Ana SayfaYaşamFeminizmAmerikalı Jeanne d'Arc Elizabeth Cady Stanton

Amerikalı Jeanne d’Arc Elizabeth Cady Stanton

-

Elizabeth Cady Stanton, 19. yüzyıl yurttaşlık hareketinin etkileyici isimlerinden biridir. Stanton köleliğin sonlandırılması, kadınlar ve Afro-Amerikanlar için eşit hakların tanınması hususunda mücadele vermiş bir isimdir. Amerikan İç Savaşı’ndan sonra, kadın hakları ve feminizm konularına ağırlık vermiştir. Alkol karşıtı hareketleri desteklemiş ve Hristiyanlıkta kadının konumunu alçaltan girişimlere karşı duran bir tavır sergilemiştir. Yankı uyandıran eserler yazmıştır; 1848 yılında Declaration of Sentiments and Resolutions (Duygular Bildirgesi ve  Çözüm Önerileri), 1866 yılında A Petition for Universal Suffrage (Genel Oy Hakkı için Bir Dilekçe), 1881 yılında History of Woman Suffrage (Kadınların Oy Hakkı Tarihi) ve 1895 yılında The Womans Bible (Kadının İncili). Cady Stanton, Amerikan tarihinde kadın hakları hareketinin kilit isimlerinden biri olarak anılmaktadır.

Elizabeth Cady Stanton

Devrim sonrası süreçte, Birleşik Devletler’de toplumun önünde olan bir insan olarak ülkenin genel refahının, kendi mutluluğu üzerinde de etkili olduğunu anlamıştır. Dolayısıyla kendi zenginliğini, toplumun zenginliğinde bulur. Ona göre, bir Amerikalı ülkesinde olup biten her şeyle ilgilendiğinden, ülkesiyle ilgili olarak eleştirilen şeyleri savunmanın da kendisini ilgilendirdiğine inanır; zira hedef alınan şey yalnızca ülkesi değil, bizzat kendisidir. Amerika’da sıradan insanlar siyasal haklar konusunda yüksek bir fikir sahibidir. Fakat konu kadınlar ve kölelere geldiği zaman Tocqueville’in hiçbir tezi geçerli olmamaktadır; bu noktada ise Cady Stanton gibi Amerikalı pek çok kadın, kendi hak ve özgürlüklerinin mücadelesini verirken, aynı zamanda köleliğe karşı sağlam bir duruş sergilemişlerdir. 

Cady Stanton 12 Kasım 1815 tarihinde New York’ta doğmuştur. Babası, Daniel Cady dönemin öne çıkan avukatlarından biridir ve New York Yüksek Mahkeme Yargıçlığı’na yükselmiştir. Babasının mesleki yaşantısı Cady Stanton’un hukuğa olan ilgisini arttırmış ve her fırsatta babasının kütüphanesinden faydalanmıştır. Döneminin diğer hemcinslerine göre şanslı olan Cady Stanton, Afro-Amerikanlar’a ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığı idrak edebileceği, cinsiyetler arası önyargıları kavramasını sağlayan, sağlam bir eğitim almıştır. Eğitimini, New York’ta Troy Female Seminary ile tamamlar. Dönemin Amerikası’nda Kuzey daha gelişmiş iken, Güney büyük sıkıntılar içindedir. Özellikle güneyli kız çocuklarının eğitim alabilmeleri imkansızdır; çünkü çoğu çocuk ve kadın topraklarda çalıştırılmak üzere ucuz işçi olarak istihdam ettirilmişlerdir. Cady Stanton gibi iyi ailelerden gelen kuzeyli kız çocukları oldukça şanslıdır. 

Yeniden Yapılanma sürecinde güneydeki herkes ve her şey değişecektir. Yalnızca insanların kişisel hayatları, evlilikleri ve aileleri değil;  ayrıca iş hayatları, çocukların oynadıkları oyunlar, hatta evler, kiliseler ve üniversiteler gibi fiziksel çevre unsurları da olumlu bir değişim sürecine girer. Özgürlüğüne kavuşan eski köleler başka yerlerde yaşayabilecek ve aileleri ile beraber yalnız kalabilecekleri kulübeler inşa edebilecektir ve ilk defa kendi kiliselerini seçebileceklerdir. Savaştan önce bir şeyler okurken yakalanan kölelere kırbaç cezası verilirken, Yeniden Yapılanma sürecinde kuzeyli öğretmenler ve misyonerler güneye giderek okullar, üniversiteler açar. Bu olumlu gelişmeler kölelik karşıtı cumhuriyetçi kadın ve erkeklerin beraber çalışmaları ile gerçek olmuştur. 

