Ana SayfaEkolojiDoğaÇevre bencilliği; antroposentrizm

Çevre bencilliği; antroposentrizm

-

Modern insanın teknolojiyi ve tıbbı geliştirmesiyle nüfus ciddi artış gösterdi. Bu artış insanın doğada ihtiyacının artmasına ve kendisini “en değerli” görmesine yol açtı. “Her şey insan içindir” veya “her şeyin gayesi insandır” gibi anlamlara gelen antroposentrik düşünce, başta doğal yaşama dolayısıyla insanın kendisini olumsuz etkiliyor. Bu düşünce hümanizmden farklı olarak insanı tüm diğer canlı unsurlardan üstün ve özel kılmakta. Oysaki insanın, tüm diğer canlılar gibi evrimsel sürecin bir ürünü ve diğer canlıların da insanın yakın veya uzak akrabası olduğunu unutmadan; ekolojik dengeye uygun ve diğer canlı unsurlara saygılı yaşaması gerekmektedir. Fakat medeniyetler arası rekabet, doğaya hükmetme çabasıyla; doğaya zarar verme aşamasına gelmiştir.

Anroposentrik düşüncenin temel kaynağı toplumlar arası rekabettir. Ülkelerin teknoloji yarışı aşırı hammadde ihtiyacı gerektirirken, doğaya fazla yüklenmek tek alternatif kalıyor. Ayrıca tıbbın gelişimi geçmişte baş edilemeyen birçok hastalığın üstesinden gelerek hassas bireylerin de yaşamasına olanak sağlıyor. Bu tıbbi gelişmeler sonucu nüfusu dengelemeksizin geçen süreçte aşırı nüfus ve ihtiyaç doğmuş oluyor. Dolayısıyla insanın doğaya bu denli yayılışı kendisinin özel olduğunu düşünmesini de sağlıyor.

Farklı bir açıdan bakacak olursak bu düşüncenin siyasi ve dini kaynakları olduğunu da görürüz. Bunların da temeli, insanın veya insanın başka insana göre kendisinin üstün görmesidir. 1991’de Kuveyt’te Körfez Savaşı sırasında yakılan petrol kuyuları çevrede ciddi hasara yol açmıştır. 2016 yılında IŞİD terör örgütünün yaktığı kuyular ülkemizde asit yağmuru alarmı verilmesine neden olmuştu. Benzer şekilde ülkeler arası anlaşmazlıklar sonucu çıkan savaşlar da çevreye zararlı. Atılan bombalar, kimyasallar; yine kullanılmak üzere aşırı üretilen silahlar çevrede zararlı etkilere neden olmakta. Ülkemizde özellikle bazı köy yaşamlarında yaban domuzuna yapılan işkenceler de bu düşüncenin dini boyutu. Keyfi yapılan avcılık da insanın duygularını karşılamak amacıyla yapılan bir katliam sayılabilir.

1968’de “Çevre Krizinin Tarihi Kökenleri”nden bahseden Lynn White, çevre problemlerinin felsefi, teknolojik ve dini kaynaklarına dikkat çekmiştir. White sonuç olarak, felsefi ve dini olarak yeni bakış açıları geliştirmeden, çevre problemlerinin üstesinden gelemeyeceğimizi de belirtiyor.

Kaynak: Çevre sorunlarının antroposentrik karakteri, Savaşın çevreye etkisi (Dr. Aylin Sema Beliner)

SON YAZILAR

Akyaka sen ne güzel şeysin

Çok, çok uzun zamandır Akyaka ve Nail Çakırhan’la ilgili bir yazı yazmak istiyordum. Geçenlerde Akyaka’yı yeniden görünce nicedir bekleyen bu yazının da vaktinin geldiği anladım. Akyaka Akyaka,...

Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ikinci Botanik Parkı imara mı açılıyor?

Prof. Dr. Yüksel Öztan'ın Ankaralılara mirası, 3. derece doğal sit alanı olan Ankara'nın ilk botanik parkı bakanlığın onay vermemesine rağmen ticarete açılıyor. Proje için müellif...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

Vegan dövmeci ile vegan dövme hakkında

Günümüzde özellikle veganlar vücutlarına kazıdıkları dövmelerin de hayvansal içermesinden çekiniyorlar. Bu noktada bir takım kafa karışıklıkları söz konusu. Biz de bu kafa karışıklıklarını gidermek adına...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol