İnternete bağlı değilken ya da telefonumuzun şarjı olmadığında yoksunluk hissine kapılan insanlara dönüşmemek için mücadele ettiğimiz şu günlerde içinde abimin de olduğu bir grup çevirmen dilimize yeni bir kitap kazandırdı: Süperbağ(lantı)lı. Kitabı çevirenlerden biri abim olduğu için okumak istedim. Okuduktan sonra gördüm ki; dijital dünyaya dair, derli toplu bir bilgilenme hem ufuk açıcı hem de rahatlatıcı bir etki sağlıyor.
Kitap akademik yayınların bir kısmında görülen kötü çeviriden mustarip değil. Akıcı ve kolay okunabiliyor. Çağımızın teknolojik gelişmeleri karşısında hayret etmeyip, duruma biraz daha bilinçli yaklaşmak isteyen herkese tavsiye ederim. Aynı zamanda aklımdan geçen bazı şeylerin çoktan araştırma konusu yapılmış olmasını görmek, bu bağlantısız! dünyamızda bana iyi geldi. Belki size de iyi gelir.
Yazıma vesile olan Süperbağ(lantı)lı kitabı kendini şöyle sunuyor:
“Bu kitap sizi tekno-sosyal hayatın ve süper bağlantılılığın birçok boyutunu göz önüne almaya sizin ve değer verdiklerinizin nasıl etkilenmiş olabileceği hakkında düşünmeye (ve tartışıp onlar hakkında yazmaya) davet ediyor, çünkü sosyal yaşam çalışması ve toplum kişiselleştirildiği zaman, sizin ve kendi yaşamımızın çerçevesinde görülür. Her halükarda toplum sizsinizdir, soyut bir kitle ya da yaşayan dev kişiliksiz bir kalabalık değildir – o yaşayan, nefes alan, öğrenen, birbirine bağlı insan topluluğudur, siz ve sizin arkadaşlarınız, ben ve benimkiler gibi, ortak alan, kişilik veya amaç paylaşanlar gibi. Toplum hepimizindir, günlük yaşamımızı sürdüren, ne olduğunu ve dünyanın nasıl çalıştığını anlamaya çalışan. Yani toplum her zaman canlı ve hareketlidir ve çalışması her zaman kişiseldir.” S.16
Böyle olunca da fikirler, fikirleri ve davranışları geliştiriyor olmalı. Bir dost meclisinde şimdi dijital dünyaya yön veren adların bir zamanlar, uzak bir geleceğin bilimkurgusu gibi görünen kimi teknolojik gelişmelerinin nelere yol açabileceğini konuştukları bir ortamı paylaştıklarından bahsetmiştik. Yani içinde bulunduğumuz çağ, bazı insanların hayal güçlerinin sonucuydu. Çok değil bundan on yıl önce akıllı telefon, bundan yirmi yıl öncede internet hayatımızda yoktu. Elbette bir yerlerde kullanılıp, geliştiriliyordur ama geniş kitlelerin kullanımına açılmış değildi. Şimdi hayatımıza giren teknolojilerin yaşam biçimlerimizi değiştirdiğini gözlemleyebiliyoruz. Peki, ne kadarını ve nasıl? Süperbağ(lantı)lı, meselenin tamamına dair bir fikir veriyor. Bu fikri, güncel araştırmalar ve nesnel bir bakış açısıyla sunuyor.
İlgi Çekici Olabilecek Kimi Şeyler
Yakın / Uzak Kavramı
“Diğerlerinin yakınlıklarını veya varlıklarını uzak mesafelerden hissetmeye algılanan yakınlık (O’Leary, Wilson&Metiu, 2014) bağlantıyı elektronik medya mümkün kıldığında buna elektronik yakınlık (Korzenny, 1978; Walther&Barazova, 2008) denir.” S.58 Anlatılanlar gösteriyor ki bu gibi durumlardan ya da duyuşlardan bahsedildiğinde aslında bir takım spritüal deneyimlerden bahsedilmiyor.
Mekân Kavramı
İçinde bulunduğumuz çevirimiçi ağlar, “üçüncü alan” olarak adlandırılıyor. Böyle bir mekân kavramı da fiziksel olarak bağlayıcı olan ayaklarımızı yere bastığımız mekân algısından epey farklı bir bakış.
Gerçeklik
“Beyin digital ve fiziksel bağlantılı formlarını eşit derecede gerçek olarak düşünür.”s.60 diyor kitap. Bu da demek oluyor ki deneyimin fiziksel ya da dijital olması beyin için bir anlam ifade etmiyor.
Hatta beyin gülümseyen bir emojiyle gülümseyen bir yüz arasındaki ayrımı bile yapamıyor.
Bu ve buna benzer pek çok yeni bilgi düşünme şeklinizi elbette etkileyecektir. Bunların yanında kitabın aktardığı rasyonel sorulardan birisi de şudur;
“Postman kendimize “… Teknoloji kime daha fazla güç ve özgürlük verecek? “…Kimin gücü ve özgürlüğü onunla azalacak?” diye sormamızı ister.” S.12
Sorular çoğaltılabilir. Çoğaltılmalıdır da…
En Önemlisi
Önemli olan sanırım tüm sanal dünyanın insan ürünü olduğunu görebilmek. Küresel anlamda insanları birbirine bağlayan, bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran ve bir ifade alanı da olan dijital dünyanın geleceği, insanlığın geleceği üstünde de belirleyen olarak duruyor. Bu noktada, Süperbağ(lantı)lı kitabı teknolojinin yol açtığı olumsuz durum ya da kullanımlar için teknolojiyi suçlamamız gerektiğinin altını çiziyor. Yani geleceğe dair teknoloji odaklı çizdiğimiz ya da çizeceğimiz distopyalarda asıl sorumlu hiçbir zaman teknoloji olmayacaktır. Bu nedenle yani pasif nesneler olmadığımızı hatırlamak için bile Süperbağ(lantı)lı okunabilir.
Alıntılar: Mary Cayko, Süperbağ(lantı)lı kitabından yapılmıştır.