Canlılığın ilk olarak nerede ve nasıl başladığıyla ilgili çeşitli teoriler bilim insanları tarafından yıllardır araştırılıyor. İlk canlılığın çamurlu su ortamında basit moleküllerin bir araya gelmesiyle başlamış olabileceğini destekleyen yeni bir çalışma, Georgia Teknoloji Enstitüsü’nde (Georgia Institute of Technology) yapıldı.
15 Temmuz’da Angewandte Chemie International Edition dergisinde yayınlanan sonuçlar, polipeptid adı verilen basit organik moleküllerin, çamurlu suyun kuruyup tekrar nemlendiği döngüler sonucunda oluşabildiğini destekliyor. Dünya’nın erken dönemlerinde var olan amino asitler ve hidroksi asitler birbirini izleyen ıslak ve kuru dönemlerin sonucunda birleşip polipeptidleri oluşturmuş olabilir.
Araştırma, ilk canlılığın toprakta oluştuğunu desteklerken, başlangıcın bir çöl ortamında gerçekleşmesinin olası olduğunu da işaret ediyor. Çöl iklimi, gece ile gündüz arasında gözlemlenen büyük sıcaklık farklarıyla bilinir. Gece serinleyen havanın ve çiğ oluşumunun, gündüzleri buharlaşma ile takip edilmesi, basit moleküllerin birleşmesi için gereken alt yapıyı sağlamış olabilir. Laboratuvar ortamında çöl ortamını taklit ederek, sadece 20 gün içerisinde polipeptidlerin oluşumunu gözlemlemek mümkün olmuş.
Birbirini izleyen kuru ve ıslak havanın ilk önce poliester oluşumuna sebep olduğu, bu durumun ise daha sonrasında daha karmaşık peptidlerin oluşumu için taban sağladığı belirtiliyor.
Kolayca oluşan polipeptidlere ek olarak kuru-ıslak döngünün sağlamış olduğu başka bir yararın daha olduğu düşünülüyor. Döngü, oluşan peptidlerin sürekli kırılıp tekrar oluşmasına, böylelikle proteinlerin temel yapı taşı olan amino asitlerin, rastgele bir sıralamayla bir araya gelmelerine sebep olmuş olabilir. Bu devridaim durumu, sürekli yeni organik maddelerin oluşumuna ve bazılarının hayatta kalmalarına katkıda bulunabilir.
Dünya’da canlılığın nasıl başladığı ile ilgili ipuçları sunmasının yanı sıra, kuru-ıslak döngünün etkilerinin çözülmesi polipeptid üretimi için yeni yöntemlerin bulunmasına da yardımcı olabilir. Genetik mühendislik gerektiren şimdiki sentetik organik kimya yöntemlerinin yerini, su bazlı ve daha sürdürülebilir yöntemler alabilir.
Kaynak: Science Direct