Dünya tarihi erkektir. Gerek yazılı tarih, gerekse kulaktan dolma, kulaktan kulağa fısıldayarak ilerleyen tarih. Gerek savaş tarihi ve savaşın tarihi, gerekse aydınlanmacı-sözde entelektüel tarih. Tarih ne tür olursa olsun, söz konusu tarihteki öznelerin alayı erkektir. Kadın ise bu tarihin sadece var sayılmış bir ayrıntısı, göz önünde bulundurulması gereksiz bir “bu da burada duruyor işte”si gibi durur.
Buraya kadar her şey oldukça normal gözükmektedir aslında. Çünkü tarihin erkek olduğunu ve erkek denilen “şey”in bu tarihten güç alarak kendisini, kendi yeryüzünün tanrısı ilân ettiğini söylemek çok da yeni bir tespit değildir. Ama kadın için kendi tarihini yazmak, tarihte söylenmemiş olanı duymak ve aktarmak “yeni bir tarih mümkün” mottosunun en azami öncüllerinden birisidir.
Pekâlâ, kadın, kendi tarihini hangi yöntemle ve nereden başlayarak yazmalıdır? Aslında bu soruyu sormanın çok da mânâsı yoktur, zirâ, kadın, kendi tarihini yazmaya çoktan başlamıştır. Bizim yaptığımız ise kulaktan kulağa aktarılan tarihi, bir başka kulağa aktarabilmek için gerekli yeteneği edinmek. Sözü fazla uzatmadan, “Bi’ Aileen Wuornos vardı.“
Amerika’nın tarihteki ilk kadın seri kâtili. 1956 senesinde dünyaya geldi. Berbat bir çocukluk geçirdi, 13 yaşında tecâvüze uğradı. Gayrimeşru bir çocuk dünyaya getirdiği için dedesiyle ve büyükannesiyle yaşadığı evden kovulan Wuornos, hayatta kalabilmek için fahişeliğe başladı. Elbette bu sırada uyuşturucuya da başladı ve alkolik oldu. Günbegün erkeklere ve erkekliğe olan öfkesi çoğaldı Wuornos’un. Bu arada eşcinsel eğilimler gösterdi. Selby isimli bir kadınla dört senelik bir beraberliği oldu. Ama erkeklere olan öfkesi dinmedi ve 1989-1990 arası birlikte olduğu beş kişiyi öldürdü. Daha sonra yakalanan Wuornos mahkemede şu ifadeleri kullandı: “Yaptığım her şeyin altında korkunç bir öfke yatıyor. İdam edilmem gerek çünkü eğer hapisten çıkacak olursam yine cinayet işlerim.” Ve öyle rivayet edilir ki mahkeme heyetine şu sözleri de sarf etti: “Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları.”
Tarihin derinliklerine gömülecek olan Wuornos’un idamı 9 Ekim 2002’de gerçekleşti. Akıllarda ise yargılanmasının ardından mahkeme heyetine yaptığı orta parmak işaretinin olduğu ünlü fotoğraf kaldı. O orta parmak, tarih boyunca birikmiş kadın öfkesinin simgesi niteliğinde oldu.
Aileen Wuornos, çoğunluğa göre bir cânidir. Acımasızca öldürmüştür insanları. Ama kıyıda köşede kalmış bir perspektiften bakıldığında, o, kendi öfkesini tarihe kazımaya çalışmış ve yığınsal erkek tarihin içerisinden kafasını uzatıp bize dil çıkaran bir başkaldırıcı olarak gözükür. Hangi perspektifin daha doğru olduğunu elbette tartışmayacağım. Ama yine de “bi’ Aileen Wuornos vardı.”
Hakkında film önerisi: Monster
Hazırlayan: Hamza Celalettin Okumuş