24 Nisan 1915’te İstanbul’da Ermeni aydınların isimleri tek bir listede toplanmıştı. İçlerinde yalnızca bir kadının ismi vardı. Zabel Yesayan’ın. Zabel, o gün hastanede saklanarak kurtulmuştu. Sosyalist, feminist ve şair kimlikleriyle yaşamına devam eden Yesayan, Anadolu’nun kaybettiği nice büyük değerlerden biriydi ve bu topraklarda on yıllar boyunca bilinmedi, hatırlanmadı veya özellikle unutturuldu.
24 Nisan 1915 gecesi, İstanbul’daki Ermeni toplumunun önde gelen isimleri ve aydınları tutuklanarak sonu bilinmeyen bir tehcire çıkarılıyordu. Ermeniler, İttihat ve Terakki’den Talat Paşa’nın emriyle Ankara yakınlarındaki iki merkeze taşınacaktı. Ermenilerin büyük bölümü 27 Mayıs 1915’teki Tehcir Kanunu’nun ardından sürgündeyken öldü veya öldürüldü. 24 Nisan 1915, bu kırımın başlangıç tarihi olarak hafızalara kazandı. O karanlık gecede katledilecek aydınların arasında bir kadının da ismi vardı. Sosyalist ve feminist görüşlere sahip, şair ve yazar kimliğiyle de tanınan Zabel Yesayan’ın.
Yesayan, 5 Şubat 1878’de Üsküdar’da dünyaya gelmişti. Eğitimine Üsküdar’daki Surp Haç Ermeni Mektebi’nde başlıyordu. Babası Mıgırdiç Hovhannesyan’ın etkisiyle daha çocukluğundan hep şiire ve edebiyata ilgiliydi. Babası da edebiyatçı olma yolunda hep kızını teşvik etti. Zaten Zabel ilk gençliğinde de edebiyat alemi ile iç içeydi. Ermeni anaokullarının kurucusu olan Kayiane Madagyan’ın edebiyat okulunda Arpiar Arpiaryan, Levon Paşalyan ve Dikran Gamsaragan gibi ünlü edebiyatçılarla tanıştı. Zabel, evleneceği ressam Dikran Yesayan ile de yine orada tanışacaktı.
1890’lı yıllar, yaşanan isyanlar, politik kargaşalar ve uğranılan katliamlar nedeniyle Osmanlı Ermenileri için hayli zor yıllardı. Bu nedenle Zabel, Aralık 1895’te babasının tavsiyesi üzerine eğitimine devam etmek üzere Paris’e gitti. Sorbonne Üniversitesi’nde ve Collège de France’da edebiyat ve felsefe derslerini takip etti. Üniversite tahsili yapan ilk Ermeni kadınlardan biri oldu. Öğrencilik yıllarında edebi çalışmalarını da sürdürüyordu.
1900 yılında Dikran Yesayan ile Paris’te evlendi, iki çocuğu oldu Zabel’in. 1902 yılında ise Yesayan ailesi İstanbul’a geri dönüş yapıyordu. Zabel Yesayan, edebi geçmişinin kilometre taşlarından Isbasman Sırahin Meçyani Bekleme Odası isimli romanını 1903’te İstanbul’da yayınladı.
Diğer yandan Yesayan siyasetle de hep ilgili ve iç içeydi. Önce Taşnaksutyun Partisi’ne üye olmuştu. Fakat kısa bir süre sonra partinin kuruluş dönemindeki sosyalist ilkelerden uzaklaştığını gördü ve ayrıldı. Zira daha feminist, daha kadın odaklı ve daha sosyalist bir düşünce yapısındaydı. Zabel Yesayan, kendi deyimiyle ”kadınların özgürleşmesi için tüm sistemin değişmesi gerektiği”ni savunuyordu.
Ve o karanlık gün. 24 Nisan 1915. İstanbul’daki Ermeni aydınları tutuklanmış ve sonu bilinmeyen bir yolculuğa çıkartılmıştı. Zabel, listede adı olduğunu öğrenmiş, bir hastanede saklanmıştı. İddiaya göre, kendisini önce bir Türk kadını, sonra da Rum bir dantelci olarak tanıtıp Bulgaristan’a kaçmıştı. Sürgün yılları başlamıştı. 1921 yılında Paris’e geri dönen Zabel Yesayan, Yerevan Dergisi’nde editör olarak çalışmaya başladı. 1937’de ise bu sefer baskıcı Stalin yönetimi sırasında tutuklandı ve Sibirya’ya sürüldü. Yesayan, bilinmeyen bir nedenle ve yılı da tam bilinmez bir şekilde, 1942’de veya 1943’te hayatını kaybetti.
Hayatı sürgünde geçen Zabel, bu coğrafyada bazı değerlerin, bazı kültürlerin ve zenginliklerin de nasıl sürgüne gönderildiğinin, Anadolu’nun esasında neleri kaybettiğinin üzücü hatta kahredici örneklerinden biridir.