Baba Voss, Aquaman’den sonra bizi yine yaktı. Baba’yı Apple’ın dizi işine giriştiği bildiğim ilk işi olan “ See “ dizisinde görüyoruz. Şu anda Jimmy White çalıyor sanırım. Beş duyu delirmiş durumda, bir yandan oturduğum koltuğu hisseden deri, yeni iş yerindeki yeni diz üstü bilgisayarındaki klavyeye alışıyor. Ayıp diye bir şey var yahu! Çıkartın yargıları dostlar, memelere özgürlük. Ne zamana kadar bu ahlaki değerler, basit ve yetersiz tanımlamalar. Şuur gelişiyor dostlar, artık görünen ve görünmeyen arasında değişik bağlar var. Eskiden BDSM var deyip geçerdik, şimdiki şuursal ihtiyaçlarımıza artık bu kavram bile yetmiyor. Bize yeni Freud lazım gelir. Eril/Dişil bedeni taşıyan ancak başka başka yönelimi ya da enerjisi olan dostlar var.
Belli ki bir korku geliştirmişiz. Değişimden mi korkuyoruz? Fes geldiğinde ona karşı çıkanlar, sonrasında da şapkaya karşı çıkıyordu sanırım. Alışkanlıklar değişik bir konu. Uyum sağlama yeteneğimiz gelişiyor mu acaba? Bi’ Voyager 2 gibi olamadık. Yıldızlararası ortama gidip, güneş rüzgarlarında sörf yapamadık. Üzüntümüz SpaceX’e ilham olsun. Oradan da internete bağlanmak istiyoruz. Dünya’nın astraline gönderdiği ve buna devam ettiği 5bin kadar uydu ile elektriksel olarak zaten sıkışmış olan mis kokulu dünya anamızı daha da sıkıştıracak gibi duruyor.
Akrep dolunayından çıktık. 11-11 kafaları ve malum, bazı yükselmiş üstatlar ve onların da yükselmiş yer yüzü temsilcileri, sevgili dostlarımız geçiş kapılarını tutuyorlar. Maşallah diyelim. Zor iş aslanı tasmasından tutmak. Ya ısırsa Barbarossa! Ya seni ham yaparsa kızıl sakallı korsan herif! Kozmik Korsan, böyle bir hesap var mıdır acaba? Yoksa birisi alsın ve başladın sisteme veri göndermeye. Eskiden (?) muhasebeci gözünde – bu göz değişik bir şey – tanımadığı görmediği firmalara hizmet verirken, o firmalarda çalışan diğer görmediği, belki de onun için görünmeyen insanlar birer numaradan, sistemdeki kayıtlardan ibaretti. Mesela SGK giriş kaydı, bu. O kişi bu kağıt demek bir yerde. Peki, şimdi kağıtlarda kalmadı. Google’daki verimiz kadarız artık ve O hemen hemen her şeyimizi biliyor. Konum geçmişinizi kapatıp silsek de sistem bizi elinde tutuyor. Çünkü sevgili dostlar görünmek istiyoruz. Hepimiz farklı farklı şekillerde görünmek istiyoruz. Çünkü diğer görünenlerle işlerimiz var.
Görünürlük ve görünür olma işi derin iş dostlar. Çünkü niye, çünkü şundan çünkü bundan. Zenciyi çağıralım, bu zencinin bir ismi var arkadaşlar. BB’den alışkın olduğumuz isimler de değil. Kadim bir geleneğin ismi. Kendisinde kılıç var, yani yukarının iradesi. Kendisi Heimdall, ona göre. Peki, senaryoya zenciyi alalım. Psikolojimiz bozuluyor sonrada sağlığımız. Stresli bir yerde çalışıyoruz mide sorunları oluyor. Gözle görünmeyen bir şey gözle görünen bir şeyi bozuyor. AAA, ne oluyor yahu? Al hemen bir iki ilaç! Burada da bir zenci ihtiyacımız var kuz! O zaman bu sefer de Mr. Robot’tan Leon’u çağıralım.
Özetle, bu kısmı sınavda sorabilirler, ona göre notunuzu alın arkadaşlar. Gelecek görünmeyen ile bizi – kendimize görünmeyeni asında – birleştirecek. Görünmeyen de bazılarımıza aşikar. El-Aşikar. Soru şu, aşikar olan nedir? Gelecek korkularımızı üzerine irademizi koyalım. İrade taşıdığımız güçlü şekil verici özelliklerimizden. Neye şekil veriyoruz? Başka neyimiz var doktor! Derseniz, ses var derim. Konuşmak da öyle. Ancak şu anda daha bunu bilmiyoruz.
Kadim dağların yolunu bulalım. Gelecek bizim irademizle ışıldayacak ve mutluluk hepimizin taşıdığı birer geçiş maddesi olacak. Bütün makaralar, olanlar, görüntüler, 4K ve sanal gerçekliğimiz, BB dostlar ve diğer zenci dostlarda bu yolun üzerinde. Gelin, gerçek olanı keşfedelim.