Ana SayfaKültür & SanatSabahattin Ali’nin Çirkince’sinden Bugüne Bakmak

Sabahattin Ali’nin Çirkince’sinden Bugüne Bakmak

-

Günümüzde Sabahattin Ali öykücülüğünü sevmeyen pek azdır diye düşünüyorum. Bir yazıya böylesi bir yargıyla başlamak ne kadar doğru kestiremesem de Sabahattin Ali’nin yaşadığı yıllarda Anadolu’yu tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğu bir gerçektir. Bu gerçeğin ortaya koyulması ya da daha başka bir ifadeyle gerçeğin içinde yaşanırken üstünü örten ve kavranmasını engelleyen o büyülü örtünün onun yan yana gelmiş sözcükleri ve cümleleriyle ortadan kaldırılması bu gerçekten nemalanan kimilerinin hoşuna gitmemiş olmalı ki Sabahattin Ali, elim bir cinayetle hayattan koparılmıştır. Her zaman, oysa yaşasaydı Çehov gibi dünya klasikleri arasında yerini almış bir öykücümüzle gururlanıyor olabilirdik, diye düşünmüşümdür.

“Ulusun tarihi, sokaktaki adama daha da az şey ifade eder. Tarihin gerçek akışını da bilmez, sürekliliğin tamamını da. Ulusun eskiden nasıl yaşadığını bilmez ve kendisinden önce yaşamış ancak birkaç kişinin adını bilir. Farkında olduğu figürler ve anlar doğru düzgün bir tarihçinin tarihten anladığı şeyden çok uzaktır.” diyor Kitle ve İktidar’da Elias Canetti. Bu nedenle belki de yılları devirerek aklımızda Çehov’un ya da Sabahattin Ali’nin döneminden pek az kişinin adı kalıyor. Bir yandan şunu da belirtmek istiyorum. Bazılarımız maalesef Çehov ya da Sabahattin Ali’nin de adlarını bilmiyor ama olsun yazımın konusundan daha fazla uzaklaşmadan, Çehov’un söylediği bir şeyi hatırlatayım:

“Yazarın görevi,” diyordu Çehov, “bir durumu en gerçekçi şekilde anlatmaktır; öyle ki okur göz ardı edemesin artık onu…” 

Sabahattin Ali’nin öyküleri işte tam da böyledir. Bu nedenle onun Çirkince öyküsünden Şirince’nin bir zamanlarına bakmak bir deneyim örüntüsü barındırır. Bu yazının amacı bu deneyim örüntüsüyle bugünün iç içe geçtiği karasularında yüzmektir.

Sabahattin Ali’nin Çirkince Öyküsü

Çirkince öyküsü Sabahattin Ali’nin her İzmir’e gelişinde yaptığını söylediği gibi Efes’i görmek isteğiyle başlıyor. 

“Gymnasium’unun mozaikleri, şimdi birbirini kovalayan keçilerin tırnakları altında dağılmaktaydı. Coşkun bayramların, spor oyunlarının kutlandığı Hypodrom’un göbeğinde muhacirler tütün ekmişler, kenarda kuru yapraklı bir çardağın altında sıtmadan titreşerek yatıyordu.” 

Bir zamanlar insanlığı kıran ve dönem öykülerinde çokça adı geçen sıtmaya baktığımız gibi koronaya da bakabilecek miyiz? diye geçiyor aklımdan. Bu günlerin pek de uzak olmaması dileklerimle ola ki bu cümleyi şimdi kursak:

“Turist kafilelerinin turlarının bir parçası olan ve önünde her gün yüzlerce milletten insanın fotoğraf çekildiği Efes, ovanın rüzgarlarıyla yıkanmakta, Gymnasium’un mozikleri pandemi nedeniyle kapatılan müzenin yalnızlığında, sade göçmen leyleklerin dönüşüyle, bu kuşlara bir mola yeri olarak, onlardan tüm dünyada insanların nicedir ortalıkta görünmediğini dinliyordu.” benzeri bir hal alacağını düşünüyorum.

Yaşadığı hayal kırıklığı ile Selçuk’a dönen yazar, orada treninin kalkış vaktine kadar zamanını nasıl geçireceğini şaşırmıştır. Sonunda otuz sene önce birkaç gün kaldığı Çirkince’ye gitmeye karar verir. Öykünün sonunda Çirkince’nin artık yeni bir adı olduğunu ve oraya artık Şirince dendiğini öğrendiğini belirtmek isterim. 

