13 Mayıs 2014 …
Irak’ta bir şantiyede mimar olarak çalışıyordum. Ofise döndüğümde babam aramıştı.
“Koray Soma’da vefat etti.”
“Koray kim baba?”
“Cihat amcanın oğlu, kuzenin.”
Ne tepki vereceğimi bilemedim. Soma’da ne olduğunu sordum hemen. Maden kazası, dedi.
“Amcam nerede?”
“Amcan çok önceden ayrılmıştı Soma’daki işinden. Onlar Elbistan’da yaşıyor şimdi. Amcan da orada çalışıyor. Koray, Soma’da kalmıştı.”
Uzun süredir hiçbir akrabamdan haber almadığımı fark ettim. Kuzenimi en son okula henüz başlamadığım küçücük yaşlarımda görmüştüm. Hayal meyal hatırlıyorum. Koray esmer bir çocuktu, üzerinde de beyaz bir takım vardı. Babaannemlerin evindeydik, Koray kocaman kahkahalar atıyordu evin içinde. Bu kadar hatırlıyorum onu. Sonrasında hiç görüşmedik. Akraba bağlarımız oldukça zayıf. Olayın ardından ailesini arasam ne diyeceğimi bilememekten korktum. Babama sordum.
“Amcamlar nasıl?”
“Nasıl olsunlar?”
“Tamam neyse ben ararım onları. Şey numaraları yok bende.”
Aldım numaralarını. Aradım amcamı. Telefonun ardındaki metanetli ses beni oldukça şaşırtmış ve bir yandan da rahatlatmıştı. Telefonu kapatırken,
“Işid oralarda kızım, dikkat et” dedi amcam. Samimiyetine bir kez daha şaşırdım. Çünkü muhtemelen amcam da beni hiç tanımıyor.
“Ederim amca, iyi olmaya çalışın” dedim, başka da bir şey diyemedim, kapattım telefonu.
Ne hissedeceğimi tam olarak bilemiyordum. Canım fazlasıyla yanıyordu ama sadece kuzenimi kaybettiğim için değil. 301 canımızın, sermaye sahipleri daha çok kazanacak diye ihmal edilmesi, öfkemle üzüntümü birbirine karıştırmıştı.
Haberleri takip ederken madenden kurtulup çıkan bir emekçi abimizin sedyenin kirlenmesine gösterdiği hassasiyet beni bir kez daha parçaladı. Emekçi babasının cenazesinde toprağı tutup ağlayan çocuk bir daha parçaladı. Ve amcamın uzaktan takip edebildiğim metaneti beni her defasında daha da parçalıyordu.
Amcam, Koray’ın babası. Babam hep anlatıyordu. Gençken dedeme karşı postasını koyup İstanbul’a maden mühendisliği okumaya gitmiş amcam. Tek okuyan da o olmuş içlerinde. Toplumsal meseleleri hep önemseyen, işçi emekçi haklarını hep savunan sağlam iradesi varmış amcamın. Babam söylemişti. Sonra Koray da maden mühendisi oldu. Sonra da ışık oldu.
Siyasi fikirlerimi açık açık ailemle tartışmaya başladığım senelerde babam sormuştu.
“Cihat mı öğretiyor sana bunları?”
“Hayır ama keşke öğretse” demiştim. “Çok görüşemiyoruz amcamla.”
Sonra Koray’la birlikte çalışan işçi kardeşlerimden Koray’ı duyduğumda, O’nu tanıyamadığım için bir kez daha çok üzüldüm.
Kurtulma şansı varmış Koray’ın. Çıkıp tekrar inmiş madene. “ İşçi kardeşlerimi kurtarmam gerekiyor” demiş. Sonra çıkamadı.
Soma’da 301, son 14 yılda 17 bin 54 defa katledildik. Emeklerimiz, emekçilerimiz katledildi. Çünkü sermaye sahiplerinin ve işbirlikçilerinin daha çok kazanması uğruna halkın daha çok sömürülmesi gerekiyordu.
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise olaya şöyle açıklık getirdi:
“Arkadaşlar yani biz bir defa bu tür ocaklarında, kömür ocaklarında bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok.”
Sevgili Kuzenim,
Seni daha çok tanımayı, fikirlerini dinlemeyi, mücadelemizin ortak olduğunu sana söylemeyi şu an çok isterdim. Fakat yapamıyorum. Ama sana şunun sözünü verebilirim. Seninle beraber tüm emekçilerimizin, ezilenlerin hesabını soracağız. Işıkla kal.
“Toplumsal konumu gereği proletarya, sınıflı toplumsal yapıyı sona erdirecek olan iradedir.” K. Marx
Soma Katliamı’nın ardından bölgeye gidip “yukarıda kalanların” bekleyişlerini “Yukarıdakiler” adı ile kaydeden Ahmet Mert Yavuz, Ali Karakaş, Anıl Yangazoğlu, Burak Yavuz ve Tuğrul Gültepe’ye teşekkür ediyoruz. Emeğinize, yüreğinize sağlık.