Çevre araştırmaları devam ediyor. Antroposen kavramının kullanılması insanlığın farkında olduğunun göstergesi. Farkındalığın getirisi hemen olabilir miydi? Belki ama en azından önlemler alınıyor. 1997’de kabul edilen Kyoto Protokolü ile gidişata dur demek istendi. Amacı, özellikle sanayileşmiş ülkelerde sera gazı salımını kısıtlamaktı. Avrupa gibi ülkemiz de bu protokolü onaylamış bulunmakta fakat Dünya bu ülkelerden ibaret değil. Halen güncel problem, iklimsel değişimler ve bu durumun getirdiği sağlık sorunları.
İklimler değişiyor da ne oluyor? Çevreye adaptasyonumuz zorlanıyor. Bizler kadar çevremizdeki canlılar da önemli. Onlar da bu olaylar karşısında zor durumda. Birçoğu adaptasyon sorunu çektiği için nesli tükeniyor. Bazıları ise uygun ortam buluyor ve insanlığı sağlık açısından tehdit ediyor.
Bu konuda WHO gibi kuruluşlar epidemiyolojik çalışmalar yaparak çağrıda bulunuyorlar. Belirtilen tehlikelerin çoğunu bulaşıcı hastalıklar oluşturuyor. Ayrıca Avrupa’da iklim ve meteoroloji uzmanlarınca da yapılan bazı açıklamalar var. Yapılan açıklamalarda, iklim verileri elde etmek için kullanılan modellerde sapmalar büyüdü. Sebebi ise iklim kaymaları, küresel iklim değişikliği. Bu bağlamda küresel iklim değişikliği demenin daha doğru olduğunu belirten ekologlar var. Şu an bilim çerçevesinde küresel ısınma kavramının yerine iklim değişikliği kabul ediliyor.
Bu durumun buzul çağı öncesinde kısa bir ısınma devri olduğu belirtiliyor. Görünen o ki çevrenin bu denli değişimi, evrimimizde en etkili faktör olacak. Aslında meteoroloji bilimine göre bu iklimsel değişimler doğal olaylar. Fakat konudaki ayrıntı, iklim değişimlerinin fosil yakıt ve arazi kullanımlarına duyarlı olmasıdır. Bazı araştırmalarda 19’uncu yüzyıldan günümüze kentleşmede yüzde 45’lik bir artış var. Yani insanın etkisi büyük.
İklim değişikliği sağlığı etkiliyor
Belirtildiği gibi küresel sağlık araştırmaları sonucu küresel tehlikelerin çoğunu bulaşıcı hastalıklar, enfeksiyonlar oluşturmakta. Enfeksiyon hastalıkları halen küresel anlamda ciddi ölüm oranları taşıyor. Uzmanlara göre bu oran tüm ölümlerin dörtte birini oluşturuyor. Enfeksiyonlar, enfeksiyon etkeni olan çeşitli mikroorganizmalar sayesinde insanları hasta ediyor. Mevsimsel değişimler, küresel iklim değişimi, düzensiz yağış gibi sorunlarla enfeksiyon riski de azalıyor veya artıyor.
İklimi etkilediğimiz gibi ürettiğimiz ilaçları da düzensiz kullandık. Enfeksiyona karşı olumsuz durumlardan biri de kontrolsüz antibiyotik kullanımı ile ilaçlara karşı dirençli mikroorganizmaların gelişmesidir. 1997-98 yıllarında görülen el nino olayını hatırlamak lazım. Özellikle Peru ve çevresi etkilenmişti. Sel ve tayfunlar ile sıtma etkeni ciddi oranda yayıldı. Bu felakette seller ile gelen sivrisinek larvaları başlıca bulaştırıcı olmuştu. Su kaynaklarında ve çevredeki hayvanlarda enfeksiyonlar görüldü. El nino görülen merkezlerin nüfusu etkilendi. İklim değişikliğini, modellerde sapmaların olmasından açık şekilde anlıyoruz. Farklı durum ise uzmanların artık ülkemiz için de el nino çağrısı yapmaları.
Beslenme ve giyim önemli
Mevsim geçişleri, iklim hareketlerinin kısa süreli etkileri. Özellikle sonbaharda dikkatli olmak lazım. Mevsim geçişlerinde, vücut savunma sistemi zayıflıyor. Sebebi günden güne değişen sıcaklık farkı ve gece-gündüz sıcaklığının farklılığı. Vücut savunmasının düşmesiyle çevreden gelen her türlü hastalık yapıcı etkenlere de açık olunuyor. Ayrıca yağış zamanlarında da enfeksiyon riski artıyor. Havada asılı partiküller yağış ile inerek enfekte edebilir. Böyle dönemlerde başlıca önlemler, bol sıvı tüketimi, vitamin ve mineral içeriği iyi olan besinlerin tüketilmesidir. Beslenmenin yanında giyim de önemli. Sıcaklık farkını tolere edebilecek kıyafetler tercih edilmeli.