Konser fotoğraflarından ve portre serilerinden tanıdığımız, sıklıkla ve çoğunlukla insan fotoğraflayan bir fotoğraf sanatçısı olan Ogün Akgül (a.k.a oastabis) sosyal izolasyon dönemini evde tek başına geçiriyor olmanın onu en çok zorlayan yönünü insan görememek ve insana dokunamamak olarak tanımlıyor. “Hissettiklerimde yalnız olmadığımı biliyorum. Her birimiz evde kalırken, sürecin üzerimizdeki farklı etkilerine tanık oluyoruz.”
Bunların sonucunda da kendimize keyif alacağımız kaçış/oyun alanları yarattığımızı fark ediyor ve kendi oyun alanını, “autotelic”i yaratıyor.
autotelic, “ne yapabilirim?” sorusuna cevaben hem Ogün’ün hem de birlikte ürettiği insanların iyi hissetmesini sağlayan bir eylem olarak ortaya çıkıyor. Görüntülü konuşmalardan ve o konuşmalardaki fotoğraf çekimlerinden farklı olarak bu kurguda, sanatçı an kaydetmeyi ürettiği insanla paylaşıyor. Kişiden odanın ve olası kıyafet adaylarının fotoğraflarını istiyor. Ardından gelen fotoğraflar üzerine çeşitli kurgular ve kombinasyonlar yaparak fotoğrafladığı kişiye direktifler veriyor. Bu yönergeler doğrultusunda bir noktada birlikte fiziken eyleme geçiliyor. “Çekimleri telefondaki fotoğraf uygulamaları aracılığıyla yapıyoruz ve telefon, pratikte benim oradaki gözüm oluyor.”
10 dakikalık periyotlarda 3 saniyede bir fotoğraf çekilen saatler içerisinde Ogün, çektiği kişinin süre boyunca bulunduğu alanda neler hissettiğini, nasıl tepkiler verdiğini gözlemlemiş oluyor. İşleyiş bakımından tıpkı normal zamanda yaptığı çekimlerine benzeyen “autotelic’i Ogün’ün diğer işlerinden ayırt etmek zor. Çekilen fotoğrafları e-mail yoluyla alıp, düzenleyerek takipçileri ile paylaşıyor. Gelen yorumlar ise “Aa, sen çekmişsin gibi” şeklinde olduğundan fotoğraf anındaki karşılıklı paylaşımın izleyiciye de geçtiğini görüyoruz. Birlikte üretiyor olmanın, iki tarafta da yarattığı olumlu sonuç ve hissiyatların verdiği motivasyon ile Ogün Akgül, karantina süresince autotelic’i yapmaya devam edecek!