Ana SayfaYaşamİnsan HaklarıABD iki yüzlülüğünün Yemen'de meydana getirdiği kanlı sonuçlar üzerine

ABD iki yüzlülüğünün Yemen’de meydana getirdiği kanlı sonuçlar üzerine

-

Genç bir kadın Kasım 2015’te, Yemen-Sana’a, Hasyaz’da, Udai Faisal isminde bir erkek çocuk dünyaya getirmişti. Doğum sırasında, Suudi liderliğindeki ABD destekli koalisyon güçlerinin hava saldırısı gerçekleşmekteydi ve doğum süreci halihazırda devam ederken şarapnel parçası ailenin tek odalı evine isabet etmişti.

Beş ay sonra, Udai’nin fotoğrafı uluslararası basında yer aldı. Fotoğrafta, ileri derecede yetersiz beslenmeye bağlı olarak bir deri bir kemik kalmış soluk yüzü ile yer alan Udai bebek, soluk pembe renkli kazağının içinden kameralara bakıyordu. Sadece 2,4 kilogram ağırlığında olan Udai bebek, Nisan 2016’nın sonlarında hayata gözlerini yumdu. Kısa yaşantısının tümünü bir savaş alanında geçirmek zorunda kalan Udai, Yemen’deki savaş başladığından bu yana -yani geçen yıldan beri- hayatını kaybeden 900 çocuktan sadece birisi.

Husilerce -iddiaya göre İran tarafından desteklenen bir Şii grubu- 26 Mart 2015 tarihinde başkent Sana’a ele geçirilmişti ve böylece, bölgedeki İran hâkimiyetinin genişlemesi ihtimalinden ciddi bir şekilde endişe duyan Suudi Arabistan tam ölçekli bir savaş başlatmıştı.

50 milyar dolarlık silah satımı

Öncü güçler, destekçiler ve hava bombardıman uçaklarının çoğunluğu, bu savaştaki temel parametreler içerisinde ve Suudi Arabistan, Yemen’deki savaş için milyonlarca dolar değerinde silah kullanıyor. Saldırı sürecinde ihtiyaç duyulan yakıt içinse Suudi Arabistan, ABD’ye yöneliyor. ABD yönetimi 2010 yılından itibaren Suudi Arabistan’a yaklaşık 50 milyar dolarlık silah sattı. ABD süregelen çatışmadaki rolünü; silah alışverişlerinin, anlaşmalarının ABD ekonomisi için olumlu ve Suudi Arabistan ile uzun vadeli ilişkilerin sürdürülebilmesi noktasında yardımcı olacağı argümanlarına başvurarak rasyonalize etmeye çalışıyor.

Aralık 2011’de, ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi ve Askeri İşler Yardımcısı Andrew Shapiro tarafından yapılan bir açıklamada, Suudi Arabistan’a yapılan F-15 savaş uçağı satışının, ABD ekonomisi için olumlu anlamda etkide bulunacağı ve ihracatın arttırılması yolu ile istihdamın sağlanması doğrultusundaki taahhütlere de böylece ivme kazandırılacağı dile getirilmişti. Ancak buradaki denklem, ABD’nin acımasız bir savaşta yürütmekte olduğu suç ortaklığının insani maliyetini gözardı ediyor gibi.

ABD görünmez kalmaya devam ediyor

ABD destekli koalisyon güçlerinin denizden abluka uygulama yolunu seçmesi, yardıma muhtaç milyonlarca Yemenli vatandaşa etkin bir şekilde yardım dağıtımı yapılamamasını ve böylece, bölgedeki insani felaketin gitgide daha da kötüleşmesine neden oldu. Birleşmiş Milletler’e göre çatışma 2,7 milyon kişiyi yerinden etti, 30 bin kişinin yaralanmasına ve 3 bini sivillerden oluşan en azından 9 bin kişinin ise hayatını kaybetmesine yol açtı. Yine de Yemen meselesi özelinde, ABD’nin suçu halen -pratikte- görünmez kalmaya devam ediyor.

