Atlar insanların ilk evcilleştirdiği (köleleştirdiği) türler arasında. Tarih boyunca insanların ulaşım, yük taşıma gibi işlerini görmüşler ve hâlâ aynı şekilde farklı topluluklar tarafından kullanılmaktadırlar. Aynı zamanlarda yarışlar, rodeolar, sirkler ve birçok gösteri alanında da yaşamaya zorlanmaktadırlar.
Osmanlı zamanında Abdülmecit tarafından saray aracı olarak kullanılmaya başlayan ve daha sonrasında hali vakti yerinde konakların aracı olarak kullanılan araç olan fayton, günümüzde Prens Adaları’nda nostaljik tur adı altında kullanılmaktadır. Yaklaşık bin at ve 226 fayton bulunmakta olup, motorlu taşıt bulunmayan adaların taşıma aracı olarak yer almaktadır. Yalnızca adayı ziyaret eden turistler tarafından tur amaçlı kullanıldığı düşünülse de tüp, su damacanaları, market alışverişleri gibi yüklerin taşınması için de aktif kullanılmaktadırlar.
Mevsimsel fark gözetmeksizin 7 gün 24 saat faytonlara binmek mümkündür. Prens adaları yaz aylarında özellikle İstanbul nüfusunun ilgisini çekmekte olup, faytonlar da aslında aktif biçimde bu aylarda kullanılmaktadır. Fayton hususunun iç yüzünü görmemize ve atların çilesini anlamamıza da işte bu dönemler olanak sağlarlar. Her faytonun dört atı bulunur ve vardiyalı olarak değiştirilerek faytonlara koşulur. Günün en sıcak saatleri de dahil olmak üzere talep olduğu sürece atlar koşmaya devam ederler. Çok fazla yem ve su verilmez. Adaların coğrafi yapısı nedeniyle çok fazla yokuşa sahip olması, birçok dik yokuşu atların çıkmak zorunda kalması anlamını taşır. Sırtındaki yük gözetilmeksizin hem de. Yer yer atı kişiye kadar faytona yolcu bindirilir. Yolcuların kiloları ve ellerindeki yükleri gözetilmeden.
Her yıl 400’den fazla at yaşamını yitirmektedir. Tüm yaz kullanıldıktan sonra kışları ilgisiz bir şekilde yaşamlarına devam etmektedirler. Yazın 40 derece sıcak altında dahi aç ve susuz bir şekilde koşturulan fayton atlarının o sıcakta çektiği eziyetin dışında bakıcılarından gördüğü eziyet de cabasıdır. Sürekli dayağa ve işkenceye maruz kalan atlar mevcuttur. Sürekli kırbaçlanan, dilleri kesilen ve burnundan kan gelen atlar, tüm bunlara rağmen yaşam savaşı vermeye devam etmektedirler.
Faytona Binme Atlar Ölüyor platformu defalarca kez konu ile ilgili eylemler düzenlemiş, yazılı ve görsel mecrada sesini duyurmaya çalışmış fakat beklenen ilgi alakayı görememiştir. Toplumsal yaşamın eşitliğinden ve adaletten bahseden bazı teorisyen veya yazarlar tarafından dahi atların faytonlardan alınması toplu ölümleri anlamını taşıdığını iddia edilmiştir.
Peki, atların fayton sahipleri olmadan yaşayamayacaklarının düşünülmesinin temel sebebi nedir? Evcilleştirilmiş hayvanlara dair genel bir kanıdır bu. İnsanlarsız varlıklarını devam ettiremeyecekleri, hayatta kalamayacakları düşünülür. Gerçekler ise bize tam tersini göstermektedir. Hayvanlar doğal koşullara insanlara nazaran çok daha hızlı adapte olabilmektedirler. Hatta atlara dair örnekleri mevcuttur. Örneğin yılkı atları mevcuttur. İnsanlardan izole bir yaşam sürebilmektedirler.
Faytonlardan kurtarılan atlar için çözümün sadece ölüm olduğuna inanmak içerisinde büyük bir çelişki taşıyor. Aslında sorunun çözüme kavuşturulmasından ziyade hala insanın yararına bir sonuç nasıl elde edilebilir düşüncesi yaygın. Atlara eğer emek veriliyor veya maddi harcama yapılıyorsa karşılığında bir fayda sağlamalı düşüncesi ile bakılıyor. Köpek veya kedilerde olduğu gibi tamamıyla arkadaşlığa dayalı bir ilişki mümkün değilmiş gibi bir algı var. Atların insanlarla sağlam ilişkiler kurulabildiği bilindiği halde. Dünyanın birçok yerinde kötü muameleye maruz kalan çiftlik hayvanlarının rehabilite edilmesi ve kurtarılmasını amaç etmiş birçok topluluk mevcut. Türkiye’de böyle bir yapılanmanın olamaması ve toplumsal olarak birçok çevre tarafından çok da mümkün görülmemesi sebebi ile işe yaramayan çiftlik hayvanlarının öldürüleceği kanısı yaygınlığına devam etmekte. Aslında insanlarla varlığına devam eden atların şu an sahip olduğu kötü koşulların yanı sıra, ölüm de mevcut hayatlarında çok uzak bir gerçeklik değil. Yaşça hizmet edemeyecek seviyeye gelen atların bakımı yapılmamakta ve atlar ölüme terkedilmekteler. Halk arasında adaların çevresindeki deniz zeminlerin birçok atın cesedine rastlamak mümkün olduğu açıkça dile getirilmekte.
Faytonlarla ilgili daha iyi koşulların sağlanması da bir çözüm olarak sunulsa da aslında samimi değil. Herhangi bir denetimin var olmaması gerçeği ve hayvanlara karşı sahip olunan bakış açısı zaten bu durumun sürdürülebilirliğinin önündeki en büyük engel. Bunun yanı sıra atlara alternatif bir imkan sunulmadan tek bir yaşam biçimini dayatmak ise zaten koşulların baştan kötü olduğu gerçeğini bizlere gösteriyor. Ayrıca fayda üzerinden kurulmuş bir ilişki de iyi koşul neyi temsil ediyor? Aynı zamanda kazanca odaklı bir bakış açısının sonucu koşullar ne olursa olsun atların aleyhine bir durum ortaya çıkaracaktır. Kısacası çözüm atların faytonlara koşulmasına son vermektir.
Fayton denen aracın varlığına karşı olunduğu ve faytoncuların yaşamlarının ve gelir kaynaklarının göz ardı edildiği düşünülse de, konuyla ilgili alternatifler sunuluyor. Turizme ve faytonculara büyük zararı dokunulacağı iddia ediliyor. Göz ardı edilen şey şu; faytonların varlığı değil, atların bu faytonlar için sömürülüyor olması sorunun ana odağı. Günümüzde elektrik ile çalışan faytonlar mevcut. Aynı zamanda temiz enerjili, güneş enerjisi ile çalışan faytonlar da mevcut. Hatta bu faytonun icadı bu coğrafyada gerçekleşti. Aksine gider düştüğünden dolayı kazanç da daha fazla olacaktır. Aynı zamanda hem doğaya verilen zarar, hem atlara yapılan eziyet ortadan kalkacaktır. Faytonlar birliği başkanı yapılan protesto ve elektrikli fayton kampanyalarına karşı açık bir tehditte bulunmuş ve farklı amaçlar güdüldüğünü iddia etmişti. Fakat çözüm odaklı bir yaklaşımdan ziyade düzenin bozulması ile ilgili kaygılarının bulunduğu açık şekilde görülmektedir.