Hayvan kurban etmenin ardındaki gerçeği anlatmak için paylaşıyorum bu postu. Bu sayede belki bir ışık yanar ve insanlar kurban keserken yaptığının ayırdına varabilir bir nebze….
Hepimizin bildiği gibi insan türü, ilkel toplumlardan beri niyetlerini oldurmak için adaklar adayıp dilekler dilemiştir.
Bu adak bir hayvan veya yiyecek olduğu gibi çok fazla insan da kurban edilmiştir.
Dileğini oldurmak veya nazardan, kazadan beladan korunmak için yapılan bu eylemler gerçekte Tanrı’dan değil doğa ruhlarından veya bir takım alt varlıklardan yani düşük frekanslı varlıklardan medet ummaktır.
Bu ritüellerin/ayinlerin başında da kan akıtmak gelir. Kanı akıtılan hayvanın ruhu artık kime adanıyorsa o varlığa seslenilir. Bu kurbanlar da genelde yaradana değil görünmez güçlere yapılır.
Kainatın yaratıcısına, Tanrı’ya veya Büyük Ruh’a adına her ne derseniz deyin O’nun verdiğini ona geri vermek trajikomiktir. Yani kestiğiniz hayvanın ruhunu ona, bedenini kendinize veya insanlara armağan etmek söz konusu olamaz. Bu ancak insanmerkezci modern toplumların cehaletidir. Modern insan doğadan uzaklaştıkça kendi özünden de kopmuş ne yaptığını bilmez olmuştur. Bu kanlı büyü kültürünün ardındaki gerçeğe yeni bir kılıf uydurmuştur.
Nihayetinde yapılan ayin sonucunda dilekler kabul olunur. İşe yarayan bir sistem olduğundan insanlar “Tanrılar Kurban” istiyor kafasıyla bu ayinlere devam eder. Yani İslam adı altında halkımız kanlı büyü yapmaktadır fakat farkında değildir.
Peki dilek ve dualarınızı kim yerine getirir? İşte bu noktada kozmostaki 18 bin alemden sesinizi kim duyarsa o varlık gelir ve niyetinizi oldurur.
Ancak, ne yaparsanız 3 katıyla size döneceği için de bu yapılan ayinin başka bedelleri de olur ama insanlar bu etkileri ölçebilecek farkındalıktan yoksundur.
Örneğin günümüzde hâlâ ev, araba alınca horoz veya hayvan kesmek bu geleneklerin bir parçasıdır.
Oysa sunu adak kültürünün başka güzel bir yöntemi daha vardır. Hayvan kesmek yerine bir çörek yapıp bunu konu komşuya biraz da kurda kuşa dağıtmak da aynı şekilde dileklerinizi oldurur.
Bu gelenek de hâlâ yürütülmektedir. Helva kavurup kömbe dağıtmak, sokak hayvanlarını, kuşları beslemek vb. Güvercinlere yem attığınızda satıcının ardınızdan “Allah kabul etsin” demesinin sebebi de bunun bir dilek/niyet çalışması olduğunun en bariz göstergesidir.
Özünde niyetimizi oldurmak için konu komşumuzun ve yaşamı paylaştığımız hayvanların sevgisiyle kendi niyetimizi besleriz. Birlikten güç doğar, yardımlaşmış oluruz.
Bu arada, bazı İslam araştırmacıları kurbanın islamda olmayacağını söyler, haklılardır. Çünkü İslam Medeniyetin dinidir. Medeniyet kelime kökeni itibariyle Medine’de kurulan şehir devletinden gelmektedir.
Yani doğadan uzak Allah’a yakın bir kültürde doğa ruhlarına yakarma veya bir takım varlıklardan medet umulması beklenemez. Bu yüzden bunu Allah adına yaptıklarını sanırlar. Ancak islamik büyü de alttan alta halk arasında yerini var etmiştir.
Yine birçok islam düşünürü Kurban bayramının yakınlaşmak, paylaşmak bayramı olduğunu söylüyor.
Kurban kelimesinin Arapça “krb” kökünden yani yakınlaşmak anlamından geldiğine dikkat çekiyorlar.
Bu bayram ki umudumuz can alma değil can bağışlama bayramı olması.
Kurbanla ilgili bu yanlış anlaşılmanın kıralmasını diliyorum. Ve gerçekten amacına hizmet eden bir paylaşma yapılmasını diliyorum. Bu bir erzak da olabilir bir çocuğun okumasına katkı sağlamak da…
Kansız ritüeller diliyorum.