Bu yazı Türkçeye, Huck Magazine adlı internet sitesinde yayınlanan “In pictures: The private lives of revolutionary women in Iran At home without the hijab” başlıklı yazıdan, İran’da devrimci kadınların özel yaşamları: Başörtüsüz evlerde başlığıyla Fulya Uysal tarafından Gaia Dergi için çevrilmiştir.
İranlı kadınlar kendi ülkelerinde ve batıda algılanandan çok daha fazlasıdır. Aslen İranlı olan Londralı sanatçı Keymea Yazdanian yeni bir projeyle gerçeği açığa çıkarıyor. İran’da kadınlar tüm boyutlarıyla irdelenmiş. Şeriat kurallarıyla yönetilen İran İslam Cumhuriyeti kadınlara “başörtüsünü doğru biçimde takma” gibi katı ve baskıcı kurallara bağlı kalmadığı için tutukluyor ve ayıplayarak kısmen ikinci sınıf vatandaş gibi muamele ediyor. Batıda ise “korunmaya” muhtaç, kimsesiz, örtünün altına saklanmış kurbandan başka bir şey değilmiş gibi düşünülüyor.
Ama İranlı kadınlar tüm bunlardan daha fazlasıdır. Onlar aktivist, astronot, sörfçü, kayakçı, akademisyen ve aynı zamanda devrimcidir. İran kökenli Londralı fotoğraf sanatçısı Keymea Yazdanian yeni projesiyle farklı bir açıdan İranlı kadınları tanıtmayı amaçlıyor. Kendi özel alanlarında başörtüsüz fotoğraflanan kadınlar; yaratıcı yeni yollarla hayatlarında köklü değişiklik yapmayı ve ümitle düzeni değiştirmeyi planlayan İranlı kadınlar için hayatlarının gerçekliğini göstermeyi amaçlıyor.
İran projesiyle kadınlar hakkında çalışmaya ne zaman başladın?
2008 yılında üniversite öğrencisiyken projenin temellerini oluşturmaya başladım. Kültürel kimliklerle ilgilendim ve doğup büyüdüğüm yer olan İran üzerinde odaklandım. 1979 devriminden sonra ailem ülkeden kaçtı ve batının özgürlüğüne alıştı ve lüksüyle mali açıdan başa çıkabildi. İran’da kalsaydım ve tüm o mükemmel insanlar gibi aynı kadere sahip olsaydım beni de adaletsizlik ve eşitsizlik ateşi yakardı. Cesaret, doğruluk ve dayanıklılığa aynı derecede bende sahip olurdum. 2011 de kadınların özel yaşam alanlarına odaklandım. Onlar bu alanlardayken tavırlarında meydana gelen duyarlılığın farklı çeşitleriyle karşılaştım. Bir yerlerde saklanmış ve erkek bakışlarından uzakta. Korkmadan ve kendilerini yargılamadan hem mecazen hem de gerçek anlamda örtülerini kaldırdıklarını gördüm.
Bu araştırmayla neyi amaçladın?
Daha eskiden İran halkının özellikle de kadınların tavırlarından ve çağrıştırdıklarından grevde olduklarını hatırlıyorum. Ben bir İranlı olarak yaşadığım ve bildiğimden gerçeklerin daha farklı olduğunu ayırt edebiliyorum. Öncelikli olarak kadınların yaşamlarıyla ilgilendim bunun sebebi ise oldukça basit; ben de onlardan biriyim! Bir savunma mekanizması olarak başladığını sanıyorum. İnsanlara İranlı olduğumu söylediğimde otomatik bir şekilde “Örtündüğün için kendini kızgın ve utanç içinde hissetmiyor musun?” ,“Araba kullanamıyorsun ve seçim hakkın yok ne kadar korkunç!” türünden şeyler söylüyor. Evet bunlar azımsanamayacak problemler ama İranlı olmayı seviyorum. İran’ı seviyorum ve orası felaket bir yer olsa bile harika şeyler barındırıyor. Ülke ve kültürel kimliği bütün resmin bize gösterilmesini engelleyen ve sadece sunulan küçük kısmıyla gösterilen belirli yollarla algılıyoruz. En kötü tarafı bu.
Sonuç olarak İran İslam Cumhuriyeti kadınlara eşit davranmadı. Kadınları ciddi derecede baskıladı ve kadınlar trajik hayat koşullarında korkunç şeylerle yüzleşti. Ama beni hayran bırakan şey bu düşmanca çevrenin içinde bulduğum bu kadınların ne kadar olağanüstü ve cesur olduğu. Diğer Ortadoğu ülkelerinin farklı sosyal, politik ve kültürel gerçeklikleri üzerinde çalışmaya başladım ve İran’ın kültürel ve tarihsel olarak ayrıldığı gördüm.
İran’da engellere rağmen birçok kadın harika şeyler başarmış. Golshifteh Farahani (müzisyen, oyuncu), Newsha Tavakolian (fotoğrafçı, ressam, gazeteci) Makhmalbaf (film yapımcısı, yönetmen) Anousheh Ansari (astronot), Maryam Mirzakhani (matematiğin nobeli sayılan Fidel madalyası), Shirin Ebadi (İnsan hakları savunucusu) ve Zahra Nematic (olimpiyat altın madalya sahibi) gibi kadınlara bakabilirsiniz. Sanat, film, bilim aktivizm gibi dallarda yaptıklarıyla dünyaya muazzam katkıları olmuştur. Etkileyici değişikliklerinin yanı sıra İran’ın görüşüne ayrı bir biçim vermişlerdir. İnsanlar bulundukları ülkelerde eyleme geçmek için çok zorlanırlar. Ya geri çekilirler ya da mücadele ederler. İran’daki kadınların nasıl savaştıklarını göstermek istiyorum. Güçlerini ve acılarını.
İngiltere ile kıyaslandığında İran’daki kadınların hayatları nasıl?
Her kim olursak olalım, her nereden olursak ya da hayat koşullarımız ne şekilde olursa olsun hepimiz büyürüz ve ideolojilerimizi, cinsiyetimizi, çevremizi, geleceğimizi, seçeneklerimizi keşfedip aynı şekilde deneyimlemek isteriz. İran’daki insanlar Londra’daki insanlardan farklı olarak bir şey yapmaz. Farklı noktası ve ilgimi çeken kısmı şu; kadınlar İran’da aynı hissi yaşamak için risk almak ya da tahammül etmek zorundalar. Batıdaki gibi hayat yaşamak için arzu ettikleri özgürlüğü vermemiz gereken, pasif, eğitimsiz, baskılanmış ve acı çeken İranlı kadın deyişini kırmayı amaçlıyorum. Aslında kendi kültür ve ülkelerine bağlı kalarak ve kendi topraklarından gelerek her zaman istediklerini yapabilirler.
Son 10 yılda çok fazla şeyin değiştiğini düşünüyor musun?
Deneyimlerime göre İran çok değişti. Çok göze çarpmadan ama kuşkusuz değişti. Daha iyi ve aynı zamanda daha kötü! Tahranlıyım ve vaktimin çoğunun orada harcıyorum. Şehir kontrol edilemez bir şekilde büyüyor. Kirlilik, uluslar arası yaptırım, teokratik kurallar, ekonomik bozulmalar, fakirlik ve yozlaşma… İran’da günlük hayat bu yönleriyle anlatılmaz bir şekilde zor ve çoğunlukla katlanılmaz. Ancak diğer bir yönden çalışmam için daha fazla araştırma yapmalıyım. Tüm bu problemlere rağmen insanlar modernleşmeyi ve büyümeyi kafaya takmıyor. Özellikle de gençler.
İran kan dökerek veya savaşarak bir devrim yapmak istemiyor. Bunun yerine İranlıların yaptığı şey devrimlerini yer altında oluşturmak. Değişiklik için sistemler üzerine birlikte yürüyorlar. Gençler modern teknoloji ve iletişimi kullanarak değişimi görmek istiyorlar. Dünyanın geri kalanıyla ve biriyle iletişim için hırslarını, cesaretlerini ve yeteneklerini kullanıyorlar. İran bugün dünyanın en genç nüfus oranına sahip ülkelerinden biri. Bu kuşak İslami rejimin içinde doğan bir kuşak ve çoğunlukla yadsındı ama bunun yanı sıra sisteme en kalıcı ve muazzam etkiyi de onlar yapacak.
Kadınlar hak ve eşitlik bakımından hala büyük bir sorunla karşı karşıyalar. Bir erkekle aynı haklara sahip değil. Hala şeriat kuralları geçerli ve günlük hayatlarında kadınlar büyük adaletsizliklerle karşılaşıyorlar. Ancak bu dengesizliğe rağmen istatistikler kadınların ne denli iyi olduklarını kanıtlıyor. İran’da erkeklerden daha fazla kadın üniversite okuyor ama ben bunları söylediğim zaman insanlar şaşırıyorlar.
Gelecekte çok fazla değişiklik olacağını düşünüyor musun?
Bir değişim sürecinde olduğunu düşünüyorum. Uzun bir yol. Kişisel olarak benim fikrim bunu yapmanın en iyi yolu; kültür sanat, film, müzik, seyahat ve basın. 21. Yüzyıl teknolojisi ve küresel iletişim platformları sayesinde bu akımlar herkesi kapsayacak. Doğru bir bilgi almak istiyorsan bu orası olacaktır. Bugün insanlar (umuyorum) gerçek bilgiye ulaşabilirler tabi kitle basının yaydığı haberlerden değil, çevremizde ne olduğunun gerçek etkilerinden daha fazla ve alternatif bilgilerin gerçeklerin konuşulduğu bir yerden. 2009’daki olaylardan ve ülke gençlerinin protesto gösterisinden bulunduğu için yapılan saldırıların kötü sonucu sonrası birçok insan, değişimin bir gecede meydan gelmeyeceğini kavramaya başladı. Buna rağmen İranlı insanlar politik, sosyal, ve kişisel istek ve arzularını yaymanın ve oraya girmenin yöntemlerini daha ustaca bir şekilde buldu.
İran’daki kadınlar için baskının sebebinin hükûmet veya İslam olduğunu düşünüyor musun?
Her ikisinin de problem olduğunu düşünüyorum. Çünkü ikisi de birbiriyle iç içe bir şekilde. İran din ile yönetiliyor. 2015 yılında bunu acayip buluyorum. Din bir ülkenin yönetimine asla karışmamalı, dini dikte etmemeli. Feodal dönemler için belki böyle olabilir, İran böyle hissediyor. Ama devrimden önce de problemler vardı. İran Şahı, yıkılışıyla ülkeyi fakirliğe doğru götürüyordu ve kargaşa yaratarak İran halkının modernleşmesini şiddetlice baskılıyordu. Kendi yöntemleriyle İran halkına zulmediyordu. İslamın ülke yönetiminde etkin olmasıyla baskı şekli farklılaşıyordu, çok daha fazla yasak koyuyordu özellikle kadınlar için. Onların bir hedefi vardı ve sadece kadınlar değil eşcinsellerde İran’da cezalandırılıyordu. Alkol içmek yasaktı ve cezası kırbaçlanmaktı. Kadınlar günlük hayatta yaptığı aktivitelerinde daha fazla zorlanıyordu. Kamu alanlarında sigara içmelerine izin verilmiyordu. Bir erkekle evli değilsen veya kan bağın yoksa (kahve içmek ya da vakit geçirmek için) bir araya gelemezdin. Kadınlar spor müsabakalarını izleyemez, topluluk içinde şarkı söyleyemezdi. İran’da insanlara yapabileceklerini yapamayacağının söylenmesi hiçbir anlam ifade etmez. Çoğu internet sitesi bloke edildi, kitaplar yakıldı, alkol yasaklandı. Film, müzik, sanat… aklınıza ne gelirse. Ama insanlar ulaşmak için bir yolunu buldu, ithal etti veya kendisi yaptı.
Dışarıda sigara içtiğimden dolayı önceden tartışırdım. Sokakta tek başıma yürüyemezdim. Üzerimdeki kıyafet yeterli uzunlukta olmadığı için “sefil fahişe” gibi sözler işitirdim, sözlü tacize uğrardım.
Şeriat kuralları olduğu müddetçe İranlı kadınların daima baskı altında olacağını düşünüyor musun?
Evet! Şeriat kuralları erkeklerin üstünlük kurmasına izin verecek şekilde işliyor. Bir kadın bana göre böyle bir sistem de adalet bulamaz. Şeriat kuralları hakkında cesurca ifadeler kurmak beni rahatsız eder çünkü bu konuyu ayrı bir boyutta incelemedim. Ama gördüğüm birkaç olay var, İran’da bir tabu olan boşanma konusu ve böyle bir durum meydana geldiğinde kadın hiçbir şey elde edemiyor. Bunun nedeni ise şeriat kuralları.
Başörtüsü hakkında görüşün ne?
Yasayla giyme zorunda olmak insanların düşündüğü kadar korkunç değil. Başörtüsünden daha büyük problemler var. Ama o sahip olduğu şeyler kadar anlam ifade ediyor. Bu benim ve diğer kadınlar için oldukça önemsiz. Onun engelleyici olduğunu biliyorum. Başörtüsü genellikle batıda gerçekte olduğundan daha fazla anlama karşılık gelir oldu. İranlı kadınlar başörtüsünü harika görünür hale getirdi. Ben kuralların biraz daha esnek hale geldiğine inanıyorum. Ama topuğunun bir kısmı göründü diye ya da saçlarından kâküllerinin görünmesinden dolayı seni açık saçık türünde niteleyerek birinin sana bakması berbattır.
Başörtüsüz fotoğraflayarak oluşturduğun çalışma kuralları çiğnemiyor mu?
Evet! Ve bu yüzden onları fotoğraflıyorum. Çok fazla kadın benim için poz vermeyi reddetti. Çünkü bu onlar için bir tür risk taşıyor. Projenin büyük bir kısmı insanlara anlatarak, güvenlerini kazanmaya çalışarak ve kişisel hikâyelerini dinleyip onları anlamaya çalışarak geçti. Fotoğraf çekmek bu işin en küçük kısmını oluşturdu. Fotoğrafta görünen kadınlar; İran’da birilerinin bu fotoğrafları görmesiyle kendilerini bulmalarından korkuyor ve cezalandıracakları konusunda hala endişeliler. Endişeliler ama tüm bunlar için “Lanet olsun!” diye düşünerek İranlı kadınların gerçekte ne yapmaktan hoşlandıklarını göstermek istediler. Onlar için bu bir risk olsa bile. Benim içinde çok zordu. Tehdit edildim, takip edildim ve hakarete uğradım. Birçok durumda peçemin altından fotoğraf çekmek zorunda kaldım. Bu bir risktir ama kendimin üstlendiği bir risk. Siyasi olarak ses getirecek şeyler yapıyorum ve İran hükümetinin birçok görüşüne katılmıyorum bu daha da endişe verici. Benim için tehlikeli olabilir. İşimden dolayı İran’a girmem yasaklanabilir, kara listeye alınıp geri dönersem hayatım için korku duyabilirim. Bütün bunlar korkutucu!
Ortadoğu’daki istikrarsızlıkların örneğin Suriye’deki iç savaşta Işid’in yükselmesi gibi İran’daki kadın hayatını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsun?
Bence daha da kötü hale getirecek. Duygusal ve psikolojik zararlar her bir katı politik uygulamadan daha kötüdür. Besbelli bu “terörle mücadele” İran için seyahati ve yurtdışında iş bulma ve eğitimi kayda değer derecede zorlaştırdı. Yaptırımlar ve ambargo ticari ve ekonomik büyümeyi neredeyse imkansız hale getirdi. Bunun dışında günlük hayata etkilerinin biraz daha az olduğunu söylemek mümkün. İran da aşırı İslamcılık var ama Ortadoğu’da şu an gördüklerimiz de ve Suriye’deki gibi değil. En zarar veren şeyin Müslümanların ve Ortadoğulu halkların istikrarsızlıktan yoksun şekilde gösterilmesi ve temsil edilmesi olduğunu düşünüyorum.
Projenin neyi gerçekleştirmesini umuyorsun?
İran ve İran halkının olumlu yönünü, daha dürüst ve daha sahici şekilde anlatmayı umuyorum. İran’ın kültürel kimliği hakkında daha çok gerçek bilgiye ulaşabileceklerini umuyorum. İran şiir ve sanatla dolu eski, güzel ve esrarengiz bir kültüre sahip. Çok yönlü, ilham verici ve çoğunlukla hüzünlü. Tüm bu detaylar yeteri kadar araştırılmadı ve ifade edilmedi. Ülkem için duyduğum sevgiyle sebebiyle derinleşmiş problemleri herhangi bir şekilde kapatmaya çalışmadım veya bunlardan çekinmedim. İran’da maruz kalınan ve meydana gelen gerçek vahşetler var. Resimlerimde; bastırılmışlığı, öfkeyi ve mahrumiyeti görebileceğinize inanıyorum. Yıllar geçtikçe bu projeye daha fazla zaman ayırıyorum ve tüm aşamalarını görerek daha derinlere iniyorum. Bu ucu bucağı olmayan bir konu ve onun hakkında en sevdiğim şeylerden biri de bu.
Keymea Yazdanian’ın projesini blog sayfasından takip edebilirsiniz.