Siena’yı sırf Panforte ve Chianti için keşfettiğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz ya da geleneksel Palio Di Siena oyunları için de …
Kahvenin ve kızıl tonlarının en güzel şekilde vurgulandığı binalarının yanı sıra Romanesk ve Gotik katedrallerinin bir bir sıralandığı ve dokusunu yitirmemiş parke döşeli dar sokakların birbirine bağlandığı tipik bir Orta Çağ kasabasıdır Siena. Bana göre 50 bin nüfusu ile Toskana’nın Floransa’dan sonra gelen en nadide ve bakir kentlerinden biri. Zaten bu özellikleri sayesinde UNESCO’nun Dünya Mirası Listesinde tacını korumaktadır.
Şehir ismini Remus ve Romolus’u emziren dişi kurttan alır. Bu mitolojik efsaneye o kadar sadıklardır ki artık şehrin sembolü haline gelmiştir kurt figürü (Lupa). Bilinen bir tarihi yok lakin Romalıların MS 30 yıllarında kentte bir garnizon kurdukları bilinmektedir. Kent en önemli prestij ve ünvanına 9. yüzyılda sahip olmaktadır. Kuşkusuz bu tarihler arasında gerçekleşen Roma’ya hac istilası, kenti bir nevi kervansaray kasabasına dönüştürmüştür. Bu durum ise kasabanın ticaret hayatında aktiflik yaratmıştır. Yükselen grafiği ile dikkat çeken Siena 13. ve 15. yüzyıl arasında Floransa ile çoğu kez çatışmış en sonunda ise yenik düşmüştür. 15. yüzyıl ve sonrasında ise İtalya’nın en ünlü yöneticilerinden biri olan Medici ailesinin gelmesi ile kent artık Toskana’ya bağlı turizm ve tarım kenti olmuştur.
- Floransa’dan Siena’ya tren ya da otobüs kullanarak gelebilirsiniz. (1 saat)
- Piazza Del Campo kentin en ünlü meydanı. 2 Temmuz-16 Ağustos tarihlerinde geleneksel Palio Di Siena oyunları gerçekleşmektedir.
- Cavallucci,Ricciarelli,Panforte gibi muhteşem lezzetlere sahiptir.
- 1240 yılında açılmış olan İtalya’nın en eski üniversitelerinden birine sahiptir. Ayrıca dünyanın ilk bankası da bu kasabada açılmıştır.
Piazza Del Cambo: Avrupa’nın en büyük Ortaçağ meydanlarından biri olarak kabul edilen Cambo,yılda 2 kez düzenlenen at yarışlarına ev sahipliği yapmaktadır. 13. yüzyılda pazar yeri olarak yapılan meydan, 11 dar sokağa açılmaktadır. Meydanın en güzel köşesinde ise 1419 yılında inşa edilen Fonte Gaia (Dünya Çeşmesi) konumlandırılmıştır. Şehir merkezine kanal yoluyla su getirilmesi için yapılmıştır. Muazzam şekilde tasarlanmış Meryem Ana figürleri ve çevresini süsleyen koruyucu kurt heykelleri ile görülmesi gereken yerlerden biridir.
Palazzo Publico:1297 yılında yapımına başlanan gotik mimarili saray, devletin idare edildiği yer olarak kullanılmaktadır. 1325 yılında yapımına başlanan 102 metre uzunluğundaki Torre Del Magnia(çan kulesi) Floransa’daki kuleden daha uzun olacak şekilde tasarlandı. Bir zamanlar İtalya’nın en uzun kulesi idi. Yapı özellikle göz kamaştıran freskleri ile ünlüdür. Mutlaka tavana bakarak gezintinizi tamamlayınız. 400 basamaklı 102 m’lik Torre Del Magnia’ya tırmanarak kahverenginin en güzel tonlarını keşfedin. Belediyenin kendine ait müzesinde Sala Del Mappamondo (Dünya Haritası Odası) freski kesinlikle keşfedilmesi gerekmektedir. Ambrogio Lorenzetti’nin Siena’nın sömürgelerini göstermek amacıyla yaptığı muazzam bir fresk…
Giriş Ücreti: 8 Euro
Siena Katedrali: 1263 yılında tamamlanan ve Kutsal Meryem’e adanmış olan ortaçağ katedrali, Siena’nın sembolik renkleri olan siyah ve beyaz renklere boyanmıştır. Hem Gotik hem de Romanesk mimari ürünüdür. Özellikle katedralin ana girişindeki Meryem’in taç giyme töreni freski muazzamdır. İç kısımda ise yine siyah-beyaz renklerin hakimiyeti ile sütunlar bezenmiş ve çevresinde ise başta sembolik figür olan kurt, melek ve 9 ayrı idarenin bayrakları eklenmiştir.
- Katedralde özellikle Donatello tarafından yaratılan Herod’un ziyafeti
- Michelangelo tarafından yapılan 4 Aziz heykelleri görülmesi gereken listenin başında.
Giriş Ücreti: 8 Euro
Santa Maria Della Scala: Avrupa’nın en eski hastanesi olarak bilinen yapı şu an müze olarak hizmet vermektedir. 13. yüzyıl tarihli bu yapı eskiden özellikle kadınlar ve çocuklara ayrıca hacılara ayrı bir önem vermiştir. Bağış usulü ile yürütülen yurttaş hastanesi 4 karta yayılmış ve içerisinde katedrale de yer vermiştir. Özellikle Pietro Lorenzetti ve Bulgarini’nin muhteşem freskleri görülmeye değerdir.
Giriş Ücreti: Ücretsiz
Siena’ya 1 saat uzaklıkta yer alan Montepulciano kasabası bir başka Orta Çağ ambiyansı sağlamakta bize. Özellikle bağ ve bahçeleri ile meşhur olan kasaba; enfes şaraplarıyla dikkat çekmektedir. Yerliler Montepulciano’yu “16.yüzyılın incisi” olarak adlandırır. Bu konuda da pekte haksız sayılmazlar.
- Siena’dan tren ile Montepulciano’ya 1 saatte geçebilirsiniz. (7 Euro)
- Kasaba Vino Nobile Di Montepulciano ile ünlüdür.
- Pici adlı makarna çeşidi dünyada nam salmıştır.
- Kasaba Etrüsk Kralı Lars Porsena tarafından kurulmuştur.
- Şehir merkezi araç trafiğine kapalıdır.
Palazzo Comunale:Michelozzo tarafından 13. yüzyılda tasarlanan yapı, Floransa’daki Palazzo Vecchio’yu hatırlatabilir size. Çünkü birebir aynısı denilebilir. Gotik mimarili yapının dışı traverten taşı ile kaplıdır. Bu muhteşem detaylarla süslü saray kuşkusuz Medici ailesine hizmet etmiştir. Saat kulesi ve terasına çıkıp şehri boydan boya gözetleyebilirsiniz.
Giriş Ücreti:5 Euro (Kule)
San Biagio: 16. yüzyıl tarihli katedral, Yunan haçı planlı olarak tasarlandı ve kendisinden sonra yapılan katedrallere de örnek oldu. Özellikle friz ve freskleri görülmeye değer.
Tenuta Valdipiatta: Bu sevimli şarap imalathanesinin sahibi Caporali çifti, yaklaşık 1 saat süren tadım gezisinde bizzat eşlik ediyor. Toskana şaraplarının her aşamasını keyifle anlatan çift en sonunda ise lezzet testine sokuyoruz sizi. Tüm sürece tanık olurken zaman çok çabuk geçiyor ve dönerken elinizde boş dönmüyor. Mutlaka birçok imalathane mevcut kasabada lakin en keyif veren yer Caporali çiftinin arazisi.
- Rosso Di Montepulciano bana göre en iyilerinden.
Tur Ücreti: 25 Euro
- Eğer zamanınız var ise ve bir sahil kasabası eklemek istiyorsanız programınıza Siena’dan 1.5 saat uzaklıkta yer alan Port Ercole ve Porto Santo Stefano’ya uğrayabilirsiniz. Özellikle gözden ırak durmayı tercih eden İtalyan zenginlerine hitap etmektedir.
Floransa’ya kadar gelmişken mutlaka Siena kentine uğrayın.Açıkçası burayı bu kadar güzel beklemiyordum. Sıradan bir İtalya kasabası olarak düşünürken beni şaşırtıcı derecede etkileyen Ortaçağ yapıları muazzam idi. Sadece mimari yapıların görselliği değil yeterli olan; oldukça zengin mutfağı da olağandışı idi. En lezzetli Cavalluci kurabiyelerini ve muhteşem koku/tada sahip Chianti şaraplarını burada test etme şansım oldu. Evet,festivale denk gelemedim ama kahverenginin her tonunu yaşadığım Siena kentinden oldukça memnun ayrıldım.
Yapmadan Dönmeyin:
- Chianti ve Brunello Di Montalcino şaraplarını deneyin.
- Ricciarelli ve Cavallucci kurabiyelerinden satın alın.
- Araba kiralayın ve üzüm bağlarını ziyaret edin.
- Torre Del Mangia’ya çıkın ve kenti gözlemleyin.
- Piazza Del Campo’da alışveriş yapın.