“Bazen insanları korkuttuğumu fark ederim; ama aslında gerçekten korktukları şey kendileridir. Onları korkutanın ben olduğunu düşünürler, fakat onları korkutan kendi içlerindeki cücedir, ruhlarının derinliklerinden kafasını kaldıran maymun suratlı insansı cüce.” Pär Lagerkvist
Bu sene 8’incisi gerçekleşen Gdansk Dans Festivali’ne Canan Yücel Pekiçten, “Der Zwerg” isimli eseriyle katıldı. Festivalde gerçekleşen Solo Dans Yarışması’nda izleyiciyi iç dünyasına davet eden eseriyle birincilik ödülünü aldı.
Canan Yücel Pekiçten, avukatlık mesleğine devam ederken dansa olan tutkusu ile Yıldız Teknik Üniversitesi ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin dans programlarına kabul edildi. Halen master derecesini aldığı MSGSÜ’nde Dans doktorası çalışmalarına devam eden Pekiçten, bu süreç içinde hayatında dansa çok daha büyük yer ayırarak avukatlığı bıraktı; çeşitli prestijli festivallere katıldı, kendi koreografileri yanında Avrupalı önde gelen koreografların projelerinde de yer aldı.
Koreograf ve dansçı Canan Yücel Pekiçten, “Der Zwerg” i şöyle anlatıyor:
“Der Zwerg/The Dwarf”, Schubert’in ‘Der Zwerg, D.771’ isimli şarkısı ile Pär Lagerkvist’ın “Dvärgen”(Cüce) adlı romanından esinlenir. Schubert’in “Der Zwerg, D.771” isimli şarkısında Kraliçe ve onun cücesi arasındaki aşk ilişkisindeki imkânsızlık grotesk bir biçimde hikâyeleştirilir. Bu grotesk ve şiddet içeren şiir ne anlatır? ‘Der Zwerg/Cüce’, kendi içindeki karanlığın ve ruhunun derinliklerinden kafasını kaldıran kötü ruhlu cücenin arzularının dışavurumudur. Kraliçe ve iyelik zamiri ile aitliği belirtilen ‘kraliçenin cücesi’ aynı bedende var olur.”
Festivalin teması “doğal elementler”
Gdansk Dans Festivali, Polonya’nın en önemli uluslararası çağdaş dans festivallerinden. 8. Gdansk Dans Festivali’nin teması “doğal elementler” idi. Program ev sahiplerinden, Klub Zak’ın Suwnicowa Salon’u kum ve suyla kaplandı. Hava yaratıkları ve ateş elementini temsil eden dansçılar ise sahnede salındı. Festival, geçen yıl olduğu gibi, Gdansk ve Sopot’tan katılan dansçıların prömiyerleri ile açıldı. İlerleyen günlerde ise Polonya ve diğer ülkelerden dansçıların performansları sahnelendi. Festival sadece dansçılar değil gençler ve çocuklara da yönelik atölyeler ile toplumsal katılımı destekleyen bir formata sahip.
Solo Dans Yarışması, festivalin en önemli etkinliği. Bu uluslararası proje Avrupa’da gitgide daha da önem kazanıyor. Bu sene, başvurular arasından, Türkiye’den tek katılımcı olan Canan Yücel Pekiçten’in de aralarında olduğu 30 dansçı yarışmaya katılmak üzere seçildi. Jüri üyeleri; İsveç’in önde gelen koreograflarından Gun Lund, geçen yıl Sydney Dans Kumpanyası (SDC)’nda koreograf olarak yer almış olan Dam van Huynh ve dans eleştirisi üzerine bir atölye de gerçekleştiren Hanna Raszewska idi. İzleyicilerin de jürinin bir parçası olduğu yarışmada katılımcı bir seçim gerçekleşti.
Yarışmada fikirlerini cesur ve dinamik bir şekilde hayata geçiren dansçılar; Carmen Larraz ikincilik ödülünü, Sarah Bleasdale üçüncülük ödülünü, Fabian Fejdasz ise jüri özel ödülünü kazandı.