Ana SayfaYaşamKadınFransız Devrimi'nin Jironden Feministi: Olympe de Gouges

Fransız Devrimi’nin Jironden Feministi: Olympe de Gouges

-

Esas adı Marie Gouze olan, ama kaderi gibi kendi ismine de kendi karar veren Fransız Devrimi’nin cesur kadını; Olympe de Gouges. Hayatı boyunca 29 roman ve çeşitli denemeler, 71 tiyatro oyunu metni, 70 devrimci bülten ve makale yazan de Gouges, aynı zamanda iyi bir siyasetçidir. Yaptığı politik çalışmaları arasında tüm dünyada, yaşadığı yıllarda olmasa bile, yankı uyandırmayı başaran “Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi” (Déclaration des droits de la femme et de la citoyenne) ile kadınlara yol gösteren bir devrimcidir. De Gouges’u, 1792 yılında “Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi”ni (Vindication of the Rights of Woman) yazan Mary Wollstonecraft ile eşleştirmek yanlış olmayacaktır. Aynı yılın Aralık ayında Paris’te olan Wollstonecraft’ın, de Gouges ile karşılaşmamış olması ise büyük talihsizliktir. De Gouges yaşamı boyunca kendini bireylerin hak ve özgürlüklerine adamıştır. Kadın haklarının tanınması için çalışırken, aynı zamanda farklı ırklar, öksüzler, engelliler ve yoksullar için de mücadele vermiştir. Demokrasi mücadelesinde, despotizme ve işkenceye karşı durmuştur. Doğuştan gelen bir araştırmacı, gazeteci ve iletişimci kimliği olan de Gouges’u, bu özellikleri bile 1793 yılında başını giyotinden kurtaramamıştır.

      De Gouges’un yaşadığı dönemde soylular, Fransız monarşisinin gelişmesiyle, Orta Çağ’da sahip olduğu gücü yavaş yavaş yitirmiştir. Fakat hala muazzam imtiyazlara sahiptirler. Feodalizm hala oldukça güçlüdür. Feodal haklar, hakimiyetini bütün doğal güçlere yaymış; büyüyen, hareket eden ya da nefes alan her şeyi kapsamıştır. Köylüler, zorba feodalizme çatmadan yollarda adım atamıyor, çürük köprüler üzerinden nehirleri geçemiyor, ya da köy bakkalından bir parça kumaş, bir çift tahta pabuç alamıyordur. Bu şartlar altında köylüleri saran nefreti tahmin etmek zor değildir. Köylüler ayaklanmaya hazır adeta bir bomba gibidir. Sahip olmadıkları tek şey ise, kendilerine güvenleri ve özgürleşmeye dair umutlarıdır. 

    18. yüzyılın sonlarında iki büyük devrimci güç, akılları tahrik ederek olayların şiddetini arttırmıştır: Bir taraftan Fransız halkı fikrî olgunluğa, diğer bir taraftan da Fransız burjuvazisi toplumsal olgunluğa ulaşmıştır. Fransız düşüncesi, kendi ihtişamının bilincine erişmiş; analiz etme ve çıkarım yapma yöntemlerini tüm gerçekliği ile, topluma anlatmak ve uygulamak isteğindedir. Fransız burjuvazisi gücünün, servetinin ve haklarının kalkınmasına dair sonsuza yakın ihtimalinin bilincine varmıştır. Bunlar, Devrim ateşinin iki aydınlık kaynağıdır. De Gouges gibi kadınlar da devrime yön veren tarihi olaylarda yer almışlar; fakat sıra kendilerine geldiği zaman umdukları desteği ve ciddiyeti bulamamışlardır. 

     Kısaca özgeçmişinden bahsetmeden geçmek istemem. Montauban komününde 1748 yılında doğduğu bilinmektedir. Anne Olympe Mouisset adında bir manifaturacı annenin kızıdır. Annesi 1737 yılında Pierre Gouze ile evlenmiştir, ancak de Gouges’un biyolojik babasının Jean Jacques Lefranc adında bir soylu olduğu söylentisi vardır. De Gouges’un eğitimi daha 14 yaşındayken sevmediği bir adamla evlendirilerek yarım kalmıştır. Evliliğinden çok sevdiği bir oğlu olduğu bilinmektedir. Tüm hayatı boyunca oğluna maddi ve manevi destekte bulunmuş; ölmeden önce oğlunun başının kendi yüzünden derde girmesinden korktuğu için onu evlatlıktan reddetmiştir.

      Kocası öldükten sonra, henüz 22 yaşındayken güneyden Paris’e gelen Olympe de Gouges ilk başta femmes galantes’dan, yani kamusal alana çıkabilen kibar kadınlardan biridir; fakat soylu ve entelektüel salonların henüz dışındadır. Uzun yıllardır birlikte olduğu bir dostunun yardımıyla geçinmektedir ve mütevazi eğitimine rağmen okuryazar bir kadındır. En büyük tutkusu metin yazmak; insanlara yazıları ile fikirlerini ulaştırmaktır. Yazı yazmak onun için sanatsal olduğu kadar siyasal bir eylemdir; metinlerinin binlerce kopyasının basılması için büyük çabalar sarf eder. 1780’li yıllardan itibaren reform yanlısı siyasi yazar çevrelerine girip çıkmaya ve siyasi yazılar yazmaya başlar; bunlardan biri de 1784 tarihli Zamora et Mirza, ou lheureux naufrage (Zamora ve Mirza, Mutlu Deniz Kazasında) adlı dramasıdır. Farklı salonlara girip çıkan de Gouges, aralarında Rivarol, La Harpe, Marmontel, Aubert, Sauterau ile yıllarca dostluğu devam edecek olan Louis Sébastien Mercier gibi pek çok yazar, gazeteci ve filozof ile tanışır. Sahip olduğu bu çevreler ve arkadaşlıkları sayesinde gündemi yakından takip etme, devrimsel süreç boyunca halkın nabzını tutma ve yeni konularda fikir sahibi olma yönünden kendini zenginleştiren de Gouges, tam bir Rousseau hayranıdır. Tiyatral yazıma kendini iyice kaptıran Olympe de Gouges, bir arkadaşı ile gezgin tiyatrosu yapmaya başlar. De Gouges kendisini Comédie Française’de yazar olarak kanıtladıktan hemen sonra, tam bir tiyatro aşığı ve destekçisi olan Markiz Montesson tarafından Fransız Tiyatrosu’na bir mektup ile çağrılır. 

      Comédie gibi kültürel kurumlar tarafından tanınan kadınlar o dönemde oldukça azınlıktadır; 1680 yılından devrime kadar olan süreçte kadınlar tarafından yazılmış 2627 eserin sadece 77 tanesi sahnelenmiştir. Eski rejim ve yenisi ile arasındaki kritik geçiş dönemine denk gelen de Gouges, kadınlar tarafından yönetilen tiyatro ve salonlarda yer almıştır. Özellikle salonlar, dönemin Fransası’nda siyasi gündemi takip etmek ya da devrimcilere/reformculara istihbarat sağlamak amacıyla büyük önem teşkil etmektedirler. 

          Tiyatro, o dönemde çoğunlukla tam ve gerçek bir mücadele özelliği kazanan bir zihinsel çalkantı yaratmıştır. Bu durum Pierre Caron de Beaumarchais’nin Figaronun Düğünü adlı yapıtının sansürün sebep olduğu bir sürü zorluktan sonra sahnelenmesinin, gerçek bir savaşa çağrı rolü oynamasının kanıtıdır. Beaumarchais’nin eylemi aynı zamanda dolaysız bir eylem, yani sendikal bir eylem etkisi yaratmıştır. De Gouges ve tiyatrosu da aynı doğrultuda mesajlar veren ve halkı uyandıran oyunlar sahneye koymaya çalışırlar. Fakat de Gouges’un ölümünden sonra 27 Temmuz 1794’ü izleyen Thermidor gerici tepkisiyle tiyatro, siyaset ve toplum yaşantısıyla tümüyle bağını koparmasa da, konularını Terör’ün kanlı günlerinden alacaktır. Asıl değişiklik, cinsel ahlak ve aile yaşamı üzerine yazılmış metinlerin yaygınlaşması olacaktır.

