Hemen şu an sana bir soru sorsam: Aklına ilk gelen kelime ne? Hiç düşünmeden cevap ver. Düşündün değil mi? Sorun değil. Beynimizin yapmaktan kendini alıkoyamadığı bu eylemden seni mahrum edemem. Peki ne düşündün? Ayıp şeyler mi yoksa bir yemek adı mı? Benim aklıma ilk çamaşır suyu kokusu geldi. Yoo, sakın garip demeyin. Biri bana nasılsın diye sorduğunda ona çamaşır suyu kokuyorum demek isterim çünkü. Nedeni bariz, çok düşünmene gerek yok. “Ev kızı”ndan hallice demek gibi bir şey.
Galiba ortalama bir hayat yaşayan ama ortalamanın fark edemeyeceği şeyler hayal eden, basit görünmekle beraber aykırı ruh halini içinde barındırmak benim en iyi yaptığım şeydir. Çamaşır suyu bize çok şey anlatabilir. Evcimen kadın, temizlik hastası insan, düzen kokusu, sevimli toz bezleri, kadının sessizliği, sıradan hayatlar… Belki de daha neler neler…
Çamaşır suyu demek evlenilecek kız, monoton hayatın ilk adımları, burna gelen keskin koku sonucu baş dönmeleri, evimin hizmetçisi, çocuklarımın dezenfekte edicisi, beyimin beyaz atleti demek. Ne büyük aile saadeti! Zaten bunu yaşamak için yetiştirilmedik mi? Oku, askere git, kızsan çeyiz yap, evlen ve kendi DNA‘nı başkalarınınkiyle birleştirmek için kendine benzeyen sevimli kloncuklar yap. En sonunda da öl. Ne güzel son!
Bana göre kadını bir düzen içine sıkıştırmak için icat edilmiş ve bu durumun farkına varılmasın diye kokusuyla beynimizi uyuşturan insan uydurması şeytan oyuncağı gibi bir şey. Aman ha bisikletten daha tehlikeli. Şöyle ki, daha çocukken bile reklamlarda bir Ayşe Teyzemiz vardı. Bize çamaşır suyunu sevdiriyordu, hatta hatırlayın küçük çocukların çamaşır suyu içtikleri haberleri.
Eskiden beri sorulan bir soru var. Şebeke sularına bir şey katılıyor mu? Bence gerek yok çamaşır suyu varken. Annelerimiz ellerinde 1 litrelik şişelerle toz bezleriyle arkamızdan dolaşır, sanki yürürken kimyasal madde yayıyormuşuz gibi bizi topluma karışmadan imha etmek isterlerdi. Fakat hep iyi niyetten… Mesela ben renkli giysilerin üzerine çamaşır suyu döktüysem ya da karnemdeki öküzcükleri adam edip büyütmek için çamaşır suyu kullandıysam bunların hepsi iyi niyetten canıım.
Aslında itiraf etmeli, o yaşlarda bile karşı çıkmışım düzene, kötülük yapmışım. Belki de sadece o yaşlarda yapabilmişim, sonuçta artık ellerim çamaşır suyu kokuyor. Nihayet bende o nesle karıştım. Artık ben de dışarı çıkıp yurtdışı görmek yerine ya da yüksek lisans yapıp okumak yerine evde en az iki öğün çamaşır suyu kokluyorum ve bu alanda başarılı olacağıma inanıyorum. Ne bileyim en iyi ovalayan ben olabilirim ya da kokuya en çok dayanan ben olabilirim. Kendime güveniyorum. Çamaşır suyu eşittir çaba eşittir mutluluk eşittir düzen. Yine de şanslıyız, hâlâ ölmemişiz. Yaşamak var önümüzde. Yaşamak ve azalmak.
Şimdi sorabilirsin bana:
Nasılsın?
Ellerim çamaşır suyu kokuyor, sen nasılsın?
Bol çamaşır sulu günler!