Beslenme, yaşayan tüm canlılar için vazgeçilmez bir gereksinim. Ama nasıl besleneceğiz? Her konuda olduğu gibi bu işin de bir bilimi, ilimi var. İşte bu eğitimi lisans düzeyinde alan herkes diyetisyen olmaya hak kazanmış demektir. Burada, diyetisyenin görevlerini sıralayıp sizleri sıkmayacağım. Ama kabaca tarif etmem gerekirse, diyetisyen, insanın olduğu her yerdedir ve herkesin hayatının belli döneminde ya da tümünde bir diyetisyene danışmışlığı vardır.
Besinleri en iyi bilen kişi diyetisyendir. Besin kimyası, biyokimya, fizyoloji, anatomi, besin-ilaç etkileşimi bilmeden diyetisyen olunmaz. Bir diyetisyen, bu derslerin hepsini lisans eğitimi boyunca alır, daha sonra isteğine göre belirli alanlarda uzmanlaşır. Ama şunu da belirtmek gerekir ki, uzmanlaşma olmadan bir meslek gelişemez.
Dünyada ve Türkiye’de işini layığıyla yapan birçok meslektaşım var. İnsanlar hep hekimliği fetiş halinde yüceltir ve diyetisyen, psikolog gibi meslek icracılarını “yardımcı sağlık profesyoneli” olarak ayırır; ancak hiçbir meslek birbirinin yardımcısı değildir. Hiçbiri birinden daha az ya da daha fazla önemli değildir. Tüm meslekler birbirinden değerlidir. Diyetisyenin işini başka hiçbir meslek mensubu yapmamalıdır, zaten yaptığında da kendi işi aksar ve beslenme konusundaki yeterliliği bir diyetisyen kadar olamaz.
Ben meslek açısından oldukça umutluyum, üniversitelerdeki sunumlarımdan da gözlemlediğim kadarıyla zıpkın gibi bir kuşak yetişiyor. Umarım, kamuda ve özel alanlarda daha fazla çalışma alanı yaratılır ve akademik alanda daha fazla çalışma yaparız. Tabii ki, birçok mesleki sıkıntımız var. Kamuda alımlar göstermelik denen türden. Özelde de aynı şekilde… Bunları ancak ve ancak mesleki dayanışmayla aşabiliriz.
Diyetisyenler günümüz kutlu olsun, dayanışmayla…