   Zamora et Mirza, ou l’heureux naufrage adlı eseri büyük eleştiriler alınca, Bastille’de hapsedilmesi hakkında Lettre de cachet, yani mahkemesiz hapse gönderileceğini bildiren kraliyet mühürlü bir mektup alır. Araya giren birçok tanıdığı sayesinde, de Gouges hapse girmekten kurtulur. Olympe de Gouges bu eserinde, Eski Rejim’in imtiyaz ekonomisini ve kadın düşmanlığını konu ederek sömürgecilik ve köleliği eleştirmesi ile tepki almıştır. 1789 yılında ise bu eser LEsclavage des nègres (Siyahilerin Köleliği) adıyla sahnelenerek tiyatroda bir skandal yaşanmasına yol açmış ve Fransız sömürge beyleri tarafından eserin bir daha asla sahnelenmemesi konusunda uyarı verilmiştir. Sanatı kitlelere erişmek için kullanan de Gouges artık Eski Rejim’in tepkisini üzerinde toplamıştır. Bundan sonraki yıllarda yazacağı her eserde bir zorluk yaşayacak ya sansüre takılacak ya da oyunu sahnelenmeyecektir. Buna rağmen de Gouges üretmeye ve yazmaya devam ederek kadına, çocuğa, kölelere yapılan haksızlıklara dikkat etmek üzere çalışmaya yılmadan devam edecektir.

      Le Marriage Inattendu du Chérubin (Chérubin’in Beklenmedik Evliliği) adlı oyununu 1786 yılında sahnelemeyi başarır ve eleştirmenler tarafından oyun büyük beğeni toplamıştır. Oyunun ana teması rızasız yapılan evlilikler üzerinedir. 1788 yılında basıma verdiği Le Réfléxions sur les Hommes Nègres (Siyahi Adamlar hakkında Yansımalar) adlı eseriyle, 1790 yılında aralarında Brissot, Yahudilerin medeni eşitliği için mücadele eden Abbé Grégoire, Sieyès, Mirabeau ve Condorcet’nin yer aldığı Société des Amis des Noirs’a (Siyahi Arkadaşlar Derneği)kabul edilir. O yıllarda de Gouges sürekli üretim halindedir. 1790 yılında Les Democrates et Les Aristocrates (Demokratlar ve Aristokratlar), La Nécessité du Divorce (Boşanmanın Gerekliliği) ve Le Couvent ou Les Voeux Forcés (Manastırda Zorunlu Dilekler), 1791 yılında Mirabeau aux Champs Elysées (Champs Elysées’de Mirabeau) ve 1792 yılında La France Sauvée ou Le Tyran Détrôné (Kurtarılmış Fransa’da Tahtsız Tiran) adlı eserlerini yazar. Eserlerinin, isimlerinden de anlaşıldığı üzere, politik açıdan değer taşıyan konuları ele alırken, aynı zamanda felsefi yönden de yazılarını beslemiştir. 

      De Gouges’un iç dünyası oldukça farklıdır. Döneminin Jeanne d’Arc’ı desek yerinde bile olur. De Gouges, Rousseau’ya büyük bir hayranlık duyuyor, onu manevi babası olarak görüyordur; fakat bunun nedeni Emile’deki Sophie değil, Rousseau’nun doğa ve toplum sözleşmesidir. 1788 tarihli Le Bonheur Primitif de lHomme’da (İnsanın İlkel Mutluluğu) Rousseau’nun modelinden ve eski doğa yasası öğretilerinden yola çıkarak, doğal halini koruyan bir toplum tasarlar. Ölüm döşeğindeki bir baba çocuklarına onun bilge yasalarını izlemelerini öğütler: Mutluluğa giden yol işbirliği, eşitlik ve kardeşlere, komşulara, dostlara saygıdan geçer. Eserde çocukların anne sevgisine yer verilmez; fakat evlilik eşit haklara sahip sevgililer arasındaki bir bağ olarak nitelenir. Burada de Gouges yaşamına ve eserlerine damga vuran bir paradoksu dile getirir ve aynı paradoksu 1792 yılında kaleme alacağı Déclaration des Droits de la Femme et de la Citoyenne (Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi) adlı eserinin ekinde cinsiyet meselesi ile ilintilendirir: 

       “Eğer cinsime saygın ve adil bir statü kazandırma çabam bugün bana özgü bir paradoks, imkansızı istemek olarak görülüyorsa, o zaman bu meseleyle uğraşma onurunu geleceğin insanlarına bırakıyorum; ama o zaman gelinceye dek buna ulusal eğitimle, etiğin yenilenmesi ve evlilik sözleşmeleri ile bir zemin hazırlanabilir.”

     Olympe de Gouges, İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nden iki yıl sonra, kraliçeye Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yazarken paradokslarını kullanarak dildeki cinsiyet belirteçlerinin muğlaklığıyla maddeleri yazmıştır.

     Fransız basımevleri 1787 yılından itibaren yeni bir düzenlemeye gitmiştir. 18 Ağustos 1789 tarihinde, Virginia anayasal modelini örnek alarak, basın özgürlüğünü öneren madde onaylanır; böylece 1790 yılında sadece Paris’te, aralarında Journal des Dames gibi, farklı kadın gazetelerinin de bulunduğu 235 gazete basılır. Zaten 1787 yılında Cahiers de Doléances’ta, krala dileklerin ve şikayetlerin yazıldığı defterde, basın özgürlüğü hususunda 464 şikayet bulunmaktadır. 1787 yılından Temmuz 1788 yılına dek 650 kitapçık yayımlanır; bunların arasında Olympe de Gouges’a ait 80 civarında eser yer alır. Haziran 1788 tarihinde de Gouges’un ilk politik bülteni olan Journal Général de France yayımlanır; ilk sayfasında Lettre au Peuple ou Projet dune Caisse Patriotique Par Une Citoyenne’de (Bir Kadın Vatandaş için Yurttaşlık Projesinde İnsanlara Mektup) XVI. Louis’i savunurken, zenginlik vergisinin yürürlüğe girmesini ummaktadır. Mayıs 1789 yılında yayımladığı Le Cri du Sage, Par Une Femme (Bir Kadın için Akıllının Feryadı) adlı bülteninde ise, kadınları meclisten dışarı kovabileceklerini ama kendisinin insancıl zekası ile meclisin gündemine yerleşebildiğini itiraf eder. 1 Mayıs 1789 tarihindeki toplantıda Ulusal Meclis’te diğer kadınlar gibi, de Gouges da meclisteki yerini alır. Sadece 1789 yılında 12 bülten yayımlayan de Gouges’un argümanları, evinde pek çok kadının toplanarak Société dAuteuil’ü kuran Anne-Catherine Helvétius ile benzeşmektedir. O yıllarda de Gouges dini evliliklerden vazgeçilmesi gerektiğini, boşanma hakkının savunulmasını, evlilik dışı doğan çocukların eşitlik ve babalık hakkının korunmasını, yalnız çocuk büyüten annelerin, kimsesiz küçük çocukların, dilenci ve engellilerin koruma altına alınmasını eserlerinde dile getirmektedir.  Her zaman üreten ve kendini geliştiren Olympe de Gouges, aktif çalışmaları sayesinde Jironden çevresinden önemli kişilerin de takdirlerini toplamakta ve dikkat çekmektedir. Ölümünden önce Jirondenler’in tarafında yer alacak olan de Gouges her zaman ılımlı bir üslup kullanmayı tercih etmiştir.

      Champs-de-Mars meydanında 3 Haziran 1792 tarihinde diğer kadınlarla birlikte de Gouges yeni kanunların kutlamak için bir araya gelir. Oğlu askerde olduğu zamanlarda, 22 Temmuz 1792’de ise, Place du Carrousel’de vatanı tehlikelerden korumak üzere gönüllü askere yazılma gününde yine diğer kadınlarla birlikte yerini alır. Robespierre’in idamını eleştiren de Gouges, 25 Ağustos 1792’de giyotinle idama karşı çıktığı yazısı La Fierté de lInnocence, ou Le Silence du Véritable Patriotisme’i (Mutlak Vatanseverliğin Sessizliğinde Suçsuzluğun Gururu) yayımlanır. Condorcet ve karısı Sophie de Grouchy ile birlikte 1792 yılında Jirondenler’e destek olmaya karar verir. Devrimsel sürece Olympe de Gouges gibi pek çok kadının dahil olmasına rağmen Meclis, 1793 yılında kadınlara yurttaşlık hakkı tanımaz. Durumun daha da kötüleşeceğini öngören de Gouges, Haziran 1793’te cumhuriyetçi, federal ve monarşi yanlısı yönetim biçimlerinin arasından uygun olanını seçmek için bir referandumun gerekli olduğunun vurgusunu yapan manifestosunu yayımladığı zaman, Devrim Mahkemeleri tarafından suçlu bulunur. Evi aranır ve tüm yazıları yok edilir. Marie-Catherine Mahay’ın yardımı ile Abbaye de Saint Germain-des-Prés’den kaçmayı başarır. Gizliden gizliye yazdığı iki ayrı manifesto ile tutuklanmasının ardındaki sebepleri ve usulsüzlüğü anlatır. Marie Antoinette ve 21 jirondenin idamından sonra mahkemeye çıkarılan de Gouges, halkın egemenliğine kastettiği gerekçesiyle 3 Kasım 1793 tarihinde giyotin cezasına çarptırılarak hayatına son verilir. Kısa hayatına pek çok eser sığdıran Olympe de Gouges, kadınlar için pek çok mücadele vermiş olmasına rağmen, bugün bile hakkında konuşulduğunda akılda kalan ilk özelliği, toplum tarafından kabul görmeyen bir kadın olduğudur. Tüm fedakarlıkları ve hayatı pahasına verdiği mücadelelerinin tek meyvesi ise, kendinden sonraki kadınların mücadelesine ışık tutabilmesidir. Şimdi size soruyorum; kaçımız de Gouges olabilirdik ki?

KAYNAKÇA

BOCK Gisela, Avrupa Tarihinde Kadınlar, Çev. Zehra Aksu Yılmazer, Literatür Yayınları Avrupa’yı Kurmak Dizisi:7, 1. Basım, İstanbul, Kasım 2004

Devrimler ve Kültür Tarihi Ansiklopedisi, Gelişim Yayınları

JAURÈS Jean,  Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi, Çev. Koray Büyüktuncer, Dipnot Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2016

STOLFI Valeria, Marie Gouze detta Olympe de Gouges, Enciclopedia delle Donne, 

SON YAZILAR

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...

Kadın, doğa ve kesişen tahakküm: Av ihalelerinden İstanbul Sözleşmesi’ne, Kuzey Ormanları’ndan 6284’e

Hem ekofeminizm hem vegan feminizm kadınların, doğanın ve hayvanların üzerindeki ataerkil kapitalist baskının nasıl ortak sömürü hikayeleri ortaya çıkardığını yıllardır tartışıyor. Üstelik bunu, sadece bu...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol