Herkes yanlış biliyor diye sen de öyle bilmek zorunda değilsin. HIV / AIDS hakkında bilgi sahibi ol ve ayrımcılığa ses çıkar.
HIV (Human Immmunodeficiency Virus) dendiği zaman hepimiz korktuk veya korkutulduk diyebilirim. Zamanında çekilmiş olan filmler, diziler veya yazılı gazete haberleri yöneltti buna bizi. Aslında korkulması gereken bir şey olmadığını yazının devamında görebileceksiniz. Öncelikle HIV/AIDS konusunda bildiğiniz her şeyi unutup bu yazıyı okumaya devam etmelisiniz. Ancak bu şekilde önyargılarınızdan kurtulabilir ve bu şekilde daha güzel bir hayatı mümkün kılabilirsiniz.
HIV Nedir?
Türkçeye çevrilmiş şekliyle İnsan Bağışıklık Yetmezliği virüsü olarak adlandırılmaktadır. Adının da bizlere gösterdiği gibi virüs insan bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olmaktadır. Tedaviye başlanmadığı durumlarda da bağışıklık sisteminin tamamen etkisiz hale geldiği ve vücudun direnç gösterdiği hastalıklara savunmasız kaldığı bilinmektedir. Her HIV+ AIDS’tir düşüncesini kafanızda taşıyorsanız eğer bunu kırmalı ve her HIV+‘in AIDS olmadığını bilmeniz gerekmektedir.
AIDS Nedir?
AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome), Türkçeye “Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” olarak çevrilmiştir. Bunun ise bize ifade ettiği, HIV taşıyıcısı olan her kişinin bu sendromu yaşamayacağını göstermektedir. AIDS, HIV nedeninden dolayı insan vücudunda ciddi enfeksiyonlar yaşandığı evre olarak bilinmektedir. Kısacası kişilerin bu evreyi yaşamaları için ise bağışıklık sisteminde bulunan hücrelerin ağır bir şekilde tahrip edilmesini gerektirmektedir. Bağışıklık sistemi hücreleri 200’ün altında olduğunda evreye geçişin sağlandığı bilinmektedir. Lakin bu evreye geçildiğinde ise kişilerin önleyici tedaviler ve antiretroviral (ART) ilaç tedavileri ile eski sağlığına kavuşabildiği ve HIV+ olmayan bireyler ile aynı yaşam ve sağlık standartlarında hayatını devam ettirdiği bilinmektedir. Kişiler ilk tanı aldıkları zaman ise bilgilenmek adına danışmanlık hizmeti veren dernek ve kuruluşlar ile iletişime geçmelidir.
İlk başlarda bununla karşılaşan kişilerin öleceğini düşünmesi ve bu yüzden psikolojilerini olumsuz şekilde etkilemeleri doğaldır. Çünkü günümüzde bu virüs veya sendromlar ile ilgili kulaktan dolma bilgilerin toplum içinde gün geçtikçe yanlış bir şekilde yayılması kişilerin korku duygusuna kapılmasına neden olmakta ve oluşturulan önyargılardan sonra kişilerin zamanla toplumdan kendisini soyutlamasına neden olmaktır.
Aslında hiç de korkulacak bir hastalık değildir HIV/AIDS. Çünkü günümüzde hastalığın bir tedavisi bulunmaktadır. Lakin bu tedavi virüsü tamamı ile vücuttan atmamaktadır. HIV+ bireyler her gün aldıkları bir adet hap ile virüsün vücutta yayılmasını ve bağışıklık sistemi hücrelerini etkilemesini engellemektedir. Tedavi seçeneklerinin her geçen gün artması ve üzerine yoğunlaşılmış bir konu olması ile kısa zamanlar içerisinde virüsü tamamen vücuttan silecek ilaçların ve tedavilerin de geliştirilebileceği konusunda öngörüler bulunmaktadır.
Bulaşma Yolları
Çoğu insanın korkuyor olduğu bu durum ise insan vücuduna üç farklı yol ile bulaşmaktadır.
- Kişilerin korumasız (kondom kullanmadan) cinsel ilişkiye girmesi
- Kan yolu ile (enjektör)
- Anneden bebeğe geçiş
Bulaşma yolunun en çok görüldüğü durumun kondom kullanılmadan girilen cinsel ilişkiler olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra kan yolu ile bulaşma da kontrol edilmeyen kanların insanların vücuduna enjekte edilmesinden kaynaklanmaktadır. Anneden bebeğe geçiş ise önleyici tedaviler yapıldığı zamanlarda engellenebilmektedir. Bu tedaviler ile anneden bebeğe geçişin oranı yüzde 0,5 oranına kadar düşürülmüştür. HIV+ olan bir anne veya bir baba gerekli tedaviler sonucunda HIV pozitif olmayan çocuk sahibi olabilmektedirler.
HIV, toplumun içerisinde “Homoseksüel” bireyler arasında yayılımının fazla olduğu bir virüs olarak düşünülse de günümüzde hâlâ yapılan araştırmalar sonucunda “Heteroseksüel” ilişkiler ile yayılımının fazla olduğu görülmektedir. Bu yüzden HIV, sadece eşcinselleri ilgilendiren bir durum değil hepimizi ilgilendiren bir durumdur.
HIV ve sosyal hayat
HIV+ bireylere yönelik önyargıların zamanla arttığını ve insanların bireylerden zamanla uzaklaşıyor olduğunu söylemiştir. Genellikle HIV+ bireyler bu durumu yakın çevreleri ile paylaştıklarında arkadaş çevrelerinden dışlanmakta ve zamanla yalnızlığa sürüklenmektedir.
1 Aralık 2015 tarihinde (Dünya AIDS Günü) Pınar Öktem, NTV ile yaptığı röportajında ; “Önyargı ve ayrımcılığın, HIV ile yaşayanların en önemli sorunları olduğunu” söyledi, “Ayrımcılık sosyal yaşamda, eğitim kurumlarında, iş hayatında ve sağlık hizmetlerine erişimde engel yaratacak şekilde karşımıza çıkıyor” dedi. Röportaj esnasında HIV+ bireylerin çalışma haklarının elinden alındığını ve bu durum sonrasında da kişilerin istifa etmeye zorlandığını dile getirmiştir.
HIV/ AIDS ve medya
Yapılan medya taramalarında ise HIV ile yaşayan kişilere yönelik olan ve ayrımcılığı besleyen haber başlıklarına ve görsellere rastlanmıştır. Bu içeriklerin belirli gazetelerde yayımlanması da daha fazla ayrımcılığa uğranmasına ve toplumun HIV ile yaşayan kişilere kulaklarını kapatmasına neden olmaktadır. Kullanılan görsellerin genellikle kan ve cinsellik, kasları erimiş olan kişiler, soluk benizli olan hasta insanlar ve ölümü çağrıştıran fotoğrafların olması ayrımcılığın boyutunun arttırılmasına neden olmaktadır. HIV / AIDS terminolojisi ile ilgili bilgi sahibi olmayan kişilerin de yanlış içerikte haberler yaptığı görülmektedir.
Genellikle haber başlıkları kötü bir içeriği bulunuyor olan haberleri çağrıştırmakta lakin haberlerin içeriğinde ise olayla ilgili kısa bilgi verildikten sonra HIV/AIDS ile ilgili bilgiler verilmektedir. Bu durumu yanlış olarak değerlendirmem ile beraber yapılması gerekenin bu olmaması gerektiğini vurguluyorum.
Günümüzde yayınlanan birçok dizi ve sinema filminde de bu konularda yanlışlık olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Örneğin birkaç yıl önce çekilmiş ve vizyona girmiş bir film olan “İncir Reçeli” adlı filmde HIV/ AIDS konusu tamamen yanlış ele alınmıştır. Üzerine biraz araştırma yaptıktan sonra kişiler filmdeki yanlışları görebileceklerdir.