksekte oldu\u011fum an\u0131n, d\u00fc\u015f\u00fc\u015fe en yak\u0131n an oldu\u011fu\u201d konusunda beni uyarsa da, onu yine de takip etmeye devam ettim. Alice gibi, y\u00fckseldim ve d\u00fc\u015ft\u00fcm.
,,,
Dur, biraz l\u00fctfen! Filmi yeniden geri sarmaya ihtiyac\u0131m var Uygar.<\/p>\n\n\n\n

Sen, sert ad\u0131mlarla merdivenden h\u0131zla inerken, arkandan \u00f6ylece bakm\u0131\u015ft\u0131m. \u00d6fkenin ilk an\u0131nda zaman duruyor. \u00d6fkeden birka\u00e7 saniye ileri ya da geri gitmenin bo\u015f bir \u00e7aba oldu\u011funu, \u00f6fkenin kollar\u0131ndayken anl\u0131yorsun. O an, nefes alan bir canl\u0131 olman\u0131n \u00f6tesinde, bir sese ya da bir d\u00fc\u015f\u00fcnceye d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyorsun sadece.<\/p>\n\n\n\n

Sen gittikten sonra, yine de nefes alabilen bir canl\u0131ya d\u00f6n\u00fc\u015febilmek i\u00e7in \u00f6yle \u00e7ok \u00e7abalad\u0131m ki! Geceyi izledim \u00f6nce. G\u00fcne\u015f gecenin karanl\u0131\u011f\u0131n\u0131 i\u00e7ine almaya ba\u015flad\u0131\u011f\u0131nda; ben, bir \u015feylerin ge\u00e7ip gitmesini h\u00e2l\u00e2 bekliyordum. O kap\u0131dan geri gelmedi\u011fin her an, zaman\u0131 zihnimde geri ald\u0131m ve sana \u201cGitme!\u201d dedim.
Zaman\u0131n hi\u00e7 durmadan ilerledi\u011fini, sabah gelen telefonla anlad\u0131m. \u201cKarde\u015finiz Uygar G\u00fcne\u015f\u2019i otel g\u00f6revlisi odas\u0131nda \u00f6l\u00fc buldu maalesef, ba\u015f\u0131n\u0131z sa\u011f olsun \u00d6zg\u00fcr Bey,\u201d c\u00fcmlelerini duydu\u011fumda, kendi filmime seyirci koltu\u011fundan bakmaya ba\u015flad\u0131m sadece. Yaln\u0131zca, senden olu\u015fan bir kalabal\u0131k, filmin tam i\u00e7inden g\u00f6zlerime \u201canlamayacaks\u0131n!\u201d diyerek bak\u0131yordu sanki.<\/p>\n\n\n\n

\u201cKarde\u015fim! Uygar\u2026 Karde\u015fim\u2026\u201d diyebildim telefonda yaln\u0131zca.<\/p>\n\n\n\n

Senin gidi\u015finin ard\u0131ndan \u201cdo\u011fru\u201d ve \u201cyanl\u0131\u015f\u0131n\u201d i\u00e7inden -ikisi de anlam\u0131n\u0131 yitirene kadar- milyonlarca kez ge\u00e7tim zihnimde. Anlar\u0131n sonsuzlu\u011fa \u00f6zlemini ya da mahk\u00fbmiyetini anlad\u0131\u011f\u0131mda o geceyi defalarca ya\u015fad\u0131m ve her seferinde \u201cGitme!\u201d dedim sana. \u201cGitme Uygar!\u201d Sen her seferinde gittin. Oysa ben, o andan ileri ya da geri gidemedim ve \u201cde\u011fi\u015fim\u201d partide \u00e7al\u0131\u015f\u0131rken hayk\u0131rd\u0131\u011f\u0131m bir slogandan ziyade ya\u015fam\u0131m\u0131n mecburi ad\u0131 oldu.<\/p>\n\n\n\n

\u201cFilmler ya da kitaplar\u201d demi\u015ftin, bir \u015feyleri asla tamamen de\u011fi\u015ftirmeyecek. Sadece biz onlar\u0131 ger\u00e7ekten hissedersek, i\u00e7imizdeki \u201cben\u201d dedi\u011fimiz her \u015feyi, \u00fcstelik bilin\u00e7li bir \u00e7aba olmaks\u0131z\u0131n d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmeye ba\u015flayacak ve ya\u015famlar\u0131m\u0131z de\u011fi\u015fimin ad\u0131 olacak.<\/p>\n\n\n\n

Bense, t\u00fcm bunlar\u0131, sana sar\u0131l\u0131rcas\u0131na gitti\u011fim, adlar\u0131n\u0131 bile hat\u0131rlamad\u0131\u011f\u0131m onlarca filmde; derin uykuya kavu\u015fmay\u0131 bekledi\u011fim anlarda an\u0131ms\u0131yorum. Her an, \u201cg\u00f6r beni, ya\u015fa beni ve her saniyede bilin\u00e7li olman\u0131n huzursuzlu\u011funu, yorgunlu\u011funda hisset!\u201d diye \u00e7eki\u015ftirirken sen; ge\u00e7mekte olan her an\u0131, seni zihnimde susturmaya \u00e7al\u0131\u015farak, daha keskin bir bi\u00e7imde alg\u0131l\u0131yorum sanki.<\/p>\n\n\n\n

Dedi\u011fin gibi g\u00f6zlerimi kapatt\u0131m ve filmi geriye sard\u0131m. Fakat, \u201cson\u201d yaz\u0131s\u0131n\u0131 g\u00f6rmek i\u00e7in ka\u00e7 kere daha izleyece\u011fim her \u015feyi? Zaman, filmde ileri do\u011fru giderken, filmin ba\u015f\u0131n\u0131 \u00f6zledi\u011fim i\u00e7in, ka\u00e7 kere daha her \u015feye \u201cdur!\u201d demek isteyece\u011fim?<\/p>\n\n\n\n

Hi\u00e7bir \u015feye, ayn\u0131 g\u00f6zlerle geri d\u00f6nemeyeceksin \u00d6zg\u00fcr! Yine de, g\u00f6zlerin hep a\u00e7\u0131k olsun. \u00c7\u00fcnk\u00fc her \u015feyin sonuna daha yak\u0131ns\u0131n art\u0131k!\u201d
\u201cGitme Uygar!\u201d
\u2026.
G\u00f6ky\u00fcz\u00fc k\u0131z\u0131l renginden koyu maviye d\u00f6n\u00fcyordu art\u0131k. G\u00fcn, t\u00fcm renklerinden ge\u00e7ip, karanl\u0131\u011fa do\u011fru ilerlese de; sahilde bir \u015feyler i\u00e7erek, ne\u015feli \u015fark\u0131lar s\u00f6yleyen insanlar i\u00e7in yeni ba\u015fl\u0131yor gibiydi. Onlar\u0131n sesiyle k\u0131sac\u0131k bir d\u00fc\u015ften aniden uyand\u0131r\u0131lm\u0131\u015f gibiydi \u00d6zg\u00fcr. Kendine geldi\u011findeyse, sevdi\u011fi eski bir foto\u011frafa uzun s\u00fcre bakt\u0131ktan sonra, onu yerine tekrar koymu\u015f gibi hissediyordu.<\/p>\n\n\n\n

\u0130zledi\u011fi filmin bir sonraki seans\u0131 ba\u015flamak \u00fczereydi ve filmi ka\u00e7\u0131rmay\u0131 istemiyordu. Sinemaya zaman\u0131nda yeti\u015febilmek i\u00e7in, geldi\u011fi yolu h\u0131zla y\u00fcr\u00fcrken, partinin se\u00e7im stand\u0131n\u0131n \u00e7oktan da\u011f\u0131lm\u0131\u015f oldu\u011funu g\u00f6rd\u00fc. \u0130\u015f\u00e7iler yerdeki parti bayraklar\u0131n\u0131 temizlerken, \u201cSokaklar, gece yakla\u015f\u0131rken ger\u00e7ek sahiplerine haz\u0131rlan\u0131yor.\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc \u00d6zg\u00fcr. Bir s\u00fcre sonra, Bahariye Caddesi\u0027ne vard\u0131\u011f\u0131nda, \u201cD\u00fcnyan\u0131n Sonu\u201d \u015fark\u0131s\u0131n\u0131n \u00e7oktan bitti\u011fini, \u015fark\u0131y\u0131 s\u00f6yleyen k\u00fc\u00e7\u00fck \u00e7ocu\u011fun akordeonunu bir kenara koyup, kutudaki paralar\u0131 b\u00fcy\u00fck bir ciddiyetle cebine att\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6rd\u00fc.<\/p>\n\n\n\n

Sinemadan i\u00e7eri girdi\u011finde, gi\u015fedeki kad\u0131n, \u00d6zg\u00fcr\u2019\u00fc tan\u0131m\u0131\u015ft\u0131. Ona biletini verirken, \u201cfilm ba\u015flamak \u00fczere.\u201d diyerek g\u00fcl\u00fcmsedi ve \u00d6zg\u00fcr de ona g\u00fcl\u00fcmseyip, bileti alarak, h\u0131zla salona do\u011fru ilerledi. \u0130\u00e7eride birbirine sar\u0131larak oturan bir \u00e7ift ve o vard\u0131 sadece. Filmi birka\u00e7 saat \u00f6nce izlemi\u015f olmas\u0131na ra\u011fmen, film ilerledik\u00e7e bamba\u015fka bir \u015feyi izliyormu\u015f gibi hissediyordu. Filmdeki karakter, \u0130stanbul sokaklar\u0131n\u0131 \u201ctutunacak\u201d ger\u00e7ek bir \u015feyleri bulman\u0131n umuduyla y\u00fcr\u00fcyordu.<\/p>\n\n\n\n

Filmin sonunda \u201cAnlamayacaklar nas\u0131l olsa!\u201d diyerek, d\u00fc\u015ft\u00fc\u011f\u00fc yerden kalkarken, \u00d6zg\u00fcr de, oturdu\u011fu koltuktan karakterin omzuna dokunup, ona sar\u0131lmak istercesine \u201c\u2026 ve bunun bir \u00f6nemi yok art\u0131k.\u201d diyerek f\u0131s\u0131ldad\u0131 ve film biterken salonun maviye d\u00f6nen karanl\u0131\u011f\u0131nda g\u00fcl\u00fcmsedi. Salondan a\u011f\u0131r ad\u0131mlarla \u00e7\u0131kt\u0131ktan sonra, gecede, sokaklar\u0131 bir yabanc\u0131 gibi, merakl\u0131 ama tan\u0131d\u0131k bir \u015feyler arayan g\u00f6zlerle yeniden y\u00fcr\u00fcd\u00fc.
<\/p>\n","post_title":"Sekiz dakika yirmi saniye | \u00d6yk\u00fc","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"sekiz-dakika-yirmi-saniye-oyku","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-10-18 17:24:55","post_modified_gmt":"2021-10-18 14:24:55","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=117737","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":117737}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "46"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "12"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Rüzgargülleri ve Duvarlar | Öykü

Artık cenaze törenlerine gitmiyorum. En son bizim güvenlik görevlisinin annesininkine gittim. Her zamanki gibi avlunun en ücra yerine gidip geleni gideni izlemeye başladım. Bir kadın,...

Çiy damlası | Öykü

Güneş Hoca yine saçma sapan atıp tutmaya başlıyor. Dayanamayıp söz alıyorum. Bu sefer Zeus gibi şimşeklerini bana çeviriyor. Tam yerimden fırlayıp sınıftan çıkacağım. "Çiy damlası...

Ölenle Ölünmüyor | Öykü

Vallahi günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum Semra ablacığım. Düşündüm de ne kadar oldu rahmetliler gideli? Yedi bilemedin sekiz ay olmuştur. Senin torun bile yürüyecek neredeyse....

ÇOK RİCA EDİYORUM

  Bakın, ben dramaların hatta romantik komedilerin ayrılık, kavga, küslük sahnelerine dayanamam. İleriye sararım o sahneler bitsin diye.  Kavuşma, barışma sahnelerini ise defalarca izlerim. Hepsini değil...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol