Artık yeni çağın şafağındayız. Faşizmin tanımı bellidir. Birine istemediği ya da farkında olmadığı bir şeyi ona sormadan yapmak ya da onu buna zorlamaktır. Faşizm faşizmdir; ister hayvana ister bitkiye ister insan hayvanına uygula. Faşizm faşizmdir.
Peki nedir yeni çağ? Geçmiş çağın yok olmuş halidir yeni çağ. Mesela mitlerle dönen dünya (MÖ 4. yüzyıl civarı) son bulur ve akıl çağı başlar sonra akıl çağı biter ve din çağı başlar, 18. yüzyıl çevrelerinde din çağı bitmeye yüz tutup akıl çağı tekrar başlayacakken 1. ve 2. Dünya Savaşı ile akıl çağının başlalaması engellenir ve ulus devlet çağı başlar. Ulus devlet çağı aynı zamanda ırkçılık çağıdır. Ne kadar itiraz etseler de ulusalcılık da ırkçılıktır.
1. ve 2. Dünya Savaşının arifesindeki filozofları hatırlayalım. Filozof derken yalnızca felsefecileri kastetmiyorum. Heisenberg de felsefecidir. Matematikçiler de fizikçiler de. Bu fizikçilerin, matematikçilerin kitaplarını okuduğumuzda felsefe hakkında muhteşem bilgi dağarcıklarını ve oldukları çağdan ileri noktada görüşlerini görmemiz mümkündür. Çünkü felsefe bilimi yaratmıştır.
Peki şimdi hangi çağın başlangıcındayız? Akıl çağı dünyaya 3. kere hakim olmaya kalktı. Bunlardan birincisini din çağı, ikincisini ise dünya savaşları engellemiştir. Şimdi 3. Dünya Savaşı kapıda görünmüyor fakat daha önemli bir sorun var.
ÇAĞ ATLIYORUZ.
Hangi çağdayız? Ulus devlet çağının sonundayız. Globalleşiyoruz. İnsanlar özellikle de gençler ulusalcı değil, tek dünya dili ve tek dünya devleti herkese mantıklı geliyor. Uçuşlar, internet derken ulus diye bir şey kalmadı. Türkiye’nin ücra kasabasında aile baskısı, din baskısı ile büyümüş gençler çok uzak ülkelerden arkadaş ediniyor ve evleniyor.
MEDENİYET SEVİYELERİ:
Bilenler bilir Kardashev cetveli adında bir ölçüt vardır. Bu cetvel medeniyetlerin kullanıdığı enerji seviyesi ve bu enerjiyi elde ettikleri teknolojilere göre sınıflandırılırlar.
Kardahsev cetveline göre biz yani dünya insanları medeniyet olarak SIFIRINCI medeniyetiz. Evrende olası muhtemel 3 farklı seviye medeniyet var. Biz ne kadar sıfırıncı medeniyette olursak olalım, 1’e doğru gidiyoruz. Ve şu an sıfırıncı medeniyet olsak dahi 0,74 noktasındayız. Yani 1. seviye medeniyet olmamıza 0,26 birim medenilik mevcut 🙂 Bu aynı zamanda kuşak farkına benzer. Nasıl ki yaşlılar gençleri anlayamıyor, yaşlılar için namussuzluk olan şeyler gençler için normal ve özgür bir seçim olabiliyor. Sonuç olarak yaşlılar bizlere ‘namussuzlarrrrrr’ diyerek kendini paralarken biz usul usul yeni dünyayı inşa ediyoruz. Burada yaşlılara yer olması önemli değil yaşlılar zaten ölecekler yakında ve artık bize ‘namussuzlarrrrrr, ahlaksızlarrrr, teröristlerrrrr’ diye kendini paralayanları bir süre sonra görmeyeceğiz. Bu yüzden yaşlılar sorun değil. Gençler de biliyor yaşlıların yok olacağını. O yüzden çatışmak yerine eski ırkçı-dinci jenerasyonun yok olmasını bekliyorlar.
Medeniyet seviyeleri her atlama eşiğine geldiğinde kuşaklar arasında büyük fark doğar. Mesela Avrupa’da da rönesans yakınında ateizm çağı başlamıştı, aynı şekilde Rusya’nın çarlık rejiminin son bulmasına yakın Rusya’da allahsızlık çok revaçta idi. Bunun sebebi evrimdir. Evrim katlanarak ilerler, bizden öncekilerin deneyimleri MEM diye anılan, genetik şekilde aktarılan, kalıtsal işleyen bir sistemle bize ulaşır. Biz, bizden önce gelen atalarımızın deneyimlerini, korkularını, kurnazlıklarını, düşüncelerini taşırız. Dolayısı ile biz bu isek ailelerimiz, bizden öncekiler de O’ dur. ”O”nun üstüne bir şeyler katarak biz de memetik bilgiyi sonraki kuşaklara aktarırız. Bu sayede yavru hayvanlar doğar doğmaz memeye sarılmaları gerektiğini bilirler. Çünkü bilmeyenler yok olmuş, ölmüş yani genlerini aktaramamıştır. Dolayısı ile bizler de memeye sarılarak hayatta kalan canlıların soyundan geldik.
Geçmişe baktığımızda mesela 2. akıl çağı olarak kabul ettiğim 18.yüzyılda atezim hızla yükselirken, dinin baskı ve faşizminden uzaklaşma söz konusu. Günümüze baktığımızda da aynı şey söz konusu. Mesela 4 yaşındaki çocuğunun bilgisayarı açıp internete girebilmesi ile övünen babalar çocukları 15 yaşına gelip ateist olduğunu açıkladıklarında şoka girmektedir.
Örneğin ülkemizdeki AKP adlı yapı da bu çağa denk gelmiştir. AKP’yi iktidara getiren nesil yaşlılardır fakat AKP’yi yok edecek olan kesim gençlerdir. Bu gençler o yaşlıların çocuklarıdır. Aynı şekilde ülkemizde de ateizm ve deizmin çok ilgi gördüğünü fark ettiğimiz günlerden geçmekteyiz.
Bu geçiş dönemleri öyle büyüktür ki bunları durdurmak için başka geçiş dönemleri olması lazımdır. Din savaşları gibi, dünya savaşları gibi…. Şu an AKP’nin elinde din ya da dünya savaşı çıkaracak gücü olmadığı için başka seçeneği olmadan tıpkı Anap, DYP, DSP gibi yok olmak onların kaderi…
Max Stirner insanlık tarihini 1800’lerde yazdığı Biricik ve Mülkiyeti adlı muhteşem ötesi kitapta şöyle değerlendirir.
İnsanlık Yunan felsefesi öncesinde bir çocuk gibiydi, bir şeylere bazı mitler yükleyip inandılar. Tıpkı ufak bir çocuk gibi, sembollere anlam katmadan sadece gördükleri ile… Sonraki çağı insanlığın ve erkeğin; din ve ideoloji gibidir. Bu yüzden gençler kendilerini din ve ideoloji uğruna feda etmeye yatkındır.
(Max Stirner kadın olmadığı için kadınları asla tam olarak anlayamayacağından kadınlara çok değinmez ayrıca insanlık var olduğu sürece hayvanların hep köle olacağını ileri sürer ve hayvanların komple özgürlüğü için insanların yok olmasını şart koyar. Max Stirner Nietzsche’den tutun Bookchin’e kadar çok önemli kimseleri etkilemiş fakat çağının çok ötesindeki marjinal fikirlerinden dolayı felsefe dünyası tarafından yok sayılmış ve aynı camia tarafından ‘şeytan’ ilan edilmiş, şu anki zamanın bile ötesinde bir filozoftur. Stirner okuyan ve özümseyen birinin köle olması mümkün değildir.)
Savaştırılan insanların genç askerler olduklarını unutmayalım. Devletler ve dinler insanların olgunlaşmasına fırsat vermeden kendileri için ölmelerini sağlarlar. 18 yaşındaki bir genç kendini çok rahat mücadelenin ortasına atarken mesela 30 yaşındaki erkek için bu daha zordur. ‘eski solcu’ ‘eski ülkücü’ lafı da bunu en iyi anlatan ibarelerden biridir.
Gene Stirner’in anlatımı ile olgunlaşan kişi, öğrendikleri ve hissettikleri arasında bir denge kurar işte bu akıl çağıdır. Bu zamandan sonra insanları yönlendirmek zordur. Max Stirner için en önemli şey deneyimdir. Önemli olan sana dayatılan değil, sen’sindir. Daha fazlası için lütfen Biricik ve Mülkiyeti’ni okuyunuz.
Peki şu an yaşları çok daha genç olan erkekler? Onlar da artık kendilerini feda etmiyorlar. İnsanlar devrim, savaş, ırkçılık gibi nefret savaşlarından bıktılar. Bu savaşlarda ölenler öldü ve çocukları olmadı ya da oduysa bile babalarının rezil savaşlarda hayatlarını kaybettiklerini bildiler. İşte bu yüzden artık bedelli askerlik ve vicdani/total ret bu kadar ilgi görüyor. Çünkü bizler kendilerini feda etmeyi reddetmiş ve iyi anlamda bencil insanların çocuklarıyız. Annem beni sol örgütlerden uzak durmamı öğütleyerek büyüttü. Çünkü birçok akrabam 80’lerde hatta 90’larda yok edildi. İşte bizler aynı işkencelerden aynı yok olmalardan korkan insanların yetiştirdiği kimseleriz. Ve şu an yeni olan apolitik nesil de ‘bizlerin’ yetiştirdiği ve daha doğuştan kendini feda etmeme bilgisi ile var olmuş insanlarız. Oysa hayvanlarda kendini feda etme faktörü doludizgin hala sürmektedir. Kısacası devlet, din ve ideolojilerin yok ettiği nesillerin artıklarıyız ve devletin, dinin, ideolojilerin olmadığı yerlerde nefes alabileceğimizi bir şekilde hissediyoruz.
Ne kadar ırkçı olsa da Norveçli Black Metal efsanesi Burzum’dan Vark Vikernes’in Untill the Light Take Us adlı belgeslede şöyle der: Gençlere avrupa birliğinin, NATO’nun iyi bir şey olduğunu söylerler ama gençler bir şekilde bunun iyi olmadığını bilir.
İşte Vikernes’in anlamadığı ama fark ettiği bu şey kültürel evrimin ta kendisidir. Bu arada Vikernes Norveç’te onlarca kiliseyi kundaklayarak Norveçte dinin zayıflamasını sağlayan Satanic Terrorist adlı örgütün kurucu üyelerindendi ve bu nedenle de hapis yattı. Hristiyan mahkemeyi reddetmesine rağmen mahkeme bunu kabul etmedi ve onu haç altında yargıladı. Norveç’li dinciler bu şekilde ateistlerden intikam aldığını sanarken uzun vadede Norveç dincilerin sonu geldi. Bugün Norveçte ateizm oranı %70 civarında. Norveç ne kadar ortadoğudan müslümanları vatandaşlığa kabul etse de müslümanların çocukları da kısa süre içinde ateizmi seçiyor. Bunda satanic terrorist adlı örgütün de etkisi büyük. Aynı zamanda aynı örgüt sempatizanları sayesinde Avrupa ve ABD de birçok kiliseyi yakarak küle çevirmiştir. Tıpkı 1919’larda, kiliseleri, okulları, karakolları, devlet dairelerini yok eden Makhnovscina gibi.
…Yunan felsefesi olaylara açıklık getirmeye ve gerekçelendirmeye çalıştı. Fakat birden dinler ortaya çıktı ve tüm akılcığı yok etti ve miti dine dönüştürdü. Yani mit ile din arasındaki akıl çağını yok saydı. Eskiden ‘oraya gidersen ölürsün’ gibi mitler varken dinin saldırısı ile birlikte bu görüş ‘oraya gidersen ölürsün çünkü allah öyle istiyor’a dönüşmüştü. Hala sebep ve nedensellik kurulamamıştı. Dini faşizmi altında yüzyıllar geçti. Milyonlarca insan din sebebi ile öldürüldü ve öldürülüyor. Bugün hala bazı ilkel hristiyan ülkelerde hristiyan olmayan kadınlar yakılarak öldürülmektedir. Bugün hala müslüman ülkelerde din kaynaklı cinayetler ve tecavüzler doldu dizgin sürmektedir.
BUNLARDAN BIKMADIK MI?
Bıktık elbette. Dinin hükmünü yitirmesine çok az kaldı. Yakın gelecekte din öyle bir şekilde yok olacak ki, kimse ‘din nereye gitti’ diye sormayacak. Tıpkı şu an ben bu yazıyı neden bilgisayardan yazıyorum? Neden kağıt kalem kullanmıyorum gibi sormamam gibi bir durum doğacak.
Dinleri, gelenekleri, sapık fikirleri ile birlikte eski çağ yok olacak. Yeni medeniyet ya çok güzel olacak ya hiç var olmayacak. Çünkü Kardeshev cetvelinde bir sonraki medeniyet seviyesine atlamadan önce medeniyet barajını aşmanız gerekmektedir. Dünya şu an atom fiziğinin gücüne sahip. Bir atom savaşı dünyayı yok edebilir. Ya da insanlar hayvan yemeye devam edip atmosferi Venüs’ün atmosferine çevirebilir ve hep beraber yavaş yavaş gebeririz.
Medeniyet olarak üst seviyeye atlarken sıçramak diye bir şey yoktur. Mesela Atatürk ilkel, gerici Osmanlı’dan modern Türkiye’ye atlamayı denemiştir. Belki 20 yıl daha yaşasa başarılı olabilirdi fakat sonuç olarak şu an Türkiye’de şeriatçılar hala Osmanlı’yı geri getirme hayalleri ile terlemekteler. Tabii ki yapamazlar. Dinden bıktık. Faşizmden bıktık. AKP ve MHP gelecek seçimde özellikle yeni neslin tercihleri sonucunda sandığa gömülecek ve o defter kapanacak. Bir daha ırkçılığın ve dinciliğin Türkiye’de iktidara gelmesi mümkün gibi görünmüyor.
Ben ateist olduğumu kabul ettiğimde ülkede o kadar da çok ateist yoktu. Şimdi ise durum çok farklı. Çalıştığım işyerinde 18-19 yaşındaki gençler hiç çekinmeden ateist olduklarını patronların yanında bile söylemeye cesaret edebiliyor. Bu kadar çok ateist olunca ne patron ne başka dinciler onlara baskı yapabiliyor. Oysa mesela ben bu gibi durumlarda çekinen biriyim. Bu da demek oluyor ki yeni nesil dinsizler bizden çok daha cesur.
(Sizlerle komik bir anımı paylaşmak isterim; Bayrampaşa Cicoz yolunda bulunan atelyelerden birinde çalışıyordum yaklaşık on yıl önce. Atelye komple benim ateist olduğumu bilmesine ramen beni çok severlerdi. Yan atelyede ise ‘hacı’ lakaplı bir dinci vardı. Bir gün atelyemiz komple yemeğe çıkacaktı ve benim işlerim sürmekteydi. Yani ben yemeğe daha geç çıkacaktım. Hacı denen kişi tam o sırada bizim atelyeye geldi ve ‘siz gidin ben biraz oturacağım’ dedi. Patron usulca yanıma gelerek ‘olcay bu hacıya dikkat et bişey çalmasın’ dedi. İşte içinde bulunduğumuz durum bu. Hacı’yı günah işlemesin diye ateiste emanet ediyorlar. Hacı’nın şerrinden ateistin ahlakı ile korunmaya çalışıyorlar. Aynı şekilde hacı hocaların tecavüz ettiği çocukları ateist avukatlar savunuyor ve maalesef dincilere çocuk tecavüzünün kötü bir şey olduğunu anlatamıyoruz, anlamak istemiyorlar. İngiltere-Bristol polisi de geçen aylarda yaptığı bir açıklamada ‘çocuk tecavüzcülerinin önüne geçemiyoruz çünkü müslümanlara çocuk tecavüzünün yanlış bir şey olduğunu kabul ettiremiyoruz….)
YENİ ÇAĞDAN KAÇIŞ YOK.
Yeni çağ, aklın çağı olacak gibi görünüyor. Mesela insanlar artık evlenmekten ziyade birlikte yaşamayı tercih ediyor. Eski çağın insanları ise bu durumu namussuzluk olarak görüyor. Eski çağın geleneklerini takip eden ailelerin dramını her sabah Müge Anlı ve Esra Erol’un programlarında izleyebilirsiniz. O evli, çocuklu insanlar nasıl da kaçıyorlar ailelerinden. Bu kimseler eski çağ ile yeni çağ arasında sıkışmış kişiler. Eski çağ, ”çocuk yap çoğal çocuklarına iyi bak” içgüdüleri onlara daha çok çocuk yapmaya itiyor. Çocuk yapmak içgüdüsel bir istektir. Akılcı bir istek değildir. Tamamen hormonlar tarafından kontrol edilen bir durumdur. Ama aynı zamanda eski çağın geleneklerine uyarak evlenmiş olan bu kişiler bir yandan da hayatını yaşayabilmek adına saçmalıyorlar. Çocuk yapmaya karşı olan biri olarak çocuk yapmış olanlardan tek beklentim çocuklarını iyi ve özgür yetiştirmeleridir.
Yeni çağ Schopenhauer’ın yüzyıllar önce söylediği gerçekliğin farkındadır: yaşam acılarla doludur ve bu acılardan korunmanın tek yolu hiç var olmamaktır…
Yeni çağ çocuk yapmaya eskisi gibi bakmayacak, muhtemelen 2. çocuğun yapılması toplum tarafından ahlaksızlık olarak görülecek. Tıpkı bazı kabilelerde ihtiyacının fazlasına sahip olmanın ahlaksızlık olarak algılanması gibi… Bana göre ihtiyaçtan fazlasına sahip olmak hala ahlaksızlık ve namussuzluktur. Zenginler zengin oldukça tatmin olurlar, mutluluk paradoksu gereği ömür boyu daha çok zengin olarak tatmin ararlar. Ama mutluluk paradoksu buna izin vermez ve bu zavallılar ömürlerini daha çok güce ve daha çok para kazanmaya ayırırlar. Sonuç olarak bu pisliklerin etrafında paraya ve güce tapan ama onla gizli gizli dalga geçen insanlar kümelenir. Bu kimselerin eşleri bile genelde onları sevmez. Paralarını ve güçlerini kullanarak kendi konforlarını artırmaktır amaçları. Bu da evrimin özellikle dişilere yüklediği bir vasıftır. Dişi çoğu zaman kendine ve çocuklarına iyi yaşam sunabilecek adayı seçer. İşte bu yüzden erkekler masaya araba anahtarı, pahalı cep telefonu ve pahalı sigara koyarlar. Amaçları bu tip dişilerini ilgisini çekmektir.
Yeni çağın çocukları artık yalanları yutmuyor. Mesela Wolsfhem’in şarkısında olduğu gibi şunu soruyoruz: Hepiniz barış istiyorsanız üniforma giymiş bu milyonlarca erkek de neyin nesi? Ya da yeni nesil ‘savunma sanayi’ denen şeyin aslında saldırma sanayisi olduğunu biliyor.
Yeni çağ eskisinden çok farklı. Mesela 68’lerde oluşan hava gibi örgütler için kendini feda etmek yok. Daha bencil bir çağ. Fakat görüyoruz ki bencillik yerine göre kötü bir şey değil. Mesela herkes bencil olur ve herkes askere gitmeyi reddederse devletler savaşacak insan bulamayacak ve savaştıramayacaklardır. Devlet gene de kıtalar arası silahlarla savaşmaya devam edecek olsa da bir gün gelecek yeni çağın şafağından çok sonra, o silahları kullanan kimseler de o düğmelere basmayı reddecektir ve devletlerin tiksinç savaş oyunlarına son verilecektir.
Teknoloji sayesinde artık bilgiye ulaşmak kolay. Bilmek öğrenmek ise zevklidir. Öğrenmek aynı zamanda yaşam-kalırlık seviyemizi artıracağı için beyin tarafından ödüllendirilmektedir. Yani yeni çağın insanları din ve ırkçılık tarafından beyni uyuşmuş, devlet tarafından dövüle dövüle hissizleştirilmiş zavallılardan çok daha duyarlı olacaktır.
Meseala kölelik dönemi köleler için normal bir dönemdi ve kendilerinin köle olması normal bir durumdu. Öyle eğitilmişlerdi… Şimdi bize ne kadar saçma geliyor değil mi? İşte yeni çağda işçilik de kölelikle aynı muameleyi görecek. Nasıl ki köleler köle olmaktan rahatsız değildi ise (?) biz işçiler de köle olduğumuzun farkında değiliz. Fakat gelecek nesil bunun farkında ve köleliğin her halini reddedeceğiz gibi görünüyor.
Yaşı 30 ve üstü olanlar hatırlayacaktır. Bu ülkede 20 yıl önce sokak hayvanları için kapı önüne mama veya su koymak gibi bir gelenek var mıydı? İşte bu yavaş yavaş dönüşen çağın işaretidir. Çağ öyle bir dönüşecek ki kendi kendine bazı büyük ve duyarlı değişimler olacak. Mesela yeni çağın insanları hayvanlara ve doğaya karşı çok duyarlı. Türkiye’nin doğasını yok eden AKP ve MHP adlı iki yapıya hiçbir şekilde acımaları yok. Nasıl ki AKP ve MHP Türkiye’nin doğasına saldırarak yok etmeye niyetlendi ise yeni çağ da ırkçıların ve dincilerin sonu olacak. Mesela gelecekte hayvanları öldürmeyen bir trafik şekli kendi kendine devreye girebilir. Sokakta arabalar tarafından ezilen hayvanları gördüğümüzde bizi kahreden ortamın yok olması doğal olarak gerçekleşebilir.
Etrafımıza baktığımızda tıpkı Michio Kaku’nun birçok konferansında anlattığı şekilde yeni çağın başlangıcına dair kanıtları görmek mümkün.
Birinci seviye medeniyetin özelliklerine baktığımız zaman tek dünya devleti fikri öne çıkıyor. Bugün dolar dediğimiz şey dünyanın para birimi iken İngilizce de dünyanın ortak dili olmuştur. İnsanlar oturdukları yerden başka ülkelerde de çalışabiliyorlar, aşk yaşayabiliyorlar ve alışveriş yapabiliyorlar. Tıpkı tek bir ülke gibi…
Birinci seviye medeniyete geçmek şu an baktığımızda devrim gibi görünebilir fakat o zamanlarda yaşayan insanlar için doğal bir durum olacaktır. Yeni çağda cinsiyetsiz bir toplum söz konusu olacaktır. Bugün dahi bazı kurumlarda cinsiyetsiz tuvaletler söz konusudur. İşte bular, gelecek toplumun ilkel örneğidir.
Birinci seviye medeniyete geçmemizle birlikte 2. seviye medeniyetlerin bizle iletişime geçmesi başlayabilir. Tabii evrende bizden başka bilinçli varlıklar var ise ve bizim teknolojimiz yakın olmaları gerekir. İzlemeyenler için Childhood’s End mini dizisini öneririm. 3. seviye medeniyetin 2. seviye medeniyeti kullanarak 1. seviyedeki insanları bilinç manasında hasat etmesi ile alakalı bir mini dizi. Muhteşemdir.
Lawrance Krauss ve Asimov bizim evrendeki ilk medeniyet olabileceğimiz hususu üzerinde durmuşlardır. Eğer bu böyle ise belki de biz 3. seviye medeniyete ulaşıp 1. seviye medeniyetleri bilinç anlamında hasat edeceğiz ve bu hasatın ne olduğunu anlamamız şu an bu kafa yapısı ile imkansız. Şu an 3. seviye medeniyet bizle iletişim kuramaz çünkü birbirimizi anlamamız pek mümkün olmaz. Tıpkı çipleri kullanan ama çipin içeriğinin ne olduğunu bilmeyen biz gibi… Ya da bizleri anlamayan dedelerimiz gibi.
Medeniyet seviyeleri arasındaki teknolojik farklar o kadar büyüktür ki şu an 3. medeniyet hatta 2. seviye medeniyet bize müdahale etse bir çok insan onları allah sanırdı. Çünkü 2. seviye medeniyet bizden 30.000 yıl ileride iken, 3. seviye medeniyet en az 100 bin yıl ileride bir teknolojiye sahip olması beklenmektedir. Yani denizi, ayı ikiye yarmak o medeniyetler için çocuk oyuncağıdır… Antik uzaylılar mitini incelersek onların da bizden yüksek teknolojiye sahip ve ilkel kabileler tarafından tapınılan kimseler olduğunu görebiliriz. Mesela ABD, Vietnam savaşı sırasında Vietnam halkının gözüne girmek için havadan erzak kolileri atardı. Vietnam’ın medeniyetten kopuk ilkel kabileleri bu uçakları iyiliksever allah sanmışlardı ve uçaklara tapınmaya başlamışlardı. Savaş bitip ABD erzak kolisi atmayı bırakınca bu ilkel insanlar bambudan dev uçak heykelleri yaparak allahlarının onlara tekrar yardım etmesi için ayinler düzenlemiş ve uçak heykellerine allah diye bir süre tapınmışlardı.
DÜŞMEK, KALKMAK, YOK OLMAK….