Öykü bin dokuz yüz kırk yedide yazılmıştır ve yazarın yolu bundan otuz yıl önce Çirkince’ye düşmüştür.

“Neyse bulursa kömürle, fakat daha çok odunla işleyen Aydın treni bizi yirmi dört saate Selçuk’a getirmişti.” Bu satırları okuyunca elbette şaşırıyorum. Çünkü İzmir merkezinden toplu taşımayla gidilebilen Selçuk, izbanla bir saat yirmi üç dakika sürüyor. Fakat, yıllar önce mesafelerin bunca yavaş geçilmesinden doğan uzaklığının yerini şimdilerde pandemiden dolayı insanlar arası uzaklığı almış durumda. Üzülerek görüyorum ki toplu taşımayla gidebilecek olsa bile hâlâ evlerimizden çıkamadığımızdan Selçuk bugünlerde çok daha uzak.

Sabahattin Ali’nin Çocukluk Anılarının Çirkince’si

“Hele Çirkince… Hele bu yedi, sekiz yüz hanelik dağ köyü… Daha uzaktan, çamların, zeytinliklerin arasından, hafif çivitli beyaz evlerinin camları parıldayan, meydanlarını iri çınarların gölgelediği küçük Rum kasabası…” Böyle güzel bir yere nasıl olup da Çirkince adını verdiklerine şaşırdığını belirten yazar, muntazam kaldırımlı sokaklarında geçirdiği tatlı çocukluk anılarından sonra Çirkince akşamlarını anlatır.

“Akşam yemeklerini yedikten sonra hep sokağa dökülürler, mandolin çalan delikanlılarla yumuşak sesli kızlar, şarkılar söyleyerek kalabalık gruplar halinde dolaşırlardı. Koskocaman bir kiliseleri, dört tane ilkokulları, bir tane de gimnazları vardı. Pazarları çınarlı meydandaki gazinoların bahçeleri tertemiz giyinmiş insanlarla dolup taşar, karı koca zarif bir karafadan rakılarını içerlerken etraflarında çocuklar oynaşır, ihtiyar kadınlar siyah yünden atkı örerlerdi. Çoğu Sakız biçimi tek katlı evlerin her zaman açık duran kapılarından içeri bakınca, güzel döşenmiş bir sofanın ortasında, üzeri dantel örtülü ceviz masalar, kenarında oyma çerçeveli konsol aynalar görünürdü.”

Sabahattin Ali bir at bulup yola revan olur lakin karşılaştığı Çirkince çocukluğunda gördüğü Çirkince’den çok farklıdır.

Çirkince Şirince Olmuştur

“Burası benim otuz sene önce gördüğüm, içinde en güzel günlerini geçirdiğim yer değildi. Şu sağ tarafımda kapısız, penceresiz, çatısız yükselen dört duvar, bir zamanlar bahçesinde yüzlerce çocuğun oynadığı mektep olamazdı. Şu önümdeki ulu çınarın dibinde, böyle bataklık ortasında bir taş yığını değil, dört gözlü bir mermer çeşme olacaktı.”

Virane köyü gezer ve sonunda çocukluğunda misafir olduğu evi bulur. Kapı merdivenlerinde oturan adamdan evi gezmek için izin ister.

“Evin eski eşyasından ortada tek şey: Büyük bir konsol aynası kalmıştı. Onun da çerçevesi kırılıp dağılmış, yer yer sırları dökülmüştü. Yukarı kata çıkan merdivenlerin trabzanları sökülmüştü”

İzin isteyip yukarı kata çıkar.

“Yukarı kattaki odalarında bütün kapıları, pencereleri sökülmüştü. Henüz döşemelere dokunulmamıştı ama, bütün duvarlar, hatta tavanlar bile, sanki kazma vurularak yıkılmış, delinmişti. Yanımdaki ihtiyara şaşkın şaşkın bakarak:

“Ne olmuş buralara?” diye sordum.

“Bizden evvel gelenler para aramışlar… Namussuz gâvurların paralarını nereye sakladıkları bilinmez ki…”

Yerler keçi, koyun pislikleriyle doluydu. İhtiyar bunu da izah etti:

“Kış günü yukarı katlar soğuk oluyor, biz aşağıda oturur, hayvanları buraya kaparız. Pencerelere de çuval asarız… Ne yapacaksın, fıkaralık…”

“Sizin zeytininiz, inciriniz yok mu?”

“Ne gezer… Bu köyde değil, Selçuk’ta bile ağacı olan kaç kişi var ki… Fıkaralık… Biz sattık, üç dört beyin elinde toplandı… Biz onlara işçi gideriz…”

Pencereden bahçeye bakacak oldum, gözlerim kendiliğinden kapanıverdi. Eskiden kayısı, erik ağaçlarının sıra sıra dizildiği, ortasında bir duvar gibi dümdüz şimşir fidanlarının uzandığı, beyaz güllerin asma gibi evin duvarlarını sardığı, yolları çakıl döşeli bahçede şimdi bir köşeye yaslanmış ve eski kapılardan yapılmış bir tavuk kümesinden başka hiçbir şey yoktu.”

Değişmeyen Kahveci

Köyü bu ziyaretinde karşılaştığı birbirinden bedbaht hallerinden geçerek kendini kahveye atar. Köyün elli yıldır orada olan ve değişmeyen tek kişisi bu Giritli kahvecidir. Dayanamayıp bir sitem savurur yazar:

“‘Bizim elimize geçen her yer böyle mi olacak!”

Karşımdaki, bir hakarete uğramış gibi yüzüme sert bir bakış fırlatarak adeta bağırdı:

“Bizim ne kabahatimiz var be?”

Eliyle kalktığım iskemleyi işaret etti, kabahatli bir çocuk gibi hemen oturdum. O, gözlerinin sert, fakat aynı zamanda dalgın bakışlarını hep üstümde tutarak, devam etti:

“Buraya getirip oturttukları mübadillerin de kabahati yoktu. İskeçe’nin, Kavala’nın tütüncüleri… zeytinden, incirden ne anlasınlar? Ağaç dediğin bakım ister, masraf ister… Kıymetini bilmeyene nimetini verir mi? Muhacirler iki sene üst üste mahsul alamayınca ya kestiler, ya sattılar… Cahillikle fakirlik bir olmuş, Sultan Süleyman’ın mülkü dağılmış… Zaten tefviz* işleri de seneler sürdü. Dünyanın dalavereleri döndü.” Kahvecinin konuşması bu minval ve çarpıcı tespitlerle devam eder. Şöyle tamamlanır.

“Cennet gibi yerler virane oldu diye gâvurda keramet, Müslümanda kabahat arama!… Eskiden buraların sahipleri burada yaşar, burada işlerdi. Sen sahipli memleketi sahipsiz eden beylerin yakasına yapış… Bir daha da öyle demin konuştuğun gibi konuşma… Bizim elimize geçen her yer neden böyle olsun? Burası bizim elimize geçti mi ki? Merak etme, milletin eline bir şey geçmedi; ovalar, dağlar üç beş fırsat düşkününün elinde toplandı… İşte o kadar…”

Selçuk’a Dönüş

Sabahattin Ali atına binip geri döner. Kim bilir belki de bu öyküyü ışıkları sönmüş istasyonda yalnız başıma trenini beklerken yazmıştır.

Şimdinin Şirince’si ise kimimizin gördüğü kimimizin konakladığı adı gibi şirin mi şirin bir köycüktür. Matematik Köyü’ne de ev sahipliği yapmaktadır.

Şimdilerde koronadan dolayı köyde otoparklarına girmek için kuyrukta bekleyen otomobillerinden, sokaklara dizilmiş rengarenk hediyelik eşya dükkanlarının arasından geçen kalabalıktan eser kalmadığına eminim. Köydekilerse ulu çınarların gölgesinde oturmuş bu salgının ne zaman biteceğini düşünüyor olmalı. Ne diyebilirim? Her şeyin düzeleceği ve oranın insanlarının oranın gelişimine katkı yapacağı, bu şirin köyün kültürel anlamda da bir cazibe merkezi olacağı günlere ilerlediğini görmeyi istemek dışında, sağlıcakla kalmanız dileklerimle.


*Tefviz:Bir malı birine verme

Öykü alıntıları: Sabahattin Ali, Bütün Öyküler II, Beşinci Baskı, YKY Yayınları, İstanbul, 2001, ss. 227-240’dan yapılmıştır.

Çehov’dan aktarma: John Berger, Bento’nun Eskiz Defteri’ndendir.

\n

G\u00fcn\u00fcm\u00fczde Sabahattin Ali \u00f6yk\u00fcc\u00fcl\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc sevmeyen pek azd\u0131r diye d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Bir yaz\u0131ya b\u00f6ylesi bir yarg\u0131yla ba\u015flamak ne kadar do\u011fru kestiremesem de Sabahattin Ali\u2019nin ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 y\u0131llarda Anadolu\u2019yu t\u00fcm \u00e7\u0131plakl\u0131\u011f\u0131yla ortaya koydu\u011fu bir ger\u00e7ektir. Bu ger\u00e7e\u011fin ortaya koyulmas\u0131 ya da daha ba\u015fka bir ifadeyle ger\u00e7e\u011fin i\u00e7inde ya\u015fan\u0131rken \u00fcst\u00fcn\u00fc \u00f6rten ve kavranmas\u0131n\u0131 engelleyen o b\u00fcy\u00fcl\u00fc \u00f6rt\u00fcn\u00fcn onun yan yana gelmi\u015f s\u00f6zc\u00fckleri ve c\u00fcmleleriyle ortadan kald\u0131r\u0131lmas\u0131 bu ger\u00e7ekten nemalanan kimilerinin ho\u015funa gitmemi\u015f olmal\u0131 ki Sabahattin Ali, elim bir cinayetle hayattan kopar\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r. Her zaman, oysa ya\u015fasayd\u0131 \u00c7ehov gibi d\u00fcnya klasikleri aras\u0131nda yerini alm\u0131\u015f bir \u00f6yk\u00fcc\u00fcm\u00fczle gururlan\u0131yor olabilirdik, diye d\u00fc\u015f\u00fcnm\u00fc\u015f\u00fcmd\u00fcr.<\/p>\n\n\n\n

\u201cUlusun tarihi, sokaktaki adama daha da az \u015fey ifade eder. Tarihin ger\u00e7ek ak\u0131\u015f\u0131n\u0131 da bilmez, s\u00fcreklili\u011fin tamam\u0131n\u0131 da. Ulusun eskiden nas\u0131l ya\u015fad\u0131\u011f\u0131n\u0131 bilmez ve kendisinden \u00f6nce ya\u015fam\u0131\u015f ancak birka\u00e7 ki\u015finin ad\u0131n\u0131 bilir. Fark\u0131nda oldu\u011fu fig\u00fcrler ve anlar do\u011fru d\u00fczg\u00fcn bir tarih\u00e7inin tarihten anlad\u0131\u011f\u0131 \u015feyden \u00e7ok uzakt\u0131r.\u201d diyor Kitle ve \u0130ktidar\u2019da Elias Canetti. Bu nedenle belki de y\u0131llar\u0131 devirerek akl\u0131m\u0131zda \u00c7ehov\u2019un ya da Sabahattin Ali\u2019nin d\u00f6neminden pek az ki\u015finin ad\u0131 kal\u0131yor. Bir yandan \u015funu da belirtmek istiyorum. Baz\u0131lar\u0131m\u0131z maalesef \u00c7ehov ya da Sabahattin Ali\u2019nin de adlar\u0131n\u0131 bilmiyor ama olsun yaz\u0131m\u0131n konusundan daha fazla uzakla\u015fmadan, \u00c7ehov\u2019un s\u00f6yledi\u011fi bir \u015feyi hat\u0131rlatay\u0131m:<\/p>\n\n\n\n

\u201cYazar\u0131n g\u00f6revi,\u201d diyordu \u00c7ehov, \"bir durumu en ger\u00e7ek\u00e7i \u015fekilde anlatmakt\u0131r; \u00f6yle ki okur g\u00f6z ard\u0131 edemesin art\u0131k onu\u2026\u201d <\/p>\n\n\n\n

Sabahattin Ali\u0027nin \u00f6yk\u00fcleri i\u015fte tam da b\u00f6yledir. Bu nedenle onun \u00c7irkince \u00f6yk\u00fcs\u00fcnden \u015eirince\u0027nin bir zamanlar\u0131na bakmak bir deneyim \u00f6r\u00fcnt\u00fcs\u00fc bar\u0131nd\u0131r\u0131r. Bu yaz\u0131n\u0131n amac\u0131 bu deneyim \u00f6r\u00fcnt\u00fcs\u00fcyle bug\u00fcn\u00fcn i\u00e7 i\u00e7e ge\u00e7ti\u011fi karasular\u0131nda y\u00fczmektir. <\/p>\n\n\n\n

Sabahattin Ali\u0027nin \u00c7irkince \u00d6yk\u00fcs\u00fc<\/h3>\n\n\n\n

\u00c7irkince \u00f6yk\u00fcs\u00fc Sabahattin Ali\u2019nin her \u0130zmir\u2019e geli\u015finde yapt\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yledi\u011fi gibi Efes\u2019i g\u00f6rmek iste\u011fiyle ba\u015fl\u0131yor. <\/p>\n\n\n\n

\u201cGymnasium\u2019unun mozaikleri, \u015fimdi birbirini kovalayan ke\u00e7ilerin t\u0131rnaklar\u0131 alt\u0131nda da\u011f\u0131lmaktayd\u0131. Co\u015fkun bayramlar\u0131n, spor oyunlar\u0131n\u0131n kutland\u0131\u011f\u0131 Hypodrom\u2019un g\u00f6be\u011finde muhacirler t\u00fct\u00fcn ekmi\u015fler, kenarda kuru yaprakl\u0131 bir \u00e7arda\u011f\u0131n alt\u0131nda s\u0131tmadan titre\u015ferek yat\u0131yordu.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Bir zamanlar insanl\u0131\u011f\u0131 k\u0131ran ve d\u00f6nem \u00f6yk\u00fclerinde \u00e7ok\u00e7a ad\u0131 ge\u00e7en s\u0131tmaya bakt\u0131\u011f\u0131m\u0131z gibi koronaya da bakabilecek miyiz? diye ge\u00e7iyor akl\u0131mdan. Bu g\u00fcnlerin pek de uzak olmamas\u0131 dileklerimle ola ki bu c\u00fcmleyi \u015fimdi kursak:<\/p>\n\n\n\n

\u201cTurist kafilelerinin turlar\u0131n\u0131n bir par\u00e7as\u0131 olan ve \u00f6n\u00fcnde her g\u00fcn y\u00fczlerce milletten insan\u0131n foto\u011fraf \u00e7ekildi\u011fi Efes, ovan\u0131n r\u00fczgarlar\u0131yla y\u0131kanmakta, Gymnasium\u2019un mozikleri pandemi nedeniyle kapat\u0131lan m\u00fczenin yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131nda, sade g\u00f6\u00e7men leyleklerin d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyle, bu ku\u015flara bir mola yeri olarak, onlardan t\u00fcm d\u00fcnyada insanlar\u0131n nicedir ortal\u0131kta g\u00f6r\u00fcnmedi\u011fini dinliyordu.\u201d benzeri bir hal alaca\u011f\u0131n\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum.<\/p>\n\n\n\n

Ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 hayal k\u0131r\u0131kl\u0131\u011f\u0131 ile Sel\u00e7uk\u2019a d\u00f6nen yazar, orada treninin kalk\u0131\u015f vaktine kadar zaman\u0131n\u0131 nas\u0131l ge\u00e7irece\u011fini \u015fa\u015f\u0131rm\u0131\u015ft\u0131r. Sonunda otuz sene \u00f6nce birka\u00e7 g\u00fcn kald\u0131\u011f\u0131 \u00c7irkince\u2019ye gitmeye karar verir. \u00d6yk\u00fcn\u00fcn sonunda \u00c7irkince\u2019nin art\u0131k yeni bir ad\u0131 oldu\u011funu ve oraya art\u0131k \u015eirince dendi\u011fini \u00f6\u011frendi\u011fini belirtmek isterim. <\/p>\n\n\n\n

\u00d6yk\u00fc bin dokuz y\u00fcz k\u0131rk yedide yaz\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r ve yazar\u0131n yolu bundan otuz y\u0131l \u00f6nce \u00c7irkince\u2019ye d\u00fc\u015fm\u00fc\u015ft\u00fcr.<\/p>\n\n\n\n

\u201cNeyse bulursa k\u00f6m\u00fcrle, fakat daha \u00e7ok odunla i\u015fleyen Ayd\u0131n treni bizi yirmi d\u00f6rt saate Sel\u00e7uk\u2019a getirmi\u015fti.\u201d Bu sat\u0131rlar\u0131 okuyunca elbette \u015fa\u015f\u0131r\u0131yorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc \u0130zmir merkezinden toplu ta\u015f\u0131mayla gidilebilen Sel\u00e7uk, izbanla bir saat yirmi \u00fc\u00e7 dakika s\u00fcr\u00fcyor. Fakat, y\u0131llar \u00f6nce mesafelerin bunca yava\u015f ge\u00e7ilmesinden do\u011fan uzakl\u0131\u011f\u0131n\u0131n yerini \u015fimdilerde pandemiden dolay\u0131 insanlar aras\u0131 uzakl\u0131\u011f\u0131 alm\u0131\u015f durumda. \u00dcz\u00fclerek g\u00f6r\u00fcyorum ki toplu ta\u015f\u0131mayla gidebilecek olsa bile h\u00e2l\u00e2 evlerimizden \u00e7\u0131kamad\u0131\u011f\u0131m\u0131zdan Sel\u00e7uk bug\u00fcnlerde \u00e7ok daha uzak.<\/p>\n\n\n\n

Sabahattin Ali\u2019nin \u00c7ocukluk An\u0131lar\u0131n\u0131n \u00c7irkince\u2019si<\/h4>\n\n\n\n

\u201cHele \u00c7irkince\u2026 Hele bu yedi, sekiz y\u00fcz hanelik da\u011f k\u00f6y\u00fc\u2026 Daha uzaktan, \u00e7amlar\u0131n, zeytinliklerin aras\u0131ndan, hafif \u00e7ivitli beyaz evlerinin camlar\u0131 par\u0131ldayan, meydanlar\u0131n\u0131 iri \u00e7\u0131narlar\u0131n g\u00f6lgeledi\u011fi k\u00fc\u00e7\u00fck Rum kasabas\u0131\u2026\u201d B\u00f6yle g\u00fczel bir yere nas\u0131l olup da \u00c7irkince ad\u0131n\u0131 verdiklerine \u015fa\u015f\u0131rd\u0131\u011f\u0131n\u0131 belirten yazar, muntazam kald\u0131r\u0131ml\u0131 sokaklar\u0131nda ge\u00e7irdi\u011fi tatl\u0131 \u00e7ocukluk an\u0131lar\u0131ndan sonra \u00c7irkince ak\u015famlar\u0131n\u0131 anlat\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

\u201cAk\u015fam yemeklerini yedikten sonra hep soka\u011fa d\u00f6k\u00fcl\u00fcrler, mandolin \u00e7alan delikanl\u0131larla yumu\u015fak sesli k\u0131zlar, \u015fark\u0131lar s\u00f6yleyerek kalabal\u0131k gruplar halinde dola\u015f\u0131rlard\u0131. Koskocaman bir kiliseleri, d\u00f6rt tane ilkokullar\u0131, bir tane de gimnazlar\u0131 vard\u0131. Pazarlar\u0131 \u00e7\u0131narl\u0131 meydandaki gazinolar\u0131n bah\u00e7eleri tertemiz giyinmi\u015f insanlarla dolup ta\u015far, kar\u0131 koca zarif bir karafadan rak\u0131lar\u0131n\u0131 i\u00e7erlerken etraflar\u0131nda \u00e7ocuklar oyna\u015f\u0131r, ihtiyar kad\u0131nlar siyah y\u00fcnden atk\u0131 \u00f6rerlerdi. \u00c7o\u011fu Sak\u0131z bi\u00e7imi tek katl\u0131 evlerin her zaman a\u00e7\u0131k duran kap\u0131lar\u0131ndan i\u00e7eri bak\u0131nca, g\u00fczel d\u00f6\u015fenmi\u015f bir sofan\u0131n ortas\u0131nda, \u00fczeri dantel \u00f6rt\u00fcl\u00fc ceviz masalar, kenar\u0131nda oyma \u00e7er\u00e7eveli konsol aynalar g\u00f6r\u00fcn\u00fcrd\u00fc.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sabahattin Ali bir at bulup yola revan olur lakin kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131\u011f\u0131 \u00c7irkince \u00e7ocuklu\u011funda g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc \u00c7irkince\u2019den \u00e7ok farkl\u0131d\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

\u00c7irkince \u015eirince Olmu\u015ftur<\/h4>\n\n\n\n

\u201cBuras\u0131 benim otuz sene \u00f6nce g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm, i\u00e7inde en g\u00fczel g\u00fcnlerini ge\u00e7irdi\u011fim yer de\u011fildi. \u015eu sa\u011f taraf\u0131mda kap\u0131s\u0131z, penceresiz, \u00e7at\u0131s\u0131z y\u00fckselen d\u00f6rt duvar, bir zamanlar bah\u00e7esinde y\u00fczlerce \u00e7ocu\u011fun oynad\u0131\u011f\u0131 mektep olamazd\u0131. \u015eu \u00f6n\u00fcmdeki ulu \u00e7\u0131nar\u0131n dibinde, b\u00f6yle batakl\u0131k ortas\u0131nda bir ta\u015f y\u0131\u011f\u0131n\u0131 de\u011fil, d\u00f6rt g\u00f6zl\u00fc bir mermer \u00e7e\u015fme olacakt\u0131.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Virane k\u00f6y\u00fc gezer ve sonunda \u00e7ocuklu\u011funda misafir oldu\u011fu evi bulur. Kap\u0131 merdivenlerinde oturan adamdan evi gezmek i\u00e7in izin ister.<\/p>\n\n\n\n

\u201cEvin eski e\u015fyas\u0131ndan ortada tek \u015fey: B\u00fcy\u00fck bir konsol aynas\u0131 kalm\u0131\u015ft\u0131. Onun da \u00e7er\u00e7evesi k\u0131r\u0131l\u0131p da\u011f\u0131lm\u0131\u015f, yer yer s\u0131rlar\u0131 d\u00f6k\u00fclm\u00fc\u015ft\u00fc. Yukar\u0131 kata \u00e7\u0131kan merdivenlerin trabzanlar\u0131 s\u00f6k\u00fclm\u00fc\u015ft\u00fc\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u0130zin isteyip yukar\u0131 kata \u00e7\u0131kar.<\/p>\n\n\n\n

\u201cYukar\u0131 kattaki odalar\u0131nda b\u00fct\u00fcn kap\u0131lar\u0131, pencereleri s\u00f6k\u00fclm\u00fc\u015ft\u00fc. Hen\u00fcz d\u00f6\u015femelere dokunulmam\u0131\u015ft\u0131 ama, b\u00fct\u00fcn duvarlar, hatta tavanlar bile, sanki kazma vurularak y\u0131k\u0131lm\u0131\u015f, delinmi\u015fti. Yan\u0131mdaki ihtiyara \u015fa\u015fk\u0131n \u015fa\u015fk\u0131n bakarak:<\/p>\n\n\n\n

\u201cNe olmu\u015f buralara?\u201d diye sordum.<\/p>\n\n\n\n

\u201cBizden evvel gelenler para aram\u0131\u015flar\u2026 Namussuz g\u00e2vurlar\u0131n paralar\u0131n\u0131 nereye saklad\u0131klar\u0131 bilinmez ki\u2026\u201d<\/p>\n\n\n\n

Yerler ke\u00e7i, koyun pislikleriyle doluydu. \u0130htiyar bunu da izah etti:<\/p>\n\n\n\n

\u201cK\u0131\u015f g\u00fcn\u00fc yukar\u0131 katlar so\u011fuk oluyor, biz a\u015fa\u011f\u0131da oturur, hayvanlar\u0131 buraya kapar\u0131z. Pencerelere de \u00e7uval asar\u0131z\u2026 Ne yapacaks\u0131n, f\u0131karal\u0131k\u2026\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cSizin zeytininiz, inciriniz yok mu?\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cNe gezer\u2026 Bu k\u00f6yde de\u011fil, Sel\u00e7uk\u2019ta bile a\u011fac\u0131 olan ka\u00e7 ki\u015fi var ki\u2026 F\u0131karal\u0131k\u2026 Biz satt\u0131k, \u00fc\u00e7 d\u00f6rt beyin elinde topland\u0131\u2026 Biz onlara i\u015f\u00e7i gideriz\u2026\u201d<\/p>\n\n\n\n

Pencereden bah\u00e7eye bakacak oldum, g\u00f6zlerim kendili\u011finden kapan\u0131verdi. Eskiden kay\u0131s\u0131, erik a\u011fa\u00e7lar\u0131n\u0131n s\u0131ra s\u0131ra dizildi\u011fi, ortas\u0131nda bir duvar gibi d\u00fcmd\u00fcz \u015fim\u015fir fidanlar\u0131n\u0131n uzand\u0131\u011f\u0131, beyaz g\u00fcllerin asma gibi evin duvarlar\u0131n\u0131 sard\u0131\u011f\u0131, yollar\u0131 \u00e7ak\u0131l d\u00f6\u015feli bah\u00e7ede \u015fimdi bir k\u00f6\u015feye yaslanm\u0131\u015f ve eski kap\u0131lardan yap\u0131lm\u0131\u015f bir tavuk k\u00fcmesinden ba\u015fka hi\u00e7bir \u015fey yoktu.\u201d<\/p>\n\n\n\n

