Filmlerin ve dizilerin altında bize vermeye çalıştıkları mesajların “bir gün başımıza gelir mi acaba” endişesi bazen düşüncelerimi kaplamıyor değil. Bu açıdan özellikle kıyamet sonrası (post apokaliptik) dizi ve film çalışmaları beni içine daha çok çeker.
Bunlara biraz meraklı olduğum için takip ettiğim dizileri sizlerle paylaşmak istedim. Beş tanesini rastgele sıraladım aşağıda. Sizin önerebileceğiniz dizi ve film varsa kesinlikle duymak isterim. Yorum olarak paylaşabilirsiniz.
100 (Dizi, 2014) (The 100)
Yaşanılan evrende nükleer savaş meydana gelir. İnsanlığın bir kısmı uzay gemisinde yeni bir yaşam kurmuştur. Lakin yaşama devam edebilmek için dünyaya geri dönmek ve tekrar yaşanılabilir bir yer olduğundan emin olmaları gerekiyordur.
Tüm olanlardan 97 yıl sonra, 100 genci dünyaya yollarlar. Bu yüz geç ilk uzay gemisinde dünyaya gelmiştir. Dünyanın güzelliklerini duyarak büyümüşler ve ilk defa ağaç, toprak göreceklerdir. Tahmin ettiklerinin tersine dünyada kalan ve nükleerin sonuçları doğrultusunda evrilmiş insanlarla da karşılaşacaklardır.
Son Gemi (Dizi, 2014) (The Last Ship)
Dünyaya bir virüs yayılır ve insanlık yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Tüm bu karmaşa içinde bir Amerikan gemisi mürettebatı tüm insanlığı bu felaketten kurmaya çalışır. Aynı zamanda dizi, William Brinkley aynı adlı romanından uyarlama. “Dünyayı kurtaran Amerika!” mesajı ile dikkatleri üzerine çeken yönetmen Micheal Bay’ı Armagddon (1998) ve Pearl Harbor (2001) gibi filmlerden tanıyoruz.
Jericho (Dizi, 2006–2008)
Nükleer saldırı altında kalan ABD’de iletişim kesilmiştir. Jericho isimli kasabada hayatta kalan insanlar mücadele eder ve ülkede neler olduğunu öğrenmeye çalışırlar. İletişim ve enerji kaynaklarının durması ile birlikte tam bir kaos ortamı meydana gelmiştir. Bunun getirdiği korku ve endişe de insanlar arasında psikolojik ve sosyal sorunları ortaya çıkarmıştır.
Revolution (Dizi, 2012–2014)
Tüm dünyada elektrikler kesilir ve Chicaho yemyeşil bir hale gelip, elektriksiz yaşamaya başlar. Aynı zamanda hükûmetler de çökmüştür. Aradan 15 yıl sonra geçer insanlar ilkel yaşam koşulları altında hayatlarını devam ettirirler.
Ütopya (Dizi, 2013) (Utopia)
Utopia’yı kıyamet sonrası sırasına almak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama konusu itibariyle şiddetle tavsiye ediyorum ve paylaşmak istedim. İngiliz dizisi olan Utopia aynı zamanda renkli görüntüsü ile de dikkat çekiyor.
Utopia, sürükleyici bir aksiyon/gerilim hikâyesinin yanısıra ilginç bir biyoetik soru da sunuyor, böylelikle. Bu büyük komployu planlayıp yürüten kişileri, klasik hollywood’vari bir anlatı çerçevesi içinde “kötü” adamlar olarak mı düşünmeliyiz? Verilen durumu iyi-kötü, siyah-beyaz çerçevesinde mi değerledirmeliyiz? Keza, kahramanlardan biri, hatta The Network’ün en çok fiziksel hasarı verdiği baş karakter olan Wilson, komplonun içeriğini ögrendiğinde The Network’e hak verip onların tarafına geçmeye karar veriyor. Devlet(ler)in, ya da derin devlet(ler)in bedenlerimiz üzerinde söz hakkı olmalı mıdır? Böyle bir dünyayı bir distopya olarak görmek fazlasıyla mümkün. Öte yandan, devletlerin nüfus planlamaya dair insancıl girişimleri pek sonuç vermemekte. Fazla uzun değil, belki bizlerin ömrü içinde kaynak kıtlığı, hastalık ve savaşlarla karşılaşmamız olası. Böyle bir durumda birilerinin harekete geçip herkes için “en iyi” olacak bir planı gerçekleştirmesi “kötü” bir şey midir, sahiden? Özgür irade, gezegendeki insan nüfusunun geleceğinden önemli midir? (C. Yalçınkaya / Öteki Sinema)
Başlık Fotoğrafı: Deviantart