Masalların unutulduğu, masal dinlemeden büyüyen çocukların yaşadığı bir dönemde, masalları kaldırıldığı raflardan indirip, evlere, kitaplara taşımaya çalışan bir kahraman: Muzip Masal Cini. Bizlere diyor ki: Masallar çocukları uyutmak, yetişkinleri ise uyandırmak için anlatılır…
Bu hayali kahraman, 10 yıllık bir serüvenin kahramanı. Masalların yaratıldığı dönemleri inceleyip, ait olduğu yerlerden alıp, arşivleyip hatta yeni masallar anlatıp bize ulaştırmaya çalışan Muzip Masal Cini, 8 Ekim tarihinde İstanbulimpro’da meraklılarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
Masalları ve masallara dair her şeyi yanına almış masal anlatıcısı, kendi yarattığı Ribelyus adlı masal evreninden, yeni hikayelerin de olduğu dünyasını, bizlere tanıtmaya çıkıyor.
Çocukluk dönemlerinizde içine girdiğiniz masal diyarlarından günümüze gelen Muzip Masal Cini’nin, gerçek dünyada bize yeniden anlatacakları var…
”Muzip, eziyet eden ve zulmedene karşı alayla bir şey anlatan demek. Benim yapmak istediğim şeyle çok alakalı. Belki de o yüzden gelip beni buldu. Eziliyoruz, zulmediliyoruz ve bizim yapabileceğimiz tek şey, yüzümüze muzip bir maske takıp, alay edip, eğlenmek diye düşünüyorum ben.”
Muzip Masal Cini’ni daha yakından tanıyabilmek için biraz sohbet ettik…
Muzip Masal Cini nedir ?
Muzip Masal Cini 2008 yılından beri var. Başlarda, kendim masal yazmak için oluşturduğum bir karakterken sonra, masalları araştıran, okuyan, inceleyen, derleyip toparlayan bir hayal kahramanının serüveni olmaya başladı. Bir yandan kendi masallarını, kendine has bir evren içerisinde anlatan ; bir yandan da etrafta okuduğu, dinlediği bütün masalları bir araya getiren, arşivlemeye çalışan bir proje de denilebilir. Kendine özgü bir evrende, masallar diyarı Ribelyus’ta anlatılan hikayelerin olduğu masallar ; 21. Yüzyılın keşmekeşliği içerisinde, anlatılarak günümüze kadar ulaşma gayretini sergilemiş masalların, unutulmaya yüz tuttuğu zamanda, o masalları bulup, kayıt altına alıp, bir araya getirip haddi yeterse geleceğe taşımayı isteyen bir adamın projesi olarak iki temel üzerinde gelişiyor. Bunun için, basılı bütün yayın organlarını arşivliyorum. Bir de masalları anlatarak yayan, çoğaltan insanların sesinden bir ses bankası oluşturmak gibi bir projem var, umarım en kısa zamanda hayata geçirebilirim diyorum. Kütüphanenin hem yazılı hem de sesli kaynağının olmasını istiyorum. Muzip Masal Cini de bütün bu masalların arasında debelenen bir kahraman.
Muzip Masal Cini nasıl var oldu?
Muzip, eziyet eden ve zulmedene karşı alayla bir şey anlatan demek. Benim yapmak istediğim şeyle çok alakalı. Belki de o yüzden gelip beni buldu. Eziliyoruz, zulmediliyoruz ve bizim yapabileceğimiz tek şey, yüzümüze muzip bir maske takıp, alay edip, eğlenmek diye düşünüyorum ben.
Bu isim bana hediye edilmiş gibi geldi. Aklıma düştüğü andan itibaren benimle. O bana, ben ona masallar fısıldayarak yarattığım bir proje oldu. Aslında ben çocukluğumdan beri masalları seviyorum. Bir babaanne çocuğu olarak büyüdüm. Daha ev telefonları yeni moda olduğu dönemde, 166 numaralı bir masal hattı vardı. Adile Naşit masal anlatırdı. İlk hatırladığım masallar oraya ait. Daha öncesinde Adile Naşit’in Uykudan Önce Masallar Kuşağı’nı hatırlıyorum. Bunlar bir yana, babaanne çocuğu olmamdan mütevellittir belki de, efsanelerle, mitlerle büyüdüm. Bana hep efsunlu hikayeler, gerçek dışı hikayeler, korkulu hikayeler, canavarlar, dini hikayeler anlatılırdı. Çocukluğumdan beri de fantastik öğelerin hepsine hayranlığım vardı. Galiba bu dünyanın gerçekliğinden kurtulabileceğimiz tek yer olarak o fantastik dünyayı görüyorum. Nitekim büyüdüğümde, 2008’e kadar edebiyat serüvenim içerisinde kendime yer bulmaya, bir şeyler üretmeye çalışırken hep eksiklik hissediyordum ve en sonunda bir gece Muzip Masal Cini karşıma çıktı ve ‘’ masal anlatalım mı ?’’ dedi. O gün bugündür de ikimiz kol kola bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Şu an sosyal medya ve internet sitesinde arşivleme yapan bir projeden ibaretken çok geçmeden hayatın içine adapte edebileceğim bir proje olabilecek. Şimdiye kadar 300’e yakın masal kitabı topladım.
(Muzip Masal Cini’nin hikayesinin tamamı için http://muzipmasalcini.com/muziplik-ve-maskaralik/ )
Masalları nasıl topluyorsunuz?
Bir sürü sahaf arkadaşım var. Hele bir tanesi kitap toplarken masallarla ilgili ne varsa benim için ayırır. Ben de, ‘’evet bu kütüphanede benimle olmalı’’ diyorsam alırım. Artık internet üzerinden de eski kitapları bulmak kolaylaştı. Türkiye’de basılı kitapların içerisinde eskiden beri masal kitapları yer almaya devam ediyor. Benim çocukluğumda, Youtube yoktu ama masal kasetleri vardı. Bize daha ilginç geliyordu. Keşke onlar elimde kalmış olsaydı.
İlk çıkış noktasında gezerek topladım. Doğu’da bir grup arkadaşımın sosyal sorumluluk projelerini takip ettiğim bir dönemde, masalların kaynağının olduğu yeri gördüm. Çünkü masallar Doğu kültürüne ait. Doğu hikayeciliği ile besleniyor. Oraya yaklaştıkça, bir şekilde ayağınız masallara ilişiyor. Büyük şehirlerde insanlar, çocuklara masallar anlatmıyor ama küçük mecralara gittikçe hala birileri çocuklarına masalları anlatıyor.
Yalnızca Doğu kültüründe mi devam ediyor?
Yani küçük olan her yerde var. Büyük şehirlerde unutuldu diye düşünüyorum. Gerçi son 3 senedir masalın popüler olmak gibi bir durumu var.
”İnsanlar, bu kadar kalabalığın içerisinde, gerçeklerden uzaklaşıp, gerçek üstü bir dünyaya dalmak istiyorlar. Çünkü ruhlar o kadar fazla sıkıldı ki, belki de bu sıkılmışlıktan kurtulup, kendilerini toz pembe hayallerin içerisinde bulmaya çalışıyorlar.”
Bunun sebebi ne olabilir?
Buradan sonra söyleyeceğim her şey benim fikirlerim olacak. Bunlar arama motorunda karşına çıkabilecek sonuçlardan olmayabilir. 2000 yılına gelmeden önce, dijital çağa ilk ayak bastığımız dönemlerde, 2000 yılı geldiğinde kıyamet kopacak deniyordu. 2012’ye geldiğimizde de kıyamet kopacak deniyordu. Kıyamet kopmadı. Fantastik hikayelerin içerisinde, kıyametlerin sonrası olarak görülebilecek bir zaman diliminde yaşıyoruz. Dünya, zamanın başlangıcından beri en kalabalık dönemini yaşıyor. İnsanlar, bu kadar kalabalığın içerisinde, gerçeklerden uzaklaşıp, gerçek üstü bir dünyaya dalmak istiyorlar. Çünkü ruhlar o kadar fazla sıkıldı ki, belki de bu sıkılmışlıktan kurtulup, kendilerini toz pembe hayallerin içerisinde bulmaya çalışıyorlar. İşin ironik tarafı, masallar seni gerçek üstü şeylerin varlığına inandırmaya çalışmaz. Aslında ejderhalar gibi sonsuz güce sahip yaratıkların da, Karun gibi gaddar hükümdarların da yenilebileceğini ve iyilerin de kazanabileceğini söyler. Geçenlerde Şehrazat’ın Sırları diye bir kitap geçti elime. Kitapta masal sembolleri üzerine bir sözlük var. Diyor ki, masallarda iyiler kazanır. Çünkü iyiler kaybederse herkes kaybeder. Çok net bir gerçek bu. İnsanların iyilerin kazanımına ihtiyacı var. 21. Yüzyıla baktığımızda hangi yerde mutluyuz ki ? Bir sürü günlük kaygılar, yorgunluklar içerisinde gidip geliyoruz. Birazda bu gerçeklikten sıyrılmaya ihtiyaçları var gibi. O yüzden de insanlar, arabalar uçamasa da biz hayallerimizde sınırsız yolculuk edebilelim, diyorlar.
Günümüzden de yeni masallar çıkar mı?
Masal yaşar. Yani dünyanın galiba tek gerçekliği evrim. Biyolojide evrim, ahlakta evrim, politikada evrim, fikirlerde evrim, dilde evrim… Masallar da bu evrimlerden nasibini alan bir olgu aslında. Tarih başladığından beri insanlar birbirlerine bir şeyler anlatıyor ve o anlatılan hep bir şekilde değişiyor. İlk masalı dinlediğimde, ‘’ her masal dinlendikçe anlatılır, anlattıkça değişir.’’ dediler. Her masal bir kere anlatılır. Herkes kendi bilgi birikimiyle, yeni bir formda anlatır. Masal zaten sürekli doğar.
Bu kadar değişen bir şeyden o günlere dair izler nasıl çıkabilir?
Dil çok ilginç. Bizim düşünme biçimimizle gelişiyor. İnsanların konuşmaları, ifade ettikleri bilinçaltında olanlardan ibarettir. Dolayısıyla da insanlar anlattıkça, o zamanki düşüncelerine, yaşadıklarına, aşklarına, öğretilerine dair bir sürü şey açıklarlar. Bu yüzden masalların doğruluğuna ihtiyacımız yok. Anlatırken neyi nasıl anlatmış ona bakmamız gerekiyor. Bundan bin yıl önce anlatılan bir masalla, günümüzde anlatılan bir masalın bir olmaması çok normal. Çünkü bin yıl önce insanlar kadınlara değer vermiyordu. Kadını üzerinde hükmedebileceği bir meta olarak görüyordu. Hatta kölelik, bunu insanların birbiri için düşündüğünü de gösterir. O zaman anlatılanlar, bunların etrafında gelişiyordu. Bu izleri üzerinde hep taşıyor.
Bunlar büyüklere hitap eden şeyler. Masal, çocukların hayatına nasıl girdi?
Masallar bence 1800’lü yıllara kadar çocuklara anlatılmadı. Hatta masallar hiçbir zaman çocuklara anlatılacak bir şey olmadı. Masallar krallara, sultanlara alimler tarafından anlatılan hikayeler oldu. Sanayi devriminden sonra, aileler çocuklarıyla fazla vakit geçiremedi ama bir şekilde ahlak ve etiğin öğretisini vermeye çalıştılar. Birebir böyle hareket etmeseler de mantıksal ilerleyiş biçiminde o zamanlar çocukları eğitmek için öğretiler ortaya koyuyorlar. Pedagoglar, edebiyatçılar, halk araştırmacıları da bunları çocuklara anlatıp onları eğitmek üzerine tekrar programlıyorlar. Vladimir Propp diye bir adam çıkıyor, masalın biçimsel araştırmasını yapıyor. Günümüze yaklaştıkça masallar, çocukları eğitebilecek unsurlar haline gelmeye başlıyor. Ama tarih boyunca masalların çocuklara anlatıldığını düşünmüyorum. Eğer anlatılmışsa da o zamanki çocuklar, çok sert ögelerle eğitilmeye çalışılmış derim.
Günümüzdeki masallar, Pamuk Prenses, Rapunzel gibi masalların aslına gittiğimizde aslında orada çok kötü şeyler olur. Pamuk Prenses tecavüze uğramış, bir çocuğu olmuş ve isteği dışında öpülmüştür. Avrupa masallarında kadın kapıdan çıkıp gitmez. Kaçar ya da kaçırılır ve kendi isteğiyle evi terk etmez. Avrupa masalları o kadar sisteme ait anlatılmaya devam edilmiş ki orada çok fazla kötü ve sıkıntılı unsurlarla karşılaşıyoruz. Bir kere bir prense kendini sunup, beğendirmek gibi olgulara sahipler. Şimdiki çocukların bir prens, prenses gibi olmak istemesinin temellerinde hep bu masallar var. Ama bu masallar çok fazla uyarlamaya maruz kalıyor.
Açıkçası hikaye benim için yalnızca hikayedir, daha fazlasına inanmam. Hikaye ne anlatıyor, ben ne görebilirim ona bakıyorum. Tabi o masalların hiçbirinin günümüzde o şekilde anlatılmasının taraftarı değilim. Dipnot Yayınları bununla ilgili, benim de yapmak isteyeceğim bir kitap çıkarttı. Ötekileştirmeyen Masallar. Masalların bu yönünü törpüleyip yeniden anlatılmasını sağlamışlar. Bu da masallara yeniden bakmamızın gerektiğini gösteriyor. Eşitsizliklerin hüküm sürdüğü, ahlaki değersizliğin olduğu unsurları günümüze hala taşımaya gerek var mı, bence yok.
Masalları araştırmaya başladıktan sonra, çocukken dinlediğiniz masalların etkisi değişti mi?
Masallar, çocukken sadece hayal gücümü besliyordu. Ben de belki bir prens ve prenses hayali kuruyordum ama yetişkinliğe geçerken bu fikirlerden kurtulmuş olabilirim. En azından öyle düşünmüyordum. Araştırmaya başladığımda hikayeleriyle, izleriyle ilgilendim. Eskiler insanlara neler anlatmış ona yoğunlaştım. Düşünsene, insanların birbiriyle iletişimi, teması yokken, köye birisi geliyor ve bilinmeyen bir hikaye anlatıyor. O zamanki insanlar için büyülü bir şey bu. Benim için de, o zamanki insanları büyüleyen şeyler merak uyandırıcı.
Bu proje çocuklara mı, yetişkinlere mi hitap ediyor?
Benim projemin bir hedef noktası yok aslında. Ben yalnızca masalları toplamaya uğraşıyorum. Ben onları toparlayayım, onlar gideceği yeri bulur. Arşivleme kısmındayım. Bir misyonu olsun gibi düşünmüyorum. Bu kişisel bir sevdanın ürünü aslında. Çünkü ben bir sürü masalı okumayı, saklamayı seviyorum. Üretilmiş bir şeyi tekrar açığa çıkarıyorum.
Şimdi anlatmayı deneyeceğim. Zaten uzun zamandır arkadaşlarımın kafasını masallarla doldurdum. Sofralarımızda, sohbetlerimizde konu mutlaka masallara bağlanır. Dolayısıyla bunu insanlara anlattığımda ne oluyor onu göreceğim. Aslında bir masalı dinliyorsan onu anlatmak gibi bir yükümlülüğün olduğunu düşünüyorum. O yükümlülüğü de yerine getiriyorum. Aynı zamanda Muzip Masal Cini biraz daha görünür olsun istedim. Muzip’in sesinin nereye kadar gidebileceğini göreceğiz.
Masallar ve masallara dair; http://muzipmasalcini.com/