Kadının adı nedir diye sorsak mı? Gerçi ne gerek var, cevap belli. Kimine göre soyulmuş domates kimine göre teşhir ürünü kimine göre de namussuzdur. Haa, tabii açık giyinen kadınlar için geçerlidir bu. Çünkü açık kadının eğitimi, düşüncesi, kararı, hayatı hatta karakteri yoktur. Çünkü namus denen bu tek taraflı sahiplenilmeye mahkum esrarengiz kavram sadece kadının sırtında yük olarak taşıması gereken bir ağırlık ve bu yükün halatları bir eşarpta gizlidir. Çünkü kadın demek sır olmak, keşfedilmemek, öğrenilmemek belki de yok olmaktır.
Aman ha! Sakın ortalığa çıkma çünkü sana musallat olacak kötü zihniyetçikler dolanıyor etrafında. Kendini korumanın yolu otobüsleri ayırmak hatta biraz da pembeye boyayarak sevimli yapmak, kantinleri ayırmak, sınıfları ayırmak, plajları ayırmaktır. Çünkü kadın eşittir namus… Erkek eşittir namus bekçisi…
Ufak bir sorun var ama namusu koruyan bu ilahi varlık neden kendi zihninin en ücra köşelerine sakladığı şeytani duygulardan arınmak yerine benim iki tel saçıma, kolumun açık kalan yerine bacağımın kıvrımına bakıyor? Bence ilk seçenek daha kolay, sonuçta herkes kendinden sorumludur, değil midir? Cennet ve cehennem, din ve iman, iyilik ve kötülük sadece benim için değil senin için de var değil mi? Eğer biri çıkıp diyorsa “kadın dışarıda gülmesin, kahkaha atmasın” veya diyorsa “hamile kadın sokak sokak dolaşmasın” öyleyse ben de “sadece eşlerinizi sevin, gözünüz dışarıda olmasın zira zina denen şey size de var” diyebilirim değil mi?
Hatta bize kızan bize sınır koyan bu varlıklar mı dünyadan silinse daha az kötülük olur yoksa açık kadınlar mı? Ne acı ki kadının üstünde herkesin hakkı var: Babasının, abisinin, kuzenin, arkadaşının, komşusunun, sokaktaki hiç tanımadığı adamın… O yüzden çocukken kadın olmamız gerektiğini söylediler, sınır koydular, bizi bir gecede kadın yaptılar. Üzücü olansa bizi, sonradan bütün bu günahlardan mesul tuttular. Ama belki kadın okuyacaktı, çalışacaktı, üretecekti, bilim insanı olacaktı, avukat olacaktı, diğer kadınları koruyacaktı. Ne var ki onun hayatını hiç var etmeden başkasının hayatına yamaladılar ve bu şekilde kadın, büyüdü, anne oldu.
Eyvallah, her kadın anne olmak ister diyebilirsin, ama başkasının hayatına müdahale etme hakkını ne zaman ele geçirdi erkek? Elbette her erkek aynı değil, iyi ki değil. Belki de tek umut kaynağımız onlar. Bırakmalı artık onu bunu, sadece düşünmeli: Ben neyim ve ne kadarım? Nerede biter benim hakkım ve bu fütursuz kararlarım? Sevgi dünyaya hakim olsa kötülük olmazdı, biliyorum imkânsız ama sen beni rahat bıraksan artık ve ben bir kuş olup istediğim hayata uçsam… Sen de benim kılığıma kıyafetime laf etmesen… Ben seni üzmesem sen de beni üzmesen… Ha, ne dersin olmaz mı?
Selametle kalın, iyi kalın.
Başlık görseli: Broad City