26 yıl önce sepetleri mor iğne dolu kadınlar doğmuştu.
28 yıl önce 1987’de, Çorum’da bir hâkimin, şiddet nedeniyle boşanmak isteyen üç çocuklu kadının talebini, “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” gerekçesiyle reddetmesi üzerine kadınlar çeşitli kampanya ve eylemler düzenledi. Kadınların Yoğurtçu parkında düzenledikleri dayağa karşı ilk eylem mücadelesi “İlk feminist eylem” olarak tarihe geçebilir. Birçok kadının katılımıyla gerçekleşen ve o zamana kadar hep metinler üzerinden takip edilen feminizm, “Dayağa karşı kadın yürüyüşü”nde vücut bulmuştu. 12 Eylül eylemlerinden sonra en çok ses getiren kadın hareketiydi aynı zamanda.
Mor iğne hareketi de bu olayın devamında feminist kadınlar tarafından 2 Kasım 1989’da “Bedenimiz bizimdir, cinsel tacize hayır” sloganıyla sokakta başlattıkları en önemli kadın dayanışma eylemlerinden biri hâlini almıştır. Filiz Karakuş 2 Kasım 1989’da Kadıköy-Karaköy vapurundaydı ve elindeki mor iğneyi kaldırarak şu sözlerle başlattı bu kadın hareketini:
“Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten, nikel-krom alaşımlı olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir. Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu… Hiç acımadan batırın, korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz. Bu iğne, mor iğne kampanyasının bir ürünüdür. Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş olup elle, sözle, gözle yapılan sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi amaçlamaktadır.”
Şiddet amaçlı değildi bu hareket. Mor iğne bir uyarıcıydı. Tacizciyi uyarıyordu ve şöyle diyordu mor iğne: “Tacizine karşı susmuyorum, seni teşhir edebilirim, bu utanç bana değil sana ait.”
Mor iğneler kadınlar tarafından kolektif şeklinde çeşitli buluşmalarla hazırlanıyor, bu buluşmalarda kadınlar çeşitli kötü deneyimlerini birbirlerine anlatıyorlardı. Bu da kadınların daha bir arada olmasını sağlıyordu.
2008 yılında yılbaşı kutlamalarında bir kadının tacize uğraması ve tacizcinin 57 TL para cezasıyla serbest kalmasının ardından yeniden canlanan hareket 7-8 ay devam etti. O yıllarda her cuma akşamı, sepetlerinde mor iğneli kadınlar (yukarıdaki) mor iğne metnini okuyarak ve “Giysim sarkıntılığa davetiye değildir!”, “Geceler ve sokaklar kadınların da hakkı!”, “Sarkıntılık gözle, elle, sözle tecavüzdür”, “Birimize yapılan sarkıntılık hepimize yapılmıştır”, “Sarkıntılığı örtbas etme, teşhir et!”, “Utanma haykır, susma iğneyi batır!” sloganlarıyla, 20:00-22:00 saatleri arasında, İstiklâl Caddesinde toplanıyorlardı.
Daha sonra aynı kadın hareketi, feminist ilkelerle kurulmuş bir sığınak hedeflerini gerçekleştirerek “Mor Çatı Kadın Sığınma Evi”ni kurdular ve yine aynı kadınlar TCK’nın 438’inci maddesinin (Fahişeye tecavüzde, tecavüzcünün cezasında üçte iki oranında indirim sağlayan madde) değiştirilmesine yönelik yürütülen kampanyalar sonucunda maddenin iptalini sağladılar.
Hâkim bir konuştu, mevzu buralara geldi. Çünkü kadın gücünden bir haberdi ve bilmiyordu birimize yaptığı bir haksızlığı aslında hepimize yapmış olduğunu.
Başlık Fotoğrafı: Dayağa Karşı Dayanışma Yürüyüşü, 17 Mayıs 1987, Kadıköy Yoğurtçu Parkı. Arşiv: Murat Çelikkan