Bundan önceki üç* yazıda, erkek egemenliğinin oluşumu ve kadınları ezen baskının mekanizmalarının, şiddet ile ilişkisi üzerinde durulmuştu. Bu yazıda, cinsel şiddetin, kadın-erkek arası duygusal ve seksüel ilişkilerin oluşumundaki şiddet rollerinin, bunların toplum tarafından nasıl beslendiğinin ve büyütüldüğünün üzerinde durulacak.
Öncelikle, şunu bilmek gerekiyor; doğadaki hiçbir süreç, birbirinden ayrı incelenemez. Bütün süreçler birbirine bağlıdır ve teker teker ele alarak oluşturulan bakış açıları, hep bir yandan eksik kalacak tespitler doğurur. Hayata dair, hayat içindeki süreçlerle, şöyle veya böyle ilgisi olan her konu, her alan, her disiplin, insanlar arası ilişkilerin, topluluk kurumlarının oluşumunda birleşirler.
Bu bakış, bize geçmiş hakkında da, bugün hakkında da önemli avantajlar sağlar. Söz gelimi, ekonominin politikadan, politikanın kültürel dünyadan, seks hayatının insanlar arası ilişkilerden alakasız olmadığını görmek, ortada olan fenomenlerin, nedenlerini ve etkilerini daha iyi görmemizi sağlar.
Örneğin; birçok endüstrinin, pornografi ögelerini kullanarak, kadın bedeni üzerinden, kadın bedenini aşağılama üzerinden pazarlama yaptığını, ama pornografik mesajları verirken, vücudu çıplak kadınlar kullanmadığını söylesem, bir şey saçma gelecek size. “Çıplak olmayan bir vücut, neden pornografik olsun ki?” diyeceksiniz. İşte bu da, endüstrinin toplumsal subliminal mesajlarının etkisiyle oluşan bir durum.
Pornografi, tahrik unsuna dayalıdır. Erkek veya kadın, hetero veya eşcinsel, hedef kitlesinin, seksüel arzularını açığa çıkarmak, onları kullanmak için vardır pornografi. Pornografik ögeler, bazen, hatta çoğunlukla, çıplaklık unsuru kullanılmadan da üretilebilir. Çıplaklık içeren görseller de, pornografik olmayabilirler. Peki, bunların arasındaki fark ne? Tahrik unsuru. Çıplaklık, çoğunlukla tahrik unsuru gütmeden, sadece bir bedenin, çıplak olarak, üzerine herhangi bir kıyafet giymeden sergilenmesidir. Burada amaç tahrik etmek olmadığı, çalışma bazen sanatsal olduğu, salt çıplak bir beden imgesinin kullanıldığı durumlarda, pornografik olarak ele alınamaz. Aslında, pornografi her zaman bedenler ve seksüel arzular üzerinden de işlenmez.
Baudrillard’ın ünlü bir kitabıdır; Baştan Çıkarma Üzerine. Bu kitabın orijinal adında, “seduction” ifadesi var. “Seduction”, Fransızca veya İngilizce’de mutlaka duymuş olacağınız, seksüel tahrik anlamına gelen bir kelime. Yani bu kelime, tahrik etmenin yalnızca seksüel tarafını anlatıyor. “Provokasyon” denilen, kitlelerin şiddet üzerinden tahrik edildiği, bazı yerlerinde pornografik özellikler barındırsa da (şiddet pornografisi, buna sonra geleceğiz), temeli cinsel tahrik üzerine olmayan toplumsal mefhumlardan farklı. Bu kitap, adındaki “baştan çıkarma” ifadesini, endüstrinin pornografisini anlatmak için kullanıyor.
Mutlaka görmüşüzdür, bir kadın, çikolata veya dondurmayı, ses efektleriyle güçlendirilmiş bir ortamda, dudakları ve dişlerine yakın çekim yapan kamera aracılığıyla ısırır. Kadın giyiniktir, çoğu zaman “normal” olarak adlandıracağımız kıyafetler giymiştir. Ortada çıplaklık yok yani. Ama, kadının dudağı ile pazarlanmak istenen nesne arasında, pornografik bir ilişki kuruluyor, hatta, nesne penise gönderme yapıyor. Serinin bir önceki yazısında, sigaranın psikanalizde penisi simgelediği anlatılmıştı. İşte burada da, oral seks çağrışımı üzerinden yapılan bir pazarlama var. Çıplaklık yok, pornografi var.
Çıplaklık, insanın en doğal halidir. “İlkel” olarak adlandırdığımız ve üzerinden geçtiğimizi düşündüğümüz insanlar, çıplaklıkla bir arada yaşıyorlardı. Doğal olarak çıplaklıkla bir arada yaşıyorlardı, çünkü kıyafet yapamıyorlardı. Biz kıyafetleri, “doğa şartlarından korunmak için” icat ettiğimizi ve giydiğimizi düşünüyoruz. Peki o zaman, neden bütün “eski çağlar” temsillerinde, kadınların sadece meme ve genital bölge kısmı kapalıyken, erkeklerde meme kısmı da kapalı değil? Bu örnekle, facebook’un kadın memesini sansürlemesi arasında ne fark var? Yukarıda anlatılan reklam örneği, kadın memesinin, pornografiden uzak temsilinden, daha mı “ahlaki”? Yoksa, bizden gizlenen bir şeyler mi var? Mesela, bizim çıplaklığı mahkum etmemiz, endüstrinin işine mi yarıyor?
Angela McRobbie, modaya yabancılaşma terimini yarattı, “yabancılaşma” kavramını, moda endüstrisi üzerinde kullandı. Bu terim, aynı tanrılara ve kendi emeğine yabancılaşan insan gibi, ihtiyacı için ürettiği kıyafetlere yabancılaşan, artık onları ihtiyaç için değil, “farklı olmak” için, “seksi görünmek için” giyen bir “homo economicus” halini alan, modern insanı anlatan bir kavram.
Aslında, çıplaklığın bu kadar kötülenmesi, üzerinde kesinlikle durulması gereken bir durum. Çıplaklığı büyük bir mesele olarak, başlı başına baştan çıkarıcı bir unsur olarak gören kişiler, ataerki tarafından kodlanan ve bu sistemin korunmasını, güçlü kalmasını sağlayan kesimi oluşturuyorlar.
Sütyenler bunun için var, meme uçlarının kıyafet üzerinden seçilmesinden bile tahrik oluyorlar. Bikini üstleri bu yüzden var, hatta erkek mayoları da bu yüzden var. Penis, memeler ve vulva (vajinal kanalın dışında kalan kısım, kadın cinsel uzvu) bu yüzden sürekli gizleniyor, çünkü moda endüstrisinin para kazanması lazım. Bu organların kapanmasına yönelik “ihtiyaç”, kadın veya erkek dergisi kataloglarında “kadın için seksi bikini modelleri”, “bu mayoyu giyen erkeğe, günde on kadın yaklaşıyor” gibi, benim uydurduklarımdan aslında daha saçma reklam manşetleri kullanılıyor. Saçma olan, suni ihtiyaçların bu kadar benimsenmesi.
–Seksin toplumsal politikası 1: Tecavüz kültürü ve şiddet üzerine
–Seksin toplumsal politikası 2: Penisin iktidarı
–Seksin toplumsal politikası 3: Moda endüstrisi ve ”Özgürlük Meşaleleri”