Ana SayfaKültür & SanatEdebiyatZabel... Barış İçin!

Zabel… Barış İçin!

-

Osmanlı topraklarında antimilitarizmin feminist ve sosyalist öncüsü olan Zabel Yesayan, hem Ermeni diasporasının hem de Osmanlı kadınının barış mücadelesindeki öncü isimlerinden biriydi.

Yesayan 1878’de Üsküdar’da doğdu. Eğitimine aynı semtteki Surp Khaç Ermeni Mektebi’nde başladı.  Zabel Yesayan‘ın en büyük destekçisi, onu düşünmeye ve üretmeye sevk eden babası Mıgırdiç Hovhannesyan oldu.

”Bir akşam babam bana bir gazetenin ilk sayısını getirdi ve bundan sonra bu gazeteyi düzenli olarak okumamı öğütledi. Babamın abone olduğu bu gazete Hovhannes Şahnazaryan’ın çıkardığı günlük Hayrenik’ti. Babam beni kadınların özgürleşmesi konusunda yazmaya yönlendiriyordu. Bu sorunun ancak kadınların erkeklerle eşit eğitim almalarıyla çözüleceği fikrindeydi. Bana tezlerini aktarıyordu, ben de yazıyordum.”

Yaseyan eğitimine Paris’teki Sorbonne Üniversitesi‘nde devam eder. Burada edebiyat ve felsefe eğitimi alırken ilk eseri Yerk Ar Kişer (Geceye Şarkı), Dzağig (Çiçek) dergisinde yayımlanır. Paris’te ressam Dikran Yesayan ile evlenen Zabel Yesayan 1902’de eşiyle birlikte İstanbul’a dönüp Ermeni okullarında öğretmenlik yapmaya başladı.  Yaseyan en önemli eserlerinden biri olan Isbasman Sırahin Meç (Bekleme Odası) isimli romanını 1903’te İstanbul’da yayınladı. Bu dönemde kadın dayanışmasına destek vererek Üsküdar’daki Dignants Miutyun(Kadınlar Birliği), Azkanıver Hayuhyats Ingerutyan (Milletperver Ermeni Kadınlar Cemiyeti) gibi topluluklarda konuşmalar yaptı.

1909 Nisan ayında yaşanan Klikya (Adana) katliamlarından sonra yetimleri arama ve kurtulanlara yardım etme faaliyetlerini örgütlemek için yola çıkan Yesayan yaklaşık üç ay burada kaldı. Yaşadıklarını, gördüklerini ve duyduklarını Azadamard (Özgürlük Savaşçısı) dergisine yazdığı makalelerde aktardı. Averagneru Meç (Yıkıntılar Arasında) romanı ve Anetski (Lanet; 1911), Safieh (1911) ve Nor Harsi (Yeni Gelin;1911) isimli kısa öykülerinde de Adana katliamını anlattı.

1915 Ermeni Soykırımı‘nda sürgün listesindeki tek kadın Zabel Yesayan’dı. Gizlenerek Bulgaristan’a kaçtı. Buradan Tiflis, Bakü, Moskova, İran ve Irak gibi bölgelere geçip yetimlerin ve mültecilerin yardımına koştu. 1919’da tekrar Klikya’ya (Adana) geçip yetimhanelerde çalıştı. Hokis Aksoryal (Ruhum Sürgünde) romanında da ”tıpkı kendisi gibi” uzun yıllar yurt dışında yaşamış İstanbullu bir ressam olan Emma’nın memleketine dönüşünden sonra yaşadığı iç hesaplaşmaları ve yaşadığı güçlükleri anlatmıştır.

1933’te Sovyet Ermenistan‘a yerleşen Yesayan, Yerevan Üniversitesi‘nde Batı Ermeni Dili Edebiyatı ve Fransız Dili Edebiyatı dersleri vermeye başladı. 1937’de sovyet karşıtı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklanan Yesayan, hayatının son beş yılını cezaevinde geçirdi. 1942’de Bakü cezaevinde öldü.

 Kadın…Barış İçin!

Zabel Yesayan gerek bir kadın olarak gerekse Osmanlı’da Ermeni bir kadın olarak kendini kadınların sosyal hayatta yaşadıkları zorlukların farkındaydı ve eserlerinde ataerkilliği ve ırkçılığı cesurca eleştirdi. İlk Ermeni feminist kadın romancı Sırpuhi Düsap‘ın düşünceleri Zabel Yesayan için çok etkileyici idi. Yesayan da tıpkı Düsap gibi kadının bilinçlenerek ve çalışarak özgürlüğünü elde edebileceğine inanıyordu.

Otobiyografisi Silihdari Bardeznerı’nda (Silihdar Bahçeleri) ilk gençlik yıllarında kız arkadaşlarıyla birlikte Düsap’ın romanlarını okuduklarını ve feminist yazarın eserlerinde kendi sorunlarına çare bulmaya çalıştıklarını anlatır.

“Bayan Düsap edebiyat dünyasına atılmaya aday olduğumu duyduğunda, bu yolda kadınları defne yapraklı taçlardan ziyade dikenlerin beklediğini söyleyerek uyardı beni. Bizim gerçekliğimizde, bir kadının ortaya çıkıp kendisine bir yer edinmek istemesine tahammül edilmediğini, bunu aşabilmek için, vasatın çok üzerine çıkmak gerektiğini söyledi ve ekledi: Bir erkek ortalama bir yazar olabilir, ama bir kadın asla.”

Yesayan’ın karakterleri genellikle sosyal hayatın zorluklarıyla yüzleşen kadınlardır. Yesayan eserlerinde ataerkilliği, toplumsal adaletsizliği, ırkçılığı, kapitalizmi sert bir dille eleştirirken dayanışmayı ve mücadeleyi örgütler, karakteri üzerinden okuyucuya cesaret verir. Hıluneri yev Imposdnerı’nda ( İtaatkarlar ve Asiler) işçi mücadelelerini överken Ermeni işçi sınıfına adadığı Brometeosın Azadakrıvadz (Zincirlerinden Kurtulmuş Prometeus) Yaseyan’ın dayanışmaya olan inancını gözler önüne seren eserlerindendir.

Yaseyan 1911’de yayımlanan Ginı…Khağağutyan Hamar (Kadın… Barış için) adlı makalesinde dayanışma ve barış mücadelesine dair heyecanlarını ve kadının barışı sağlamaktaki yerini anlatır.

“Dünyanın her tarafından, birbirinden bağımsız yükselen barış dilekleri birbirini kucaklıyor, tamamlıyor ve karşı konulmaz, tek, evrensel bir ideal meydana getiriyor. Halklar veya toplumsal gruplar arasındaki kavgalardan yorgun ve yılgın insanların gözünde büyük bir umut parıldıyor; çünkü hem galipler hem de mağluplar ateşkese muhtaç.”

“(…) Kadınların eğitim yoluyla barışı sağlamak için bir araya gelmesi Fransa’da feminist hareketin belkemiğini oluşturuyor ve bu hareket başka ülkelerdeki şubeleri ve taraftarlarıyla oralardaki kadın hareketlerinin de yönünü belirliyor.”

Antimilitarizm ve Zabel Yesayan

Zabel Yesayan, savaşın getirdiği kanı ve gerçek kötülüğü en saf haliyle görebildiği için hayatı boyunca militarizme ve militarist pratiklere karşı çıktı. Zabel Yesayan’ın Erivan Üniversitesi’ndeki öğrencisi Rupen Zaryan anılarında, Yesayan’ın kendisi sınıfa girdiğinde öğrencilerinin ayağa kalkmalarından rahatsız olduğunu anlatır: “Bu talebimin kurallara ters düşeceğinin farkındayım, ama hazır ola geçtiğinizi görmek beni çok rahatsız ediyor. O kadar askeri bir davranış ki bu. Bundan sonra bana olan saygınızı başka bir şekilde göstermenizi rica edeceğim. Örneğin derse zamanında gelerek…” (Melissa Bilal, 2009, s. 67)

Melissa Bilal‘in de Pagavan E‘de (Yeter!) dediği gibi:

“Yaseyan’ın antimilitarist duruşu ve barış mücadelesi değil, bu mücadelenin detaylarını bugün okuyabilmek, onun barış çağrısını duyabilmek devrim niteliğinde. Çünkü bu tarih hiç yazılmadı. Türkiye’de barış mücadelesinin tarihi silindi, başka türlü olabileceği ihtimali yok edildi. Bu ihtimalin sessizleştirilmesi Türkiye’nin bugününü acıyla şekillendirmeye devam ediyor.”

Kaynak: İstanbul Kadın Müzesi

Melissa Bilal, Pagavan E (Yeter!): Zabel Yesayan’ın Barış Çağrısını Duyabilmek, Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar, Mart 2009, Sayı 7.

SON YAZILAR

İşçi Filmleri Festivali başlıyor

18. İşçi Filmleri Festivali, 14-19 Ekim tarihleri arasında Ankara’da sinemaseverlerle buluşacak. 14 Ekim günü saat 18.30’da Kavaklıdere Sineması’nda oyuncu Gözde Duru’nun sunuculuğunu yapacağı açılışta Sputnik’te...

Kuru Otlar Üstüne: Antagonist olarak dişil enerji

Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini...

Sanat: Kolektif tembelliğin günah keçisi

Sanat, insanın varoluşunu ortaya koymasının en yalın ama çözümü ve anlaşılması en zor çabasıdır belki de. Buna rağmen sanatı ısrarla belirli bir çerçeve içerisine sıkıştırmanın...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...
Nazlınur Karaağaçlı
Nazlınur Karaağaçlı
Kültür aşığı bir mülksüz. Virginia Woolf'un da dediği gibi bir ülkeye ait olmamakla birlikte, tüm dünyayı ülkesi belleyen bir kadın. E-kitap devrine direnerek kitap ayracı koleksiyonu yapıp, kurşun kalemle defterlere yazmakta. En büyük hayali dünyayı gezmek.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol