Çin özellikle hayvanseverlerin lanetle andığı bir ülke haline gelmiş durumda. Bunun nedeni olarak Çin’de kedi ya da köpek yeme kültürü gösterilmekte. Köpeğin gözlerindeki masumiyet ve çaresizlik ile mezbahada boynu kesilerek kendi kanında boğularak öldürülüp sonra da mutfaklarınıza giren inek ya da koyunların gözleri aslında aynı masumiyet, çaresizlik ve yaşama isteği mevcut.
Bu açıdan bakacak olursak ben, kediyi, köpeği sevip geri kalan tüm hayvanları tıpkı o küfür ettikleri Çinliler gibi yiyen kişilerin tutarsız olduklarını düşünmekteyim. Bilimsel olarak kanıtlar gösteriyor ki hayvanların acıyı, sevgiyi, şiddeti ve benzeri duyguları hissetmekte bizden aşağı kalır yanı yok ki hissetmenin insan olma ile bir alakası yok hatta hayvanlar hissetmekte ve hissettirmekte bizden daha üstün oldukları için onların yanında daha huzurlu ve kaygısız oluruz. Eğer kediyi, köpeği sevip geri kalanını yiyorsanız, yani onları öldürenlere daha çok öldürsünler diye destek oluyor ya da direkt kendiniz öldürüyorsanız sizler hayvansever değil yalnızca kedi-köpek seversiniz. Çünkü hayvanları sevenler, hayvan yemezler.
Aslında, günümüzde Çin, dışarıdan gelen kamuoyu baskısından dolayı kedi-köpek mezbahalarını kapatalı çok zaman oldu ve şu an bu mezbahalar yasa dışı. Yani Çin’e küfür eden Türkiyeli “hayvansever”ler kendilerini hiç geliştirmezken Çin büyük bir adım atarak bir yandan hayvan cesedi yeyip diğer yandan kendi sevdikleri hayvanları öldürüp yiyen Çinlilere küfür eden kedi-köpekseverlerin tepkilerine dayanamayıp bir düzenleme getirdi. Ama bizim kedi-köpekseverlerde hiçbir gelişme yok. Hâlâ kediyi, köpeği sevip geri kalanını öldürüp yiyorlar. Bu tip ilkel davranışlar ne zaman son bulacak bilemiyoruz.
Çin halkı hayvan özgürlüğü mücadelesi açısından Türkiye ve birçok ülkenin insanlarından çok daha ileri durumda. Moon Bear Rescue (İlaç yapımı için tutsak edilen ayıları kurtaran ve rehabilite eden bir hayvan özgürlüğü grubu) Compassion for China’s Animals (tüm hayvanları kurtarmak hedefi ile çalışan bir grup) Guardians of Chinese Animal Protection (tüm hayvanları kurtarmak hedefi ile çalışan başka bir grup) gibi gruplar mevcut ve bunlar çok aktif biçimde her türden hayvanı kurtarmayı hedefliyorlar. Türkiye’de ise her yıl binlerce köpeği katleden belediye başkanlarına “hayvansever belediye başkanı ödülü” veren tipler dernekçilik koşturuyor. Tabii ki sarı-sendika yöntemi ile para ve güç kazanan bu dernekler hayvanların dostu değil düşmanıdır. Gördüğünüz üzere Çinliler hayvan özgülüğü mücadelesinde kendilerine küfür eden Türkiyelilerden daha ileride.
Peki, son olarak ne oldu? Çin’de kedi-köpek mezbahaları yasak olduğu için aktivistler daha yoğun şekilde kedi-köpek taşıyan, mezbahalara giden kamyonları durdurup, şoförleri dövüp köpekleri kurtarıyorlar. Ekiplerinde veterinerler ve diğer gönüllüler de var. Öncelikle en acil durumda olanları veterinerler belirliyor böylece olay yerinde onlara müdahale ediliyor. Sonra diğerleri de güvenli bölgelere taşınırken Çin’in imajını bozan kamyoncular hapis cezasına çarptırılıyor.
24 Mayıs günü gene köpek mezbahasına giden kamyonları haber alan aktivistler hazırlıklarına başladı ve güzergâhta kamyonları durdurdu. Duran kamyonlardaki şoförleri indirip dövdükten sonra anahtarları alan aktivistler kamyondaki köpeklerin tıpkı mezbahaya götürülen inekler, koyunlar gibi aç, hasta ve bitap halde olduklarını gördü. Köpek-bireyleri indirip ilk müdahaleleri yaptıktan sonra geçici barınaklara yerleştirdiler. Türkiye’deki barınaklar sokaklardaki sağlıklı köpekleri toplayıp öldürürken, sokaktakileri zehirleyip ya da silahla öldürürken veya toplayıp açlıktan ölsünler diye şehir dışındaki arazilere atarken Çin’in köpek-bireylere böyle sahip çıkması bilgisi karşısında acaba Türkiyeli kedi-köpek severler küfür etmekten vazgeçip biraz olsun kendilerine bakacak mı? Gelişecekler mi? Yüzleşecekler mi?