Süt endüstrisi gezegendeki en aldatıcı endüstrilerden biri olabilir. Hayatımız boyunca bize güçlü kemiklere sahip olabilmek için gereken kalsiyum ve yapı maddelerini alabilmek için süt içmemiz gerektiği söylendi. Bu fikir aklımıza o kadar işlemiş ki, başka bir hayvanın sütünü içen – ve buna bebeklikten sonra devam eden- tek türün biz olmamız birçok insanı şaşırtıyor. Günümüzde süt tüketimine gerekçe olarak gösterilen tuhaflıklar bir yana, süt endüstrisinin kendisi de son derece aldatıcı. Süt, yoğurt ve peynir şirketleri, bu ürünleri üreten hayvanları sütlerinden vazgeçmeye ihtiyaç duyan “mutlu inekler” olarak gösteriyor. Bu mutlu inekler yemyeşil otlaklarda yaşıyor; günlerini buralarda dolaşıp otlanarak geçiriyor ve ara sıra da nazik bir çiftçi tarafından sağılıyor.
İnsanları süt içme fikrine bağlamakla kalmayıp sanki inekler boş kalmasın diye daha çok süt içmelerine sebep olan işte bu güzel imge. Bu düşünce ne yazık ki hem inekler hem de insanlar için gerçek olmaktan çok uzak.
İşin aslı, süt endüstrisinin yol açtığı ızdırap akla hayale sığmaz. İnekler yalnızca yakın zamanda doğum yapmışlarsa süt üretebilir. Bu nedenle bu hayvanlar “tecavüz kafesi” diye ustaca isimlendirilmiş bir alet tarafından sürekli olarak yapay yoldan dölleniyor ve doğum yaptıktan sadece dakikalar sonra bebeklerinin onlardan koparılmasını izlemeye zorlanıyorlar. Bu acıyı hayatlarının sonuna kadar her yıl yaşayacaklarını düşünün.
Yavrulara gelince; dişiler anneleri ile aynı acıyı yaşamaya mahkum ediliyor, erkekler ise süt üretemedikleri için ya satılıyor, aç bırakılıyor ve kasaplık et olmak üzere kafesleniyor ya da hayatlarını besi ünitelerinde geçirmek üzere satılıyorlar.
Süt ve süt ürünlerine olan talebin fazlalığı, bu endüstriyi tek amacı satılabilir mallar üretmek olan makineleşmiş bir sürece dönüştürdü.
Uçsuz tepeler ve çimenler yerine mandıralar günümüzde aslında böyle gözüküyor:
National Geographic’in Instagram hesabında yayınlanan ve George Steinmetz tarafından çekilmiş bu fotoğraf Çin’in Anhui eyaletindeki 39 bin Holstein ineğine (siyah alaca inek-ç.n.) ev sahilliği yapan Bengbu mandırasını gösteriyor. Bu kafesler buzağıların yaşadığı ve günde iki kez “birinci önceliği hijyen” olduğu için saç filesi ve yüz maskesi giyen üniformalı çalışanlar tarafından kontrol edilen yerler.
Tüm anneler ve bebekleri arasında olan güçlü bağın tadını çıkarmak yerine bu buzağılar günde iki kez steril bir insan tarafından bakılıyor. Bunun ötesinde fotoğrafın açıklaması şöyle devam ediyor “Onlar [inekler] Brezilya’dan gelen soya fasulyesi ile Utah eyaletinden gelen alfalfa (kabayonca-ç.n.) karışımıyla besleniyor ve yapay döllenmeleri için gereken döller ise Kanada’dan geliyor.”
Bu tesiste doğal neredeyse hiçbir şey yok. Burası ürün üretmek için gereken tüm girdileri dünyanın her köşesinden getirten gerçek bir fabrika gibi işletiliyor.
Açıklamadaki tek eksik yalnızca bu hayvanların katlanmak zorunda olduğu berbat ıztırap değil aynı zamanda endüstrinin devasa çevresel etkisi. Çiftlik hayvanlarını beslemek için üretilen soya fasülyesi Amazon yağmur ormanlarını yok eden en büyük etkenlerden biridir. Alfalfa üretimi ise aşırı miktarda su tüketimine yol açıyor. Öyle ki; 2015 yılında Utah eyaletindeki alfalfa çiftlikleri yoğun kuraklık yüzünden ürün almakta zorlandı.
Bu devasa süt çiftlikleri tüketicilerin doğrudan “çiftlikten” süt ve yoğurt almalarını mümkün kılıyor olabilir ama bir yandan zincirleme bir yıkıma neden oluyor.
Tüketiciler olarak, hepimiz bu gereksiz acıya ve yıkıma son verecek güce sahibiz ve bu, basit tek bir seçime dayanıyor. Marketlerdeki süt ve süt ürünlerine alternatif ürünlerin fazlalığını düşününce süt endüstrisinin kökünü kazımak için bundan daha uygun bir zaman olamaz.
Bu yıkıcı endüstriyi bitirmeye nasıl yardımcı olabileceğiniz hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmek için buraya linkine bir göz atın.
Çevirmenin notu: Özellikle güçlü kemikler yanılsaması ile ilgili sayısız kaynak arasından bkz:
Kaynak: One Green Planet