2023 yılına kadar enerji ihtiyacının yüzde 30’unu yenilenebilir enerjiden sağlamayı hedefleyen Türkiye için Danimarka örneğine bir göz atıp değerlendirmede bulunmak çok da zor olmasa gerek. Yenilenebilir enerji potansiyeli yüksek olan Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 85’den fazlasını fosil yakıtlardan ve yüzde 70’ini dışarıdan sağlaması garipsenmeyecek gibi değil. 2015 yılında Enerji Enstitüsü tarafından yayınlanan habere göre Danimarka (özellikle Samso Adası) enerji ihtiyacının yüzde 140’ını (özünde müthiş bir rakam) rüzgâr enerjisinden karşılamış bulunmakta ki bu da Danimarka’yı dışa bağımlı olmaktan kurtarmakta.
Enerji devriminden bahsedecek olursak yüzümüzü Danimarka’daki küçük bir ada olan Samso’ya çevirmeliyiz. Enerji konusunda iklim dengeleyici eşsiz bir model. “Samso’nun 10 yıllık yenilenebilir enerji projesi” altında harekete geçilmiş rüzgâr türbinleriyle, güneş panelleriyle çevrili bir yer hayal edin.
Kyoto Protokolü sonrası ülkesine dönen Danimarkalı Çevre Bakanı Svend Auken projenin adımını atar ve proje başarı kazanır. Enerjide kendine-yeterlilik ilkesiyle, 10 yıl sonrasında dahi yenilenebilen enerjiden daha çok enerji üretebilecek kapasiteye ulaşan Samso, inek sütünden dahi enerji üretmeye başlar. Adadaki tek CO2 sorunu arabalardan yayılan gazlar olarak ele alınsa da, Samso halkı elektrikli arabalara dönüş fikrini benimsemiş ve birtakım girişimlerde bulunmuş.
Samso’nun bize verdiği ders ise sürdürülebilir kalkınmayı moral dinamikleriyle birlikte temele koyarak, neo-liberal politikaların çevre kaynaklarını ve de yaşamlarımızı nasıl mahvettiğini gözden geçirmek. Özellikle Türkiye’nin fosil yakıtlara ve nükleere olan saplantısı da göz önünde bulundurulursa, lokal de etki etme amacıyla küçük teşviklerle bizler de bir Samso yaratabilir ve uzun vadeli & pozitif-dönüşümlü meyvelerinden bizler de yararlanabiliriz.