Üniversiteden mezun olduktan sonra Cady Stanton, diğer yaşıtları gibi boş vakitlerini gezerek ve ziyaretler yaparak geçirir; en çok zaman geçirdiği yer ise kölelik karşıtı hareketi destekleyen kuzeni Gerrit Smith’in evidir. Onun sayesinde, başka bir kölelik karşıtı olan gelecekteki kocası Henry B. Stanton ile tanışır. Babasının tüm karşı çıkmalarına rağmen 1840 yılında Henry ile evlenir ve onda büyük bir ilgi uyandıran politika dünyasına doğru çekilir. Balayında Londra’ya Dünya Kölelik Karşıtlığı Kongresi’ne katılmak üzere giderler. Orada Amerika’nın önde gelen kölelik karşıtı isimlerinden biri olan Lucretia Mott ile tanışır ve birlikte Anglo-Amerikan geleneklerde kadın hakları üzerine çalışmaya başlarlar. Lucretia Mott, döneminin kölelik karşıtı feminist kadınlarından biridir. Quaker gelenekleri ile büyümüş olan Mott, Philadelphia’da “Kadın Kölelik Karşıtı Derneği”nin kurucularındandır. Amerikalı kadınların eşit işe eşit ücret ve oy hakkı için büyük mücadeleler vermiştir.

Lucretia Mott

Savunduğu feminist ve kölelik karşıtı fikirlerine rağmen, politik anlamdaki ilk eylemi “Alkol Karşıtı Hareket”e dahil olmaktır. Uzun süren evliliğinden altı çocuk sahibi olan Cady Stanton’un kocası ile fikir ayrılığı yaşadığı tek konu kadın haklarıdır. Evlilikleri onları, Boston’un önde gelen entelektüel ve kölelik karşıtı cemiyeti ile kaynaşmalarını sağlamıştır. Böylece köleliğe karşı ünlü aktivistler olan Frederick Douglass, Louisa May Alcott ve Ralph Waldo Emerson ile tanışma fırsatı yakalarlar. Özellikle Ralph Waldo Emerson, Abraham Lincoln ve Horace Greeley gibi isimler feministleri yalnız bırakmamışlar ve kadın hakları için çalışarak toplumlarına yön vermişlerdir. Amerika tarihinde kadın hakları ve kölelik karşıtı eylemler için çalışmalar yapan feminist kadınlar açısından durum paralellik gösterirken, kölelik karşıtı erkeklerin tümü aynı hassasiyeti kadın hakları için göstermemişler ve görmezden gelmişlerdir. Kadınların yanında yer alıp destek olan erkeklerin sayısı, kölelik karşıtı eylemlere katılmış olan erkeklerden haylice azdır. 

Kölelik sorunu 1830 yılında bölgeler arasında ayrılmayı tetikler boyuta ulaştırmıştır. Kuzey devletlerinde köleliği kaldırma eğilimi gittikçe güçlenmektedir. Aynı zamanda “özgür toprak” hareketi de baş göstermiştir. Güneyliler için kölelik, İngilizce dilleri, temsil müesseseleri, düşünce ve gelenekleri ile kendilerine iradeleri dışında kalan bir mirastır. 1845 yılından itibaren kölelik sorunu Amerikan politikasında önemli bir yer işgal etmeye başlar. Aynı yıl Teksas’ın alınması ve sonrasında Meksika Savaşı sonucunda Güneybatı’da elde edilen topraklar, şimdiye kadar manevi bir durum gösteren kölelik sorununu siyasi bir dava haline dönüştürmüştür.

Cady Stanton ve eşi 1847 yılında Seneca Falls’a taşınır. İlk yılında mütevazi bir hayat süren Cady Stanton, 1848’te Mott’un yardımı ile ilk defa düzenlenecek olan “Dünya Kadın Hakları Toplantısı”nı organize etmiştir. Mott’un tüm isteksizliğine rağmen, programa “Kadın Hakları Kararnamesi”ni eklemekte kararlıdır. 1851 yılında ise geri kalan hayatı boyunca arkadaşlığının devam edeceği Susan B. Anthony ile tanışır ve birlikte kadınların özgürleştirilmesi için çalışmalar yapmaya başlarlar. Üç yıl sonra Cady Stanton, New York Meclisi’ne kadın hakları ile ilgili bir tanıtım kitabı gönderir. Bundan sonraki hedefi kadınlara oy hakkının tanınmasıdır. Cady Stanton ve arkadaşlarının bu çabaları hemen sonuç vermeyecektir; fakat ilerleyen yıllarda kadınların haklarını azimle savunmaları hususunda Seneca Falls Toplantısı bir kilometre taşı olarak değerlendirilmelidir.

Kadınlar, 1848 senesinde, Seneca Falls’ta düzenlenen Kadın Hakları Toplantısı’ndan beri oy verme hakkı elde etmek üzere çabalamışlardır. Batı eyaletlerinden bazıları 1890’lara gelindiğinde kadınlara oy kullanma hakkı tanımıştır. Ancak Doğu ve Güney eyaletleri kadınlara oy verme hakkı tanımamak için direnmiştir. “Sessiz Gözcüler” olarak adlandırılan yeni nesil genç kadınlar, hükümeti protesto etmek için Beyaz Saray’ın önünde günlerce nöbet tutar. Quakers Tarikatı’na mensup olan Alice Paul ve takipçilerinin Washington’da polisler tarafından tutuklanarak, elbiseleri çıkarıldıktan sonra, çıplak bir şekilde hapse atılmaları olayları alevlendirir. Kamoyu artık yavaş yavaş ikna olmaya başlar ve 1920 senesinde, 19. Anayasa Değişikliği ile kadınlara tüm seçimlerde oy kullanma hakkı tanınır. Yetmiş iki yıl önce, Seneca Falls’ta düzenlenen toplantıya katılan kadınlar arasından yalnızca biri hayatta kalmıştır: Charlotte Woodward Pierce.

İç Savaş sonrasında, Afro-Amerikan ve Amerikan erkeklerine tanınan genel oy hakkı Cady Stanton’u hayal kırıklığına uğratır. Kadınlara oy hakkının verilmeyip Afro-Amerikan erkeklere tanınan bu hakkı kabul edilemez olarak nitelendiren Cady Stanton, artık sadece kadın konuları üzerinde çalışmaya karar verir. 1866 yılında diğer kadın hakları savunucuları ile birlikte, cinsiyet ve ırk gözetmeksizin oy hakkının verilmesini talep eden A Petition for Universal Suffrage’i tasarlar. ABD Kongresi’ne Thaddeus Stevens adında cumhuriyetçi bir meclis üyesi sunar. Fakat 14. ve 15. Anayasa Değişikliği’nde yine kadınlara oy hakkı tanınmaz. Ancak sonraki yıllar için bu döküman kadın hakları mücadelesinde önemli bir kaynak sağlayacaktır. Yaşanan bu gelişmeler ışığında, kadınların kendi taleplerini sunmak üzere meclise giremediği görülmektedir. İstekleri ve şikayetlerini ancak onları temsilen erkek bir meclis üyesinin sunması, sistemin ataerkilliğinin altını çizmektedir.

Anthony ve Cady Stanton 1869 yılında The National Woman Suffrage Association’ı (Ulusal Kadın Hakları Derneği) kurmuşlardır. Bu kurumun açılışı kadın hakları mücadelesinde bir sıçrama etkisi yaratmıştır. Çünkü bu dernek Kadın Hakları kabul edilene dek, 15. Anayasa Değişikliği’ne karşı çıkmıştır. Cady Stanton ayrıca boşanma hakkı, doğum kontrol desteği ve toplumdaki tüm kadınlar için eşitlik konularını içeren daha kapsamlı bir kampanya başlatmıştır. O zamanlar için bu talepler oldukça radikaldir, ama Stanton’un ilhamı derneğin tüm bu maddeleri ajandasına almasına yetmiştir. Solitude of the Self (Kendi Yalnızlığın) konuşmasında kadınların erkeklerden daha bağımsız olmaları gerektiği vizyonunu açıkça dile getirmiştir. Verdiği tüm mücadele sonucunda Meclis’ten aldığı olumsuz yanıt, onun ateşleyici gücü olmuş ve kadın hakları konusunda daha kapsamlı ve uluslararası çalışmalar yapmaya yöneltmiştir.

Kadınların yüzyıllardır yaptıkları katkılar, sadece bilinçli bir ayrımcılık yüzünden değil, bu katkının malzemesi ve biçimi, geliştirilmiş olan kabul edilebilirlik ölçütlerine uymadığı için göz ardı edilmiştir. İçinde yaşadığı kültürün gereklerine uymadığı için bazı demokrasi mücadelesi verenler kendi çağlarında hiç tanınmazlar. Söz konusu olan sadece dışlanmak değildir; kelimenin tam anlamıyla görünmez olmaktır. Cady Stanton  ve onun gibi düşünen kadın hakları savunucuları Meclis tarafından aynı gerekçelerle göz ardı edilmişlerdir. Cady Stanton görünmez olmamak için kurduğu dernekler ve yazdığı kitapçıklarla/kitaplarla kendinden sonra gelecek olan kadın hakları savunucularına adeta bir miras bırakmıştır.

Cady Stanton’un dini görüşleri de Hıristiyanlık alemi için oldukça radikaldir. Kadınların Hıristiyanlık dini içindeki konumunu eleştirmiş ve 1895 yılında, kadınların eşitliği ve dini açılardan kadının konumunu eleştirdiği The Woman’s Bible’i yazmıştır. Bu eser, American Woman Suffrage Organisation’ı (Amerikan Kadın Haklarını Koruma Örgütü) ikiye bölmüştür. Kendisine yapılan itirazlara karşın, bölünen bu grup  bir araya gelir ve Cady Stanton başkan olarak seçilir. Zamanı izin verdiği sürece, özellikle Avrupa’ya seyahat eden Cady Stanton İngiltere’deki süfrajetler ile iletişim kurmayı başarır. Emily Pankhurst ile tanışma fırsatını yakalar. 1888 yılında ise International Council of Women’ın(Uluslararası Kadın Meclisi) kurulmasına yardım eder. 1902 yılında, evinde bir kalp yetmezliği ile yaşama veda edene kadar, kamusal alanda aktif bir şekilde kadın hakları için çalışır. New York’ta doğup yine doğduğu şehirde ölen, tüm dünyada kadın hakları ve kadının özgürleşmesi için mücadele veren Elizabeth Cady Stanton, Amerikan süfrajetleri için önemli bir isimdir. Hiçbir zaman ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeyen, her anlamda eşitlik yanlısı bu aktivist kadın, kadın hakları adına büyük işler yapmasına rağmen hakkında oldukça sınırlı bilgi bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

Collin, Françoise ve Kaufer, Irène. Feminist Güzergah. Çev. Gülnur Acar Savran, Dipnot Yayınları, Ankara, 2016.

Davidson, James West. Kısa Amerika Birleşik Devletleri Tarihi. Çev. Can Evren Topaktaş, Say Yayınları, İstanbul, 2017.

Elizabeth Cady Stanton, http://www.history.com/topics/womens-history/elizabeth-cady-stanton  

Pettinger, Tejvan. Biography of Elizabeth Cady Stanton. http://www.biographyonline.net/women/elizabeth-cady-stanton.html

Tocqueville, Alexis de. Amerika’da Demokrasi I, çev. Özcan Doğan, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2015.

Tuncalı, Müzehher. Amerikan İhtilali. İstanbul: Kitapçılık Limited Ortaklığı Yayınları, 1966.

SON YAZILAR

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...

Kadın, doğa ve kesişen tahakküm: Av ihalelerinden İstanbul Sözleşmesi’ne, Kuzey Ormanları’ndan 6284’e

Hem ekofeminizm hem vegan feminizm kadınların, doğanın ve hayvanların üzerindeki ataerkil kapitalist baskının nasıl ortak sömürü hikayeleri ortaya çıkardığını yıllardır tartışıyor. Üstelik bunu, sadece bu...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol