Dünya Tabipler Birliği’nin “Savaş, Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı?” sempozyumunda konuşma yapan Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Yunanistan ekibinden Dr. Apostolos Veizis, Suriye’deki savaşın beşinci yılında, Avrupa’nın göç edenleri karşılama politikasının yarattığı olumsuz sonuçlara, mülteci sayısındaki artışla birlikte artan sağlık sorunlarına ve sivillerin maruz kaldıkları ayrımcılıklara dikkat çekti.
Dünya Tabipler Birliği’nin (WMA) İstanbul’da düzenlediği “Savaş, Göç ve Sağlık: Hekimler Ne Yapmalı?” sempozyumunda açılış konuşmalarından birini gerçekleştiren Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Yunanistan Medikal Destek Birimi Başkanı Dr. Apostolos Veizis, Suriye Savaşı’yla tetiklenen göçe dair önemli bilgiler aktardı.
Dr. Veizis, sunumda MSF’nin elde ettiği verileri paylaştı. Bu verilere göre, 2015’te deniz yoluyla Yunanistan’a ulaşan toplam kişi sayısı 856 bin 723 iken, bu rakam sadece 2016’nın ilk iki ayında 100 bini geçti. Yunanistan’a ulaşanların ise yüzde 37’si çocuk, yüzde 21’i kadın ve yüzde 42’si erkeklerden oluşuyor.
Avrupa’nın uygulamalarını değerlendiren Veizis, “Avrupa Birliği ülkeleri bunu ‘mülteci krizi’ olarak nitelendiriyor. Fakat bu bize göre insanlık onurunu ortadan kaldıran bir ‘karşılama krizi’. Çünkü sadece Avrupa sınırlarındaki mültecinin sığınmacıların yüzde 80’inin tıbbi sorunları karşılama merkezlerindeki yetersiz şartlardan kaynaklanıyor. Hastalıkları biz yaratıyoruz. Bu ne kadar etik?” diyerek çarpıcı bir noktaya değindi. Ayrıca mülteci krizinin yeniden ürettiği ayrımcılıkların fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarını da beraber getirdiğini ekledi.
Göç rotaları üzerindeki gözaltı merkezlerini inceleyen MSF, bu merkezlerdeki şartların ve muamelenin göç edenlerin psikolojisini olumsuz yönde etkilediğini ve kaygı bozukluğu, umutsuzluk, intihara eğimlilik, travma sonrası stres bozukluğu gibi belirtilerin bu kişilerin yaklaşık yüzde 40’ında görüldüğünü iletti. Psikolojik rahatsızlıkların yanında görülen fiziksel rahatsızlıkların ise yüzde 63’ünün aşırı kalabalık, hijyen sorunu ve havasızlık gibi gözaltı merkezlerinin ortam şartlarıyla ilgili olduğu tespit edildi.