Ana SayfaYaşamİnsan HaklarıNefes aldığım her an korkuyorum...

Nefes aldığım her an korkuyorum…

-

Tak tak tak! Şşşşşş! Trak trak trak!

-Haydi kalkın! Kalk kalk kalk! Şunların tipine bak, hah…

Neler oluyordu yine? Yine aynı korku, aynı travma… Tetiklenmiştim. Her yerim titriyordu. Kızımı aldıkları sabahki gibi tüm sesler… Yine bir yolculuk var, belli. Hayra alamet değil bu sabah. Ahhh! Kasıklarımda bir acı duyuyorum. Korkuyorum. Yine tecavüz mü edecekler acaba bana? Bunu hissederek yaşamak çok zor. Katlanamam sanıyordum ama tam iki yıldır buradayız. Doğduğumdan beri buradayım sanki. Buradan öncesi yok hafızamda. Doğduğumdan beri katlanıyorum olanlara.

Bu kampta kimin başına ne zaman ne gelir, hiç belli olmaz. Şehirden uzakta bir yerde olduğumuzu sanıyorum. Yerimizi tam olarak kestiremiyorum. Duvarlar çok yüksek. Çığlıklarımız duyulmuyor. Buradaki herkes, sürekli çığlık atıyor. Sistematik işkenceden beynimiz, kulaklarımız deforme oldu. Belki de duymak istemiyoruz artık birbirimizin sesini. Tahammülümüz kalmadı acıya. Ahhh! Memelerim acıyor. Yine tecavüz mü edecekler acaba? Çok korkuyorum.

Geçen sene kızımı böyle bir sabahta götürdüler. Araca yüklediler diğer çocuklarla. Dua ettim gecelerce ağlayarak. Polis keser yolunu belki, dedim. Belki bakar kamyonun arkasına. Burada yasa dışı, ahlak dışı bir şey olduğunu sezer, dedim. Belki, belki diğer arabalardan biri görürdü yolda. Çocuklardan birinin yüzü görünürdü belki, yardım çığlıklarını duyarlardı. Konuşmayı bilmese de bebeklerin sesinden anlamazlar mıydı o bebeklerin annesiz kaldığını, yardıma muhtaç kaldığını? Başka anneler hissetmez miydi benim yavrumun çaresizliğini. Annelik bu ya, insan gözünden anlar bir yavrunun acısını. İlle de kendi yavrusu mu olmalı?  Korkuyorum. Nefes aldığım her an korkuyorum.

Başımızda bir herif var ki… Pezevengin teki! Canı sıkıldı mı gelir döver sırayla bizi. Çoğu zaman demir sopayla… Ağladığımızı görür, döver. Tekme atmaya çalışırız bazen; acımızı görür, döver. Daha da keyiflenir o zaman… Arada kameraya kaydeder döverken bizi, kovalarken. Kahkaha atar, üstümüze tükürür. Çok korkuyorum. Nefes aldığım her an çok korkuyorum.

Buna katlanmak kolay değil. Bunca zulme rağmen kaçmak istiyorum bir yol bulup. Yeniden yaşamak, yaşama güvenmek istiyorum. İyileşmek istiyorum. Kimse bir lokma ekmek vermesin, sokaklarda kalayım… Yeter ki dövülmeden, tecavüze uğramadan yaşayacağımı bileyim. Çocuklarımın hepsi burada öldü. Sevdiğim arkadaşlarım öldü. Kaybedecek bir tek canım kaldı. Bencillik mi bu, bilmiyorum: yaşamak istiyorum…

Bu şehrin, bu köyün adı ne? Buranın kanunu yok mu? Bir tane vicdanlı insan yok mu bize yapılanı duyacak, duyuracak? Herkes neden suskun? Herkes neye kapattı kulaklarını, kaçtıkları ne? Kendi kara vicdanları mı? Konforlu hayatları mı? Nazilerin sabun yaptığı zavallı insanlar gibi, acımasızca öldürülüyoruz burada. Neden tek bir ses yok, konu bizim acımız olunca? Ölmek istemiyorum. Bu kampta yok olup gitmek istemiyorum. Duvarlar çok yüksek… Çok korkuyorum… Nefes aldığım her an korkuyorum. Bu başımızdaki pezevenk ölsün istiyorum. Bizi durmadan döven, içimize kızgın demir sokan, yavrularımızı öldüren bu pezevenk ölsün istiyorum! O sesle irkiliyorum:

Tak tak tak! Şşşşşş! Trak trak trak!

-Haydi kalkın! Kalk kalk kalk! Şunların tipine bak, hah…

Uyanıyorum. Rüyamda insan gibi konuşup, insan gibi yazığımı hayal ediyorum. Rüyamda insanlara nasıl acı çektiğimi anlatabildiğimi görüyorum. Rüyamda bir an olsun umutlanıyorum.

O sırada bir ses duyuyorum:

-Ustam bunlar yağlı dana, biz bunları yürütmüyoruz. Kas mas yok. Çok güzel et çıkar bunlardan. Süt danası istiyorsan çabuk söyle, kuzularla birlikte arabaya yükledik. Bizim oğlan kapsın iki tane. Ha, alırsan sen mi kesecen, biz kesip mi verelim sana?

Uyanıyorum. Duyuyorum. Umudumu kaybediyorum. Sıra bende mi, bilmiyorum. Nefes aldığım her an, ölesiye korkuyorum…

İnsan olmaktan utandığım bir gecede, bedenlerini ve ruhlarını acıdan, şiddetten, ölümden kurtaramadığım hayvanlardan özür dileyerek yazdım. Özür dilerim… Küçük kalplerinizin korkudan titrediği her an için, insan olduğum için özür dilerim. Umarım bir gün herkesin gözünüzün içine bakmaya cesareti ve yüzü olur. Tüm mezbahalar kapanana, tüm kafesler ve tüm kırbaçlar kırılana dek…

SON YAZILAR

“Gerçeği görüyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!

Feminist ve LGBTİ+ örgütlerin biraraya gelmesiyle kurulan Hepimiz için Anayasa Koordinasyonu "Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Hiçbirimizi geride bırakmıyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!" başlıklı açıklamasıyla tüm toplumu...

Hataylılar 6 Ekim’de Meclis’te: #HatayıGör

6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da depremin üzerinden geçen 8 aya rağmen hiçbir şey değişmedi. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi en...

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

İşçiden işçiye uzanan bir dayanışma köprüsü: İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı | İşçi Mahallesi

İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı gönüllüleri ile işçi hakları mücadelesini, vakıf gönüllülerinin çalışmalarını, kazanımlarını ve dayanışmayı konuştuk. İşçi mahallesi ismi ile vakfın yayın organı olma...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol