Her yıl 30 bine yakın primat, 5 milyona civarında kuş, 10 milyon sürüngen ve 500 milyon tropikal balık yasadışı ticarete kurban gidiyor. Açıklanması güç olan bu tuhaf sektör, hangi hastalığın akabinde bu denli pazarlaşıyor merak uyandırırken, yaban hayatın zalimce sömürüsü korkunç anlara şahitlik ettirebiliyor.
Bir boynuza gergedandan çok kimin ihtiyacı olabilir?
Başka bir canlının vücut derisinden koltuklara oturmak nasıl açıklanabilir?
Para kazanma hırsı, öldürme arzusunu bu kadar tetikleyebilir mi?
”Zulüm, suç, vahşet, kibir, insan merkeziyetçilik” sözcükleri yasadışı ticareti betimlemek için yeterli değilken, fotoğrafçı Patrick Brown‘un, Asya’daki kaçakçılığın boyutlarını gözler önüne seren çalışmaları gerçekleri yüzümüze çarpmakta başarılı. Bu kârlı ve cani endüstrinin trajik karelerini gözler önüne sermeye 10 yılını vermiş Brown’un yakaladıkları tek kelime ile korkunç.
Kaplan eti ile ruhsal şifaya kavuşurken, mezarlığa dönmüş midelerinde insanlığını unutanlar
Çin, geleneksel tedavilerde kullanmak üzere fildişi ile gergedan boynuzu alıyor. Hayvan uzuvlarının sihirli etkisi onları öyle etkilemiş olacak ki şuurlarını yitirmişler.
90’lardan bu yana iki katına çıkmış küresel yaban hayvanı ticaretine canı gönülden destek veren ülkelerden bir diğeri ise Amerika. ABD yasadışı deriler için hayvan kaçakçılığına başvuruyor.
Pazarın değeri ise tahminlere göre 19 milyar dolar civarında. Hindistan’da boynuzu için bir gergedanı öldüren avcı 250 dolar alırken aynı boynuz yakın bir kasaba pazarında bin dolara satılabiliyor. Boynuz, Hong Kong, Pekin veya Ortadoğu’da herhangi bir ülkeye ulaştığında değeri 370 bin dolara çıkıyor.
Bir bebek maymunun tutsaklığı bize kanlar içinde yatan bir filin önünde kendisine ait olmayan bir dişi kucaklamış şekilde poz veren insanı hatırlatıyor. Ya da duvardaki ayı başı, fok derisi bir kürk montu… Ve sokağımızdaki kasapların, ölü tavuk vücudu dolu tabaklarımızın bundan farksız olduğunu biliyoruz. Çin’de yenen aslan için nefretler kusarken, aynı yaşama isteği ile bakan gözlerin ineğe de ait olduğunu görüyoruz.
Ne yazık ki; yaban hayatın ticaretine gösterilen tepkiler, kan dolu beslenme zincirlerinin, işkence dolu giyim sektörünün karşısında durmadıkça tutarlılığa sahip değildir. Dilediğimiz özgürlük, büyük Afrika fillerinden; yavaş lorislere, koyunlardan, balıklara kadar bütün yeryüzüne!