Bu, anlattığım kadar kolay olmayabilir her şey. Evet sıfırıncı medeniyetle birinci medeniyet seviyesi arasındayız. Fakat duruma baktığımız zaman korkunç bir beton, paraya tapma, ahlaksızlık durumu görmekteyiz. Çocuklara toplu tecavüz eden din görevlileri dahi devlet tarafından kollanıyor. Açlık sürüyor. Hayvanlar katlediliyor, savaşlar, düşük zeka seviyeli din ve mezhep çatışmaları hala var. Bu saçma savaşların destekçileri yok olmak zorunda olan kimselerdir. Muhtemelen Ortadoğulu birçok insan birinci seviye medeniyete geçmeden önce yok olmuş olacaktır. Çünkü medeniyet atlamamızda en büyük engel; dinciler, ırkçılar, devletçiler, militaristlerdir. Bunlar ve zihniyetleri tamamen yok olmadan seviye atlamamız mümkün değildir. Michio Kaku’nun da söylediği gibi bu teröristler kısa süre içinde kaybedecekler. Çünkü onlar ırkçılık, dincilik, cinsiyetçilik ve homofobi üzerine var olan zavallılardır ve yok olmalarını kimse engelleyemeyecek. Din, ırk, cinsiyet gibi kavramlar ortadan kalkınca bu faşistleri kim destekler? Kimse! Nasıl ki paganizm yok olup üzerine hristiyanlık gibi dinler gelmiş ise şu anki dinler de yok olacak ve yeni akıl çağı parlayacaktır ya da sönecektir. Fakat inanıyorum ki bu sönüş insanlığın sönüşü olacaktır. Dincilerin ve ırkçıların akıl olmadan yaşamlarını sürdürmeleri imkansızdır. Mesela bugün dinci ve faşist partilerin sosyal medya reklamlarını, PR yönetimlerini kim hazırlıyor sanıyorsunuz? Ateistler hazırlıyor. Eğer atesit PR’cılar biraz daha onurlu olsaydı dinciler ve ırkçılar bu kadar avantaj sağlayamazdı. Mesela ülkücülerin bir kanalının yanındaki firmada çalışıyordum. Kanal akşama kadar marjinal tiplere kin kusuyor onları aşağılıyor, hakaretler yağdırıyordu. Bu kanalın sigara molasına göz attığımda çalışan tiplerin marjinal tipler olduğunu görüyordum. Yani bu onursuzluğun da sonu gelecektir. Bir gün gelecek bizim gibi tipler ırkçıların, homofobik pisliklerin ve dincilerin nefret dolu işlerini yapan zavallılar olmaktan vazgeçecekler.
BİZ BIKTIK ONLAR İSE İSTEMİYOR.
Son anketlere baktığımızda özellikle ülkemizde dincilerin ve ırkçıların oylarının çakıldığını görmek mümkün. Biz zaten faşizmden bıktık. Mesela islamofaşizm benim hayatımın önemli bir bölümünü mahvetti. Kendimi övmek için söylemiyorum ve bu artık övünülecek bir şey değil. Her insanın artık birkaç mesleği var. Ama ben şahsen dinciler ve ırkçılar yüzünden tek bir mesleğimde dahi huzurla çalışamıyorum. Şahsen: Bıktım.
Yeni nesil ise böyle bir duruma düşmeyi asla istemiyor. Bu yüzden yeni nesil dincilerin ve ırkçıların sonu olacaktır.
Dinciler yeni nesile LGBT’leri öldürün diye emirler yağdırırken yeni nesil, cinsiyetine, yönelimine bakmadan LGBT bireyleri sımsıkı sarıyor bağrına basıyor.
Irkçılar Kürt’lere karşı nefret kusarken yeni nesilin bu umrunda bile değil. Yeni nesil derken sadece ırkçıların hedef kitlesi olan Türkleri kastetmiyorum aynı zamanda Kürt gençleri de ırkçılıktan uzak. Yani bir süre sonra savaştıracak insan bulamayacaklar… Yeni dönem her türden ırkçıların yenildiği bir dönem olacaktır.
Eğer kendimizi yok etmezsek, yeni çağ başlayacaktır. Ve ben de o çağda yer almak isterdim. Irkçı, homofobiklerin ve dincilerin olmadığı bir çağda yaşamak isterdim. Olsun o çağ gelsin de… Varsın biz yaşamayalım…