De\u011fi\u015fmeyen Kahveci<\/h4>\n\n\n\n

K\u00f6y\u00fc bu ziyaretinde kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131\u011f\u0131 birbirinden bedbaht hallerinden ge\u00e7erek kendini kahveye atar. K\u00f6y\u00fcn elli y\u0131ld\u0131r orada olan ve de\u011fi\u015fmeyen tek ki\u015fisi bu Giritli kahvecidir. Dayanamay\u0131p bir sitem savurur yazar:<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u2018Bizim elimize ge\u00e7en her yer b\u00f6yle mi olacak!\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kar\u015f\u0131mdaki, bir hakarete u\u011fram\u0131\u015f gibi y\u00fcz\u00fcme sert bir bak\u0131\u015f f\u0131rlatarak adeta ba\u011f\u0131rd\u0131:<\/p>\n\n\n\n

\u201cBizim ne kabahatimiz var be?\u201d<\/p>\n\n\n\n

Eliyle kalkt\u0131\u011f\u0131m iskemleyi i\u015faret etti, kabahatli bir \u00e7ocuk gibi hemen oturdum. O, g\u00f6zlerinin sert, fakat ayn\u0131 zamanda dalg\u0131n bak\u0131\u015flar\u0131n\u0131 hep \u00fcst\u00fcmde tutarak, devam etti:<\/p>\n\n\n\n

\u201cBuraya getirip oturttuklar\u0131 m\u00fcbadillerin de kabahati yoktu. \u0130ske\u00e7e\u2019nin, Kavala\u2019n\u0131n t\u00fct\u00fcnc\u00fcleri\u2026 zeytinden, incirden ne anlas\u0131nlar? A\u011fa\u00e7 dedi\u011fin bak\u0131m ister, masraf ister\u2026 K\u0131ymetini bilmeyene nimetini verir mi? Muhacirler iki sene \u00fcst \u00fcste mahsul alamay\u0131nca ya kestiler, ya satt\u0131lar\u2026 Cahillikle fakirlik bir olmu\u015f, Sultan S\u00fcleyman\u2019\u0131n m\u00fclk\u00fc da\u011f\u0131lm\u0131\u015f\u2026 Zaten tefviz* i\u015fleri de seneler s\u00fcrd\u00fc. D\u00fcnyan\u0131n dalavereleri d\u00f6nd\u00fc.\u201d Kahvecinin konu\u015fmas\u0131 bu minval ve \u00e7arp\u0131c\u0131 tespitlerle devam eder. \u015e\u00f6yle tamamlan\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

\u201cCennet gibi yerler virane oldu diye g\u00e2vurda keramet, M\u00fcsl\u00fcmanda kabahat arama!... Eskiden buralar\u0131n sahipleri burada ya\u015far, burada i\u015flerdi. Sen sahipli memleketi sahipsiz eden beylerin yakas\u0131na yap\u0131\u015f\u2026 Bir daha da \u00f6yle demin konu\u015ftu\u011fun gibi konu\u015fma\u2026 Bizim elimize ge\u00e7en her yer neden b\u00f6yle olsun? Buras\u0131 bizim elimize ge\u00e7ti mi ki? Merak etme, milletin eline bir \u015fey ge\u00e7medi; ovalar, da\u011flar \u00fc\u00e7 be\u015f f\u0131rsat d\u00fc\u015fk\u00fcn\u00fcn\u00fcn elinde topland\u0131\u2026 \u0130\u015fte o kadar\u2026\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sel\u00e7uk\u0027a D\u00f6n\u00fc\u015f<\/h4>\n\n\n\n

Sabahattin Ali at\u0131na binip geri d\u00f6ner. Kim bilir belki de bu \u00f6yk\u00fcy\u00fc \u0131\u015f\u0131klar\u0131 s\u00f6nm\u00fc\u015f istasyonda yaln\u0131z ba\u015f\u0131ma trenini beklerken yazm\u0131\u015ft\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

\u015eimdinin \u015eirince\u2019si ise kimimizin g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc kimimizin konaklad\u0131\u011f\u0131 ad\u0131 gibi \u015firin mi \u015firin bir k\u00f6yc\u00fckt\u00fcr. Matematik K\u00f6y\u00fc\u0027ne de ev sahipli\u011fi yapmaktad\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol