Çevre sorunlarının neticesi şeklinde genellenebilen küresel iklim değişikliğinin boyutları her geçen gün anlaşılıyor. Küresel iklim değişikliği her ne kadar doğal olsa da, insan faaliyetlerine oldukça duyarlıdır. Çevremizi günden güne daha iyi anlarken, bazı konuların geleceğe dair endişelendirdiğini fark ediyoruz.
Nüfus artışı doğal kaynaklara yüklenmeyi de artırıyor
“Nüfus”, problemlerin temelini oluşturuyor. Gelişen tıp ve biyoteknoloji sayesinde modern insanın doğada türdeşlerine karşı rekabeti neredeyse kalmamıştır. Bu gelişmeler ile en zayıf bireylerin bile yaşayabilmesi sağlanmış ve yaşam koşullarının zor olduğu bölgelerde yaşam olağan kılınmıştır. Bu durumda modern insanın sayısı oldukça artmış ve ihtiyaçları da paralel şekilde fazlalaşmıştır.
Ülkelerin nüfus dengelemeye yönelik politikaları olsa da, küresel politikalar izlenmelidir. Her ülkenin kültürel ve ekonomik değerleri nüfus üzerinde etkilidir. Bunlardan ayrı, toplumların inançları ve eğitim seviyeleri de nüfus üzerinde etkilidir. Nüfusu arttırmanın siyasi veya kültürel güç olduğunu savunanlar, doğal kaynakların nüfusa ne kadar yeteceğini birkaç kez daha gözden geçirmeleri gerekir. Çünkü, nüfusun aşırı artması, doğal kaynaklara yüklenmeyi arttırmaktadır.
Artan enerji ihtiyacı
“Enerji” ihtiyacı, aşırı artan nüfusun getirisidir. Nüfusun, problemlerin temeli olduğunu belirttikten sonra, şehirleşmenin ve sanayinin her geçen gün gelişmesi enerji ihtiyacını doğuruyor. Fosil yakıtların tükenmesini ve zararlarını göz önüne alan toplumlar farklı kaynaklara yöneliyor. Alternatif kaynakların çevreci olması ön plana çıkıyor. Ülkemizde kurulan rüzgâr türbinleri bu kaynaklara örnek sayılabilir. Fakat, rüzgâr türbinleri çevreci olarak kabul edilse de bölgedeki sıcaklığın artmasında etkili olduğunu savunan otoriteler mevcut. Bazı yerel yönetimlerin yaptığı güneş paneli projeleri bu konuda en çevreci görünüyor.
Tartışmalı olan nükleer santraller hakkında da farklı görüşler bulunmakta. Nükleer santrallerde kaza payı ve nükleer atıklar düşünülürse, bu enerji türünün oldukça tehlikeli olduğu savunulabilir. Bunların yanında, nükleer santrallerin istihdam sağlayacağını kabul edenlerin, nükleer atıkların tek başına büyük bir problem olduğu belirtilmelidir. Nükleer kadar tepkili olunan hidroelektrik santrallerinin de, bulundukları bölgenin doğal yaşamına zararı olduğu bilinmektedir. Fakat, radyoaktif atıkların imhası gerçekleştiği vakit, nükleer enerjinin HES’e göre çevreci ve verimli olacağı açıktır.
Hem Dünya’nın hem insanın yaşam kalitesini düşüren kirlilik
“Kirlilik” günümüzün ve geleceğin önemli problemlerinden birisidir. Özellikle, artan nüfusun enerji ihtiyacını karşılama sırasında oluşan çeşitli atıklar sayesinde çevremiz kirlenmiştir. Farklı kategorilerde sınıflandırılmış çevresel kirlilikler, Dünya’nın canlı çeşitliliğini olumsuz yönde etkilerken; modern insanın da yaşam kalitesini düşürüyor. Modern insan, küresel iklim değişikliğini çevresini kirleterek etkiliyor.
Bazı Amerikalıların kutuplardaki buzdağlarından tatlı su elde etme projeleri, tatlı su kaynaklarının kirlenmesinin ve kaynakların azalmasının ispatıdır. Ayrıca soluduğumuz havanın içeriği de oldukça kirleniyor. Araçlardan ve sanayileşmeden çıkan çeşitli sera gazları sağlığı olumsuz etkiliyor. Asit yağmurlarının doğadaki çeşitli canlılara zararı dokunurken, toplumları ekonomik kayıplara uğratıyor. Bilinçsiz tarım uygulamaları, toprak kalitesini düşürerek besinlerimizi sağlıksız hale getiriyor. Her yıl, birçok verimli arazi erozyonla kayboluyor. Yeni arazi açma çabaları da, bu çevre problemi döngüsünün bir parçası olarak devam ediyor.
Çözümün, yeni yaşam alanları aramanın yerine, nüfusu dengelemenin daha kolay olduğu söylenebilir. Eğitim seviyesinin arttırılmasıyla nüfus dengelenecek ve ferah yaşam sağlanacaktır.
Başlık Görseli: Eglê Plytnikaitê