Temellerini 1920’lere kadar indirebileceğimiz sanal gerçeklik, o dönemlerde simülatörler, günümüzde hâlihazırda görüntü ve çeviklik açısından hâlâ göze hitap etmiyor olsa da gözlüklere, başlıklara ve buna benzer vücut üstü elemanlara bırakmış bir teknolojidir.
Bahsetmiş olduğum simulatörler kısmi katılımlı ortamlar olarak ele alınır. Bu ortamlarda herhangi bir aparat ihtiyacı oluşmaz ve tam anlamıyla bir gerçeklik elde edemezsiniz. Bizim bahsedeceğimiz ve şu an bilişim sektörü devlerinin üzerinde ısrarla durduğu ve rekabette sınırları zorladığı tam katılımlı ortamlar, bilgisayar destekli sanal ortam olacak.
Bu teknolojide ana mantık, bireyi, kullandığı aparatlar ve izleyeceği demo video, oyun ya da ileride kullanım alanına göre şekillenecek yeni görseller ile baş başa bırakmak. Beyni kandırma prensibi ile işleyen bu yöntemde insan beyninin gerçek dünyayı unutması, tamamen o anki görünen evrene adapte olması hedeflenir. Bu sürede günümüzde çözüme kavuşmamış bazı durumlar söz konusudur.
Örneğin; gözlüğü veya o an kullanacağınız sanal gerçeklik için gerekli aparatlardan sonra beyin 7-8 saniye içerisinde kendisi ortama adapte olmaya ve sonrasında da “Bunlar gerçek” şeklinde karar vermeye yatkındır. Beyin bunu yapabilir durumdayken pekâlâ tersini de yani “Bu gerçek değil!” durumunu da kavrama yeteneğine sahiptir.
Aslında teknolojinin şu anda üstünde durulan, mühendisler tarafından derinlemesine çalışılan yönü de burası. Öyle anlar olabilir ki beyin sanal gerçeklik ortamında anlık kare sekmeleri yüzünden kendini hasta hissedebilir ve kusma hissi duyabilirsiniz. Keza genellikle oyunlar için kullanılan koşu bantları üzerinde sanal gerçeklik deneyimi yaşamak şu an risk barındırıyor.
İşin tekniğinden biraz uzaklaşmaya ne dersiniz? Örneğin; biz sanal gerçekliği nerelerde kullanabiliriz? Aslına bakacak olursak sanal gerçeklik, gerçeklik kavramının olduğu her olay için kullanılabilecek bir ürün. Eğitim alanında bir coğrafya öğretmeni öğrencileri ile beraber bir gün Amazon Ormanlarında, bir gün Büyük Sahra Çölü’nde gezinebilir. Ya da bir tarih öğretmeni oluşturulabilecek bir video ile eski olayların içine sürükleyebilir öğrencilerini.
Öte yandan tıp alanı da tabii ki sanal gerçeklikten payını alacak gibi gözüküyor. Günümüzde kadavralar üzerinde incelemelerde bulunan tıp öğrencileri belki de ilerleyen senelerde bizzat sanal bir ameliyatta bulunabilecekler. Her alana etki yapacağını düşündüğümüz sanal gerçeklik teknolojisinin inşaat sektörü için de bomba etkisi yapacağı kaçınılmaz. Örneğin; geniş çaplı bir şirketsin ve bulunduğun konumdan 50-60 kilometre ötede bir arazi üzerinde konut projesi yaptın. Artık binaları göstermek için oraya yeni bir şube açmana ya da müşterilerini kısıtlayacak “Evinizi görmek isterseniz çarşamba günü geliniz” gibi kaba sayılabilecek cümleler kurmanıza gerek kalmayacak. Gelen müşteri sizin yanınızda evine girebilecek ve bütün odalarını dolaşıp zevki tadabilecek.
Sanal gerçekliğin kullanılacağı en büyük alan tabii ki oyun sektörü olacak. Bunun üzerinde durmak dahi istemiyorum çünkü zaten çoğu “gamer” kendisini elinde silahı birilerini indirirken hayal eden insanlar. Tabii ki bu teknoloji yalnızca size sunmuş olduğum tırnak içinde yararlı alanların dışındaki sektörlerde de yerini alacak. Büyük çoğunluğuna abest gelebilecek bir alan porno sektörünün bu işin dışında kalmasını tabii ki bekleyemezsiniz. Keza film sektörü de önde gelen bir temsilcisi olacak. Sonuçta kim istemez ki Johnny Depp ile denizleri fethetmeyi? Tüm rüyalar gerçek, tüm gerçekler sanal olacaktır.
Hızla gelişen bu teknolojiye birlikte şahit olacağız takipte kalın.