Sakin bir kış günü, oyun zamanı yaz olan, Shakespeare Öldü Aş Bunları oyunu sularına dalmak; şahane bir fikir çünkü Tiyatro4, hâlâ Anna ve William’dan bahsediyor. Peki, kim bu Anna ve William? İngiliz Edebiyatının duayen oyun yazarı ve onun müstakbel eşi olan Anna ve William mı yoksa geniş bir bulvarda “el ele ya da el omuzda ya da el belde”* yürürken görebileceğimiz Anna ve William mı? Ve sadece onlar mı? Hayır, başkaları da var. Dış mekan/iç mekan, dış ses/iç ses, kuantum, ekonomi politik, çarpıcı gündem ve trajik bir son.
“Her neyse.
Yeniden onar / Benim dünyamı.
Diye düşünüyor o / o.
Yeniden onar / onu / şeyleri.
Çare bul / Düzelt / Yoluna koy
Yeniden onar / Benim dünyamı.”*
Oyunun Yazarı
Shakespeare Öldü Aş Bunları eserinin de yazarı Paul Pourveur, 1954 doğumlu, Belçikalı bir oyun yazarı olarak postdramatik eserler yazıyor. Eserleri Mitos Yayıncılık tarafından dilimize kazandırılıyor.
Paul Pourveur, eserleriyle, çağını, ilişkileri, olayları, durumları ve zamanı sorgulatarak şeyler üstüne yeniden düşünmeye çağırıyor.
Kendi yazınını, Şaban Ol’un aktarımıyla, “hemen yenilir, yutulur oyunlar olmadığı”nı söyleyerek niteliyor.
“Düzgün yaşa. Gelecek olanı düşün.”*
Anlatım Ekseni
Shakespeare Öldü Aş Bunları oyunu karşıtlıklar üzerine kurulu, oyunun adı da bu karşıtlığın bir yansıması. Her anlatım, takvimde bir güne, beş ağustosa çıksa da; durumlar, olaylar hep bir karşıtlıktan besleniyor. Sürekli tekrarlarla kurulan oyun dili ve simülasyonun simülasyonu denebilecek bir anlatım.
“Kim yazdı benim bugün 5 Ağustos’ta …?”* diye soruyor Anna.
Anna’dan bakarsanız, Shakespeare, diğer pek çok şeyden daha kanlı canlı; benliğinde, bilincinde ve eylemlerinde yaşıyor. William’a göreyse kral dramları dayanılır şeyler değil. Bu dramlarda Anna rol alsa bile.
“Düzgün yaşa. Gelecek olanı düşün.”*
İç içe geçmiş bir oyun evreni
Oyun William’ın bir ala geyiği öldürmesiyle açılır. “Dikkatinizi çekerim, Avrupa’nın en zarif hayvanı,”* der oyun. Onun öldürülmesi William’ın, edebiyat dünyasının, çevreyi kirletmekte sakınca görmeyen bütün o kuruluşların umurunda olmaz. İnsan doğaya karşı bencil pervasızlığını sürdürmeye devam etmektedir. O günlerden bu günlere…
Aynı zamanda bir geyiğin öldürülmesinin simgesel bir arka planı vardır. Gösterilenin arketipsel doğasında; geyik, “bereketin güneşle ilişkili simgesi”dir.** “İlahi sembolizmle ilişkilidir. Çatallı boynuzları, “Yaşam Ağacı” ve yenilenmeyi”** temsil eder.
Shakespeare Öldü Aş Bunları oyununda William’ın öldürdüğü geyiğin temsil ettiği yenilenme, tam da Paul Pourveur’un tiyatro oyunlarını yazarken tercih ettiği söyleme biçimini işaret ediyor. Shakespeare’in oyun kişileri, insan ruhunun dehlizlerden çıkıp, bugünün havasını solusa bu onlara pirüpak bir nefes sağlamayacağı gibi bugünün bireyi de tıpkı William’ın globalleşme karşıtı olup GAP’ta çalışması gibi saf bir duruş ortaya koyamıyor. Paul Pourveur’ün parmak basmak istediği yer tam da burasıdır.
Bir ala geyiğin, Avrupa’nın en zarif hayvanının gözündeki son görüntüler, kanının damla damla azalması önemsiz bir ayrıntı olarak görülebilir. Oysa bir kelebeğin kanat çırpışından fırtınalar kopartan kaos teoremi için durum böyle değildir. Oyunun açılışını geçmişin gölgesinde kalmış bu incecik ayrıntı yapar. Shakespeare’in belki de edebi serüvenin başlangıcını tetikleyen olay, oyunun içinde hafızalarımızın suya yazmaya benzeyen işleyişini de dalgalandırır. Bu dalgaların kıyıya vurduğu bir gündür; beş ağustos.
Aynı Gün
Anna, Brüksel yakınlarında bir kanalın / nehrin kenarındadır. Paslı -1991- model Golf’un içinde,
“Doğa bana kendimi sevmeyi verdi, kendimi korumayı, mutlu olabilme arzusunu verdi diye”* düşünür.
Brüksel sadece birkaç yüzyıl önce kurutulan bir bataklıktan doğmuş bu kent yakınlarında bir kanal/nehir kenarında Anna, arabasının içinde, kendi intiharını düşünmektedir. Huzursuz ruhunun, umutsuzca verdiği kararına doğru ilerlerken tekrarlar;
“Doğa bana kendimi sevmeyi verdi, kendimi korumayı, mutlu olabilme arzusunu,”*
Kendi imgesine tutkunluğun bir başka yansımasıdır Anna’nın başına gelen, gerçekliği yorumlayışını, Shakespeare’nin oyunları belirlemiştir. William’la ilişkisindeki uçurumun yaratıcısı da budur. Onun bu kimi zaman saplantılı oluşuna yakışan, en uygun mekandır bataklıktan doğmuş bir şehirde bir kanal / nehir kenarı ve yine Shakespeare’e göre bir son biçer kendine, özgür iradesiyle kaderinin sularına gömülerek.
“Her neyse.
Yeniden onar / Benim dünyamı.
Diye düşünüyor o / o.
Yeniden onar / onu / şeyleri.
Çare bul / Düzelt / Yoluna koy
Yeniden onar / Benim dünyamı.”
“Düzgün yaşa. Gelecek olanı düşün.”*
İkonik göstergelerin parçaladığı anlatı evreni
Her evde bulunması gereken üç kitapla –ki bu evler Hristiyan orta sınıf haneleridir,- yani Das Kapital, İncil ve Shakespeare’nin Toplu Oyunları’yla çizilen yollar.
Godard retrospektifinde tanışan bir çift.
Piyasa ekonomisi; bir laleden yola çıkarak açıklanan fiyat her şeydir şiarı.
Tanrı’nın ruhani yolu,
McDonalds, Shell, Nike, Disney gibi markalarla çevrili dünya,
Çocuk işçiliği,
Antiglobelleşmeciler,
Mağara gezileri,
Turizm rehberleri,
Erkek fantezileri / Kadın fantezileri,
İlişkiler, ilişkiler, ilişkiler, bağlar ve bağlantılar… Kuantum.
Marilyn Monroe’nun intiharı,
Oyunun zamanı, 5 Ağustos’a çıkar.
“Düzgün yaşa. Gelecek olanı düşün.”*
Her iki William’ın da Globe tiyatrosuyla anılacak adı, Tiyatro4’ün sahnelemesiyle izleyiciyle buluşuyor.
Tiyatro4’ün sahnelemesi
Trajikomik bu oyunun yönetmeni Kağan Uluca, “metni okuduktan sonra bu metnin izleyiciyle buluşması sorumluluğunu hissettiğini” söylüyor. Hissettiği bu sorumlulukla eseri sahneye koymaya karar vermişler. Metni sahneye uyarlamak için masa başında aylar geçirmeleri gerekmiş. Ete kemiğe bürünen eserin oyuncuları Kağan Uluca ve Derya Efe Uluca, metindeki anlam katmanlarına sadece vücut buldurmakla kalmıyor, izleyenlerin seyir zevkini diri tutmayı da başarıyor.
Tek perdelik, 75 dakikalık oyun, duvarları bir anlatım olanağı olarak kullanıyor. Ne de olsa ekranların, reklamların, tabelaların, markaların dünyasındayız.
Tiyatroda yenilik arayanların, didaktik metinlerden değil, anlam arayışına çağıran oyunların, gerçeğin tekrarıyla kendini yapılandırmaktansa, cevaplar kadar soruların havasını koklamaktan hoşlananların kaçırmaması gereken bir oyun. Üstelik oyunun derinlikleri sahneye layıkıyla aktarılmış. Oyun, seyirciye karmaşık kurgunun altında kalma hissini değil, bir bulmacayı çözmenin keyfini taşıyor. İzmir ve İstanbul’da sahnelenmeye devam eden oyunla ilgili yazının son sözünü yine oyun söylesin:
“Alageyik öldü.
Shakespeare de…
William ve Anna da öldüler…
O zaman burada keselim artık bu hikâyeyi ve şimdi bizi meşgul eden önemli şeylerle uğraşalım, yani: Bizim tuhaf tutkularımızla, şiddetli kavgalarımızla, sarsıcı aşklarımız, gıcık veren zevklerimiz, bizim aşırı, dağlanmış, yanmış, çatlamış, parçalanmış dünyamızla.
Düzgün yaşa, geleceği düşün…”*
* Paul Pourveur, Shakespeare Öldü Aş Bunları, Çeviren: Şaban Ol, Mitos Yayınları.
**Kathryn Wilkons Semboller ve İşaretler, Çeviren: Seda Toksoy, Alfa Yayınları.