Cinsel sağlık hakkında yazan bir yazar olarak, regl günlerimle ilgili ya da insanların bunu nasıl hayal ettiğiyle ilgili fazlasıyla kişisel e-postalar alıyorum.
Menstrüal rahatlama ürünlerini tanıtan bir halkla ilişkiler çalışanının bana göndermiş olduğu bir e-postada kan ve gözyaşı yığınında yatan bir kadının fotoğrafı ve şu sözler vardı: “Birazcık benim gibiysen, ayda bir kere sen de bu durumdasın.”
“Ağlamanıza sebep olacak kadar şiddetli kramplar hissettiğiniz ama işte sıkışıp kaldığınız oldu mu hiç?” diyordu bir diğeri.
“Dürüst olalım, regl hiç de eğlenceli değil,” diyor bir başkası. “Ne zaman geleceğiyle ilgili endişelenmekle, yeme alışkanlığınızın kontrolden çıkışını izlemek ve fazlasıyla duygusallaşmayla, etrafınızdaki herkesin de o pis kokuyu alacağından endişelenmek arasında bir yer.”
Bu insanlar muhtemelen adıma ya da Twitter fotoğrafıma dayanarak kadın olarak tanımlandığımı ve vajinam olduğunu varsayıyorlar ve muhtemelen benim tam olarak regl olmadığım hiç akıllarından geçmiyor.
Ayrıca, reglin herkesi duygusallaştırdığını düşündükleri için bazı zamanlarda regl olduğumda vajinamdan kan çıkmasından başka bir belirti yaşamıyor olmam muhtemelen onları şaşırtırdı.
Biraz daha iyi olansa, regl-pozitif markalar var. Fakat bazen onların da kendilerine göre birtakım varsayımları oluyor.
Onların felsefesine göre benim reglim; beni kadın yapan, beni diğer kadınlara ve doğa anaya bağlayan ve benim “feminen” sezgimi, yaratıcılığımı ve değişkenliğimi sağlayan şey.
Bu fikirlerin çoğu, kadınları güçlendirme amaçlı. Muhtemelen çoğu, bazı kadınları güçlendiriyor da. Fakat bilinmeyen nedenlerden ötürü yılda yalnızca birkaç kez adet gören ve cinsiyetin kadın-erkekten ibaret olduğuna inanmayan bir insan olarak, bu büyülü kız kardeşliğe dahil değilim.
Ve ben bunun bir parçası olmak da istemiyorum.
Regl konusundaki özcü ve cissexist anlayışlara başvurmadan vücutlarımız, regl dönemlerimiz ve toplumsal cinsiyetlerimiz/cinsiyetsizliklerimiz hakkında iyi hissedebiliriz.
İşte güçlendirme adına söylemekten vazgeçmemiz gereken birkaç şey; zira bunlar bir çoğumuzu güçsüz kılıyor.
1. “Regl Sizi Kadın Yapar”
Şunu ilk ve son kez açıklığa kavuşturalım: Regl olmak sizi bir kadın yapmaz.
Trans erkekler regl olurlar. Kendisini kadın ya da erkek olarak tanımlamayan insanlar regl olurlar. Çocuklar regl olurlar. Ve regl olmaya başladıkları anda yetişkin olmazlar.
Regl olmaya başlamış çocuklara kadına dönüştüklerini söylemek rahatlatmayı amaçlıyor; fakat aslında onları güçsüz kılıyor. Çünkü kimliklerini belirleyen şeyin onların kontrolü dışında olduğuna işaret ediyor.
Bir çocuğa, “Artık kadınsın,” dediğinizde aslında ona, “Kim olduğunu söylemek sana düşmüyor,” demiş oluyorsunuz.
Onlara, “İstesen de istemesen de, toplum, senin kim olduğuna vücudunun yaptığı bu tek şeye dayanarak karar verecek,” diyorsunuz.
Bedeniniz sizin iznini vermediğiniz şeyleri yaptığı için -özellikle de bedeninizin yaptığı şey, sizin özdeşleşmediğiniz cinsiyetle ilişkili ise- ergenlik yaşayan bir çocuk olmak zaten yeterince korkutucu.
Bu konudaki tek teselli, bedeninizdeki değişimin hiçbir şey ifade etmek zorunda olmadığıdır. Memeler feminen olmak zorunda değildir. Sakallar maskülen olmak zorunda değildir. Bu nitelikleri dilediğiniz gibi barındırabilir ve sahiplenebilirsiniz. Diğer insanların onlar hakkında düşündükleri tarafsız gerçeklik değildir.
Kadın kelimesinin bir anlamı olmak zorunda değil ve kimsenin yerine bu kavramı tanımlamaya çalışmamalıyız.
2. “Regl Kadınları Birbirlerine Bağlar”
Regl olan her bireyin kadın olduğunun iddia edilmesine ek olarak insanlar bazen tüm kadınların regl olduğunu ve bu nedenle bütün kadınların arasında özel bir bağ olduğunu iddia ederler.
Birine ne derece bağım olduğuna karar verirken kendime şu gibi sorular soruyorum: “Benimle ne kadar ilgililer?”, “Birlikte neler atlattık?” ve “Feminizm teorisi hakkında benimle birlikte bilgiçlik taslayabilir mi?”
Aklımdan geçmeyen şey ise “Vajinalarından benimle aynı sıklıkta kan çıkıyor mu?” oluyor.
Elbette regl size hakkında konuşulacak bir şeyler verir. Ama herkesi birbirine bağlıyor demek biraz abartılı. Bunlar “kız kardeşlik” bir yana, kesinlikle arkadaşlığa dahil ilkeler değillerdir. (Ayrıca bu beyanı örnek alarak, birbirleriyle arkadaş olan kişilerin regl dönemlerinin birbirleriyle eşleştiği kanısı da yanlış olabilir.)
Reglin kadınları birbirlerine bağladığı fikri kadınlığı özel bir kulübe dönüştürüyor. Yalnızca na-trans kadınlar girebilir ve benim gibi herhangi bir sebeple regl olmayan kadınlar da giremez.
Trans kadınlar regl olmadıkları için daha mı az kadınlar? Eğer cinsiyetinizin bacaklarınız arasında olan şeye dayandığı yanlış fikrin taraftarıysanız, evet.
Peki ya sürekli doğum kontrol hapı kullanan ve na-trans kadınlar? Döngüsünü ortadan kaldıran geçerli bir seçim yaptığı için diğer kadınlarla olan bağı daha mı zayıf?
Peki ya histerektomi (rahim alma ameliyatı) geçirmiş olan bir kadın? Rahmi alındığı için diğer kadınlarla olan bağı daha mı zayıf?
İnsanların regl olup olmamasının ardındaki tüm farklı nedenlere baktıktan sonra, hayali regl kız kardeşliğinin ardındaki mantık çökmeye başlıyor.
Reglin tüm kadınların ortak noktası olduğunu söylediğimizde, kadını “regl olan kimse” diye tanımlamış oluyoruz. Ve tekrar ediyorum, bir başkasının cinsiyetini ya da cinsiyetsizliğini tanımlamak bizim işimiz değil.
3. “Regl Sizi Dişil Yapar; Tıpkı Doğa Ana Gibi”
Regl kadınlarla ilişkilendirildiği için insanlar regl kavramında birçok dişil nitelik öngörüyor. Bu niteliklerin kadınların daima değişen, dünyevi, duygusal ve içgüdüsel doğasını kapsadığı düşünülüyor.
Ve bunlar sözüm ona Ay ile bağlantılılar (bir başka muhtemel yanlış iddia).
Bunlara, regl takip cihazları ve diğer regl ürünlerinin pazarlamasında çokça rastladım. Reglin uyum yeteneğimizin, yaratıcılığımızın ve anaçlığımızın kaynağı olduğunu varsayıyorlar.
Eğer uyum sağlayan, yaratıcı ve anaç bir insansanız ve regl olmak size bunu hatırlatıyorsa, süper.
Fakat bu da bu öznel bir durum. Ve bunun nesnel olduğu düşüncesi, zararlı basmakalıp inanışlara dayanıyor.
Eski zamanlardan bu yana, kadınlar daha çok bedensel cinsiyet ile bir düşünülüyorlar ve regl olmaları da bunun kanıtı olarak kullanılıyor. Aristoteles, babaların çocuğun ruhunu temin ettiğini ve regl kanının da bebeklere fiziksel biçim verdiğine inanırdı. (Bu konu hakkında Susan Bordo’nun Unbearable Weight adlı kitabında daha fazla şey okuyabilirsiniz.)
Bu fikirler cinsiyetçiliği meşrulaştırmak için kullanıldı. Bugüne dek, erkekler akla dair bir yaşama uygun görüldü, kadınların ise bedenleri tarafından kısıtlandığı düşünüldü. Regl ve doğumun buna bağlı süreci, tartışmalarda kadınların iktidara gelmesi konusuna karşı kullanıldı.
Bu durumun ardındaki mantık, bizlerin bedenlerimiz ve doğayla daha bağlantılı olduğumuz; akıl ve yönetim, ofis gibi insan yapımı şeylere daha az uyduğumuz yönündedir. (Bu arada, bunlar yanlış ikiliklerdir fakat nasıl düşündüğümüzü şekillendirirler.)
Regli doğa ana ve diğer dişil kavramlarla bağdaştırmak, kadın olarak tanımlanmayıp regl olan insanları ve bu belirli niteliklerle özdeşleşmeyen kadınları gayrimeşru kılıyor.
Birine reglin onu kadın yaptığını ya da reglin onu dişil yaptığını söylemek, kim olduklarına karar verme gücünü ellerinden almaktır.
4. “Herkes PMS (Adet Öncesi Sendromu) Zorluklarını Yaşar”
Gelen kutumu istila eden mesaj seli, ağrılı ve ıstırap verici reglin normalleştirildiğini kanıtlıyor. Ay boyunca bedenin rahat olması olasılıksız olarak düşünülüyor.
Bu muhtemelen ciddi bir üreme rahatsızlığı olan, endometriyozise sahip insanların neden yıllarca yardım almadığını açıklıyor.
Doğrusu, regl sürecinizdeki şiddetli ağrılar, endometriyozis ya da premenstrüel disforik rahatsızlık gibi hastalıkların işareti olabilir.
Seks esnasında acı çekmek gibi regl esnasındaki ağrıyı normalleştirmek de insanları, sağlıklı olmak için gerekli önlemleri almaktan alıkoyuyor.
Reglin katlanılamaz olması gerektiği beklentisi, vajina sahibi olmanın acıyla birlikte geldiği klişesini destekliyor. Bu bakış açısı kadın düşmanlığına katkıda bulunuyor ve vajina sahibi insanların ömürleri boyunca başlarına gelen kötü şeyleri kadere bağlamalarına sebep oluyor.
Regl olan her insanın regl öncesi sendromu (PMS) çektiği düşüncesi da bizleri geçersiz kılmak için kullanılıyor. İnsanlar, kadınların sözde mantıksız, havai ve çalışmaktan aciz olmalarının sebebi olarak regl öncesi sendromuna işaret ediyorlar.
Diğer zamanlarda, regl öncesi sendromu regl olan insanlar arasında halden anlamak ya da yoldaşlık kurmak adına sempatik bir biçimde konuşulur. Ama bu yalnızca, hükümsüz kılan fikirlere katkıda bulunuyor.
Birkaç yıl önce, iki yıllık ilişkimizi bitirdikten sonra, eski sevgilimin benim için çaldığı şarkı Starbucks’ta çalmaya başladı. Ev arkadaşıma, “Starbucks’ta ağlamaya başladım çünkü bizim şarkımız çalıyordu,” diye mesaj attım. “Iyk, regl.” diye cevap verdi. Daha evvel beni eve tampon getirirken görmüş.
Ama regl olduğum için ağlamıyordum. Kalbim kırık olduğu için ağlıyordum. Regle bağlı duygu değişimleri yaşayan biri olsam bile mesajım gayet açıktı.
Eski sevgilimi unutmak için aradığım destek yerine işe yaramaz bir karşılık aldım.
Hiç kimse döngüleri esnasında duygusal değişimler yaşamıyor, demiyorum. Ama, insanlara alakasız sorunlarının hormonsal olduğunu söylemek, zorluklarının kafalarında olduklarını söylemek kadar güçsüz kılıcı.
5. “Regl Kutlanmalı”
Bedenlerimiz için minnettar olmamızı sağlayacak şeyler bulma yolundayım ve regl hakkında birçok havalı şey var. Mesela sizi hamile olmadığınıza ikna etmek ve eğer istiyorsanız hamile kalmanıza yardım etmek gibi.
Çoğumuzun arzusu bu olsa da insanlara bedenlerini sevmelerini söylemememiz gerektiği gibi onlara regl olmayı sevmelerini de söylememeliyiz.
İnsanlara nasıl hissedeceklerini söylemek, bağımsızlıklarını zayıflatır ve kadınlara halihazırda yüklediğimiz zoraki olumlamayı saptırabilir.
Ayrıca, insanlara regli kutlamalarını söylemek reglden doğan sıkıntıyının da üstünü kapatır.
Trans erkeklere ve non-binary insanlara bedenlerinin basmakalıp bir şekilde kadınlarla ilişkilendirilen bir şeyi yaptığı hatırlatılırsa, bundan rahatsızlık duyabilirler. Ayrıca, regl olmalarını zora sokan tıbbi bir durumda olan insanların da bu süre zarfında mutlu olmamak için geçerli bir sebepleri olabilir.
Reglin ataerkil sistem tarafından atfedilen negatif anlamı dışında bir anlamı olduğunu düşünebilmemiz önemli. Bunu bildikten sonra, bedenlerimizi deneyimlerimiz doğrultusunda neyin iyi hissettirdiğine dayanarak nasıl anlayacağımıza biz karar verebiliriz.
***
Birçok feminist bu yazdıklarımdan pek hoşlanmayacak. Daha önce de demeçlerim bazı popüler feminist açıklamalarından dışlanmıştı.
Arsız regl külotu reklamlarından, regl kanı sanatına kadar regl olumlama şu sıralar son derece popüler. Buna ihtiyacımız var. Fakat bunun daha iyi bir versiyonuna ihtiyacımız var.
Reglin ne ifade ettiği ya da bununla alakalı olsak da olmasak da bu şeyleri kutlamamız söylendiğinde, reglimizin ve bedenimizin yaptığı her şeyin bize ne ifade ettiğine karar verme gücüne sahip olmalıyız ve ne hissettiğimizi dile getirmeliyiz.
Bedenlerimiz ne yaparsa yapsın, doğa ve diğer insanlarla ay döngüsü veya senkronize kanama kadar şairane ve güzel bir bağ kurabiliriz.
Alıntı: Farazi Dergii / Yazar: Suzannah Weiss – Çeviri: İkbal Kökkaya – Kaynak: Everyday Feminism