Udai Faisal
Udai Faisal

1950’lerin başında Washington, pek sevilmeyen, İran Şah’ını Sovyet saldırılarına karşı koyabilmek amacıyla desteklemişti. Bu destek, 15 milyar dolarlık bir tutara -1970’li yıllardaki konvansiyonel silah satışları bedeli- mâl olmuştu. 1969’da Başkan Richard Nixon, ABD müttefiklerine, herhangi bir tehdit karşısında -askeri yardım seçeneğine başvurulması suretiyle- yardım eli uzatılacağının güvencesini vermişti. Bu söylem sonraları “Nixon Doktrini” ismiyle bilinecekti. Güncel dönem itibarıyla birçok eleştirmen hemfikirdir ki Obama, kendi çağdaş Nixon Doktrinini -müttefikler arasında yer alan- Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile yürütmektedir. Artık Suudi Arabistan, İran’ın 1970’li yıllarda oynadığı rolü, sorumluluğu, üstlenmiştir.

Obama yönetimi en çok silah satışına onay verdi

Obama yönetiminin ilk beş yılında, ABD hükûmeti Körfez İşbirliği Konseyi ile silah ve savunma hizmetleri özelinde 64 milyar doları bile aşan havalelerin mevzu bahis olduğu çeşitli resmi anlaşmalara dâhil oldu. 64 milyar doları aştığı belirtilen bu payın en azından dörtte üçünü ise Suudi Arabistan işgal etmiş durumda. Yani ABD ile Suudi Arabistan ilişkileri silah ve savunma başlıkları özelinde, son beş-altı sene içerisinde ciddi bir ivme kazandı. Körfez İşbirliği Konseyi’ne yönelik silah satışları, Nixon dönemini sayısal olarak aşmış -geride bırakmış- durumda. İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze dek uzanan bir kronolojik çerçeveden bakıldığında görülüyor ki Obama yönetimi, herhangi bir yönetimden çok daha fazla silah satışına onay verdi. Dahası Suudi Arabistan, ABD silahlarının en büyük alıcısı. Suudi Arabistan’a yönelik aktif dış askeri satışlar, neredeyse 100 milyar dolara ulaşmış durumda.

Yemen
Yemen

Peki, neredeyse milyarlarca dolarlık değere sahip ABD silahları tam olarak ne için kullanılıyor? Şubat 2011’de, otoriter devlet baskısının fiilen uygulanabilmesi noktasında ABD’den alınan silahlar işlevsel bir rol oynadı. Suudi Arabistan, ABD yapımı silahları Bahreyn hükûmetine ödünç vererek Pearl Roundabout, Manama’daki barışçıl ve demokrasi yanlısı protestoların bastırılması doğrultusunda bir adım atmış oldu. İşte, şimdi de yine aynı silahlar Yemen’de -Suudi önderliğindeki koalisyon güçlerinin aktif olduğu savaş sürecinde- Udai Faisal örneğindeki gibi evleri bombalamak ve Husi isyancılarını hedef alabilmek için kullanılıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü kanıtladı

Geçen ayki başkent Sana’a üzerindeki ölümcül saldırılar sonrasında, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Ra’ad el Hüseyin koalisyon güçlerince düzenlenen hava saldırılarını kınadığını beyan etmişti. Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları grupları, sivil alanlara yönelik bu gelişigüzel ve orantısız saldırıların savaş suçları kapsamında değerlendirilebilmelerinin mümkün olabileceğini çünkü bunun için yeterli derecede kanıtın artık mevcut olduğunu belirtiyor. Hatta İnsan Hakları İzleme Örgütü, 16 Mart günü Yemen’in kuzeyinde, Suudi önderliğindeki koalisyon güçlerince düzenlenen ve 25’i çocuk olmak üzere en azından 97 sivilin ölümüyle sonuçlanan saldırıda kullanılan silahlar ile bazı ABD silahları arasındaki bağlantıya işaret eden kanıtlara da ulaştı. Yani bahse konu saldırıda kullanılan silahlar ile ABD’nin bombalı bazı silahları arasındaki bağlantı, İnsan Hakları İzleme Örgütünce kanıtlanmış oldu.

Yemenli çocuklar
Yemenli çocuklar

Amerika Birleşik Devletleri insani yardım kisvesi altında Yemen’deki rolünü örtbas edebilme şansına sahip ve bunu kullanmaktan da çekinmiyor. 6 Nisan günü ABD, Yemen’de devam eden insani krizin ilk aşamada ele alınabilmesi ve takiben çözülebilmesi doğrultusunda, gıda ve acil sağlık malzemeleri için 139 milyon dolarlık bir yardımda bulunulacağını açıklamıştı. Bu değer ile birlikte ülkeye yönelik ABD yardımı, toplamda 317 milyon doların üzerine çıkmış olacak. Ancak nasıl ki geçmişte, koalisyon güçlerince tercih edilen abluka yöntemine bağlı olarak bölgeye yönelik yardım teslimatı geciktirilmiş ya da engellenmiş ise şu an itibarıyla da bu yardım, ihtiyacı olan bireylere ulaşmayabilir.

Washington sessiz!

Washington, “Yemen’deki insanlara yardım edilebilmesi yönündeki kararlılığını sürdürdüğünü” iddia edebilir; ama gerçek şu ki ABD hükûmeti, bölgede ilk etapta yıkıma neden olan veya bu sürece katkı sağlayanların hayatlarını kurtarmak için çalışıyor. Modern savaşlarda yıkım, tahribat, yaratmak için bölgeye doğrudan bir askeri birliğin yerleştirilmesi gerekmez. Müttefiklerin silah ile güçlendirilmesi ve dikkatli bir şekilde hazırlanmış, gösterişli bir biçimde kamuoyu algısına sunulmuş hümanizm kisvesinin arkasına saklanılması suretiyle modern savaşlar -mücadeleler- yürütülmektedir. Bu bağlamda Washington, bu “sessiz” savaştaki payından, suçundan kaçabilmiş gibi görünüyor.

Yemen’deki masum siviller ABD tarafından üretilmiş silahlar aracılığıyla hayatlarını kaybederken Washington’dan hesap sorulmasının kritikliği ve önemi kesinlikle dikkate alınmalıdır, Washington’dan hesap sorulmalıdır. Senato’da iki parti tarafından da ileri sürülen önerge ile birlikte Suudi Arabistan ile ABD arasındaki silah satışlarının bir sertifikasyon sürecine tabi tutulmasının mecburi bir nitelik kazanması, bu yönde atılabilecek ileri nitelikli temel adımlardan birini teşkil edebilir. Ancak Washington, ekonomik sorunları çözebilmek ve dış politika özelinde olumlu adımlar atabilmek gibi amaçlarını Udai Faysal gibi bebeklerin, çocukların, insanların acılarına koşullandırmamalıdır.

Kaynak: Quartz

SON YAZILAR

“Gerçeği görüyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!

Feminist ve LGBTİ+ örgütlerin biraraya gelmesiyle kurulan Hepimiz için Anayasa Koordinasyonu "Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Hiçbirimizi geride bırakmıyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!" başlıklı açıklamasıyla tüm toplumu...

Hataylılar 6 Ekim’de Meclis’te: #HatayıGör

6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da depremin üzerinden geçen 8 aya rağmen hiçbir şey değişmedi. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi en...

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

İşçiden işçiye uzanan bir dayanışma köprüsü: İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı | İşçi Mahallesi

İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı gönüllüleri ile işçi hakları mücadelesini, vakıf gönüllülerinin çalışmalarını, kazanımlarını ve dayanışmayı konuştuk. İşçi mahallesi ismi ile vakfın yayın organı olma...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol