Kadın doğduğunda bitkilerin çoğaldığı, tabiatın can bulduğu eski inanışlardandır. Uzak bir coğrafyadan gelen genç gelenek ise, bu inanışın yeryüzünde tekrar vücut buluşu adeta. Sürdürülebilir ve eşitlikçi yapısı ile ekofeminist gelenek de ne olurmuş? Büyük dünya kapımızı Hindistan’a açtık, burada her doğan kadın çocuk için 111 tane ağaç dikiliyor.
Toplumsal yapısı her ne kadar çaktırmasa da Hindistan’da kadınlar son derece değerli, kutsal ve önemlidir. Rajasthan’ın Piplantri Köyü’ndeki kadın cinsiyetli bebekler dünyaya gözlerini açtıklarında son derece ekolojik, bir o kadar da cinsiyet eşitliği mücadelesi veren bir gelenek ile kucaklaşır. Bu renkli gelenek senelerdir bölgenin ve dünyanın yararına bir seyir sürüyor.
Ekofeminist fidelerin ağaca, ağaçların da ormana dönüştüğü köyün mutlu ve huzurlu bir yaşayışı var. Suç veya şiddet oranının gözle görülmeyecek zerrelerde olması ince kültürel kararlarının, gezegeni okşayan hal almasına şaşırtmıyor insanı. Sürdürücüsü bir pozitif topluluk olan bu hareketle şu ana kadar çeyrek milyon ağaç dikilmiş.
Kızlar yasal reşit yaşlarına ulaşmadan evlendirilemez
Gelenek, sadece kadınlar için ağaç dikmekle yetinmiyor. Ebeveynler her doğan kadın bebeğin gelecekte devamlı bir eğitim alacağını gösteren bir beyanname imzalamak zorunda. Bu beyannameye göre, kızlar yasal reşit yaşlarına ulaşmadan evlendirilemez. Evet dünyanın bir yerlerinde “özgürlük sayan, hak gözeten ve cinsiyetçi ayrımlara düşmeyen gelene“ diye bir şey var.
Köy sakinleri doğan kadının yaşamını, koşullara ve şans faktörüne bırakmıyor, kendi aralarında topladıkları 21 bin Rupi’yi de (Hindistan para birimi) çocuk için sabit bir mevduata dönüştürüyor. 10 bin Rupi de (418 Türk Lirasına denk) ailesi tarafından eklenip, toplam 31 bin rupi gibi bir meblağ 20 yıl boyunca kadının alabileceği bir şekilde toplanıyor.
Köy, yaşam dolu kadının yaşam saklayan kadın çocuğuna; yaşatan ormanlar vermekten çok bir umut veriyor. Her kadın çocuk için dikilen 111 ağacın bakımı da ebeveynlerin sorumluluğunda oluyor. Ayrıca, ağaçların yanında diktikleri Aloe vera onlar için daha sonra bir ekonomik gelir getirebiliyor. Köylülerin çoğu bu iş ile geçimini sürdürmekte.
Köylüler burada 7-8 yıldır herhangi bir husumetin yaşanmadığını söylüyor. Huzur dolu, yeşil dolu, kadın dolu bu köye, genç ekofeminist geleneklerine hayranlıkla bakmaktan alıkoyamıyor insan kendini. Doğa kurtaran mis insanların hikâyesi ise herkese anlatılası. Yine bir dişil esinti ile donatılmış doğa, heyecan ile bekliyor sanki kadınları. Tabiata dokunabilen, kadını görememe hastalığından mahrum kalabilen Piplantri Köyü olamayı dilemez miyiz buralara da!