Ana SayfaEkolojiKentleşmeEkoloji Meclisi Sonuç Bildirgesini yayımladı

Ekoloji Meclisi Sonuç Bildirgesini yayımladı

-

Ekoloji Meclisi toplantısı, 6 Aralık 2014 tarihinde Tüm BEL-SEN’de 32 demokratik kurum, siyasi parti, dernek ve örgüt temsilcisinin ve bağımsızların katılımıyla gerçekleştirildi ve dün sonuç bildirgesini yayınladı.

6 Aralık’ta Tüm BEL-SEN’de ilk toplantısını gerçekleştiren Ekoloji Meclisi katılım detayları, önlemler, konuşulanlar ile ilgili detaylı bildirgesini yayınladı.

Ekoloji mücadelesinin Soma’da, Ermenek’te, HES’te, köprüde, kentsel dönüşümde ya da sanayide çalışan işçi katliamlarının, yaşam alanlarını yağmalayan tesislerin, madenlerin, sanayinin etrafında yaşamaya mahkûm olan insanların geçimlik yaşamlarından koparılarak proleterleşmesinden ayrıştırılamayacağını vurgulayarak açılan Ekoloji Meclisi toplantısında:

*Ekoloji dayanışmasının siyasal bir sürece evrilmesinin gerekli olduğu, ekoloji meclisinin de amacının sorunları ve çözüm arayışlarını siyasal perspektifte sürdürmesi gerektiği belirtildi.
*Ekoloji mücadelesinin, canlılar ile cansızlar arasındaki yaşam ilişkisini ve yaşamı korumak için verilen bir mücadele olduğu belirtildi.
*Mücadeleler arasında hiyerarşinin, ötekileştirmenin olmayacağı; yatay örgütlenme ve dayanışma ile yaratılacak böyle bir adımın Türkiye’de ilk kez atılmakta olduğu vurgulandı.
*Sermayenin iktidarla ortak yürüttükleri saldırılara karşı her alanda verilen mücadelelerin ortaklaştırılması gerektiği ve Ekoloji Meclisi’nin halkların meclisi olması gerektiği vurgulandı.
*Bu süreçte şirketlerle asla işbirliği kurulmayacağının altı çizildi.

Toplantıya katılan yerel mücadelelerin, kendi deneyimlerini ve önerilerini paylaştıkları oturumda; kapitalizmin “kirleten öder” yaklaşımının, suyun metalaştırılmasının asla kabul edilemez olduğu, temel olanın, doğal yaşam alanlarının her koşulda korunması olduğu örneklerle aktarıldı:

*Gediz Havzası dünyadaki yedinci harika tarım toprağı olarak kabul edilmektedir. Böyle bir alanı geleceğe taşımak insan olmamızın gereğidir. Çaldağ Nikel madeninin çalışması her türlü araç kullanılarak engellenmelidir.
*Çanakkale toprakları her geçen gün enerji ve maden şirketlerinin rantına açılıyorken buna hep birlikte karşı koyabilmeliyiz
*Konya’da yapılmak istenen toplam 10 adet termik santral ve diğer enerji santrallerinin içinde yer alacağı sadece enerji üreten organize sanayi bölgesine karşı mücadele büyütülecektir. Aynı süreç Zonguldak Filyos’ta ve Hatay Erzin’de de sürmektedir: Bu alanlarda da sürece hızla müdahale edilmesi gerekmektedir.
*Köylülerin üretim süreçlerinde yaşadıkları sorunlar ile tarım alanlarına, meralara zorla el konulmasıyla ortaya çıkan ekolojik sorunlar birbirini kesen süreçlerdir. Bu nedenle ekoloji mücadelesi ile köylülerin toprakları için sürdürdüğü mücadele birbirinden koparılamaz.
*Hızla yok edilen geleneksel tarımı savunmak, mutlaka gerekli olandır. Ekoloji mücadelesi; tekellerin hibrit ve GDO’lu tohumlarına karşı mücadeleleri içermeli ve yerel tohumlarımızın patentlenmesine karşı mücadele yürütmelidir.
*Yatağan işçilerinin hak mücadelesine destek verilmesi, ekoloji mücadelesinin sınıfsal birliktelikleri ilerleten bir içeriğe kavuşması gereklidir.
*Karaburun, Çeşme, Samandağ gibi bölgelerde sayısı 1,500’e ulaşmış olan rüzgar santrallerine karşı mücadele ortaya konmalıdır. Rüzgar, güneş vb. enerji santrallerinin, yöre halkının onayı almaksızın, orman ve tarım arazileri katledilerek sermaye birikimi için kurulmaları kabul edilemez.
*Bölgelerden halkın mücadelesi sonucunda kovulan şirketlerin farklı bölgelerde işlerine devam ettikleri bilinmektedir, şirketin gittiği yeni alanda da benzer tepkinin halkla ortaklaşılarak örülmesi gereklidir.
*Kapitalist paylaşım savaşları insanı olduğu kadar ekolojik yaşamı da kıyıma uğratmaktadır.
*DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Ekoloji Meclisi’nin bir bileşenidir. Bölgede suların ve enerjinin, tarım topraklarının komünleştirilmesi çabaları için de mücadeleye devam edilmelidir.
*Savaşlara karşı çıkmak ekolojik yaklaşımın temeli olmalıdır.
*Hiroşima gibi nükleer bombalarla yaşatılan soy kırımların bir benzeri olan Halepçe katliamı daha fazla gündeme taşınarak burada kullanılan 12 kimyasal maddenin nükleer bombalardan bir farkı olmadığının görünür kılınması gerekmektedir.
*Kapitalizmin insanları; kırsaldan kentlere sürmesi ile birlikte kent insanlarının doğaya yabancılaştığı açık bir gerçek olup, yürütülen/yürütülecek olan mücadelede doğaya yabancılaşmayı önleyecek adımların atılması gerekmektedir.
*Soma ve Ermenek’te yaşandığı gibi; madenlerde işçilerin topluca kıyıma uğratılması, tarım topraklarının madenlere, enerjiye kurban edilmesinin ardından köylülere maden ocaklarına girmek dışında herhangi bir seçenek sunulmaması adeta onları ölüme mahkum etmektedir.

Bu doğrultuda;

*Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda devlet organlarının, tüm yaşam alanlarının metalaştırılmasının önünü açma çabaları her durumda reddedilmeli ve buna karşı mücadele yürütülmelidir.
*Birçok il, ilçe ve kırsal alan; holdinglerin etkinlik alanına girmiştir. Bakanlar, valiler, kaymakamlar gibi kamu görevlileri de şirketlerin işlerini kolaylaştırıcı birer şirket çalışanı gibi hareket etmektedir. Bu yolla halk baskı altına alınıp, susturulmak istenmektedir.
*Anayasanın 56. maddesinde var olan “Tüm insanların sağlıklı bir çevrede yaşaması en temel haktır.” vurgusu, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ile değiştirilmek istenmektedir. Böyle bir yaklaşım asla kabul edilemez.
*Toprak yasası, maden yasası, zeytin kanunu vb. yeni çıkarılan ya da çıkarılma süreci başlatılan su kanunu tasarısı vb. tüm doğa ve emek düşmanı yasalara karşı mutlak mücadele örülmesi gerekmektedir.
*ÇED süreçlerinin birer aldatmacaya dönüştürüldüğü bugün, doğaya yönelik saldırıda halkın top yekün mücadelesinin esas alınması gerekmektedir.
*Son dönemde daha fazla arttırılan mahkeme masrafları da dahil olmak üzere, adaletin paraya endeksli olması kabul edilemez.
*Yasal süreçlerde ise kazanımla sonuçlanan vaka sayısı çok az olup, bu süreçleri ancak meşru mücadelemizle lehimize çevirebiliriz.

Bergama’da altın madenlerine karşı yürütülen mücadele, Türkiye’de bu alanda yapılan mücadelelerin büyümesinin önünü açmıştır; ekoloji mücadelesinin aynı zamanda sınıf mücadelesi de olduğunu halklara öğretmiştir. Doğal alanların ve kentlerin üzerine, sermayenin organize etmesiyle top yekün bir saldırı gerçekleşmektedir. Savunma da top yekün mücadele ile mümkün olacaktır:

*Sınırlarda tarım topraklarını işgal eden mayınlar derhal temizlenmeli ve bölge toprakları topraksız köylüye tarım amaçlı dağıtılmalıdır.
*Batman’da ve Suruç’ta olduğu gibi Anadolu’nun her yerinde boşaltılan/boşalan köyler izlenmelidir.
*Yerel yönetimler; bilhassa ekolojik uygulamalar anlamında örnek olmalıdır.
*Konya örneğinde olduğu gibi, bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması için çalışılmalıdır.
*Hayvan haklarına ilişkin mücadele, meclisin işlerinden biri olmalıdır. Sirklerin, hayvanat bahçelerinin yer almadığı, hayvanların şiddet görmediği, deneylerde kullanılmadığı, sağlıklı ve özgürce yaşayabilmeleri için yerel yönetimlere büyük görev düşmektedir.
*Kırlarda, köylerde ve kentlerde yaşanan saldırıların birbiriyle ilişkisi kurulmalıdır. AVM’ler ile HES’ler arasındaki ilişki görünür kılınmalıdır.
*İş cinayetlerine neden olan, vadilerde suyu ticarileştiren, maden işletmeleri, enerji projeleri vb. yöntemlerle, doğal alanları ve doğal varlıkları sermaye birikimine sokan şirketler ve iktidar yanında yer alarak bu saldırı süreçlerine destek olan bilirkişiler teşhir edilmelidir.

Tüm bölgelerde mücadelenin büyütülmesi ve insanların söz, yetki ve karar organlarında örgütlü hale gelmesi, ancak ekoloji meclisleri ile mümkündür.

Ekoloji Meclisi;

*Ülkenin her yerindeki ekoloji örgütleri olarak; artık birbirimizin mücadelelerini izlemek yerine, birbirimizle dayanışacak araç ve iletişim kanallarını yaratmalı,
*Uluslararası ilişkilerini derhal kurmalı ve mücadelelerin ortaklaştırılmasının yolunu yapmalı,
*Ekoloji mücadelesi verenler için ekoloji akademileri kurmalı ve bilinçlenmeye önem vermeli,
*Önüne stratejik hedefler koyarak (örn. Suyu korumak için) mücadele süreçlerini her il ve ilçede örmeli,
*Çalıştaylar yaparak su-toprak ilişkisi, sermayenin saldırısının yaratacağı ekolojik/sosyolojik yıkımları, yıkımın sağlık boyutunu, proleterleşme sürecini konuyu bilmeyen il, ilçe ve köylere aktarmalı,
*Tarım ve hayvancılık öncelikli ekolojik köy, geçimlik yaşam perspektifinde yerel üretim, yerel tüketim, kooperatifleşme, ekolojik yaşam, … v.b. konuları tartışmalı ve ekolojik yaşamın hayata geçirilmesi ve sürdürülebilir olması için çözümler aramalıdır.

Öneriler ve Kararlar;

1. Toplantıların Ankara ve İstanbul’a sıkıştırılmaması gerektiği önerisinden hareketle; Ekoloji Meclisi, ikinci toplantısını iki ay sonra farklı bir bölgede gerçekleştirme kararı almıştır. Bu iki aylık sürede Ekoloji Meclisi katılımcıları bir araya gelerek il, ilçe ve bölgelerde ekoloji meclisleri kurabilir.
2. Bir sonraki toplantıya kadar, ilk meclise katılanların Ekoloji Meclisi’ne katılımının devamını sağlamak ve meclislere katılımın artması için iletişime geçilmemiş demokratik kitle örgütleri ile görüşmelere devam edilecektir.
3. Bir sonraki toplantıda Ekoloji Meclisi bünyesinde
• Hukuk kurulu
• Bilim kurulu
• Basın kurulu
• Yazı kurulu v.b. kurulların oluşturulmasının gündeme alınması önerildi.
4. Davaların süreçlerinin ve sonuçlarının aktarılması;
• Davaya başvuru süreçlerini hızlandıracak yöntemlerin oluşturulması,
• Her yerelin gelişmeleri ve durumu belirten rapor ve bilgilerinin Ekoloji Meclisi içinde yaygınlaştırılması adına, yazı kurulunun gelen bilgi ve belgeleri derleyerek hazırlanan raporun yerel meclislerle paylaşılması,
• Gazete, dergi v.b. süreli yayınlar çıkarılarak toplanan bilginin yerellerde paylaşılması,
• Bilim kurulu tarafından doğal alanlara yönelik saldırılara dair süreçlerle ilgili bilginin halklara ulaştırılması, eğitimlerin planlanması ve yaygınlaştırılması önerildi.
5. Ekoloji Meclisi; ekoloji mücadelesini yaygınlaştırmak için büyük mitingler düzenlesi, kampanyalar örmesi önerildi. (Örneğin; ÇMO İstanbul Şubesi tarafından 31 Mayıs’tan itibaren bir hafta “ekoloji mücadele haftası” olarak ilan edilmiştir. 31 Mayıs 2015’ten başlayarak bu haftanın Ekoloji Mücadele Haftası olarak kutlanması sağlamalıyız.)
6. Ekoloji mücadelelerinin tarihsel sürekliliği, Türkiye toplumsal mücadelelerinin gündemine aktarılmalıdır.
7. Mücadelede bütünselliğin parçası olan yerel ekoloji meclisleri ile ilişkinin sürdürülmesi için bir yürütmenin ya da koordinasyon kurulunun oluşturulması önerildi.
8. Çalışma ve eylemliliklerin merkeze gömülmemesi için yerelleşmeyi sağlamamız gerektiği vurgulandı. İl, ilçe ve bölge koordinasyonu ya da yürütmeleri oluşturulması önerildi.
9. Mecliste örgütsüz bağımsızların olması için de çaba gösterilmesi gerektiği vurgulandı.
10. Burada belirtilen tüm önerilerin bir sonraki toplantıda da tekrar ele alınarak değerlendirilmesi,
11. Ekoloji meclisini oluşturacak her demokratik kitle örgütü, parti ya da siyasi örgüt ile Ekoloji Meclisi arasındaki hukukun kurumlar tarafından değerlendirilerek iki ay sonraki toplantıya önerilerini taşıması ve
12. Ekoloji meclisini oluşturacak her kurumun kendi özgünlüğünü koruyarak Ekoloji Meclisi’nde yer almasının gerekliliği vurgulandı.

SON YAZILAR

İZBAN’daki boş koltuk

Ege’nin medeniyetler beşiğinde büyüttüğü bir kenttir İzmir. Çarpık kentleşme yıllarıyla, eş, dost, tanıdık, ahbap, yandaş, kayırıla kayırıla bir tuhaf kentleşmiştir. Büyümüştür büyümesine ama körfez kenarına dizilmiş...

Ankara’nın ilk, Türkiye’nin ikinci Botanik Parkı imara mı açılıyor?

Prof. Dr. Yüksel Öztan'ın Ankaralılara mirası, 3. derece doğal sit alanı olan Ankara'nın ilk botanik parkı bakanlığın onay vermemesine rağmen ticarete açılıyor. Proje için müellif...

Bir depremin anatomisi: 1755 Lizbon Depremi

1 Kasım 1755 günü saat 9.40'ta, Avrupa’nın en büyük dördüncü kenti Lizbon’un neredeysetüm yerleşim alanlarını kullanılmaz hale getiren, Richter ölçeğine göre 8.5-9 şiddetinde bir deprem...

Şehir Plancıları “yeni yüzyılda planlama yapmaya, kentsel yaşamı dönüştürmeye” çağırıyor

Şehir Plancıları Odası (ŞPO), şehir plancıları başta olmak üzere tüm yurttaşları, 8 Kasım 2023 tarihinde Ankara'da, yeni yüzyılda planlama teması ile gerçekleştirilecek Dünya Şehircilik Günü...
Yeşim Özbirinci
Yeşim Özbirincihttp://www.wearethehippies.com
İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Muhabir ve editör olarak çalıştı. Son yıllarda çevre bilimine merak sardı. Gezmeyi ve kamp yapmayı seviyor.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol