Ana SayfaKültür & SanatSinemaKız kardeşler'in deli Veysel'i ile hayata tutunmaya çalışan bir performansın ta kendisi...

Kız kardeşler’in deli Veysel’i ile hayata tutunmaya çalışan bir performansın ta kendisi olma: Kayhan Açıkgöz |Söyleşi

-

Emin Alper filmi Kız Kardeşler için ilk etapta söylenecek ve yazılacak çok şey var. Hangisinden başlasam diye düşünüyorum her seferinde fakat bir Deli Veysel karakteri var ki; bu anlamda Veysel’i canlandıran Kayhan Açıkgöz’den başlamak yerinde olacak. Üç kız kardeş odağında anlatılan hikaye içerisinde yan karakter olarak konumlanan Deli Veysel’in sahnelerini izledikçe aslında hiç de bir yan karakter ile karşı karşıya olmadığımızı anlıyoruz. Hikayenin odağında en az kız kardeşler kadar Veysel’de var ve bunda Kayhan Açıkgöz’ün performansı çok etkili dersek yerinde bir tespit yapmış oluruz hiç şüphesiz.

Kendisiyle yapmış olduğum söyleşide; tüm karşı gelmelere rağmen seçmiş olduğu tiyatro oyunculuğundan bu uğurda girdiği mücadelelere, onu Kız Kardeşler kastına dahil olma sürecine götüren yolculuğundan Deli Veysel gibi; akıllı fakat deli, duygusal fakat öfkeli, korkak fakat cesaretli bir karaktere hazırlanmasına ve oyuncu olmanın, oyuncu olarak hayata tutunabilmenin peşini hiç bırakmayacak olmasına kadar neredeyse her şeyi konuştuk. Bizleri ilk sinema deneyimindeki oyunculuğuyla heyecanlandıran Kayhan Açıkgöz ile yapmış olduğum söyleşi aşağıda efendim. Tiyatro ve sinema dünyası ileriki dönemlerde daha iyi işlerle karşımıza çıkacağına inandığım çok iyi bir oyuncu kazandı.

Bu çok güzel ve kapsamlı söyleşi için buyurun lütfen 

Aynur Kulak: Tiyatro eğitiminizle başlamak istiyorum. Ne zaman aklınızı çelmeye başladı tiyatro ve ilk ne zaman düşündünüz tiyatro eğitimi almayı. Hala devam ediyor musunuz; mezun oldunuz mu bilemiyorum fakat Kadir Has Üniversitesi Tiyatro bölümünü tercih etmişsiniz yüksek öğreniminiz için. Meslek olarak tiyatroyu seçme sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Kayhan Açıkgöz: Aslında üniversiteye kadar tiyatroyla hiçbir ilgim yoktu. Endüstri Mühendisliği okumak için Eskişehir’e gittim. Anadolu Üniversitesi’ni oryantasyon etkinliklerinde tiyatro kulübüne davet ettiler. Ben de bir ışık gördüler sanıp gittim kulübe. Sonra öğrendim ki herkesi çağırıyorlarmış zaten 🙂 Belki sosyalleşirim, birkaç arkadaş bulurum diye gittiğim tiyatro, mesleğim haline geldi bugün. Tiyatro kulübünden sonra belediye konservatuvarına girdim. Orada iki sene eğitim aldım ve sözleşmeli oyuncu olarak belediye tiyatrosunda çalışmaya başladım. E tabi bir de mühendislik var. Okula hiç gitmemişim bu süreçte. Mezun olmam lazım ama hala 1. sınıftaymışım. 🙂 O sırada bir karar vermem gerekiyordu. Ben de mühendisliği bırakmayı seçtim. Ama tabi ailem izin vermedi. Karşılıklı kalplerin kırıldığı büyük bir kavga ettik. Ben oyuncu olmayı ne kadar çok istediğimi biraz da o kavgada anladım. Döndüm iki senede üç yılın dersini verip mezun oldum. Diplomayı babama hediye edip konservatuvar sınavlarına girdim. Birkaç okulu kazandım ama sonuçta Kadir Has’ ta okumaya karar verdim. Çok iyi bir oyunculuk eğitimi aldığımı düşünüyorum. Tilbe Saran gibi çok kıymetli hocalarım oldu. Hem çalışıp hem okudum bu süreçte. Çok zordu ama bazen savaşmadan istediğine ulaşamıyorsun.

-Türkiye şartlarında tiyatroyu seçip okuyor olmak zor. Bir meslek olarak dahi görülmemekte. Hiç bu konuda endişeniz olmadı mı? Nasıl olur, geçinebilir miyim diye?

Oldu tabi. Olmaz olur mu? Hala endişeliyim aslında. Bir oyuncunun ekonomik refahını sağlaması kolay olmuyor. Durmadan bir mücadele hali. Okula girmeden de böyle, okurken de. Hatta mezun oluyorsun, biraz rahatlarım diyorsun ama daha büyük bir mücadele başlıyor. İş bulmak en sıkıntılı süreç bence. Hani bir söz var ya ” Zor günler geride kaldı, sırada daha zor günler var. ” 🙂 Oyuncular için biraz böyle bu durum ne yazık ki. Ama çok da karamsar olmamak lazım. Bu meseleğe tutkuyla bağlıysan, yeniyorsun bütün zorlukları. Çok çalışırsan, kendini de iyi yetiştirmişsen, er ya da geç eline bir fırsat geçiyor. Tiyatronun hatta sanatın bir meslek olarak görülmemesi konusuna gelirsek. Bu tabi çok daha vahim bir durum. Ben bunun temellerinin kültürel olduğunu düşünüyorum. Kısa vadede değişmesi çok güç ama mücadeleye devam edersek, ileride belki bu durumu tersine çevirebiliriz.

-Kız Kardeşler filmini dört gözle bekliyorduk ve nihayet geçen hafta vizyona girdi. Filmin kastına nasıl dahil oldunuz? Emin Alper’i tanıyor muydunuz, yani sinemasına aşinalığınız var mıydı, filmlerini izlemiş miydiniz? Yoksa ajansınız vasıtasıyla mı filmin audition çekimlerine katıldınız?

Emin Hocayı şahsen tanımıyordum. Ama filmlerini izlemiş ve çok beğenmiştim. İçten içe de bir gün beraber çalışır mıyız acaba diye hayal kuruyordum. Kalbim temizmiş heralde ilk filmimde gerçekleşti bu hayalim. 🙂 Filmin cast direktörü Ezgi Baltaş, Kadir Has’taki mezuniyet oyunumuza gelmişti. Orada tanıştık. Ezgi oradan hatırlayıp davet etmiş beni auditiona. Birkaç defa audition yaptık Emin Hocayla. Sonuçta Veysel’i benim oynamama karar verdiler.

-Filmde Çoban Veysel karakterini canlandırıyorsunuz. Aslında yan karakterlerden biri Veysel. Deli, biraz meczup bir şekilde resmedilmekte. Sizin bulunduğunuz sahneler filmin en can alıcı sahneleri olduğundan, kırılma anlarını oluşturduğundan hiç de yan karakter gibi değilsiniz oysa ki. Bir de tabii çok güzel oynuyorsunuz. Nasıl hazırlandınız Deli Veysel’e? Filmin içerisinde ana karakter üç kız kardeş arasından bu kadar ön plana çıkabileceğini tahmin ettiniz mi çalışmalar sırasında?

Teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için. Ben en başından beri yan karakter olarak görmüyorum Veysel’i. Hikaye üç kızı merkezine alıyor ama bütün karakterlere yeterli alan bırakıyor. Birçok izleyiciyle konuşma fırsatı buldum. İzlenimler çok farklı. Bazı seyirciler için kızlar daha ön plandayken kimileri için ise Veysel ya da Şevket Dayı ön planda oluyor. Bütün karakterler çok önemli bu filmde. Veysel de senaryoda çok önemli bir yer tutuyor. Dramatik kırılmaların hemen hepsi bir şekilde Veysel ile oluyor. Ben galiba çok sevdim Veysel karakterini ve özel bir bağ kurdum onunla. Bir de çok iyi yazılmıştı tabi. Böyle iyi yazılmış, derinlikli ve çok boyutlu karakterler kolay kolay çıkmıyor karşınıza. Çıkınca çok titiz çalışmak gerek. Deliliğe gelince. Delilik meselesi önemliydi. Herkes deli, yarım akıllı hatta meczup olarak görüyor Veysel’ i. Ama ben öyle düşünmüyorum. Veysel filmdeki en dürüst, en mantıklı karakter bana göre. İşte tam da bu noktadan başladım Veysel’e çalışmaya.

-Kız Kardeşler filmi konusu itibarıyla kendini hemen belli etmeyen bir film. Biraz altını kazımanız, biraz kafa yormanız gerekiyor. Böyle bir film içinde Veysel karakter olarak kendini en net belli eden karakter. Fakat en trajik son da onunkisi. Halbuki meczup görüntüsünün altında isteklerini açık bir dille ve davranışla belli eden tek karakter idi. Nasıl bir karakterdi Veysel sizce?

Veysel enterasan bir karakter. Birçok zıtlığı bünyesinde barındırıyor. Herkes deli diyor ama çok akıllı bir yandan. İçinde bulunduğu durumu çok iyi analiz ediyor. Makul bir plan yapıyor; çocuğuna ve karısına daha iyi bir gelecek sağlamak için mücadele ediyor. Biz dışarıdan anlıyoruz bunun boşa bir çaba olduğunu ama o çırpınıyor yine de umutla. Sütten çıkmış ak kaşık da değil tabi. Bir sürü problemli tarafı var. Sosyal yetileri hiç gelişmemiş mesela. Bu yüzden bir denge sağlamak çok zordu. Çünkü hem akıllı hem akılsız. Hem vicdanlı ama çok acımasız. Hem korkak hem çok öfkeli. Mantıklı ama duygularına hakim olamıyor. Bunların dengesini sağlamak zordu. Emin Hoca da çok önemsiyordu Veysel’i. Üzerine çok düşündük, konuştuk ve tartıştık. Çok fazla prova yapma olanağı bulduk. Sonuçta böyle bir Veysel çıktı ortaya.

-Bu derece açık, düz ve deli sıfatı yapıştırılmış bir karakteri ilk bakışta oynamak kolay gibi gözüküyor. Sizin için nasıl bir deneyim oldu Veysel karakterini oynamak? İlk sinema deneyiminizdi üstelik.

Göründüğü gibi kolay değil 🙂 Ama çok zor da diyemem. Zaten her karakteri oynamanın kendine göre bazı zorlukları vardır. Bu rolün de zor tarafları vardı. Ama yapıyı doğru kurunca arkası geliyor. İlk defa sinema filminde oynadığım için, acaba yabancılık çeker miyim diye bir endişem vardı. Provalarda hızlıca attım bu endişeyi. Emin Hoca da tabii çok destek oldu. İlk filmim olduğunu hissettirmedi hiç. Sete kadar iyi hazırlandık. Sete çıktığımızda kafamızda netti her şey. Kamerayla da iyi anlaştık sanırım. 🙂

-Film, Berlin Film Festivali, İstanbul Film Festivali ve Saraybosna film festivaline katıldı ve birçok önemli ödülün sahibi oldu. Önümüzdeki bir yıl içinde de festivallere, etkinliklere katılmaya devam edecek. Festivalleri nasıl buldunuz? Nasıl bir deneyim oldu sizin için?

Festivaller seyirciyle buluşmak için çok iyi bir fırsat oluyor. Filminizi izlemiş insanlarla duygularınızı ve fikirlerinizi paylaşıyorsunuz. İletişim kurma olanağı buluyorsunuz. Uluslararası festivaller tabii çok daha önemli. Başka coğrafyalardan başka kültürlerden insanlar filminizi izliyor. Festivaller olmazsa bunu sağlamak çok zor. Filmin tanıtımına ve daha fazla insana ulaşmasına da yardım ediyor. Özellikle Berlin Film Festivali olağanüstü bir deneyimdi benim için. Filmi de ilk defa oradaki galada gördüm. Hem kırmızı halı heyecanı hem de filmi ilk defa izleyecek olmanın verdiği merak. Tarif etmem çok zor. Hayatımın en özel anlarından biriydi benim için. İstanbul ve Sarajevo’dan da birçok ödül aldık. Ödül almak da ayrı bir gurur veriyor tabi. Ama en nihayetinde ödül falan değil önemli olan. Filmin insanlarla buluşması.

-Tiyatroya dönecek olursak; yeni sezon başladı. Sahnelediğiniz bir oyun var mı? Ne tür çalışmalar içinde olacaksınız tiyatro ile ilgili? Sizi sahne üzerinde görebilecek miyiz?

Ben zaten hayatımı tiyatrodan kazanıyorum. Bu sene de sahnede olmaya devam edeceğim. Devam eden bir oyunum var. Yeni bir oyunla ilgili de görüşmeler devam ediyor. Çok yakın bir zamanda provalarına başlarız diye düşünüyorum.

-Sinema filmlerini de devam edersiniz umarım. Çünkü bir sinema izleyicisi olarak, sinemayı çok seven biri olarak Kız Kardeşler deyince aklıma ilk Veysel karakteri geliyor. Film çekmeye devam etmeyi düşünüyor musunuz bir oyuncu olarak? Teklifler veya projeler var mı önümüzdeki dönemlerde hayata geçecek olan?

Elbette devam etmeyi düşünüyorum. Kamera karşısında oynamanın tadını aldım bir kere. 🙂 Ama önemli olan doğru projeyi seçmek. İçinde olmayı arzuladığım bir şey olursa büyük bir zevkle oynarım. Sadece sinema filmi değil dizi de olabilir. Tiyatro zaten hep devam edecek. Ondan vazgeçmem mümkün değil. Önümüzdeki dönemler için var birkaç ihtimal ama bekliyorum şu an. Acele etmek istemiyorum.

SON YAZILAR

Kuru Otlar Üstüne: Antagonist olarak dişil enerji

Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali başlıyor!

Bu yıl 18'incisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 2 Mayıs 2023 günü İstanbul’da yapılacak açılış etkinliği ile seyircisiyle buluşacak. Bir hafta sürecek festivalde emek temalı filmlerin yanı...

Depremzedeler Ankara’ya göçüyor ama barınamıyor

Depremden etkilenen 11 ilin halkı Türkiye’nin çeşitli kentlerine göç etmeye başladı. Depremzedelerin yoğun olarak geldikleri kentlerden biri olan Ankara’da başlarını sokacak bir ev bulmaları oldukça...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol